Polonya’da Holokost hafızası ile ilgili yasalar ve yeni bir mahkeme kararı Holokost araştırmaları ve hafızası için sorunlar doğuruyor.
Yazan: Linda Kinstler Bu makale aslen Jewish Currents‘ta İngilizce yayınlanmıştır.
Karar, 9 Şubat’ta Varşova Bölge Mahkemesinden video konferans yoluyla verildi ancak alınan kararın vahim etkileri, çok önce ortaya çıkmaya başlamıştı. Son birkaç yıldır, Polonya’daki yüksek lisans öğrencileri, akademisyenler ve öğretmenler sessizce tez konularını belirliyor, araştırma bulgularını nitelendiriyor ve yazdıkları yazıları gizliyorlardı. Bazı Polonyalıların bazı yerlerde Shoah’ya[1] katkıda bulunduklarını anlatarak Polonya ulusunun namını karalamakla suçlanmak istemiyorlar. Bunu yapmak; kendilerini, hem medeni hem cezai davalara karşı açık bırakıp yüksek para ve hapis cezası riskini göze almak demektir. Bu endişelerinin bir temeli var. Onlar, basın ve seçilmiş birkaç politikacı tarafından yalancı ve propagandacı olarak adlandırılarak yargılanan iki ünlü tarihçiye ne olduğunu gördüler. Bu yüzden onların bir sonraki kurbanı olmak istemiyorlar.
Sanıklar, Polonya Holokost Araştırma Merkezi’nin kurucusu aynı zamanda müdürü Barbara Engelking ve Ottawa Üniversitesi’nde Tarih profesörü olan meslektaşı Jan Grabowski, vefat etmiş bir adamın ve tüm ailesinin kişisel haklarını ihlal etmekle suçlandı. İddia edilen bu ihlal, işgal Polonya’sında bulunan Yahudilerin kaderini konu alan Night Without End [2] adlı 1.640 sayfalık tarihi çalışmadaki dört cümlelik bir pasajda meydana geldi. Tepki çeken pasajlarda Engelking, savaş zamanı bir köye sığınan Estera Drogicka adlı bir Holokost kurtulanının ifadelerini özetliyor. Drogicka’nın ifadelerinde özellikle o dönem belediye başkanlığı yapan Edward Malinowski’nin savaş sırasında, bir düzineden fazla Yahudiye ihanet etmesi, onları Almanlara satması gibi oldukça vurucu tarihsel olayların olması dikkat çekiyor. Bu açıklama için, adı İftira ve İnkarla Mücadele Birliği’ne dayanan, iki örgüt arasında hiçbir bağlantı olmamasına rağmen, sağcı bir STK olan Polonya İftirayla Mücadele Birliği[3] (RDI), adı geçen bu tarihçilere dava açtı, 100.000 Polonya zlotisi (yaklaşık 27.000 $) ve yazılı bir özür talep etti. Savcı, olayı yalnızca “basit bir hukuk davası” olarak nitelendirdi. Sadece sıradan, alelade, normal bir hakaret davası. Savunma avukatları ise davayı farklı bir şekilde değerlendirdi: Hukuki tabirle SLAPP davası[4].
“Ulusal gurur hakkı”
Dava, Malinowski’nin 81 yaşındaki yeğeni Filomena Leszczynska adına açılmıştı ancak açılan bu davayı hazırlayan, hukuk firması ile anlaşan, olay adına kamuoyu çalışmasını yürüten ve Bayan Leszczynska’nın hukuki masraflarını karşılayan tabii ki RDI [5]olmuştu. Karardan tam dokuz gün sonra çevrimiçi bir basın açıklamasında Leszczynska’nın avukatlarından Monika Brzozowska Pasieka, sanıkların yalnızca müvekkilinin “iyi adını” ve “kişisel haklarını” değil, aynı zamanda “ulusal kimliğini” de ihlal ettiklerini vurguladı. Bir bireyi karalamak aynı zamanda da bir ulusu karalamaktır, bunun tersi de davanın merkezinde yer almaktadır. Grabowski ve Engelking’in savunma ekibinin yeni üyesi olan Aleksandra Gliszczyńska Grabias ile yakın tarihte yapılan bir röportajda, Polonya’da artık “ulusal gurur hakkı”, “ulusal kimlik hakkı” ve “gerçek tarih hakkı”’nın da içinde olduğu yeni bir kişisel haklar kategorisinin ortaya çıktığı vurgulanmıştı. Bu, ne Polonya devletinin ne de Polonya vatandaşlarının işgal altındaki vatanlarında, ülkelerinin topraklarında işlenen Holokost’a karışmadığı bir tarihtir. Aksine, Polonya’nın eski başbakanı Beata Szydlo’nun iddia etttiği gibi masum kurbanlar ya da Yahudi komşularını kurtaran kahramanlardır. Gliszczyńska-Grabias, Jewish Currents’a verdiği demeçte; “Bu tarihsel gerçekle ilgili değil. Mağduriyet ve hafıza yarışmasını kazanmakla ilgili.” şeklinde ifadelerde bulundu.
Ülkenin “itibarı” için verilen bu mücadele, Hukuk ve Adalet Partisinin(PiS) 2015 yılında iktidara gelmesiyle hızlandı. Milliyetçiliği desteklemek için yargı sistemini güçlendirmeye, geçmişin yeniden anlatılma şeklini dava eden çok sayıda yasayı yürürlüğe geçirmeye ve Polonya’nın kusursuzluğunun bir öyküsünü destekleyen STK’lara destek vermeye başlandı. 2018’de hükümet, Ulusal Anma Enstitüsü[6] yasasında, Polonya’nın yahut Polonyalıların Holokost’tan sorumlu veya suç ortağı olduğu yönündeki iddia önerisini yalnızca bir suç olarak kabul eden iki değişiklik yaptı.( Yapılan değişikliğin ilk uyarlaması, 3 yıla kadar hapis cezası istemini içeriyordu. Ancak değişiklik, uluslararası alanda dikkat çektiği gerekçesi ile protestolara sebebiyet verdi ve uygulamadan kaldırıldı.) Bu eylemler, Polonya hükümetinin bakış açısına göre, Holokost’tan yalnızca Almanya’nın sorumlu olduğunu belirleyerek milliyetçi gündemi destekledi. Yahudi Gazeteci entelektüel Konstanty Gebert, “Hükümet, Polonyalılara harika ve daha iyi bir gelecek vaat etmişti, fakat bunları başaramadılar. Bu bakımdan halka “daha iyi” bir geçmiş sunmaya, öncesinden çok daha fazla yoğunlaşıldı.” şeklinde mevcut konunun neden şu an ortaya çıktığını belirtti. Tarihçilerin davasındaki suçlu hükmü, sağ görüşlü hükümetin, kendi ülkeleri hakkında söylenebilecek şeyleri dava etme potansiyeline sahip olan kötü niyetli yeni bir aşamaya işaret ediyor.
