Makaleler

Pernkopf’un Anatomi Atlası – Yakup Cemel

Anatomi derslerimiz en unutulmaz tecrübeydi bizim için. Kadavraları ilk gördüğümüzdeki şaşkınlık, korku ve tedirginlik anatomi öğrenme isteğine evrilmişti. Bu kadavraların hayattayken vücutlarını bağışlayıp kendilerini bilime adamış olmalarına karşı saygı duymaya başlamıştık. Ancak Anatomi Atlası’nı elimize alıp incelediğimizde resimlerdeki insanların dikkat çekici şekilde zayıf ve bedenlerininse normalden daha harap bir halde olduğunu görmüştük. Üst dönemlerden şehir efsanesi niteliğinde söylemler duyardık: “Bu atlas, Nazi Almanya’sında öldürülen Yahudilerin resmedilmesi ile oluşmuş.”

Eduard Pernkopf (1888-1955)

Öğrencilik hayatım boyunca çok kullandığım anatomi atlasım “-Sobotta-” ile ilişkim sadece öğrencilik yıllarım ile sınırlı kalmadı. Sonraki yıllarda sanki bir albüm inceler gibi sıklıkla kapağını kaldırdığım, gözüm gibi baktığım, sayfalarını sanki bir canlı varlıkmış gibi incitmeden çevirdiğim bir dost oldu bana. Resimleri incelerken özellikle baş-boyun kısımları da resmedilmiş insanları gördüğümde aklıma sorular üşüşürdü: “Acaba bu adam ya da kadın kimdi? Ne iş yapardı? Nerede yaşardı? Bir ailesi var mıydı? Kimsesiz miydi? Kendi isteği ile mi vücudunu bilime adadı? Yoksa toplama kamplarında öldürülen biri miydi?”

Erich Lepier’in suluboya illüstrasyonu

Yıllar sonra bu soruların peşine düşmeye karar verdim ve karşıma çıkan ilk isim Eduard Pernkopf oldu. Kimdi bu adam? Adından da anlaşılacağı gibi Pernkopf Anatomi Atlasının yaratıcısı. 1888 yılında Avusturya’nın küçük bir köyünde doğan Pernkopf üç çocuklu bir ailenin en küçüğüdür. Babası bir köy doktoru olan Pernkopf babasının izinden gidip tıp fakültesine kayıt olur. 1907 yılında Viyana Tıp Fakültesine girip 1912 yılında mezun olur. Öğrencilik yıllarında milliyetçi gruplara katılarak faaliyetler sürdürür. Henüz tıp fakültesinde öğrenciyken Viyana’daki Anatomi Enstitüsü’nde, kurumun müdürü Ferdinand Hochstetter ile çalışır. Mezun olduktan sonra II. Dünya Savaşı sırasında bir yılı orduda olmak üzere on dört yıl çeşitli okullarda anatomi eğitimi verir. 1920 yılında Hochstetter’in asistanı olarak akademik kariyerine ilk adımını atar. Daha sonra Viyana Üniversitesi Anatomi Enstitüsü’nde 1926 yılında doçent, 1928 yılında profesör, 1933 yılında ise enstitü müdürü olur. Akademik kariyerinin yanında nasyonal sosyalist kimliği yardımı ile idari kademelerde de hızla yükselen Pernkopf, 1938 yılında Nazilerin Avusturya’yı işgalinden yaklaşık 1 ay sonra tıp fakültesi dekanı olur. Dekan olduktan sonra ilk icraatını yaparak fakültedeki profesörleri Hitler’e sadakat yemini ettirerek bizi şaşırtmaz. Yemin etmeyenlerin listesini yetkililere iletir. 1938 Mart ayı itibariyle Nazizm’e karşı gelenler ve Yahudiler olmak üzere toplam 197 personelin 153’ü Viyana Üniversitesi’ndeki görevlerinden uzaklaştırılmasını sağlar. 1943 yılına gelindiğindeyse Pernkopf artık üniversitenin rektörüdür.

Pernkopf (ikinci sıra, sağdan üçüncü) ve akıl hocası Ferdinand Hochstetter (1861-1954), (ikinci sıranın ortası) Viyana Anatomi Enstitüsü’nde

Buraya kadar edindiğim bilgiler sorduğum soruların cevapları için doğru yolda olduğumun kanıtı gibiydi. Peki Anatomi Atlası nasıl oluşmuştu?

Pernkopf, anatomi atlası oluşturma fikrini ilk olarak Hochstetter’in asistanlığını yaptığı dönemde kafasında tasarlar. Böylelikle kaba anatomiyi öğretirken öğrencilerin kullanmaları için küçük bir diseksiyon (anatomizasyon veya kesayır olarak da bilinen herhangi bir organizmanın iç yapısını incelemek üzere dışını yarıp parçalara ayrılması işlemi) kılavuzu hazırlamaya başlar. Ancak kılavuzun kapsamı büyüdükçe proje, o zamanlar Viyana’da bulunan yayınevi Urban & Schwarzenberg’in dikkatini çeker. Projesini çok daha büyük ölçekte hayata geçirmek adına çalışmasını revize eden Pernkopf, Ekim 1933’te yayıneviyle bir sözleşme imzalar ve atlasın ilk üç cildinin yapımını ayrıntılı olarak ele alır.

Böylece Pernkopf atlasın ilk cildini 1937’de yayınlar. İkinci cilt dört yıl sonra (1941) gelir. Üçüncü cilt ise 1952 yılında, 221 renkli resimle tek kitap halinde yayımlanır. Pernkopf, dördüncü cildi tamamlamadan ölür ve yarım kalan cilt meslektaşı ve arkadaşı Werner Platzer tarafından 1956-57 kışında tamamlanır. Başka bir meslektaşı olan Alexander Pichler, Platzer’in yardımıyla 1960 yılında basılan dördüncü cildin ikinci kitabını tamamlar.

Viyanalı görsel sanatçılardan oluşan bir kuşak, neredeyse otuz yıl boyunca Anatomi Atlası’na katkıda bulunur. Bunlardan ilki ve belki de en tanınanı Erich Lepier’dir. Pernkopf ile çalışmaya başlayan ilk çizer olan Lepier, kendisinden sonra gelen diğer çizerlere da öncülük eder. Projeye katılan ikinci çizer Ludwig Schrott’dur. Pernkopf’un çalışmalarıyla ilişkilendirilen üçüncü sanatçı olan Karl Endtresser, bu küçük çizerler grubundaki resim eğitimi alan ilk kişidir. Endtresser her ne kadar resimlerini zahmetsizce yapmış ve çalışmalarını rahatlıkla sergilemiş olsa da çoğu zaman Lepier’in gölgesinde kalır. Bu ressam grubunun bir diğer üyesi de Franz Batke’dir. Henüz dile getirmemiş olsam da tahmin edeceğiniz üzere sanatçılar aynı zamanda aktif olarak nasyonal sosyalist parti üyeleridir. Hatta Lepier çizimlerini bir süre Hackenkreus (gamalı haç) ile imzaladığı bilinen gerçekler arasındadır. Bu hareketi, “Savaş yıllarında toplama kampı kurbanlarının kadavraları diseksiyon için mi kullanıldı?” sorusunu akıllara getirir.

Lepier’in gamalı haç imzası

Çizimler, resimlerin öznesinin kökenine ilişkin doğrudan bir kanıt sunmasalar da, bazı çizimlerdeki küçük ayrıntılar şüphe uyandırır. Lepier’in yaptığı bir diseksiyon illüstrasyonunda genç bir adamın harap görünümü ve kabaca tıraş edilmiş kafası, kadavranın bir savaş esiri olabileceğini bizlere düşündürür. Bir Batke illüstrasyonundaysa saçlı bir kadavraya rastlarız. Oysaki anatomi kitaplarında kullanılan kadavraların kafaları genellikle tamamen kazınmıştır. Endtresser mesela sünnetli olduğu görülen bir erkeğin uyluk bölgesinin diseksiyonunu çizmiştir. Lepier’in göbek bağı hâlâ bağlı olan bir bebeği resmettiği çizimi, deneklerin kökenlerinin ve ölüm nedenlerinin sorgulanmasına yol açar.

Lepier’in 1941’de yayınlanan ilk baskının 2. cildindeki çalışmalarından biri

Pernkopf, savaşın bitiminden sonraki üç yılını Salzburg yakınlarındaki bir müttefik esir kampı olan Glasenbach’ta geçirir. Orada ilk kez ağır, fiziksel işlerde çalışır. 1948’de ise serbest bırakılır. Tüm unvanları ve atamaları elinden alınan ancak birçok eski meslektaşı tarafından hâlâ bir bilim insanı olarak kabul edilen Pernkopf’a, tıp kompleksindeki Nöroloji Enstitüsü’nde iki oda verilir. Orada anatomi atlası üzerinde çalışmaya devam eder. İki yeni çizer savaştan sonra Pernkopf ile çalışmaya başlar. Bunlar Wilhelm Dietz ve Elfie von Siber’dir.

Pernkopf dördüncü cildin ilk kitabı üzerinde çalışırken aniden felç geçirerek ölür. Lepier, Pernkopf’un ölümünden sonra bilimsel illüstrasyon alanındaki kariyerine Sobotta/Becher Atlas der Descriptiven Anatomie des Menschen ( Sobotta/Becher Tanımlayıcı İnsan Anatomisi Atlası) için renkli illüstrasyonlar hazırlayarak devam eder.

Sobotta Anatomi Atlasım

Atlasta yer alan çizimlerin öznesi kadavraların, Pernkopf’un masasına nasıl ulaştığına dair kuşkular kanıtlanmamış olsa da Pernkopf ve çizerlerin Nazi kimliği, Anatomi Atlası’nın etik dışı yollardan oluşturulduğunu hep düşündürtecek bizlere. İktidarların her zaman kullandığı bir taktik olan delil karartma günümüz şartlarında bile kolayca yapılırken o dönemde bunun daha da kolaylıkla yapılabilmesi pek de yanlış bir varsayım olmamakla birlikte, pek çok konuda bu delil karartma yöntemine o sıralar başvurulduğunu da biliyoruz.

Atlası hazırlayan ekibin Nazi rejimi ile bağlantıları bilim dünyasında sıklıkla gündeme gelmeye başlar. Naziler tarafından öldürülenlerin atlasta kullanılmış olma ihtimalinden dolayı 1994 yılında atlasın basımı durdurulur. Kurbanları anan, atlası kınayan bir bildiri yayınlama gerekliliği üzerine bilim çevrelerinden baskılar gelir. Bunun üzerine Viyana Üniversitesi’nde bir komisyon kurulur. Komisyonun 1997 yılındaki araştırma raporunda o dönemdeki 3964 cesedin sahipsiz, 7 cesedin bağışlanmış ve 1377 cesedin Naziler tarafından öldürülmüş insanlar olduğu belirtilir. Fakat Naziler tarafından öldürülmüş olanların Yahudi kurbanlar olup olmadığı kesin olarak saptanmasının imkânsız olduğu belirtilerek araştırma genişletilmez. Böylelikle atlasın, özellikle de ilk üç cildinin, hazırlanış sürecinde yaşananların şeffaf bir biçimde aydınlatılması çabası da sonuçsuz kalır.

Etik değerleri her şeyin önünde tutan otoriteler, böyle tartışmalı bir eğitim materyalini kullanmanın bilim için “her şeyin mübah olduğu” görüşünü haklı çıkartacağından ve böylelikle etik değerlerin hiçe sayılacağından haklı olarak korkarlar. Aslında, kullanılan kadavraların, Nazi kurbanı olmasına dair şüphelerin tek başına varlığı bile, böyle bir materyalin kullanılmasını etik ve ahlaki açıdan sorunlu kılar ve kılmalıdır. Atlasın kullanılması ahlaki ve etik soruları gündeme getirse de birçok sağlık çalışanın yetişmesine katkı sağlayan ve sürekli referans alınan bu atlasın varlığı, insan onurunun mu yoksa bilimin mi her şeyden üstün olduğu ikilemiyle bizi karşı karşıya getirir. Nazilerin, Yahudilere ve düşmanı olarak gördüğü bireylere uyguladığı inanılmaz zulümleri hatırladığımızda, atlasın insanlığa sağladığı fayda her ne olursa olsun, atlasın oluşturduğu ahlaki sorun her zaman tartışılacaktır ve tartışılmalıdır.

Sanırım benim dostum Sobotta’nın kökenine böylece ulaşmış oldum. Kesin bir kanıt bulamasam da anlaşılan o ki kapağını her açışımda kafamdan geçen düşünceler ve sorular peşimi bırakmayacak.

Kaynaklar

Atlas MC. Ethics and access to teaching materials in the medical library: the case of the Pernkopf atlas. Bull Med Libr Assoc. 2001 Jan;89(1):51-8.

Czech H, Druml C, Müller M, Voegler M, Beilmann A, Fowler N. The Medical University of Vienna and the legacy of Pernkopf’s anatomical atlas: Elsevier’s donation of the original drawings to the Josephinum. Ann Anat. 2021 Sep;237:151693.

Güzel H, Erbay H, Turamanlar O. A controversial page in the history of anatomy: Pernkopf Atlas. Türkiye Klinikleri J Med Ethics. 2021; 29(2): 258-63.

Mages KC, Lohr LA. Body of evidence: integrating Eduard Pernkopf’s Atlas into a librarian-led medical humanities seminar. J Med Libr Assoc. 2017 Apr;105(2):173-178.

Williams DJ. The History of Eduard Pernkopf’s Topographische Anatomie des Menschen. J Biocommun. 2021 Aug 15;45(1):e3.