7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor Röportajlar

Karen anlatıyor: “Bölgeye barışın hiçbir grubun kendini diğerinden üstün görmediği ve bir arada yaşamanın yollarını arayanların söz sahibi olduğu bir düzende geleceğini düşünüyorum.” 

40 yaşındaki Karen, 15 yıla yakın bir süredir ABD’de yaşıyor. Eşi Doğu Avrupa kökenli Amerikan Yahudilerinden. Karen Amerika’ya akademik çalışmalar için gelmiş ve orada kalmış. Uzun yıllar da Yahudilerin çok yoğun yaşadığı Brooklyn’de ikamet ettikten sonra bugün eşiyle birlikte New Jersey dolaylarında şehirden uzak bir noktada oturuyor. Profesyonel hayatını şu sıralar ‘freelancer’ olarak sürdürüyor. Türkiye’de doğup orada büyüyen Karen, İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 3 büyükşehirde de eğitim ve çalışma hayatını deneyimlemiş. Türkiye’deki arkadaşlarının genelde geniş toplumdan olduğunu ve ilkokulu Yahudi okulunda okumasına karşın cemaatten az sayıda arkadaşı olduğunu aktaran Karen ile 7 Ekim sonrasıyla ilgili konuştuk. 

Kendini apolitik bir kültürel Yahudi olarak tanımlayan Karen, savaşın her iki taraftaki sivillere verdiği kayıplardan dolayı derin bir üzüntü içerisinde olduğunu, öte yandan kendisi ya da Türkiye’deki ailesi için herhangi bir endişesinin olmadığını söylüyor. Karen’in duygu ve düşüncelerin daha iyi anlamak için sözü ona bırakıyoruz. 

Eran: 7 Ekim’den nasıl haberdar oldun? O günden sonra olan gelişmelere dair hatırladığın detayları bizimle paylaşır mısın?  

Karen: O sıralar ailevi sebeplerden dolayı çok yoğun bir dönemden geçiyordum. Eşimin ailesi bizden birkaç saat uzaklıkta yaşıyorlar. O günlerde bize ziyarete gelmişlerdi. İlk haberi sosyal medyada takip ettiğim tanıdıklarımdan aldım. Haberi duyuranların pek çoğu yıllar önce İsrail’e Türkiye’den aliya yapmış kişilerdi. Eşimin ailesi de kendi Amerikalı tanıdıklarından haberi almış. 

Haberi ilk duyduğumda orada yaşayan kuzenlerim ve yakın akrabalarım aklıma geldi. Eşimin akrabaları Amerika’da yaşıyor. İsrail’de çok yakın bir akrabası yok. Benimse  hem anne hem baba tarafından kuzenlerim ile, onların çocukları var. Onlar için çok endişelendim. İsrail’e uzun yıllardır gitmediğim için orada yaşayan akrabalarımdan genelde Türkiye’deki anne ve babam vasıtasıyla haberdar oluyordum. 

Kuzenlerimin ve diğer tanıdıklarımın Gazze yakınlarında yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmiyordum. Fiziki olarak bu kadar uzaktayken nasıl hissedeceğimi bilemedim. Neticede elimden hiçbir şey gelmiyordu. Aile WhatsApp grubunda annem tanıdık herkesin iyi olduğunu yazınca rahatladım. Ne var ki durumun korkunç boyutunu daha sonraki günlerde fark ettim. 

E: Yakınlarından ve geniş toplumdan sana ulaşıp hâl hatır soranlar oldu mu? 

K: Amerika’da eşimin ailesi ilk günden yakınlarımın durumunu sordu. Benim pek bilgim olmadığı için herhangi bir cevap veremedim. Email üzerinden annemle babama da sormuşlar. Türkiye’deki tanıdıklarımdan ise WhatsApp ve e-mail üzerinden hatırımı soranlar oldu. Türkiye’de mezun olduğum üniversitedeki hocalarımdan biri de özellikle merak etmiş iyi miyim diye. Onların desteğini, ilgisini görmek iyi hissettirdi.  

‘Oradaki durumlar 7 Ekim’den önce de iyi değildi. Ortada çözümlenemeyen bir tıkanıklık vardı.’ 

E: İsrail ve Filistin ile ilgili soruları cevaplaman konusunda senden beklenti içerisinde olanlar oldu mu? 

K: Türkiye’de yaşarken de Amerika’ya geldikten sonra da politikayla hiç ilgim olmadı. Bazı yakın arkadaşlarım ve akrabalarımdan bu konularda akademik uzman olanlar var. Genelde akraba ve arkadaş çevrem apolitik olduğumu bildikleri için bana bu konularda zorlayıcı sorular sormadılar. Taraf tutmadığımın da farkındalar. Filistin ve İsrail, her iki tarafın da haklı olduğu hususlar var. Şiddet sarmalının bu derece kolay başlatılıp sürdürülebilmesi, normalleştirilmesinin akla mantığa sığan bir tarafı yok. Bir de oradaki durumlar 7 Ekim’den önce de iyi değildi. Ortada çözümlenemeyen bir tıkanıklık vardı. Ama dediğim gibi bu gibi konularda kendi çevremde çok da yorum yapmıyorum, çünkü benim de içinde bulanacağım tartışmaların kimseye bir faydası olduğunu sanmıyorum. 

