Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Gelsenkirchen şehrindeki sinagogun önünde pek de barışçıl olmayan bir takım rahatsız edici protestoları hepimiz sosyal medya üzerinden gördük. Buna benzer gösteriler ve antisemit dışavurumlar Almanya’da olduğu kadar ve Avrupa’nın ve dünyanın da geri kalanını sarmış durumda.
İngiltere’den Amerika’ya, Kanada’dan Almanya’ya kadar birçok farklı ülkede bulunan şehirler geçtiğimiz hafta antisemit saldırıların ve gerginliklerin merkezi oldu. Son gelişmelerle dünya çapında artış gösteren antisemitizm bazı korkuları da maalesef ki yeniden gün yüzüne çıkardı.
İsrail’de yaşanan çatışmaları konu ederek dünya çapında yaşayan Yahudileri tehlikeye atan bu gibi nefret dolu gösteriler, barışa yönelik adımlar atmıyor. Bu gösteriler, barış ve diyalog için bir zemin hazırlamıyor, aksine olayları alevlendirip düşmanlığı ve kutuplaşmayı arttırma eğiliminde.
Yaklaşık 260 bin nüfuslu Gelsenkirchen şehri, Almanya’nın batısında yer alıyor ve küçük bir Yahudi cemaatini de barındırmakta. İşin ironik tarafı, oradaki cemaatin çoğunun 80’lerin sonunda ve 90’lı yıllarda Eski Sovyetler Birliği ülkelerinden kaçarak Almanya’da daha rahat bir hayat kurmak umuduyla gelmeleri.
Kimliğini belirtmeyi tercih etmeyen Gelsenkirchen cemaatinden Yahudi bir genç tanık, ‘Scheiß Juden‘ (B*k Yahudiler) diye bağıran ve alkışlayan göstericilerin ellerinde Filistin ve Türk bayrakları bulunduğunu aktarıyor. Olay yerine geldiğinde ise kalabalık bir insan topluluğu ve bir sürü polisle karşılaştığını da ekliyor. Videodan da görüldüğü gibi, polisler ilk etapta olaya sessiz kalıyorlar. Ancak tanık için esas problem bu değil. Tanık, asıl problemlerin bu tarz zihniyetlerden çıktığının ve polislerin bu kafa yapılarını pek de değiştiremeyeceğinin düşünüyor. Bazı diğer tanıklar ise olaylara anında müdahale edilmesi gerektiğini savunuyor.
Gelsenkirchen’in şehir merkezinde başka bir gösteriye tanık olan genç, bu gösterinin diğerine göre çok daha sakin ve barışçıl olduğunu ekliyor. 17 Mayıs Pazartesi gerçekleşen bu gösteri aslında her pazartesi farklı amaçlar çerçevesinde gerçekleşiyor. Geçtiğimiz hafta da dünya gündeminden düşmeyen İsrail-Filistin meselesi için toplanıldı. Katılanların çoğunun orta yaşlı/yaşlı Almanlardan, genç Türk ve Araplardan oluştuğunu belirten tanık, oradakilerin esasen antisemitizme karşı protesto etmek ve Filistinlilerin haklarını korumak adına toplandıklarını gözlemliyor.
Bu gösteriyi diğerinden ayıran bir başka özelliği; yasal olması, olgular sunması ve Yahudiler için eşit haklar talep etmesi. Genç tanık, her ne kadar nispeten barışçıl olan bu gösterilerin tarafsız olmaya çalıştığını belirtse de Yahudi bakış açısını pek de dâhil edemediğinin ve eksik bilgiler içerdiğinin de farkında. Yahudileri ilgilendiren ama Yahudilerin seslerinin pek de yer almadığı bu gösteriler birlikte var olma kültürüne pek de katkı sağlayamıyor. Tanığın fikrine göre, Yahudilerin bu tarz halka açık gösterilere katılıp konuşma yapmakta daha tereddütlü ve tedirgin olduklarını söylüyor.
Bu tarz sakin gösterilerde bile Hamas terör örgütünün tarafsız ve çok agresif olmadığı, durumun abartıldığı ya da “Ben antisemit değilim ama İsrail devletini sevmiyorum” gibi tepki verenler olduğunu da ekliyor. Bu gibi tek taraflı kalıplaşmış bilgiler, gösterilere maruz kalan halk için de taraflı ve eksik bilgi aktardığı için sağlıklı olmuyor. Yalnızca protestodan aklında kalan birkaç sloganla yürümeye devam eden halk da eksik bilgiyi kendi çevresiyle paylaşarak, eksik ve yanlış bilginin tedavülüne katkıda bulunuyor. Bu örnekte organizatör yapılan radikal Hamas yorumuna tepkisini göstermiş olsa da eksik ve yanlış bilgi tedavülünün büyük ölçüde önüne geçemiyor. Öte yandan, meinungsfreiheit (ifade özgürlüğü) Alman yasal çerçevesi kapmasında çok önemli bir yere sahip. Bu bağlamda etrafa saldırılmadığı takdirde Almanya farklı düşüncelerin barınması için de çabalıyor.
Tanık son olarak topluma umut veren bir başka olaydan bahsediyor. Olay Dortmund şehrindeki bir ilkokulda geçiyor. Çoğu yabancı uyruklu ve göçmen ailelerden gelen öğrenciler, öğretmenlerine şu an yaşanan İsrail-Filistin çatışmalarını soruyor. Öğretmen tüm şeffaflığı ve farklı bakış açılarını katarak olayları sınıfa anlatırken, sınıftan merak dolu sorular da geliyor. Neden barış içinde beraber yaşamadıkları soruluyor. Öğrencileri, öğretmenin Yahudi olduğunu ve ailesinin bir kısmının İsrail’de olduğunu da biliyor. Diyalog sonrası öğretmene sarılan öğrencilerden, üzgün olduğunu yazan Türk veliye kadar çok güzel bir dayanışma ortamı yaratılmış oluyor. Tam da olması gerektiği gibi.
Huzur, barış ve sevgi dolu günlere…
Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Gelsenkirchen şehrindeki sinagogun önünde pek de barışçıl olmayan bir takım rahatsız edici protestoları hepimiz sosyal medya üzerinden gördük. Buna benzer gösteriler ve antisemit dışavurumlar Almanya’da olduğu kadar ve Avrupa’nın ve dünyanın da geri kalanını sarmış durumda.
İngiltere’den Amerika’ya, Kanada’dan Almanya’ya kadar birçok farklı ülkede bulunan şehirler geçtiğimiz hafta antisemit saldırıların ve gerginliklerin merkezi oldu. Son gelişmelerle dünya çapında artış gösteren antisemitizm bazı korkuları da maalesef ki yeniden gün yüzüne çıkardı.
İsrail’de yaşanan çatışmaları konu ederek dünya çapında yaşayan Yahudileri tehlikeye atan bu gibi nefret dolu gösteriler, barışa yönelik adımlar atmıyor. Bu gösteriler, barış ve diyalog için bir zemin hazırlamıyor, aksine olayları alevlendirip düşmanlığı ve kutuplaşmayı arttırma eğiliminde.
Yaklaşık 260 bin nüfuslu Gelsenkirchen şehri, Almanya’nın batısında yer alıyor ve küçük bir Yahudi cemaatini de barındırmakta. İşin ironik tarafı, oradaki cemaatin çoğunun 80’lerin sonunda ve 90’lı yıllarda Eski Sovyetler Birliği ülkelerinden kaçarak Almanya’da daha rahat bir hayat kurmak umuduyla gelmeleri.
Kimliğini belirtmeyi tercih etmeyen Gelsenkirchen cemaatinden Yahudi bir genç tanık, ‘Scheiß Juden‘ (B*k Yahudiler) diye bağıran ve alkışlayan göstericilerin ellerinde Filistin ve Türk bayrakları bulunduğunu aktarıyor. Olay yerine geldiğinde ise kalabalık bir insan topluluğu ve bir sürü polisle karşılaştığını da ekliyor. Videodan da görüldüğü gibi, polisler ilk etapta olaya sessiz kalıyorlar. Ancak tanık için esas problem bu değil. Tanık, asıl problemlerin bu tarz zihniyetlerden çıktığının ve polislerin bu kafa yapılarını pek de değiştiremeyeceğinin düşünüyor. Bazı diğer tanıklar ise olaylara anında müdahale edilmesi gerektiğini savunuyor.
Gelsenkirchen’in şehir merkezinde başka bir gösteriye tanık olan genç, bu gösterinin diğerine göre çok daha sakin ve barışçıl olduğunu ekliyor. 17 Mayıs Pazartesi gerçekleşen bu gösteri aslında her pazartesi farklı amaçlar çerçevesinde gerçekleşiyor. Geçtiğimiz hafta da dünya gündeminden düşmeyen İsrail-Filistin meselesi için toplanıldı. Katılanların çoğunun orta yaşlı/yaşlı Almanlardan, genç Türk ve Araplardan oluştuğunu belirten tanık, oradakilerin esasen antisemitizme karşı protesto etmek ve Filistinlilerin haklarını korumak adına toplandıklarını gözlemliyor.
Bu gösteriyi diğerinden ayıran bir başka özelliği; yasal olması, olgular sunması ve Yahudiler için eşit haklar talep etmesi. Genç tanık, her ne kadar nispeten barışçıl olan bu gösterilerin tarafsız olmaya çalıştığını belirtse de Yahudi bakış açısını pek de dâhil edemediğinin ve eksik bilgiler içerdiğinin de farkında. Yahudileri ilgilendiren ama Yahudilerin seslerinin pek de yer almadığı bu gösteriler birlikte var olma kültürüne pek de katkı sağlayamıyor. Tanığın fikrine göre, Yahudilerin bu tarz halka açık gösterilere katılıp konuşma yapmakta daha tereddütlü ve tedirgin olduklarını söylüyor.
Bu tarz sakin gösterilerde bile Hamas terör örgütünün tarafsız ve çok agresif olmadığı, durumun abartıldığı ya da “Ben antisemit değilim ama İsrail devletini sevmiyorum” gibi tepki verenler olduğunu da ekliyor. Bu gibi tek taraflı kalıplaşmış bilgiler, gösterilere maruz kalan halk için de taraflı ve eksik bilgi aktardığı için sağlıklı olmuyor. Yalnızca protestodan aklında kalan birkaç sloganla yürümeye devam eden halk da eksik bilgiyi kendi çevresiyle paylaşarak, eksik ve yanlış bilginin tedavülüne katkıda bulunuyor. Bu örnekte organizatör yapılan radikal Hamas yorumuna tepkisini göstermiş olsa da eksik ve yanlış bilgi tedavülünün büyük ölçüde önüne geçemiyor. Öte yandan, meinungsfreiheit (ifade özgürlüğü) Alman yasal çerçevesi kapmasında çok önemli bir yere sahip. Bu bağlamda etrafa saldırılmadığı takdirde Almanya farklı düşüncelerin barınması için de çabalıyor.
Tanık son olarak topluma umut veren bir başka olaydan bahsediyor. Olay Dortmund şehrindeki bir ilkokulda geçiyor. Çoğu yabancı uyruklu ve göçmen ailelerden gelen öğrenciler, öğretmenlerine şu an yaşanan İsrail-Filistin çatışmalarını soruyor. Öğretmen tüm şeffaflığı ve farklı bakış açılarını katarak olayları sınıfa anlatırken, sınıftan merak dolu sorular da geliyor. Neden barış içinde beraber yaşamadıkları soruluyor. Öğrencileri, öğretmenin Yahudi olduğunu ve ailesinin bir kısmının İsrail’de olduğunu da biliyor. Diyalog sonrası öğretmene sarılan öğrencilerden, üzgün olduğunu yazan Türk veliye kadar çok güzel bir dayanışma ortamı yaratılmış oluyor. Tam da olması gerektiği gibi.
Huzur, barış ve sevgi dolu günlere…
Paylaş: