7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor Röportajlar

Efrayim anlatıyor: ‘Bütün siyasilerin halkta yer bulan Yahudi karşıtlığını kendi lehlerine kullanmak için kafa kesen bir terörist organizasyonu gözü kapalı desteklediğini düşünüyorum’ 

Üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Efrayim ile gerçekleştirdiğimiz röportajda 7 Ekim saldırılarına dair hislerini, hem Türkiye’de hem dünyada bu saldırılara gelen tepkileri ve Türkiye’de Yahudi bir genç olma deneyimi üzerine konuştuk. Efrayim, 7 Ekim üzerine ailesiyle ve arkadaşlarıyla yaşadığı konuşmaları, saldırılara ve sonrasında başlayan savaşa dair tepkilerle ilgili düşüncelerini ve Türkiye’de son zamanlarda artan antisemit olaylarla ilgili hislerini anlattı.  

Kendini politik olarak daha solda konumlandıran Efrayim, özellikle de sol cenahtan siyasetçilerin, kimi feministlerin ve LGBT bireylerin Hamas’ın gerçekleştirdiği terör saldırısına gereken tepkiyi göstermediklerinden şikâyet ediyor. Kendini bir Türk Yahudisi olarak gören ve Türkiye’den göç etmeyi düşünmeyen Efrayim, İsrail’i protesto kisvesi altında Türkiye’deki Yahudilerin hedef gösterilmesinden büyük üzüntü duyuyor.  Efrayim’in 7 Ekim saldırıları ve sonrasında yaşananlarla ilgili duygularını ve düşüncelerini daha iyi anlamak için sorulara geçiyoruz. 

Liora: 7 Ekim’den nasıl haberdar oldun? O günden sonra olan gelişmelere dair hatırladığın detayları bizimle paylaşır mısın? Seni nasıl etkiledi, nasıl hissettirdi, nasıl düşündürdü? 

Efrayim: 7 Ekim saldırısını ilk gördüğüm an bir AVM’deydim. Öylesine Twitter’ı açtım ve Hamas’ın saldırılarıyla ilgili birçok tweet gördüm. Bu gördüğüm saldırı geçmişte gördüğüm çatışmalara benzemiyor gibiydi çünkü Hamas hem şehirlerin içine çok girmiş hem de birçok İsrail vatandaşı öldürülmüştü. Bu sefer daha sert bir olay yaşandığının farkındaydım fakat bu denli uzun süreceğini tahmin etmiyordum, daha kısa sürede kontrol altına alınır diye düşünmüştüm. Hatırladığım ilk görüntü kamyonetin arkasında cesedi gezdirilen, tecavüze uğramış bir kadındı. O an kanım dondu. O an İsrail’in çok sert bir reaksiyon göstereceğini anladım. Çünkü görüntüler çok korkutucuydu, taranmış otobüs durakları, ölü bedenleri üst üste yığılmış insanlar… Ben bu görüntüleri gördükten 10 dakika sonra ailem beni aradı, olayları görüp görmediğimi sordular. Sonrasında eve gittiğimde haberleri izledik. Babam İsrail’deki akrabalarını aradı. Ben orada askerde olan arkadaşlarımı aradım ama kimsenin telefonuna ulaşılamıyordu. Çok gergin ve şaşkınlık verici bir andı. Ben şahsen böyle bir saldırı olabileceği ihtimali ile ilgili hiçbir şey okumamıştım, dolaysıyla beklemiyordum da. Kafamda “İsrail neden geç müdahale etti? Bunda kasıtlı bir şey mi var? Netanyahu bunu kendi lehine mi kullanıyor?” tarzı sorular dönmeye başladı. Bizim evde İsrail’in istihbarat teşkilatının çok iyi çalıştığına dair bir algı vardı. Dolayısıyla İsrail’in bu saldırıyı gözden kaçırmış olabilme ihtimali tüm evde bir şaşkınlık yarattı.  

‘Sol temelli grupların mesajı İsrail karşıtlığı içerse de genel olarak savaş karşıtlığı gibi gelirken diğer kesimin protestosu tamamen İsrail ve bununla beraber Yahudi karşıtlığı gibiydi’ 

L: Geniş toplumdan kimse sana ulaşıp hâl hatır sordu mu? Apartmandaki yakın ilişkileriniz olan komşularınız olabilir mesela veya farklı sosyal çevrelerden, organizasyonlardan, sıkça görüştüğünüz kişiler olabilir. 

E: Boğaziçi’nde yakın çevremin çoğu Yahudi olduğumu biliyor ve genelde “Sen ne düşünüyosun?” diye de soruyorlar. Şu ana kadar yakın çevremden “Kahrolsun İsrail” tarzı bir tepkiyle karşılaşmadım ama “İsrail’in yanında mısın yoksa Hamas’ı mı tutuyosun?” tarzı sorular geldi epeyce. Okul etrafında görünce ”Ne diyorsun bu işe? Kimin tarafındasın?” diye şakayla karışık sorular da soruldu. Ben okulumda Yahudi kimliğimi rahat bir şekilde açıklayabildiğim ve bundan çekinmediğim için arkadaşlarım bunu bilerek soruları daha rahat şekilde sorabiliyorlar. Daha öncesinde de “Davos’a ne diyorsun, bak sizinkiler yine olaya el attı, dünyayı siz yönetiyorsunuz gibi” gibi yorumlar gelmişti. Örneğin geçtiğimiz günlerde New York’da sinagogun altında bir tünel bulundu. Bunun üzerine iki arkadaşım haberin linkini gönderdi ve “oğlum seninkiler yine n’apıyor?” tarzı şeyler yazdı. Bu tür yorumlara ben de şakayla karışık cevap veriyorum her zaman, bu tarz yapılan yorumlara alındığımı da söyleyemem. Çünkü hem yakın çevrem bu yorumları rahatsız edici bir düzeyde yapmıyor, hem de Yahudilik benim sahiplendiğim bir kimlik. Bazen benzer şakaları, yorumları ben de onlara yapıyorum. Ama şunu söyleyebilirim ki bahsetmiş olduğum yorumları bana yakın çevrem yaptığı için rahatım, okulda hiç tanımadığım biri bir anda bana böyle şeyler söylese aynı tepkiyi vermezdim.  

L: Peki devlet üniversitesinde okuyorsun, orda eminim ki Israil karşıtı protestolar olmuştur. Kendini güvensiz hissettiğin oldu mu? Yahudi olduğunu bilmeseler bile o ortamda olmaktan rahatsızlık duydun mu?  

E: Boğaziçi’nde İsrail’in saldırılarına karşı birçok protesto oldu. Fakat farklı protestoların bana hissettirdiği şeyler de farklıydı. Örneğin protestolardan biri kayyum yönetime yakın, din ekseninde şekillenen bir grup tarafından, diğer bir tanesi ise sol görüşlü gruplar tarafından yapıldı. Zaten okulun ve devletin müdahalesi de bu iki gruba karşı çok farklıydı. Yönetime yakın olan kulüp rahat rahat eylemlerini yaparken, solcu grup kampüs önünde bir polis ordusu ve etraflarında sayısız sivil polis eşliğinde eylemlerini yaptı. Eylemlerin yapılış şekli gibi mesajları da farklıydı. Sol temelli grupların mesajı İsrail karşıtlığı içerse de genel olarak savaş karşıtlığı gibi gelirken diğer kesimin protestosu tamamen İsrail ve bununla beraber Yahudi karşıtlığı gibi geldi. Bu kesim tarafından okula yapıştırılan, Nazileri ve İsrail’i benzeştiren birçok sticker gördüm. Örneğin İsrail bayrağından Magen David’in çıkartılıp yerine lacivert bir swastika koyulması gibi. Bu stickerlar bende rahatsızlık uyandırdı, “İsrail soykırım diye ağlıyordu ama şimdi kendileri Nazilerden beter” algısının yayılmaya çalışıldığını anladım. Maalesef direkt Yahudi ırkı ve Nazi benzerliğini vurgulayan, İsrail’i bir devlet olarak ayrı tutmayıp dünyadaki tüm Yahudiler soykırımcıdır tarzı bir bakış açısı olduğunu gördüm ve bu beni son derece rahatsız etti.  

İsmimin Yahudi kimliğimi açığa çıkarmamasının bana bir rahatlık sağladığını düşünüyorum. İsmim Yosi olsaydı bu kadar rahat bir insan olmayabilirdim. Örneğin sınav kağıdına adımı yazarken veya biriyle tanıştığımda “merhaba benim adım Yosi” derken çok farklı bir dünyada yaşıyor olurdum. Hocaların bir tavır alacağına dair bir kaygım yok ama asistanlar için bu kadar emin olamıyorum, hiçbir zaman emin de olamayacağız. Bir insanın kendi kültürüyle ilgili bir ismi rahatça taşıyamaması acı bir durum, fakat maalesef gerçek. 

“Sen bir kadınsın, özgürlükçü bir düşünceye sahipsin, nasıl olur da kafa kesen İslamcı terörist bir organizasyonu savunabilirsin” 

L: Sosyal medyada var mısın? Varsan Yahudi kimliğin açık mı ve orada bir linçe maruz kaldın mı?  

E: Sosyal medyada çok fazla Yahudi kimliğimi öne çıkarmıyorum. Genelde İsrail düşmanı olan kişilerin yazdıklarıyla karşılaşıyorum. Ben şahsen insanların bir devlete düşman olmasını anlayabiliyorum, neticede hiçbir devlete tam olarak güvenilmez, çünkü her devlet günün sonunda kendi çıkarını korumak için çalışır. Fakat İsrail düşmanlığı üzerinden tüm Yahudi ırkına karşı nefretlerini dile getiren ve Hamas’ı güzelleyen kişilere karşı sert yanıtlar veriyorum. Geçen Twitter’da bir videoyla karşılaştım… Video Hamaslı teröristlerin aldıkları rehineleri bırakırken rehinelerin Hamaslı teröristlerin yanında güldüğünü gösteriyor. Video ile beraber “Bakın Hamas o kadar da cani değil aslında, rehineler gayet sevinçli Hamaslıların yanında” tarzı bir yazı yazılmış. Yazıyı görür görmez kan zaten beynime sıçradı. Videoyu paylaşan kişinin hesabına girdiğimde paylaşımı yapan kişinin üniversiteli ve felsefe bölümünde okuyan bir kadın olduğunu gördüm. Bu denli canice bir yorumun kendini sosyal medyada bilinçli, kadın haklarına saygılı bir kadın olarak lanse bir kişiden gelmesi ben daha da sinirlendirdi. “Sen bir kadınsın, özgürlükçü bir düşünceye sahipsin, nasıl olur da kafa kesen İslamcı terörist bir organizasyonu savunabilirsin” minvalinde bir cevap yazdım. Dediğim gibi, İsrail düşmanlığını anlayabilirim ama bunun üzerinden cihatçı bir terörist organizasyonu aklamak bana çok problematik geliyor. “İsrail=Nazi’dir.” yazıldığını çok kez gördüm. Özellikle İsrail Devleti’ni direkt Nazilerle bağdaştırmanın çok yanlış ve de saçma olduğunu düşünüyorum. Naziler milyonlarca masum Yahudi’yi, taraflar arasında bir çatışma olmadan, çok sistematik bir şekilde, sırf ırkları dolayısıyla katletti. Bana göre bugün içerisinde bulunduğumuz vaka bambaşka. Bağımsızlığını geri kazanma iddiasıyla bir devlete saldırılar düzenleyen bir organizasyon, ve diğer tarafta ise sınırlarını uluslararası hukuku çiğneyerek koruyan, iddiası bu olan bir devlet var.  

Bu, maalesef ki içerisinde binlerce masum insanın öldüğü bir savaş. Alternatif bir dünyada tarafların güç dengesi tam tersi neler yaşanacağını da bilemiyoruz. Bunlar genelde göz ardı ediliyor ve zamanında sırf Yahudiler soykrıma uğradığı için “Ey İsrail, siz soykırım diye ağladınız şimdi daha kötüsünü yapıyorsunuz. Nazilerden betersiniz” tarzı temeli sağlam olmayan yorumlar İsrail şiddetine karşı sağlam temelli bir eleştiri oluşturulmasının da önüne geçiyor. 

L: Peki ailende farklı fikirde olduğun kişiler var mı, onlarla ilişkilerin nasıl etkilendi? 

Ailemde babam İsrail’in gücünden çok emin bir şekilde “İsrail Gazze’yi dümdüz edecek, orayı alacak şimdi, artık Gazze bitti” tarzı şeyler derken ben “baba o kadar da kolay değil, İsrail güçlü ama direkt de Gazzelilere tamam artık biz burada oturuyoruz diyemez” diyorum. O açıdan bir fikir ayrılığımız oluyor babamla. O İsrail’in çok büyük oranda haklı olduğunu düşünürken ben biraz daha eleştirel yaklaşmaya çalışıyorum. Kız kardeşim devlet okulunda ortaokula gidiyor. Daha yaşları çok küçük olmalarına rağmen bazı arkadaşları ona “biz İsrail’i hiç sevmiyoruz, Mcdonald’s’ı boykot ediyoruz” tarzı şeyler diyormuş. Ben kardeşime onlarla hiç tartışmaya girmemesini öneriyorum.  

“Ben mazlumun yanındayım,’ dedim. ‘O ne demek?’ dedi. 

L: Peki kamusal alanda antisemit bir olay yaşadın mı?  

E: Gece iki civarı taksiye bindim bir gün. Çok yüksek sesli müzik çalıyordu ve taksicinin çok arkadaş canlısı bir tipi yoktu. Direkt ‘müziği kısar mısın?’ demek yerine ‘haberleri açar mısın?’ dedim. ‘Neden haberlere çok mu ilgilisin?’ dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Sen bu İsrail Filistin olayında kimin yanındasın?’ diye sordu. Biraz durdum, ‘ben mazlumun yanındayım,’ dedim. ‘O ne demek?’ dedi. Kendimi açıklayabileceğim bir ortam olmadığından ötürü direkt ‘Filistin,’ dedim. “İyi, İsrail deseydin seni şurada indirirdim” dedi. Ayrıca yolda İsrail bayrağı üzerinde kan olan stickerlar görmek McDonalds gibi yerlerin taşlanıyor olması Starbucks’taki insanların zorla kaldırılması beni kaygılandırıyor. Protestonun kendisinden daha çok o tarz protestoları gerçekleştiren, insanların yediğine içtiğine karışan tiplerin cahilliği kaygılandırıyor beni.  

L: 7 Ekim’den sonra yaşanan olaylar şu anda yaşadığın ülkeye aidiyet hissini etkiledi mi? Kendini olduğun yerde güvenli hissediyor musun?  

E: İlk açıklamalar yapıldığında seçmeni olduğum Türkiye İşçi Partisi ve sempati beslediğim CHP beni çok şaşırttı, ağzım açık kaldı diyebilirim. “Savaşa sebep olan iki tarafı da kınıyoruz, yaşasın halkların özgürlüğü” tarzı bana göre daha rasyonel bir açıklama yapmak yerine daha ortalığın en hareketli olduğu ilk anda “Hamas’ın yanındayız, kahrolsun İsrail tarzı” açıklamaları beni şoka uğrattı. Hiç beklemediğim siyasiler en makul açıklamaları yaptı ama seçmeni olduklarım çok saçma şeyler söyledi. Gerçi makul taraf da iki hafta sonra “İsrail teröristtir Hamas’ın yanındayız” açıklamasını yaptı. Artık bunu da duyunca ‘biz batmışız,’ dedim. Tüm partilerdeki siyasilerin halkta yer bulan Yahudi karşıtlığını kendi lehlerine kullanmak için kafa kesen bir terörist organizasyonu gözü kapalı desteklediğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanının kafa kesen, insanları yakan, kadınlara tecavüz eden bir topluluk için “terörist değildir” demesi beni güvensiz ve kötü hissettiriyor. Ülkenin tüm siyasilerine karşı bir iğrenme hissi veriyor. 

L: Peki bulunduğun ülkeden göç etmeyi düşündün mü hiç veya bu olaylar böyle bir düşünceyi tetikledi mi? 

E: Ailecek göç etmek mümkün olmayacak gibi duruyor hem dil açısından hem anne babamın yaşları büyük olması sebebiyle adaptasyon açısından. Kendi açımdan göç etme isteğim hiçbir zaman tam olmadı. Ortaokulda Ulus Musevi lisesine gidiyordum ve Türkiye’de iyi bir üniversite kazanmak için bir devlet lisesine geçme kararını kendi isteğimle verdim. Göç etme isteğim olmadı, umarım da gerek kalmaz. Sadece “keşke ülkemiz daha yaşanabilecek bir yer olsaydı olsaydı” kırgınlığı ve burukluğu oldu içimde. Göç etmeyi zorlaştıran başka bir etken de maddi sebepler tabii, ona hiç girmiyorum.  

L: Daha önce İsrail’e bir aidiyet hissediyor muydun? Bu olaylar İsrail’le ilgili aidiyet hissini nasıl etkiledi? 

E: İsrail’e bir aidiyet hep hissediyordum. Hiçbir zaman İsrail ne yapsa iyidir tarzı bir düşüncem olmadı ama her zaman bir farklı bir şeyler hissediyordum. Oraya taşınan arkadaşlarımla konuştuğumda devletin yeni taşınan insanlara nasıl yardımcı olduğunu anlatıyorlardı. Türkiye ile kıyaslandığında eşcinseller açısından, özgür düşünce ve akademik ortam açısından da buradan daha iyi olduğunu düşündüğümden ötürü bir sempatim vardı.  

Bu olaylardan sonra bana “sen ne düşünüyorsun, üzülüyor musun?” diye sorduklarında “ölen her sivil için üzülüyorum, Filistinli çocuklar için üzülüyorum, fakat Hamaslı bir terörist öldüğünde dünyadan bir katil eksilmiş diye düşünürken, İsrailli bir asker öldüğünde üzülüyorum” diyorum. 

‘Sen nasıl bu kadar göz önünde bir insan olarak hedef gösterilmeye çok açık bir toplumla ilgili böyle bir ithamda bulunursun?’ 

L: Türkiye’de yaşanan antisemit olaylarda, örneğin Rağmen Sahaf’ın kapısına “Yahudiler giremez” yazması veya Balat Or-Ahayim Hastanesi önünde eylem çağrısı yapılması, seni nasıl etkiledi ve ne hissettirdi? 

E: Onlar çok kötü hissettirdi. Öncelikle Osmanlı’da farklı kültürlerden insanlar çok rahat bir şekilde yaşıyordu anlatısı vardı lisede tarih derslerinde. Ben kendimi bir Türk Yahudisi olarak görüyorum ve insanların birçoğunun da bu kafada olduğunu düşünürken Yahudiler giremez yazısının asılması veya Balat Hastanesi’nin önünde eylem yapılması bir nefret uyandırdı bende. Sanki bu savaşı Balattakiler mi yürütüyor? O protestoyu yapanlar bunun bilincinde değiller mi? Sahafa Yahudiler giremez yazan mesela… Tamamen provakatif. Kimsenin alnında Yahudi yazmıyor o sahaf nerden anlayacak onu. Maalesef bu insanların cahilliği ve nefreti çok öfkeli hissettiriyor. Böyle bir şeyi canlı olarak görsem çok daha kötü hissederdim. O sahafa gerçekten işim düşse ne kadar girmek isterim bilmiyorum çünkü neticede o ırkçı adama para kazandırmak da istemiyorum. Sahibi Yahudilerle ilgili geçmişte herhangi kötü bir şey söylemiş bir işletmeden zaten alışveriş yapmıyorum. Boğaziçi’nin çevresinde de çok kafe var. Bu tarz bir tabela görsem “abi sen manyak mısın? Ne alaka şimdi?” diye oranın işletmecisine bir konuşma yapabilirim. Ne mutlu ki öyle bir şey görmedim.  

L: Orta Çağ’dan kalma komplo teorilerinin ortaya çıkması, görünürlüğünün artması seni nasıl etkiliyor? Sana çevrenden bu yönde sorular geldi mi? Örnek vermek gerekirse: Son senelerde Koronavirüs, 6 Şubat depremi, Münevver Karabulut cinayeti, tüneller ve Epstein olayı  

Münevver Karabulut cinayeti hakkında… Fatih Altaylı’nın programına çıkan o avukatın özgürlükçü ve kadın haklarına önem veren biri olduğunu bildiğimden o adama karşı bir sempatim vardı önceleri. Ama o programda hiç düşünmeden “evet Yahudilerde olan bir gelenek bakire bir kızın katledilmesi” denildiğinde kan beynime sıçradı. “Sen nasıl bu  kadar göz önünde bir insan olarak hedef gösterilmeye çok açık bir toplumla ilgili böyle bir ithamda bulunursun?” diye düşündüm. ‘Ya bu Türkler niye böyle ya?’ dedim. Tabi daha sonra Büyükada’da Yahudi çevresinde büyümüş arkadaşlarımdan bile ‘Böyle bir olay var mı gerçekten?’ diye soranlar oldu. En ufak bir komplo teorisinde Yahudiler’in hedef gösterilmesi hoş bir şey değil tabii ki. Bir yandan da alıştım… Jeffrey Epstein Yahudi, Illimunati Yahudi, o Yahudi bu Yahudi… O yüzden artık ciddiye bile alamıyorum. Ama bu iftiraları sinagog saldırılarının olduğu zamanlarda, 2000’lerin başında, veya kendimi hiç rahat hissetmediğim bir ortamda duysam büyük ihtimalle kendimi çok daha kötü hissederdim. Çok daha farklı bir gerçekliğim olurdu.  

L: Türkiye dışındaki haberleri ne kadar takip ediyorsun? Dünyada antisemit olayların artmasıyla ilgili ne düşünüyorsun? 

E: İtalya’da siyah gömlekli iki bin kişinin Nazi marşı söylediğini ve Nazi selamı verdiğini gördüm sosyal medyadan. Bu olay Türkiye’de yaşanmış olsa çok ürkütücü olurdu diyeceğim. Ama yine de ürküyoruz burada da aslında. Kardeşimi BaMitzva Kulübü’ne “inşallah bir şey olmaz” diyerek götürüyoruz mesela. Babam bir süredir sinagoga gitmiyor. Kendim için değil ama kardeşimin Yahudi ismi olduğu için endişeleniyorum. Dünya Savaşları’ndan da gördüğümüz gibi Avrupa’da da hep bir faşist cenah var zaten.  O yüzden Avrupa’ya da çok güvenmiyorum ama kötü bir şey yaşanmaz diye umuyorum.

L: Eklemek istediğin başka bir şey var mı? 

E: En son şunu eklemek istiyorum. Kendimi eşcinsel hakları ve kadın hakları konusunda duyarlı bir olarak görüyorum. Ama özellikle eşcinsel insanların ve kendini feminist olarak sınıflandıran kadınların Hamas’ı bu denli fazla savunuyor olması, Hamas’ı meşrulaştırması beni çok şaşırtıyor. Ben sırf kadının saçı açılıyor diye, bir kişi eşcinsel diye o kişiyi katletmeyi isteyen insanların fikri ne olursa olsun onlarla aynı safta olamam. Fakat eşcinseller nasıl Hamas’a bu kadar kucaklayıcı yaklaşıyor anlayamıyorum. “Özgürlüklerimiz kısıtlanıyor” diye başımızdaki bu beladan nefret ederken sırf öldürdü diye bir terörist organizasyonu savunmak nasıl bir şey aklım almıyor ve bu konuda onlarla tartışıyorum da. Bazı insanlar maalesef burada kendilerine yapılmasını asla kabul etmeyecekleri baskının, Hamas tarafından Filistin’deki insanlara yapılacağını göz önünde bulundurmuyor. Taraf olacağım derken akıl almaz şeyler söylüyor bazen insanlar.  

Onun dışında bir katliamın gerçekleştiği Nova Festivali ile ilgili “Sınırda Rave partisi yaparsanız olacağı bu” tarzı korkunç yorumlar görüyorum ve bu yorumların bazıları da eşcinsel ve kadın haklarını savunanlar tarafından geliyor. Beni en çok üzen şeylerden biri bu.  

7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor” röportaj dizisinin diğer içeriklerine buradan ulaşabilirsiniz.

Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan röportajlar, kişinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.