Öte yandan Engelking ve Grabowski’nin doğrudan Polonya devleti yerine bir vatandaş tarafından dava edilip, sivil mahkemede yargılandıkları dikkat çekici bir bilgidir. Kaldı ki zaten bu iki “Yalansız Tarih” savunucusunun davasının önünde emsal bir dava vardı. 2019 yılında RDI[7] başkanı Maciej Świrski, Alman gazetesi Frankfurter Rundschau’ya, Polonya hükümetinin tarihe yaklaşımını eleştirdiği gerekçesiyle dava açtı. Gazetenin iddialarını ise “Polonya’nın ulusal kimliğine, tarihsel mirasına ve en önemlisi iyi ismine” kişisel bir saldırı olarak gördü. Bu mahkemeyi yine Varşova Bölge Mahkemesi yönetti. Varşova Bölge Mahkemesi, adı geçen süreli yayın kuruluşunun bir hafta içerisinde kendi resmi internet adresinde yazılı bir özür mektubu yayınlamasına karar verdi.(Gazete Polonya Merkezli değil. Buna rağmen, Avrupa Adalet Divanı, Polonya’nın bu tür bir dava açmasında bir sorun teşkil etmediğini belirtti. Kararın sonucu olarak ise Frankfurter Rundschau bir özür metni yayımladı.) Şimdi ise Polonya devletinin hukuk sisteminde, Engelking’in de dediği gibi, kendini Polonyalı hisseden herhangi biri, Polonya’yı, Polonya ulusunu ve Polonya tarihini eleştiren birine rahatlıkla dava açabilecek yasal bir ortamın oluştuğunu açık ne net görmekteyiz.
Estera Drogicka, çiçek baskılı şeritle süslenmiş mor bir elbise ve inci küpeleriyle 1996 yılının Temmuz ayında, savaştan tam yarım yüzyıl sonra, yaşadığı olayları anlatmaktadır. O, uzun zaman önce İsveçli bir beyefendi ile evlenerek eski soyadını terk etmiş. Şu an soyadı “Wiltgren”. Holokost zamanında hayatta kalmayı nasıl başarabildiğini anlatmak için kameraların karşısında ona soruları soracak kişiye doğru eğiliyor. Dünyanın en geniş Shoah Vakfını [8] devam ettiren Güney Kaliforniya Üniversitesi’nin arması, Drogicka’nın etkileyici yüzünün yanında sabit bir biçimde duruyor. Drogicka, Malinowski’nin ormanda saklanan bir grup Yahudi’ye ihanet ettiğini belirtti.
Tarihçilerin davası
1949 yılında Drogicka’nın Polonya mahkemesine çelişkili ifadeler vermesine dayanıyor. Ayrıca Malinowski, Almanlarla işbirliği yapmaktan ve on sekiz Yahudiye ihanet etmekten yargılanıyordu. Davada ismi geçen birçok tanık mahkeme öncesi hem fiziksel hem psikolojik şiddete maruz kaldı. Savcılık tanıklarının çoğu ise mahkemeye katılmadı. Drogicka, Malikowski için, “Almanya’da güvenli bir şekilde çalışmama yardımcı oldu. Hiç param olmamasına rağmen birkaç hafta boyunca Bay Malikowski’nin ahırında kaldım. Bana yiyecek ve barınak imkanları sundu. Geceleri ise kaldığım ahır Yahudilerle doluydu. Malikowski’ye hayatımı borçluyum.” Diyerek 1949 yılındaki mahkemede çelişkili ifadeler verdi.
Varşova Bölge Mahkemesi ise bu iki farklı ifadeyi okuyup, hangisinin doğru olduğunu tespit edilmesi için hâkim Ewa Jończyk’ı dosyaya atadı. Tarihçilerin masumiyetleri ya da suçluluklarının değerlendirilmesi için yoğun bir çalışma başladı. Yapılacak olan bu değerlendirmenin sonucu mahkeme kararını şekillendirecekti. Fakat ortada büyük bir problem vardı. Hem fail Malinowski, hem de tanık Drogicka vefat etmişti. Bu durum göz önüne alındığında avukatlar, belge ve kasetlerden biraz daha fazlasını, onların torunlarını buldular. Drogicka’nın ifade vermeye gelen iki oğlu mahkemeye, annelerinin ev içerisinde anlattığı olaylarla, Güney Kaliforniya Üniversitesi’nin çekmiş olduğu video içeriğinin aynı olduğunu belirtti. Ayrıca bu iki adam, sadece bu sözleri söylemek için Avusturalya ve İsveç’ten geldiler. Yine de savcılık bu sözlere tamamen inanmadı. Başka bir çözüm olarak Drogicka’nın konuştuğu kasetlerin beden dili ve konuşma uzmanlarınca incelenmesini talep etti.(Mahkeme bu talebi reddetti.)
Savaş sonrası dönem Polonya’daki kurtulabilen Yahudiler için oldukça umutsuz yıllardı
Davanın ve özellik de davacının, hükümetin genel milliyetçilik yükseltme politikası için kullanıldığı yetmezmiş gibi öte yandan bu konuyu çalışan tarihçiler, Drogicka’yı, ifadesini, kendi öz çalışmalarını ve bu katliamda ölmüş herkes için Drogicka’nın ifadesini savunmak zorunda kaldılar. Gliszczyńska-Grabias ise ikinci ifadenin, koşulları ele alındığında oldukça sağlıklı ve özgür bir ortamda olduğunu ve 1949 gibi bir dönemin ifadesinden çok daha doğruluğunun yüksek olduğunu savundu. Ayrıca işbu ifadeler savaştan yıllar sonra ve en önemlisi kendini “güvenli” hissettiği bir dönemde verilmiştir. Ayrıca Grabias 1949 dönemini şu sözlerle açıklamıştır; “Şunu unutmamalıyız ki 1949 dönemi, savaşın izlerini barındıran, harabe bir dünyaydı hepimiz için. Bu harabe dünyada da mahkeme sistemi ne derece güvenilir olabilir. Savaş sonrası dönem Polonya’daki kurtulabilen Yahudiler için oldukça umutsuz yıllardı. Burada, Yahudi kimliğinde yaşabilmek, var olabilmek için belirli, sınırları başkaları tarafından çoktan çizilmiş biri olarak davranmak zorundaydın.” Diyerek 1949 Polonya’sını ve o dönemin şartlarındaki mahkemelerin güvenilirliğini vurguladı. Tarihçilerin durum tespitlerinde kullandıkları el yazmalarının bazı yerlerinde küçük ama önemli sorunların tespiti ile mahkemenin seyri değişti. El yazmasında adı geçen Malinowski ile Drogicka ev eşyalarını takas etmişlerdi. Tarihçiler bu hatanın bir sonraki basımda düzeltileceğini, cinayete karışma suçlamalarıyla alakasız olduğunu beyan ettiler.
Bazı gözlemcilere göre karar verildiğinde, kararın bütünlüğünü korumak için adeta bir Sisifos Savaşı[9] gibi mücadele verildi. Davayı yöneten hakim, hükümete tam anlamıyla bir zafer kararı vermedi. Örneğin; davacının ağır para cezası talebini reddetti bunu da akademik çalışmalar yapan kişiler üzerinde oluşabilecek korku enerjisini engellemek istemesi olduğunu öne sürerek belirtti. Ancak tarihçilerin özür dilemesini isteyerek, hükümeti de kendisine küstürmedi. Bu açıdan karar ülkenin tüm kanunlarının, sadece Ceza Hukuk’unun değil, aynı zamanda Medeni Hukuk’unun da ne denli bir revizyonist amaçlara hizmet etmek için kapsamının ve görece de kolaylığını bizlere göstermektedir. Engelking ve Grabowski çok yakında temyizlerini hazırlamaya başlayacaklar ancak temyiz, hakimlerin ilk kararını çoktan vermiş olduğu Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro’nun kararıyla kendi görev yaptığı bir mahkemede dinlenecek. Yine de belirtmeliyiz ki hem savunma hem de iddia makamları bu davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sonuçlanmasını bekliyor.
Karar, Yad Vahsem[10], Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anıt Müzesi[11], Amerikan Tarih Derneği[12], Avrupa Holokost Araştırma Altyapısı[13] ve dünyanın dört bir yanındaki Holokost araştırmalarından gelen kınamalarla büyük bir uluslararası sıkandalı ateşledi. Saydığımız bu kurumlardan yayımlanan tüm bildirilerdeki temel amaç; alınan kararın akademik özgürlüğe bir tehdit, bilimsel araştırmalara ise bir caydırıcı unsur olmasıydı. Ayrıca açıklamaların içerisinde dikkat çekici bir cümle vardı. Açıklamalarda ölü adamın suçluluğu ve suçsuzluğunun savunucusunun avukatların görevinin olmadığının, bu işe bakması gereken asıl meslek grubunun tarihçiler olduğu belirtildi. New York’ta bulunan Yahudi Tarihi Merkezi’nden yapılan açıklamada, “Polonya hükümetine, araştırmacıları, arşivsel kanıtlara dayanan bağımsız burs arayışına siyasi nedenli müdahalelere karşı korumaya çağırıyoruz” denildi.
“Polonya’nın itibarını tehlikeye atan” tarihçilerin tutuklanması
Fakat belirtmeliyiz ki yurtdışından gelen bu kınama mesajları, Polonya’da kayda değer bir biçimde destek gördü. Polonya’da bir haber bülteni yakın bir zamanda bir anket yaptı. Anket sonuçlarında ise ankete katılanların sadece %39’unun, “Polonya’nın itibarını tehlikeye atan” bu tarihçilerin tutuklanmasını istediğini belirtti. Bu arada olayla ilgili ilginç başka bir detay Polonya Adalet Bakanı tarafından yapıldı. Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, kararın alınmasından hemen sonra, kendi sosyal medya hesabından, “Cesur bir Polonyalı kadının” Polonyalılara yapılan iftiraya karşı dimdik büyük bir sabırla karşı durduğunu, yapılan propagandalar karşısında asla yılmadığını yazdı. Milletvekillerinden biri ise olay için, Yahudileri Almanlardan kurtaran bu Polonyalı kahramanı savunduğu için hanımefendiyi ayrıca tebrik edip alkışladı. Gebert’e göre ise alınan bu karar şöyle okunmalı; “Sizin için neyin iyi ve doğru olduğunu bilseniz bile bunu dile getirmeyin. Biliyor olsanız bile yazmak zorunda değilsiniz.”
Bu arada sağcı sivil toplum örgütleri bu konuya benzer başka davalar için ava çıkmış durumdalar. Koyu bir Katolik STK olarak bilinen Ordo Iuris[14], geçtimiz günlerde bir radyo kuruluşu olan France Culture[15]’a Polonya ulusunu kasten karaladığı ve kötü gösterdiği için dava açacağını duyurdu. Başka bir vaka gazeteci ve bilim insanı Katarzyna Markusz’un başına gelebilir. Markusz, Ekim ayında Polonyalı yetkililerin Alman meslektaşları gibi “Yahudilerden hoşlanmamanın Polonyalılar arasında yaygın olduğunu ve Polonya’nın Holokost’ta suç ortaklığının kabul edileceği günü” görecek kadar yaşayıp yaşamayacağını “sorduğu bir makale yazdı. Makalesi hakkında yetkilileri kimin bilgilendirdiği net olarak bilinmese bile bunu yapan kişi ve kurumların sağ görüşlü STK’lar ile bir alakaları olduğu tahmin edilmekte.
Ayrıca Markusz geçtiğimiz Şubat ayının başlarında yazmış olduğu makale yüzünden bir saat polis sorgusunda durmak zorunda kaldı. Markusz’a polis, “Polonya ulusunu bilerek kızdırmak ve gücendirmek mi istiyorsun?” şeklinde sorular yönetti. Markusz ise sorulan bu soruya, “Elbette ki hayır. Bunu görebilmek için tarihi kitaplar, makaleler, tanıklar var. Bunlar kolayca ulaşılıp okunabilecek şeyler. Gerçekler sizi rahatsız etmemeli.” (Markusz haftalar sonra başka bir gazeteciden aleyhindeki davanın düştüğünü öğrendi. Ancak daha fazlası olacağından endişeleniyor.)
Bu çalışma işte tam da bu yüzden bu kadar tehlikeli
Sorun mahkeme sistemi ile sınırlı değil. Gebert, “Başını belaya sokmamak adına yüksek lisans tez konuların değiştiren insanlar tanıyorum.” diyerek aslında durumun sadece hukuki bir sorun olmadığı, aynı zamanda sosyolojik travmalara da yol açtığını belirtti. Princeton Üniversitesi’nde Doğu Avrupa Kültürü ve Tarihi üzerine çalışan Irena Grudzinska, şu anda Yahudiler ve Polonyalıların üzerine bilimsel bir araştırma yapmaktadır. Ayrıca Irena Grudzinska’nın eski kocası olan Jan T. Gross, Holokost üzerine yapmış olduğu çalıimalar nedeniyle 2015 yılında polis tarafından sorgulanmıştır. Grudzinska, Polonya- Yahudi ilişkilerinin konu edildiği savaş dönemi ve sonraki dönemi anlatan bilimsel koleksiyonun çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Ayrıca çalışmada bulunan yazarlardan birinin tehditler yüzünden çalışmalardaki el yazmasını değiştirdiğini de sözlerine ekledi. Bu ise şu şekilde açıkladı; “Bu, insanları susturmanın bir yolu. Bu çalışma işte tam da bu yüzden bu kadar tehlikeli. Üçüncü nesilin sizi dava edeceğinden korktuğunuz için çalışmaya katılanların gerçek isimlerini veremiyor, gerçek yer isimlerini paylaşamıyorsunuz. Fakat bu işimizi baltalamak demek. Bu yüzden olabildiğince şeffaf ilerlemeye çalışıyoruz. Tarihçiler, dava tehdidinden tamamen kaçınmak için Shoah’ı, belirli yerlerde belirli organların ziyaret ettiği belirli bir felaket olarak değil, dağınık yerlerde isimsiz kişiler tarafından işlenen soyut bir olay olarak tasvir etmelidir.” dedi. Polonya Bilimler Akademisi’nde Polonya antisemitizmi konusunda uzmanlaşmış bir kültür bilimci olan Elzbieta Janicka, “Hükümet, sonunda davayı kaybetse bile zaten kazandı” dedi.
Yaşanan her felaketle birlikte, hukukun yerini tarihe bıraktığı, savcılık sorularının ise bilimsel sorular haline geldiği ve yasal çözüm arayışının yerini kalıcı ahlaki yargılama yetkisinin aldığı bir an vardır. Polonya hükümeti, geçmişteki ve günümüzdeki diğer revanşist hükümetler gibi, bunun tersine çevrilebilir bir güç transferi olduğunu keşfetti. YIVO Yahudi Araştırmaları Enstitüsü[16] yönetici müdürü Jonathan Brent “Kanun, halkın devletten korunması yerine otoriter devletin elinde bir silah haline geliyor” dedi. Varşova’da ve Doğu Avrupa’nın başka yerlerinde mahkemeler bir kez daha tarihi ele geçirdi. Grudzinska Gross, Polonya’daki gibi milliyetçi rejimlerin “Liberal yöntemleri ve özellikle hukuku liberal olmayan amaçlar için kullanıyorlar. Silinemeyecek şekilde hiçbir şey kurulmadı.” dedi.
Linda Kinstler, Kaliforniya Üniversitesi, Retorik doktorası adayı. Yazıları The Guardian Long Read, The New York Times Magazine, 1843 Magazine ve başka yerlerde yayınlandı.
[1] Holocaust’un İbranicedeki karşılığı. Kaba çevirisi her şeyi yıkan kuvvetli fırtınadır. Bu olumsuz anlamı yüzünden Yahudiler arasında soykırımı ifade eden kelime olarak kullanılır.(ç.n)
[2] Lehçe adlı “Dalej Jest Noc: losy Żydów wybranych powiatach okupowanej Polski ” olan Night Without End: The Fate of Jews in Selected Counties of Occupied Poland” adlı yukarıda isimleri geçen Jan Grabowski ve Barbara Engelking’in ortak editörlüğü ile yazılan iki ciltlik bir çalışmadır.(ç.n)
[3] 2013 yılında Maciej Świrski tarafından kuruldu. Örgütün iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi(PiS) ile yakınlığı vardır.(ç.n)
[4] Tam Türkçe karşılığı “Demokratik Katılıma Karşı Stratejik Dava”. Caydırıcı bir dava türüdür.(ç.n)
[5] 2013 yılında Maciej Świrski tarafından kuruldu. Örgütün iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi(PiS) ile yakınlığı vardır.(ç.n)
[6] Polonya Parlamentosu tarafından 18 Aralık 1998’de Varşova’da kurulmuştur.(ç.n)
[7] 2013 yılında Maciej Świrski tarafından kuruldu. Örgütün iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi(PiS) ile yakınlığı vardır.(ç.n)
[8] Shoah Vakfı, Holokost ve diğer soykırımlardan sağ kalanlar ve tanıklarla görsel-işitsel röportajlar yapmaya adanmış kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Merkezi Güney Kaliforniya Üniversitesinde bulunur.
[9] Yunan Mitolojisinde, Yeraltı Dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kraldır. Sisifos ismi geleneksel olarak sophos (bilge) sözcüğüyle ilişkilendirilir; fakat bu ilişkilendirme bazı etimolojik problemler içermektedir. Aiolos’un oğlu, Korint kralı Sisyphos tanrı-ırmak Asopos’a, kızı Aigina’nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus’u ele vermesine karşılık kalesi içinde bir pınarın akıtılmasını sağlar.Bu hainlik Zeus’un öfkesine neden olur. Zeus ona ölüm meleği Thanatos’u gönderir. Sisyphos, Thanatos’u zincire vurur; onu özgürlüğüne kavuşturmak için Zeus müdahale etmek zorunda kalır. Ölüler Ülkesine götürülen Sisyphos kaderine katlanmak istemez. Kendisine cenaze töreni yapmamasını karısından ölmeden önce istemiştir. Törensizliği hoş karşılamayan Hades, dinsiz karısını cezalandırması için Sisyphos’un yeryüzüne dönme önerisini kabul eder… Sisyphos daha yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır. Nihayet, gerçek ölümünde cezalandırılır. Ölüler Ülkesi tanrıları onu sonsuza dek taş yuvarlamaya mahkûm ederler; hedefe her yaklaşmada taş yine aşağıya düşer.(ç.n)
[10] Kudüs’te bir anıt sitesi.(ç.n)
[11] Eng. United States Holocaust Memorial Museum. Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anıt Müzesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Holokost için resmi anıtıdır. Washington, D.C.’deki Ulusal Alışveriş Merkezi’nin bitişiğinde bulunan USHMM, Holokost tarihinin belgelenmesini, incelenmesini ve yorumlanmasını sağlar.(ç.n)
[12] Eng. American Historical Association. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en eski profesyonel tarihçiler birliğidir ve dünyadaki en büyük bu tür organizasyondur. Eng. European Holocaust Research Infrastructure. Avrupa Holokost Araştırma Altyapısı, Holokost konusundaki araştırmaları ilerletmek için arşivleri dijitalleştirmeyi amaçlayan bir Avrupa Birliği projesidir. Yedinci Çerçeve Programı ve Ufuk 2020 girişimleri aracılığıyla Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilmektedir. (ç.n)
[14] Ordo Iuris Hukuk Kültürü Vakfı Enstitüsü. “Polonya kültürünün kökleştiği yasal kültürü ve manevi mirası araştırmayı ve bunları kamusal yaşamda ve hukuk sisteminde tanıtmayı” amaçlamaktadır.(ç.n)
[15] France Culture, bir Fransız kamu radyo kanalı ve Radyo Fransa’nın bir parçasıdır. Programlaması tarihsel, felsefi, sosyopolitik ve bilimsel temaların yanı sıra edebi okumalar, radyo oyunları ve deneysel prodüksiyonlar üzerinde çok çeşitli özelliklere sahiptir.(ç.n)
[16] Yidiş Bilimler Enstitüsü. New York merkezlidir.
Polonya’da Holokost hafızası ile ilgili yasalar ve yeni bir mahkeme kararı Holokost araştırmaları ve hafızası için sorunlar doğuruyor.
Yazan: Linda Kinstler Bu makale aslen Jewish Currents‘ta İngilizce yayınlanmıştır.
Karar, 9 Şubat’ta Varşova Bölge Mahkemesinden video konferans yoluyla verildi ancak alınan kararın vahim etkileri, çok önce ortaya çıkmaya başlamıştı. Son birkaç yıldır, Polonya’daki yüksek lisans öğrencileri, akademisyenler ve öğretmenler sessizce tez konularını belirliyor, araştırma bulgularını nitelendiriyor ve yazdıkları yazıları gizliyorlardı. Bazı Polonyalıların bazı yerlerde Shoah’ya[1] katkıda bulunduklarını anlatarak Polonya ulusunun namını karalamakla suçlanmak istemiyorlar. Bunu yapmak; kendilerini, hem medeni hem cezai davalara karşı açık bırakıp yüksek para ve hapis cezası riskini göze almak demektir. Bu endişelerinin bir temeli var. Onlar, basın ve seçilmiş birkaç politikacı tarafından yalancı ve propagandacı olarak adlandırılarak yargılanan iki ünlü tarihçiye ne olduğunu gördüler. Bu yüzden onların bir sonraki kurbanı olmak istemiyorlar.
Sanıklar, Polonya Holokost Araştırma Merkezi’nin kurucusu aynı zamanda müdürü Barbara Engelking ve Ottawa Üniversitesi’nde Tarih profesörü olan meslektaşı Jan Grabowski, vefat etmiş bir adamın ve tüm ailesinin kişisel haklarını ihlal etmekle suçlandı. İddia edilen bu ihlal, işgal Polonya’sında bulunan Yahudilerin kaderini konu alan Night Without End [2] adlı 1.640 sayfalık tarihi çalışmadaki dört cümlelik bir pasajda meydana geldi. Tepki çeken pasajlarda Engelking, savaş zamanı bir köye sığınan Estera Drogicka adlı bir Holokost kurtulanının ifadelerini özetliyor. Drogicka’nın ifadelerinde özellikle o dönem belediye başkanlığı yapan Edward Malinowski’nin savaş sırasında, bir düzineden fazla Yahudiye ihanet etmesi, onları Almanlara satması gibi oldukça vurucu tarihsel olayların olması dikkat çekiyor. Bu açıklama için, adı İftira ve İnkarla Mücadele Birliği’ne dayanan, iki örgüt arasında hiçbir bağlantı olmamasına rağmen, sağcı bir STK olan Polonya İftirayla Mücadele Birliği[3] (RDI), adı geçen bu tarihçilere dava açtı, 100.000 Polonya zlotisi (yaklaşık 27.000 $) ve yazılı bir özür talep etti. Savcı, olayı yalnızca “basit bir hukuk davası” olarak nitelendirdi. Sadece sıradan, alelade, normal bir hakaret davası. Savunma avukatları ise davayı farklı bir şekilde değerlendirdi: Hukuki tabirle SLAPP davası[4].
“Ulusal gurur hakkı”
Dava, Malinowski’nin 81 yaşındaki yeğeni Filomena Leszczynska adına açılmıştı ancak açılan bu davayı hazırlayan, hukuk firması ile anlaşan, olay adına kamuoyu çalışmasını yürüten ve Bayan Leszczynska’nın hukuki masraflarını karşılayan tabii ki RDI [5]olmuştu. Karardan tam dokuz gün sonra çevrimiçi bir basın açıklamasında Leszczynska’nın avukatlarından Monika Brzozowska Pasieka, sanıkların yalnızca müvekkilinin “iyi adını” ve “kişisel haklarını” değil, aynı zamanda “ulusal kimliğini” de ihlal ettiklerini vurguladı. Bir bireyi karalamak aynı zamanda da bir ulusu karalamaktır, bunun tersi de davanın merkezinde yer almaktadır. Grabowski ve Engelking’in savunma ekibinin yeni üyesi olan Aleksandra Gliszczyńska Grabias ile yakın tarihte yapılan bir röportajda, Polonya’da artık “ulusal gurur hakkı”, “ulusal kimlik hakkı” ve “gerçek tarih hakkı”’nın da içinde olduğu yeni bir kişisel haklar kategorisinin ortaya çıktığı vurgulanmıştı. Bu, ne Polonya devletinin ne de Polonya vatandaşlarının işgal altındaki vatanlarında, ülkelerinin topraklarında işlenen Holokost’a karışmadığı bir tarihtir. Aksine, Polonya’nın eski başbakanı Beata Szydlo’nun iddia etttiği gibi masum kurbanlar ya da Yahudi komşularını kurtaran kahramanlardır. Gliszczyńska-Grabias, Jewish Currents’a verdiği demeçte; “Bu tarihsel gerçekle ilgili değil. Mağduriyet ve hafıza yarışmasını kazanmakla ilgili.” şeklinde ifadelerde bulundu.
Ülkenin “itibarı” için verilen bu mücadele, Hukuk ve Adalet Partisinin(PiS) 2015 yılında iktidara gelmesiyle hızlandı. Milliyetçiliği desteklemek için yargı sistemini güçlendirmeye, geçmişin yeniden anlatılma şeklini dava eden çok sayıda yasayı yürürlüğe geçirmeye ve Polonya’nın kusursuzluğunun bir öyküsünü destekleyen STK’lara destek vermeye başlandı. 2018’de hükümet, Ulusal Anma Enstitüsü[6] yasasında, Polonya’nın yahut Polonyalıların Holokost’tan sorumlu veya suç ortağı olduğu yönündeki iddia önerisini yalnızca bir suç olarak kabul eden iki değişiklik yaptı.( Yapılan değişikliğin ilk uyarlaması, 3 yıla kadar hapis cezası istemini içeriyordu. Ancak değişiklik, uluslararası alanda dikkat çektiği gerekçesi ile protestolara sebebiyet verdi ve uygulamadan kaldırıldı.) Bu eylemler, Polonya hükümetinin bakış açısına göre, Holokost’tan yalnızca Almanya’nın sorumlu olduğunu belirleyerek milliyetçi gündemi destekledi. Yahudi Gazeteci entelektüel Konstanty Gebert, “Hükümet, Polonyalılara harika ve daha iyi bir gelecek vaat etmişti, fakat bunları başaramadılar. Bu bakımdan halka “daha iyi” bir geçmiş sunmaya, öncesinden çok daha fazla yoğunlaşıldı.” şeklinde mevcut konunun neden şu an ortaya çıktığını belirtti. Tarihçilerin davasındaki suçlu hükmü, sağ görüşlü hükümetin, kendi ülkeleri hakkında söylenebilecek şeyleri dava etme potansiyeline sahip olan kötü niyetli yeni bir aşamaya işaret ediyor.
Öte yandan Engelking ve Grabowski’nin doğrudan Polonya devleti yerine bir vatandaş tarafından dava edilip, sivil mahkemede yargılandıkları dikkat çekici bir bilgidir. Kaldı ki zaten bu iki “Yalansız Tarih” savunucusunun davasının önünde emsal bir dava vardı. 2019 yılında RDI[7] başkanı Maciej Świrski, Alman gazetesi Frankfurter Rundschau’ya, Polonya hükümetinin tarihe yaklaşımını eleştirdiği gerekçesiyle dava açtı. Gazetenin iddialarını ise “Polonya’nın ulusal kimliğine, tarihsel mirasına ve en önemlisi iyi ismine” kişisel bir saldırı olarak gördü. Bu mahkemeyi yine Varşova Bölge Mahkemesi yönetti. Varşova Bölge Mahkemesi, adı geçen süreli yayın kuruluşunun bir hafta içerisinde kendi resmi internet adresinde yazılı bir özür mektubu yayınlamasına karar verdi.(Gazete Polonya Merkezli değil. Buna rağmen, Avrupa Adalet Divanı, Polonya’nın bu tür bir dava açmasında bir sorun teşkil etmediğini belirtti. Kararın sonucu olarak ise Frankfurter Rundschau bir özür metni yayımladı.) Şimdi ise Polonya devletinin hukuk sisteminde, Engelking’in de dediği gibi, kendini Polonyalı hisseden herhangi biri, Polonya’yı, Polonya ulusunu ve Polonya tarihini eleştiren birine rahatlıkla dava açabilecek yasal bir ortamın oluştuğunu açık ne net görmekteyiz.
Estera Drogicka, çiçek baskılı şeritle süslenmiş mor bir elbise ve inci küpeleriyle 1996 yılının Temmuz ayında, savaştan tam yarım yüzyıl sonra, yaşadığı olayları anlatmaktadır. O, uzun zaman önce İsveçli bir beyefendi ile evlenerek eski soyadını terk etmiş. Şu an soyadı “Wiltgren”. Holokost zamanında hayatta kalmayı nasıl başarabildiğini anlatmak için kameraların karşısında ona soruları soracak kişiye doğru eğiliyor. Dünyanın en geniş Shoah Vakfını [8] devam ettiren Güney Kaliforniya Üniversitesi’nin arması, Drogicka’nın etkileyici yüzünün yanında sabit bir biçimde duruyor. Drogicka, Malinowski’nin ormanda saklanan bir grup Yahudi’ye ihanet ettiğini belirtti.
Tarihçilerin davası
1949 yılında Drogicka’nın Polonya mahkemesine çelişkili ifadeler vermesine dayanıyor. Ayrıca Malinowski, Almanlarla işbirliği yapmaktan ve on sekiz Yahudiye ihanet etmekten yargılanıyordu. Davada ismi geçen birçok tanık mahkeme öncesi hem fiziksel hem psikolojik şiddete maruz kaldı. Savcılık tanıklarının çoğu ise mahkemeye katılmadı. Drogicka, Malikowski için, “Almanya’da güvenli bir şekilde çalışmama yardımcı oldu. Hiç param olmamasına rağmen birkaç hafta boyunca Bay Malikowski’nin ahırında kaldım. Bana yiyecek ve barınak imkanları sundu. Geceleri ise kaldığım ahır Yahudilerle doluydu. Malikowski’ye hayatımı borçluyum.” Diyerek 1949 yılındaki mahkemede çelişkili ifadeler verdi.
Varşova Bölge Mahkemesi ise bu iki farklı ifadeyi okuyup, hangisinin doğru olduğunu tespit edilmesi için hâkim Ewa Jończyk’ı dosyaya atadı. Tarihçilerin masumiyetleri ya da suçluluklarının değerlendirilmesi için yoğun bir çalışma başladı. Yapılacak olan bu değerlendirmenin sonucu mahkeme kararını şekillendirecekti. Fakat ortada büyük bir problem vardı. Hem fail Malinowski, hem de tanık Drogicka vefat etmişti. Bu durum göz önüne alındığında avukatlar, belge ve kasetlerden biraz daha fazlasını, onların torunlarını buldular. Drogicka’nın ifade vermeye gelen iki oğlu mahkemeye, annelerinin ev içerisinde anlattığı olaylarla, Güney Kaliforniya Üniversitesi’nin çekmiş olduğu video içeriğinin aynı olduğunu belirtti. Ayrıca bu iki adam, sadece bu sözleri söylemek için Avusturalya ve İsveç’ten geldiler. Yine de savcılık bu sözlere tamamen inanmadı. Başka bir çözüm olarak Drogicka’nın konuştuğu kasetlerin beden dili ve konuşma uzmanlarınca incelenmesini talep etti.(Mahkeme bu talebi reddetti.)
Savaş sonrası dönem Polonya’daki kurtulabilen Yahudiler için oldukça umutsuz yıllardı
Davanın ve özellik de davacının, hükümetin genel milliyetçilik yükseltme politikası için kullanıldığı yetmezmiş gibi öte yandan bu konuyu çalışan tarihçiler, Drogicka’yı, ifadesini, kendi öz çalışmalarını ve bu katliamda ölmüş herkes için Drogicka’nın ifadesini savunmak zorunda kaldılar. Gliszczyńska-Grabias ise ikinci ifadenin, koşulları ele alındığında oldukça sağlıklı ve özgür bir ortamda olduğunu ve 1949 gibi bir dönemin ifadesinden çok daha doğruluğunun yüksek olduğunu savundu. Ayrıca işbu ifadeler savaştan yıllar sonra ve en önemlisi kendini “güvenli” hissettiği bir dönemde verilmiştir. Ayrıca Grabias 1949 dönemini şu sözlerle açıklamıştır; “Şunu unutmamalıyız ki 1949 dönemi, savaşın izlerini barındıran, harabe bir dünyaydı hepimiz için. Bu harabe dünyada da mahkeme sistemi ne derece güvenilir olabilir. Savaş sonrası dönem Polonya’daki kurtulabilen Yahudiler için oldukça umutsuz yıllardı. Burada, Yahudi kimliğinde yaşabilmek, var olabilmek için belirli, sınırları başkaları tarafından çoktan çizilmiş biri olarak davranmak zorundaydın.” Diyerek 1949 Polonya’sını ve o dönemin şartlarındaki mahkemelerin güvenilirliğini vurguladı. Tarihçilerin durum tespitlerinde kullandıkları el yazmalarının bazı yerlerinde küçük ama önemli sorunların tespiti ile mahkemenin seyri değişti. El yazmasında adı geçen Malinowski ile Drogicka ev eşyalarını takas etmişlerdi. Tarihçiler bu hatanın bir sonraki basımda düzeltileceğini, cinayete karışma suçlamalarıyla alakasız olduğunu beyan ettiler.
Bazı gözlemcilere göre karar verildiğinde, kararın bütünlüğünü korumak için adeta bir Sisifos Savaşı[9] gibi mücadele verildi. Davayı yöneten hakim, hükümete tam anlamıyla bir zafer kararı vermedi. Örneğin; davacının ağır para cezası talebini reddetti bunu da akademik çalışmalar yapan kişiler üzerinde oluşabilecek korku enerjisini engellemek istemesi olduğunu öne sürerek belirtti. Ancak tarihçilerin özür dilemesini isteyerek, hükümeti de kendisine küstürmedi. Bu açıdan karar ülkenin tüm kanunlarının, sadece Ceza Hukuk’unun değil, aynı zamanda Medeni Hukuk’unun da ne denli bir revizyonist amaçlara hizmet etmek için kapsamının ve görece de kolaylığını bizlere göstermektedir. Engelking ve Grabowski çok yakında temyizlerini hazırlamaya başlayacaklar ancak temyiz, hakimlerin ilk kararını çoktan vermiş olduğu Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro’nun kararıyla kendi görev yaptığı bir mahkemede dinlenecek. Yine de belirtmeliyiz ki hem savunma hem de iddia makamları bu davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sonuçlanmasını bekliyor.
Karar, Yad Vahsem[10], Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anıt Müzesi[11], Amerikan Tarih Derneği[12], Avrupa Holokost Araştırma Altyapısı[13] ve dünyanın dört bir yanındaki Holokost araştırmalarından gelen kınamalarla büyük bir uluslararası sıkandalı ateşledi. Saydığımız bu kurumlardan yayımlanan tüm bildirilerdeki temel amaç; alınan kararın akademik özgürlüğe bir tehdit, bilimsel araştırmalara ise bir caydırıcı unsur olmasıydı. Ayrıca açıklamaların içerisinde dikkat çekici bir cümle vardı. Açıklamalarda ölü adamın suçluluğu ve suçsuzluğunun savunucusunun avukatların görevinin olmadığının, bu işe bakması gereken asıl meslek grubunun tarihçiler olduğu belirtildi. New York’ta bulunan Yahudi Tarihi Merkezi’nden yapılan açıklamada, “Polonya hükümetine, araştırmacıları, arşivsel kanıtlara dayanan bağımsız burs arayışına siyasi nedenli müdahalelere karşı korumaya çağırıyoruz” denildi.
“Polonya’nın itibarını tehlikeye atan” tarihçilerin tutuklanması
Fakat belirtmeliyiz ki yurtdışından gelen bu kınama mesajları, Polonya’da kayda değer bir biçimde destek gördü. Polonya’da bir haber bülteni yakın bir zamanda bir anket yaptı. Anket sonuçlarında ise ankete katılanların sadece %39’unun, “Polonya’nın itibarını tehlikeye atan” bu tarihçilerin tutuklanmasını istediğini belirtti. Bu arada olayla ilgili ilginç başka bir detay Polonya Adalet Bakanı tarafından yapıldı. Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, kararın alınmasından hemen sonra, kendi sosyal medya hesabından, “Cesur bir Polonyalı kadının” Polonyalılara yapılan iftiraya karşı dimdik büyük bir sabırla karşı durduğunu, yapılan propagandalar karşısında asla yılmadığını yazdı. Milletvekillerinden biri ise olay için, Yahudileri Almanlardan kurtaran bu Polonyalı kahramanı savunduğu için hanımefendiyi ayrıca tebrik edip alkışladı. Gebert’e göre ise alınan bu karar şöyle okunmalı; “Sizin için neyin iyi ve doğru olduğunu bilseniz bile bunu dile getirmeyin. Biliyor olsanız bile yazmak zorunda değilsiniz.”
Bu arada sağcı sivil toplum örgütleri bu konuya benzer başka davalar için ava çıkmış durumdalar. Koyu bir Katolik STK olarak bilinen Ordo Iuris[14], geçtimiz günlerde bir radyo kuruluşu olan France Culture[15]’a Polonya ulusunu kasten karaladığı ve kötü gösterdiği için dava açacağını duyurdu. Başka bir vaka gazeteci ve bilim insanı Katarzyna Markusz’un başına gelebilir. Markusz, Ekim ayında Polonyalı yetkililerin Alman meslektaşları gibi “Yahudilerden hoşlanmamanın Polonyalılar arasında yaygın olduğunu ve Polonya’nın Holokost’ta suç ortaklığının kabul edileceği günü” görecek kadar yaşayıp yaşamayacağını “sorduğu bir makale yazdı. Makalesi hakkında yetkilileri kimin bilgilendirdiği net olarak bilinmese bile bunu yapan kişi ve kurumların sağ görüşlü STK’lar ile bir alakaları olduğu tahmin edilmekte.
Ayrıca Markusz geçtiğimiz Şubat ayının başlarında yazmış olduğu makale yüzünden bir saat polis sorgusunda durmak zorunda kaldı. Markusz’a polis, “Polonya ulusunu bilerek kızdırmak ve gücendirmek mi istiyorsun?” şeklinde sorular yönetti. Markusz ise sorulan bu soruya, “Elbette ki hayır. Bunu görebilmek için tarihi kitaplar, makaleler, tanıklar var. Bunlar kolayca ulaşılıp okunabilecek şeyler. Gerçekler sizi rahatsız etmemeli.” (Markusz haftalar sonra başka bir gazeteciden aleyhindeki davanın düştüğünü öğrendi. Ancak daha fazlası olacağından endişeleniyor.)
Bu çalışma işte tam da bu yüzden bu kadar tehlikeli
Sorun mahkeme sistemi ile sınırlı değil. Gebert, “Başını belaya sokmamak adına yüksek lisans tez konuların değiştiren insanlar tanıyorum.” diyerek aslında durumun sadece hukuki bir sorun olmadığı, aynı zamanda sosyolojik travmalara da yol açtığını belirtti. Princeton Üniversitesi’nde Doğu Avrupa Kültürü ve Tarihi üzerine çalışan Irena Grudzinska, şu anda Yahudiler ve Polonyalıların üzerine bilimsel bir araştırma yapmaktadır. Ayrıca Irena Grudzinska’nın eski kocası olan Jan T. Gross, Holokost üzerine yapmış olduğu çalıimalar nedeniyle 2015 yılında polis tarafından sorgulanmıştır. Grudzinska, Polonya- Yahudi ilişkilerinin konu edildiği savaş dönemi ve sonraki dönemi anlatan bilimsel koleksiyonun çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Ayrıca çalışmada bulunan yazarlardan birinin tehditler yüzünden çalışmalardaki el yazmasını değiştirdiğini de sözlerine ekledi. Bu ise şu şekilde açıkladı; “Bu, insanları susturmanın bir yolu. Bu çalışma işte tam da bu yüzden bu kadar tehlikeli. Üçüncü nesilin sizi dava edeceğinden korktuğunuz için çalışmaya katılanların gerçek isimlerini veremiyor, gerçek yer isimlerini paylaşamıyorsunuz. Fakat bu işimizi baltalamak demek. Bu yüzden olabildiğince şeffaf ilerlemeye çalışıyoruz. Tarihçiler, dava tehdidinden tamamen kaçınmak için Shoah’ı, belirli yerlerde belirli organların ziyaret ettiği belirli bir felaket olarak değil, dağınık yerlerde isimsiz kişiler tarafından işlenen soyut bir olay olarak tasvir etmelidir.” dedi. Polonya Bilimler Akademisi’nde Polonya antisemitizmi konusunda uzmanlaşmış bir kültür bilimci olan Elzbieta Janicka, “Hükümet, sonunda davayı kaybetse bile zaten kazandı” dedi.
Yaşanan her felaketle birlikte, hukukun yerini tarihe bıraktığı, savcılık sorularının ise bilimsel sorular haline geldiği ve yasal çözüm arayışının yerini kalıcı ahlaki yargılama yetkisinin aldığı bir an vardır. Polonya hükümeti, geçmişteki ve günümüzdeki diğer revanşist hükümetler gibi, bunun tersine çevrilebilir bir güç transferi olduğunu keşfetti. YIVO Yahudi Araştırmaları Enstitüsü[16] yönetici müdürü Jonathan Brent “Kanun, halkın devletten korunması yerine otoriter devletin elinde bir silah haline geliyor” dedi. Varşova’da ve Doğu Avrupa’nın başka yerlerinde mahkemeler bir kez daha tarihi ele geçirdi. Grudzinska Gross, Polonya’daki gibi milliyetçi rejimlerin “Liberal yöntemleri ve özellikle hukuku liberal olmayan amaçlar için kullanıyorlar. Silinemeyecek şekilde hiçbir şey kurulmadı.” dedi.
Linda Kinstler, Kaliforniya Üniversitesi, Retorik doktorası adayı. Yazıları The Guardian Long Read, The New York Times Magazine, 1843 Magazine ve başka yerlerde yayınlandı.
[1] Holocaust’un İbranicedeki karşılığı. Kaba çevirisi her şeyi yıkan kuvvetli fırtınadır. Bu olumsuz anlamı yüzünden Yahudiler arasında soykırımı ifade eden kelime olarak kullanılır.(ç.n)
[2] Lehçe adlı “Dalej Jest Noc: losy Żydów wybranych powiatach okupowanej Polski ” olan Night Without End: The Fate of Jews in Selected Counties of Occupied Poland” adlı yukarıda isimleri geçen Jan Grabowski ve Barbara Engelking’in ortak editörlüğü ile yazılan iki ciltlik bir çalışmadır.(ç.n)
[3] 2013 yılında Maciej Świrski tarafından kuruldu. Örgütün iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi(PiS) ile yakınlığı vardır.(ç.n)
[4] Tam Türkçe karşılığı “Demokratik Katılıma Karşı Stratejik Dava”. Caydırıcı bir dava türüdür.(ç.n)
[5] 2013 yılında Maciej Świrski tarafından kuruldu. Örgütün iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi(PiS) ile yakınlığı vardır.(ç.n)
[6] Polonya Parlamentosu tarafından 18 Aralık 1998’de Varşova’da kurulmuştur.(ç.n)
[7] 2013 yılında Maciej Świrski tarafından kuruldu. Örgütün iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi(PiS) ile yakınlığı vardır.(ç.n)
[8] Shoah Vakfı, Holokost ve diğer soykırımlardan sağ kalanlar ve tanıklarla görsel-işitsel röportajlar yapmaya adanmış kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Merkezi Güney Kaliforniya Üniversitesinde bulunur.
[9] Yunan Mitolojisinde, Yeraltı Dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kraldır. Sisifos ismi geleneksel olarak sophos (bilge) sözcüğüyle ilişkilendirilir; fakat bu ilişkilendirme bazı etimolojik problemler içermektedir. Aiolos’un oğlu, Korint kralı Sisyphos tanrı-ırmak Asopos’a, kızı Aigina’nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus’u ele vermesine karşılık kalesi içinde bir pınarın akıtılmasını sağlar.Bu hainlik Zeus’un öfkesine neden olur. Zeus ona ölüm meleği Thanatos’u gönderir. Sisyphos, Thanatos’u zincire vurur; onu özgürlüğüne kavuşturmak için Zeus müdahale etmek zorunda kalır. Ölüler Ülkesine götürülen Sisyphos kaderine katlanmak istemez. Kendisine cenaze töreni yapmamasını karısından ölmeden önce istemiştir. Törensizliği hoş karşılamayan Hades, dinsiz karısını cezalandırması için Sisyphos’un yeryüzüne dönme önerisini kabul eder… Sisyphos daha yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır. Nihayet, gerçek ölümünde cezalandırılır. Ölüler Ülkesi tanrıları onu sonsuza dek taş yuvarlamaya mahkûm ederler; hedefe her yaklaşmada taş yine aşağıya düşer.(ç.n)
[10] Kudüs’te bir anıt sitesi.(ç.n)
[11] Eng. United States Holocaust Memorial Museum. Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anıt Müzesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Holokost için resmi anıtıdır. Washington, D.C.’deki Ulusal Alışveriş Merkezi’nin bitişiğinde bulunan USHMM, Holokost tarihinin belgelenmesini, incelenmesini ve yorumlanmasını sağlar.(ç.n)
[12] Eng. American Historical Association. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en eski profesyonel tarihçiler birliğidir ve dünyadaki en büyük bu tür organizasyondur. Eng. European Holocaust Research Infrastructure. Avrupa Holokost Araştırma Altyapısı, Holokost konusundaki araştırmaları ilerletmek için arşivleri dijitalleştirmeyi amaçlayan bir Avrupa Birliği projesidir. Yedinci Çerçeve Programı ve Ufuk 2020 girişimleri aracılığıyla Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilmektedir. (ç.n)
[14] Ordo Iuris Hukuk Kültürü Vakfı Enstitüsü. “Polonya kültürünün kökleştiği yasal kültürü ve manevi mirası araştırmayı ve bunları kamusal yaşamda ve hukuk sisteminde tanıtmayı” amaçlamaktadır.(ç.n)
[15] France Culture, bir Fransız kamu radyo kanalı ve Radyo Fransa’nın bir parçasıdır. Programlaması tarihsel, felsefi, sosyopolitik ve bilimsel temaların yanı sıra edebi okumalar, radyo oyunları ve deneysel prodüksiyonlar üzerinde çok çeşitli özelliklere sahiptir.(ç.n)
[16] Yidiş Bilimler Enstitüsü. New York merkezlidir.
Paylaş: