ABD ve Avrupa’da yükselen kimlik siyasetiyle beraber
İsrail-Filistin konusunu da ırksal bir şekilde analiz etme meyili artıyor. Bu
anlatıya göre İsrail eziyetten kaçan beyaz Avrupalı Yahudiler için bir yurt
olarak kuruldu ve onlar zamanla beyaz olmayan Filistinlilere eziyet çektirdiler.
Bir İsrailli olarak, Iraklı Yahudi bir anne ve Kuzey
Afrikalı Yahudi bir babanın oğlu olarak bu değişimi görmek iç kaldırıcı.
Ben Mizrahiyim. İsrail’deki Yahudilerin çoğunluğu da öyle.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika kökenliyiz. Bugün İsrail Yahudilerinin yalnızca yüzde
30’u Aşkenaz yani Avrupa Yahudilerinin çocukları. Dünyada ana akım medyada ve
siyasette bu gerçeklerin ve Mizrahi hikayesinin çarpıtılmasını görmek beni şaşırtıyor.
Belki de bunun sebebi bizim tarihimizin ülkemin kimliği ve halkıyla ilgili olan
kalıplaşmış hikâyeyi bozmasıdır.
İsrail dünyanın tek Yahudi devleti ve sadece bir tür
Yahudi için kurulmadı. Dünyanın her köşesinden – Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan,
Etiyopya’dan, Asya’dan, ve evet Avrupa’dan – tüm Yahudiler için kuruldu.
Yahudiler nerede ikamet ederse etsin hikayemizin başladığı ve bugün devam
ettiği İsrail toprağıyla bağlantıları sürüyor.
Kadın Yürüyüşü aktivisti Tamika Mallory, Temple
Üniversitesi profesörü Marc Lamont Hill ve son olarak Temsilci Rashida Tlaib
gibileri tartışmalarında gerçekleri çarpıtıryor. Filistinlileri ‘kesişimsel’ kimlik
çatışmasında gösterirken, ‘apartheid’ gibi terimler kullanırken ve İsraillileri
sadece Aşkenazlardan oluşan bir ülke gibi anlatırken bunu yapıyorlar.
Ben bu çarpıtmanın İsrail’i imtiyazlı ve güçlü beyaz Avrupa’nın bir uzantısı
olarak göstererek onu karalamak için yapılan bir stratejik karar olduğunu düşünüyorum.
Bu düşünce tarzı İsrail’i bir sömürgeci olarak konumlandırıyor ve eziyetten
kaçarak gelenlerin ülkesi olduğu gerçeğini örtüyor. Daha da beteri, benim
ailemin Irak ve Tunus’tan kaçarak İsrail’e gelme hikayesini hiçe sayıyor.
Tarih boyunca Mizrahiler egemenlik ve eşitlikten yoksun olarak Müslüman dünyada
yaşadı. Irak’ta kağıt üstünde ‘eşit vatandaş’ oldukları halde ailem süregelen
bir eziyetle karşılaştı. İlk organize saldırı 1941’deki kanlı Farhud’la geçekleşti. Bu Nazi destekli ayaklanma yüzlerce Yahudi’yi öldürdü ve
kurtulanları korkuya sevk etti. Büyük dedem Siyonist ajanı olduğu iftirası
yüzünden Bağdat’ta 1951 yılında asıldı. Annemin ailesinin göçüne o sene izin
verildi ama yanlarına sadece bir valiz alma hakları vardı.
Mizrahi deneyiminin silinmesi onlar gibi 850 bin Yahudi mültecinin hayatını yok sayıyor. Osmanlı’da zımmi olarak yaşadıktan sonra mirasçı ülkelerde de zımmi gibi yaşadılar. Demografik umursamazlık ayrıca 200 bin Etiyopya Yahudisi’nin İsrail’e 1990’larda siyasi belirsizlikten kurtarılıp getirildiğini unutuyor.
Yahudiliğin merkezi temalarından biri emperyal kuvvetlere karşı ulusal kurtuluş hikayesi. İsrail yerli bir halkın toprağına döndüğü ve antik dillerini canlandırdığı bir yer. Bunu düşman komşulara ve bölgede kendilerinden başkasını kabul edemeyen radikal Arap milliyetçilerine rağmen yaptılar. Ortadoğu’nun etrafından kovulan ve her şeylerini geride bırakan Yahudiler İsrail’in kurulmasında, inşasında ve korunmasında göz ardı edilemez katkıda bulundular.
İsrail’in Holokost’tan ve Avrupa’nın Yahudilere olan eziyetinden kurtulan
Yahudilere bir yurt olduğu şüphesiz. Ancak bu tarihi görüp Mizrahileri unutamayız.
Onlar da ten rengi fark etmeksizin Yahudi devleti için isteklerini kuruluştan
çok önce belli etti.
Hen Mazzig Irak ve Kuzey Afrika kökenli
İsrailli bir yazar ve aktivist. Ayrıca J’accuse Coalition for
Justice editörlerinden.
Kaynak: Los Angeles Times, Hen Mazzig, 20 Mayıs 2019
Çeviri: Nesi Altaras
ABD ve Avrupa’da yükselen kimlik siyasetiyle beraber İsrail-Filistin konusunu da ırksal bir şekilde analiz etme meyili artıyor. Bu anlatıya göre İsrail eziyetten kaçan beyaz Avrupalı Yahudiler için bir yurt olarak kuruldu ve onlar zamanla beyaz olmayan Filistinlilere eziyet çektirdiler.
Bir İsrailli olarak, Iraklı Yahudi bir anne ve Kuzey Afrikalı Yahudi bir babanın oğlu olarak bu değişimi görmek iç kaldırıcı.
Ben Mizrahiyim. İsrail’deki Yahudilerin çoğunluğu da öyle. Ortadoğu ve Kuzey Afrika kökenliyiz. Bugün İsrail Yahudilerinin yalnızca yüzde 30’u Aşkenaz yani Avrupa Yahudilerinin çocukları. Dünyada ana akım medyada ve siyasette bu gerçeklerin ve Mizrahi hikayesinin çarpıtılmasını görmek beni şaşırtıyor. Belki de bunun sebebi bizim tarihimizin ülkemin kimliği ve halkıyla ilgili olan kalıplaşmış hikâyeyi bozmasıdır.
İsrail dünyanın tek Yahudi devleti ve sadece bir tür Yahudi için kurulmadı. Dünyanın her köşesinden – Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan, Etiyopya’dan, Asya’dan, ve evet Avrupa’dan – tüm Yahudiler için kuruldu. Yahudiler nerede ikamet ederse etsin hikayemizin başladığı ve bugün devam ettiği İsrail toprağıyla bağlantıları sürüyor.
Kadın Yürüyüşü aktivisti Tamika Mallory, Temple Üniversitesi profesörü Marc Lamont Hill ve son olarak Temsilci Rashida Tlaib gibileri tartışmalarında gerçekleri çarpıtıryor. Filistinlileri ‘kesişimsel’ kimlik çatışmasında gösterirken, ‘apartheid’ gibi terimler kullanırken ve İsraillileri sadece Aşkenazlardan oluşan bir ülke gibi anlatırken bunu yapıyorlar.
Ben bu çarpıtmanın İsrail’i imtiyazlı ve güçlü beyaz Avrupa’nın bir uzantısı olarak göstererek onu karalamak için yapılan bir stratejik karar olduğunu düşünüyorum. Bu düşünce tarzı İsrail’i bir sömürgeci olarak konumlandırıyor ve eziyetten kaçarak gelenlerin ülkesi olduğu gerçeğini örtüyor. Daha da beteri, benim ailemin Irak ve Tunus’tan kaçarak İsrail’e gelme hikayesini hiçe sayıyor.
Tarih boyunca Mizrahiler egemenlik ve eşitlikten yoksun olarak Müslüman dünyada yaşadı. Irak’ta kağıt üstünde ‘eşit vatandaş’ oldukları halde ailem süregelen bir eziyetle karşılaştı. İlk organize saldırı 1941’deki kanlı Farhud’la geçekleşti. Bu Nazi destekli ayaklanma yüzlerce Yahudi’yi öldürdü ve kurtulanları korkuya sevk etti. Büyük dedem Siyonist ajanı olduğu iftirası yüzünden Bağdat’ta 1951 yılında asıldı. Annemin ailesinin göçüne o sene izin verildi ama yanlarına sadece bir valiz alma hakları vardı.
Mizrahi deneyiminin silinmesi onlar gibi 850 bin Yahudi mültecinin hayatını yok sayıyor. Osmanlı’da zımmi olarak yaşadıktan sonra mirasçı ülkelerde de zımmi gibi yaşadılar. Demografik umursamazlık ayrıca 200 bin Etiyopya Yahudisi’nin İsrail’e 1990’larda siyasi belirsizlikten kurtarılıp getirildiğini unutuyor.
Yahudiliğin merkezi temalarından biri emperyal kuvvetlere karşı ulusal kurtuluş hikayesi. İsrail yerli bir halkın toprağına döndüğü ve antik dillerini canlandırdığı bir yer. Bunu düşman komşulara ve bölgede kendilerinden başkasını kabul edemeyen radikal Arap milliyetçilerine rağmen yaptılar. Ortadoğu’nun etrafından kovulan ve her şeylerini geride bırakan Yahudiler İsrail’in kurulmasında, inşasında ve korunmasında göz ardı edilemez katkıda bulundular.
İsrail’in Holokost’tan ve Avrupa’nın Yahudilere olan eziyetinden kurtulan Yahudilere bir yurt olduğu şüphesiz. Ancak bu tarihi görüp Mizrahileri unutamayız. Onlar da ten rengi fark etmeksizin Yahudi devleti için isteklerini kuruluştan çok önce belli etti.
Hen Mazzig Irak ve Kuzey Afrika kökenli İsrailli bir yazar ve aktivist. Ayrıca J’accuse Coalition for Justice editörlerinden.
Paylaş: