Arşiv Makaleler

Yaşamak Acı Çekmektir

“Yaşamak acı çekmektir. Hayatta kalmak acıda bir anlam bulmaktır.” Mazoşist bir giriş olsa da Viktor Emil Frankl logoterapi bilimini, insanın anlam arayışını bu temel üzerine kurmuştur. Yaşamın anlamı varsa, acının ve ölümün de anlamı vardır. Frankl, Nietszche’den şu alıntıyı yapar: “Yaşamak için nedeni olan insan her türlü acıya katlanabilir.” 

Varoluşçu psikoterapinin öncülerinden Viktor Emil Frankl 26 Mart 1905 yılında Elsa ve Gabriel çiftinin üç çocuğundan ikincisi olarak Viyana’da dünyaya gelir. I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan zorluklar ile hayat mücadelesi başlar. 1918 sonrası lise yıllarında halka açık olan uygulamalı psikoloji derslerine katılarak Sigmund Freud ile tanışır ve gönderdiği bir makale “International Journal of Psychoanalysis” dergisinde yayınlanır. 1921 yılında henüz daha 15 yaşındayken halka açık ilk dersini verir. Toplumsal eşitsizliği, adaletsizliği, çarpık sistemi görmezden gelmez ve Avusturya Sosyalist Partisi’nin gençlik örgütü Genç Sosyalist İşçiler’e destek vermeye başlar. Bireysel psikolojinin kurucularından Alfred Adler’den etkilenir. Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesinde okumaya başlar, aynı zamanda Avusturya Sosyalist Lise Öğrencileri Birliği sözcüsü görevini üstlenir. 1925 yılında “Psikoterapi ve Dünya Görüşü” isimli makalesi yayınlanır. Düsseldorf, Frankfurt ve Berlin’de birçok kongrede konferanslar verir. Yunanca “anlam” manasına gelen “logos” kelimesini temel alan “logoterapi” terimini kullanarak zihinsel iyileşmeye anlam merkezli bir yaklaşım fikrini ortaya atar. Tıp fakültesinden mezuniyetinin ardından Frankl, kariyerine Nathaniel Rothschild Vakfı tarafından Viyana’da kurulan bir nöroloji hastanesi olan Maria Theresien Schloessl’de başlar. Daha sonra Steinhof Psikiyatri hastanesinde intihara meyilli kadınlar için çalışmalar yapar. Burada bulunduğu 4 yıllık sürede yaklaşık 3000 hastaya müdahale ederek önemli bir klinik deneyim kazanır. 1937 yılında nöroloji ve psikiyatri doktoru olarak kendi muayenehanesini açar. Birkaç ay sonrasında Nazilerin Yahudi doktorlara yönelik kısıtlamaları nedeniyle muayenehaneyi kapatmak zorunda kalır. Seelenaerztliche Selbstbestimmung (psikolojik olarak kendi kaderini tayin etme) isimli makalesinde terapistin kendi dünya görüşünü (özellikle de yaygın Alman milliyetçi ideolojisini) hastaya empoze etmek için kullanılmasına karşı çıkar. 1939 yılında Logoterapinin temeli olan varoluşçu analiz yönteminden İsviçre Tıp Dergisinde yayınlanan “Felsefe ve Psikoterapi” isimli makalesinde bahseder. 1940 yılında Rothchild Hastanesi nöroloji bölümünün başına geçer. Kendi hayatını da tehlikeye atarak psikiyatrik hastalara yanlış teşhisler koyar ve Naziler tarafından öldürülmelerini engeller. Amerika’dan göçmenlik vizesi almasına rağmen ailesini terk etmek istemez. 1942 yılında eşi Tilly ile tutuklanır ve Prag’ın kuzeyindeki Terezin Toplama kampına gönderilir. Psikoterapi, Logoterapi ve Varoluşçu Analiz sisteminin temellerini attığı el yazmalarını yanından ayırmaz. Ancak 1944 yılında Auschwitz toplama kampına vardığında tüm dökümanları çöpe atmak zorunda kalır. Toplama kampındaki mücadelesini “İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitabında ayrıntılı bir şekilde anlatır.

Toplama kampında hayatta kalan tutukluların kamp yaşamına karşı tepkilerini üç evreye ayırır: tutuklanmalarının ardından başlayan evre, kamp rutinine uyum sağladığı evre ve özgürleşmesinin ardından gelen evre. İlk evrede belirgin belirti şoktur. İlk evreden ikincisine geçişte ise çevre ile ileri derecede ilgisizlik, kayıtsızlık ve duyarsızlık hali (apati) gözlenir. Son evrede yani özgürlüğe kavuştuklarında bütün bu iç gerilimin yerini rahatlamaya bıraktığını gözlemler.

Kübler-Ross’un Yas Modeli de Frankl’ın bu üç evresini model aldığını görülür. Bu evreler sırasıyla inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenmedir.  Frankl ilk evresindeki şok durumu; inkar ve öfkeye, ikinci evredeki tepkisizlik; pazarlık ve depresyona, üçüncü evredeki kurtuluş; kabullenmeye karşılık gelir.  

Hayatı anlamlandırma çabası acıya karşı verilen tepkiyle paralellik gösterir. Burada acıdan öte anlam öne çıkar. Frankl’ın kamptaki kendi anlam arayışını şu şekilde ifade eder: ”Hasta koğuşundaki dördüncü günümde, başhekim içeri aceleyle gelip tifüs hastalarının bulunduğu başka bir kampta tıbbi gönüllü olmamı istediği sırada, gece vardiyasına alınmak üzereydim. Arkadaşlarımın aksi yönündeki tavsiyelerine ve neredeyse hiçbir meslektaşımın hizmeti kabul etmemesine rağmen gönüllü olmaya karar verdim. Çalışma grubunun içinde kalırsam kısa süre içinde öleceğimi biliyordum ancak orada ölürsem, ölümümün bir anlamı olmayacaktı. Hiç şüphesiz bir ot gibi yaşayıp sonunda o zaman olduğum gibi verimsiz bir işçi gibi ölmektense, bir hekim olarak yoldaşlarıma yardım etmek için çalışmanın daha anlamlı olacağını düşündüm.” Bu noktada Spinoza’dan da bir alıntı yapmak yerinde olur: “bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resmini çizdiğimiz anda acı olmaktan çıkar.” 

Dört farklı toplama kampında bulunan Frankl yazdıkları ve geliştirdiği terapi yöntemiyle işaret ettiği; en acımasız koşullar dahil olmak üzere bütün koşullarda hayatın potansiyel bir anlam barındırdığıdır. 

Bir nihai anlam çıkarmak gerekirse; hayatın en kötü koşullarda bile anlamla dolu olduğunu bilmek gerekir. Her bir insanın değeri kendi içinde saklıdır. Aslında bu noktada varoluşçuluğun temeline geliyoruz: “Toplumun kurtuluşu bireyin kurtuluşundan geçer.” 

Hayat sürekli değişir ama kaybolmaz. Anlamı bulmanın yolları ise; bir üretimde bulunmak veya çalışmak, bir şeyi deneyimlemek, biriyle temas etmek ve acıya ıstıraba karşı tavır almak. Hayatta anlam bulmanın diğer yolu ise iyi, güzel bir şeyi, doğayı ve kültürü veya en önemlisi başka bir insanı deneyimleyerek, onu sevmektir.

Frankl, toplama kamplarını deneyimleyip, buradan fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan sağlam çıkarak yaşadığı tecrübeyi bir bilime dönüştürür. Burada temel olan kendi psikiyatrik öğretisini kitlelere oradan da nesillere aktarmıştır. 2 Eylül 1997’de kalp yetmezliğinden hayata gözlerini yumduğunda insanlığa öğretilerini miras bırakmıştır.

Frankl sözleri ile bitirmek gerekirse: “Auschwitz’ten beridir insanın neler yapabileceğini biliyoruz. Hiroşima’dan bu yana ise neyin tehlikeli olduğunu…”

KAYNAKLAR

V. E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, Okuyanus Yayınevi, 113. Baskı, Mart 2022.
Y. Saraç, Ölüme ve Ölmeye Dair Ölümsüz Bir Eser: Elisabeth Kübler-Ross’un “Ölüm ve Ölmek Üzerine” Kitabı, Türkiye Biyoetik Dergisi, Vol. 9, No. 3, 114-119, 2022.
https://www.viktorfrankl.org/biography.html