E: Amerika ve Türkiye’deki Yahudi çevreden veya İsrail’deki tanıdıklarından İsrail’i savunman konusunda bir çağrı, destek veya baskı geldi mi?  

K: Çevremden böyle bir taleple karşılaşmadım. Twitter ve Facebook hesaplarım olsa da aktif olarak kullanmıyorum. Günlük kullandığım tek sosyal medya platformu Instagram. Orada da sadece yakın çevremdekileri, işim ve hobilerimle ilgili hesapları takip ediyorum. Youtube izleme ve podcast dinleme alışkanlığım olsa da bu konuları oralarda takip etmeye yönelik özel bir ilgim yok. Amerika’daki bazı yakın tanıdıklarım başkent Washington DC’deki İsrail’e destek yürüyüşlerine katıldılar. Ben ve eşim gitmemeyi tercih ettik. Filistin’e destek yürüyüşlerine giden tanıdığım olmadı. En azından olduysa da benim haberim olmadı. Ama Instagram’ımda Filistin’i aktif olarak destekleyen pek çok tanıdığım var. 

E: Filistin’i destekleyen tanıdıkların arasında Yahudi olanlar var mı?  

K: Türkiyeli Yahudi tanıdığım yok. Diğer destekçilerden emin değilim. Yahudi olmadığını bildiğim Amerikalıların Filistin’i destekleyen, İsrail’i eleştiren çok sayıda paylaşımda bulunduklarını görüyorum. Bana yönelik direkt bir paylaşım yapan, çağrıda bulunan ya da mesaj atan olmadı. Genel paylaşımlarındaki aşırıcı dilden rahatsızlık duyduğum zamanlar olsa da kafam bu konuda epey karışık. İki taraftakilerin de karşı tarafta acı çekenleri anlamaya çalışmadığını fark ettim. Ne İsrail’i ne de Filistin’i desteklediğini iddia eden aşırı uçtakilerin düşünce ve bakış açılarını değiştirecek, onları birbirlerini daha iyi anlayabilmelerini sağlayacak enerjim yok. Bu nedenle kimseyle bu konuda tartışmaya da girmiyorum.

E: 7 Ekim sonrasında herhangi bir antisemit saldırıya maruz kaldın mı? 

K: Hayır kalmadım. Yahudi nüfusunun yüksek olduğu bir semtte yaşıyoruz. Bu da biraz tesadüfen gelişti. Böyle bir tercihimiz yoktu. Daha önceki yıllarda da Brooklyn ve Queens’te yaşamıştım. Oralarda yaşarken çok sayıda Yahudi öğrencim de olmuştu. Onların da benim de doğrudan bir antisemit saldırıya maruz kaldığımızı hatırlamıyorum. Amerika’daki bu tür haberleri genelde eşim ve ailesi takip ediyor. Sosyal medyada aktif olsaydım durum farklı olabilirdi ama sonuçta değilim. 

E: 7 Ekim sonrası Türkiye’de veya İsrail’de yaşıyor olsaydınız hislerin farklı olur muydu?  

K: Doğumumdan itibaren 25 yılı aşkın bir süreyi Türkiye’de geçirdim. Devlet okullarında ve üniversitedeki fakültede de zaman zaman tek Yahudi olduğum da oldu. Benim Yahudi olduğumu da tüm sınıf arkadaşlarım bilirdi. Hiçbir zaman antisemit bir saldırıya ya da hakarete maruz kalmadım. İlkokulu Yahudi okulunda okumuş olmama rağmen az sayıda Türk Yahudi arkadaşım var. Onlardan birkaçı da Amerika’da yaşıyor. Ama aramızda çok uzak mesafeler olduğu için onlarla yüz yüze görüşme fırsatımız olmuyor. Türkiye’ye de çok sık gidemiyorum, vaktim olmuyor. Pandemi başlangıcından bu yana sadece bir kez gidebildim. Ancak annem ile babam halen Türkiye’de yaşıyor.

Daha önce söylediğim gibi birinci derece kuzenlerim İsrail’de. Soruya dönecek olursak… İsrail’de yaşıyor olsaydım muhtemelen hislerim farklı olurdu. Olayların bizzat içinde olacaktım. Ama ne düşünür, nasıl tepki verirdim kestiremiyorum. Türkiye’de yaşıyor olsaydım çok farklı bir pozisyonda olacağımı sanmıyorum. Aliya yapmayı hiçbir zaman düşünmedim. Üniversite yıllarımda İsrail’in Masa programıyla birkaç aylığına hastanede staj yapmıştım. Ancak oraya turist olarak gitmek dışında oraya kalıcı olarak yerleşmek hiçbir zaman aklımdan geçmedi. Amerika’ya da akademik çalışmalar sebebiyle gelmem biraz kendiliğinden gelişti. Benim niyetim İngiltere ya da Avrupa idi. Ancak Amerika’ya yaptığım kısa süreli bir ziyaret esnasında tanıştığım akademisyenlerin beni buraya gelmeme önayak oldular. 

‘İsrail’de de aşırı sağın ve dindar grupların baskıcı yaklaşımları oraya bakış açımı olumsuz yönde etkiliyor.’ 

E: Türkiye’de artan antisemit vakalardan dolayı orada yaşayan ailenizle ve Yahudi arkadaşlarınızla ilgili endişeniz var mı? Onlarla bu konuyu konuşuyor musunuz?  

K: Pek konuşmuyoruz. Onların da benden çok farklı düşündüklerini sanmıyorum. Türkiye’den uzakta olduğum için oradaki gidişatı da pek takip etmiyorum. Ama annem ve babamla her gün telefonda konuşuyor, bol bol mesajlaşıyoruz. Onların endişeli olmadıklarını gördükçe ben de endişelenmiyorum. Türkiye’deyken tanıştığım Yahudi arkadaşlarımın pek çoğu zaten şu anda yurt dışında yaşıyor. Aralarında İsrail’de yaşayanlar olduğu gibi Avrupa ülkelerini tercih etmiş olanlar da var. Benim gözlemim çoğunun benim gibi kariyerinde ilerlemek, ekonomik ve sosyal fırsatlar amacıyla gittiği yönünde. Türkiye’de evlenip kalan arkadaşlarım da oldu. Onlarla da bu konuları pek konuşmadık. Endişeleri varsa da benimle paylaşmadılar.  

Eşimin uzun süre Türkiye’ye seyahat etme konusunda önyargısı vardı. Pandemi sonrası yaptığımız seyahate o da geldi ve çok sevdi. “Emeklilik zamanı Türkiye’ye mi taşınsak?” şeklinde bir diyalogumuz bile oldu. Türkiye’deki ekonomik ve politik gidişat elbette beni kaygılandırıyor ama Amerika’daki kutuplaşma ve sosyal güvencesizlik de buradaki birçok kişi için kaygı sebebi. İsrail’de de aşırı sağın ve dindar grupların baskıcı yaklaşımları oraya bakış açımı olumsuz yönde etkiliyor. 

E: Dünya’da ve Amerika’da antisemitizmin artması seni nasıl etkiliyor? 

K: Her ne kadar ben ve eşim Yahudi olsak da kendimi politik ya da dini anlamda çevredeki Yahudi gruplar içerisinde pek görmüyorum. Bu sebeple de antisemit vakaların artmasıyla bende oluşan duygular siyahlara veya diğer gruplara yapılan ırkçılık ve ayrımcılık karşısındaki üzüntümden çok da farklı değil. Ayrımcılığın her türlüsüne karşıyım. Antisemitizmden direkt etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Yahudilere yönelik söylenenler kadar Filistinli sivillere karşı yapılanlar da, İsrail ve Amerika’daki aşırı sağcıların açıklamaları da beni hem üzüyor hem de kaygılandırıyor. Dünyadaki gidişatın sadece Yahudiler açısından değil tüm halklar açısından sorunlar barındırdığını görüyorum. Siyasi partilere de çok mesafeliyim. Eşim de benzer durumda. Bu yılki Amerikan seçimlerinde oy kullanmamayı düşünüyoruz. 

E: Orta Çağ’dan kalma komplo teorilerinin ortaya çıkması, görünürlüğünün artması seni nasıl etkiliyor? Sana çevrenden bu yönde sorular geldi mi?  

K: Öncelikle komplo teorilerinin her türlüsünün direkt yok sayılmasına da karşı olduğumu söylemek istiyorum. Bazıları gerçekten çok saçma olsa da bazılarının da araştırılması ve sorgulanması gerektiğine inanıyorum. Amerika’daki kutuplaştırma ve kamuoyunu bölme politikasından çok rahatsızım. Koronavirüs döneminde de bunu bizzat deneyimledik. Komplo teorilerini ortaya atanlar kadar onlarla mücadele ettiğini iddia edenlerin söylem ve duruşları da zaman zaman beni rahatsız ediyor.  

E: Eklemek istediğin bir şey var mı? 

K: Pandemi döneminde Amerika’da yakın çevremde bizzat gözlemlediğim çaresizlik durumunun çok daha ağırını 7 Ekim’de İsrail’de, haftalardır da Gazze’de yaşayanlarda görüyorum. Rehineler için endişeliyim. Gazze’de iki taraf arasında sıkışıp kalan kayıpları her geçen gün daha da artan siviller, çocuklar ve aileler için de üzülüyorum. Sadece bir Yahudi olarak değil, barış ve huzur yanlısı bir insan olarak bunları hissediyorum. Ortadoğuya barışın hiçbir grubun kendini diğerinden üstün görmediği ve bir arada yaşamanın yollarını arayanların söz sahibi olduğu bir düzende geleceğini düşünüyorum. Umarım hep birlikte bunun gerçekleştiğine şahit olacağımız gün yakındır. 

7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor” röportaj dizisinin diğer içeriklerine buradan ulaşabilirsiniz.

Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan röportajlar, kişinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.