Arşiv Göze Çarpanlar Makaleler

‘Yahudi Bolşevizm’in Dönüşü

Kaynak: Jacobin, Ellen Engelstad ve Mímir Kristjánsson 

Çeviri: Nesi Altaras

Winston Churcill’den Nazilere, tüm antikomünistler, sosyalizmin yayılışı için Yahudileri suçladı. Sol tekrar yükseldikçe antisemit kalıp “Yahudi Bolşevizm” (Judeo-Bolshevism) geri döndü.

İngiltere’de bir Marx posteri // Fotoğraf: Jacobin

İki savaş arasındaki dönemde, Nazi propagandası, Marksizm ve Yahudiliği aynı sorunun iki yüzü olarak işledi. 1935’te Nazi kongresine verdiği “Komünizmin Maskesi Düşünce” adlı konuşmasında Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels, Karl Marx’tan Ferdinand Lassalle’e, Leon Trotsky‘den, Karl Radek ve Rosa Luxemburg’a birçok şeytani Yahudi Marksist listeledi.

Nasıl birçok sağcı Obama’dan bahsederken hep Barack Hussein Obama dediyse, Goebbels de Marx’tan hep Karl Mordechai Marx olarak bahsetti. Goebbels şöyle bir ısrarda bulundu: “Marksizmi bulan Yahudilerdir. Dünyada senelerdir Marksizm üzerinden devrimler başlatmaya çalışanlar, ortalığı karıştıranlar Yahudilerdir. Bugün tüm dünya ülkelerinde Marksizm’in sureti Yahudilerdir. Zaten yalnızca milletsiz, ırksız ve ülkesiz bir gezginin aklından böyle bir satanistlik doğabilirdi.” 

Böyle bir bağlantı Nazi ideolojisinin içine işlemişti. Ancak şaşırtıcı olan bu fikrin sadece Hitler’in adamlarıyla sınırlı olmadığıydı. Tersine, bu fikirler tüm Avrupa’da yaygındı. Kuvvetli antikomünist Winston Churchill de bunlarda biriydi.

Sapkınlığın Kaynağı

İlk örnek 1920’de Churchill’in Liberal Parti’den parlamento üyesi olduğu zaman Illustrated Sunday Herald’a yazdığı bir makaleden geliyor. Yazısında “uluslararası Yahudilerin” teşkil ettiği tehlikenin altını çiziyor. Churchill’e göre “bu uluslararası ve çoğunlukla ateistik Yahudilerin, Bolşevizm’in yaratılışında ve Rusya Devrimi’nin gerçekleşmesindeki rolü abartılamaz bir hakikattir ”.

15 sene sonraki Goebbels konuşması gibi, Churchill de tehlikeli Yahudi Marksistlerin listesini yapıyor. Marx’tan Rosa Luxemburg üzerinden Amerikalı anarşist Emma Goldman’la ve Rus devrimci Leon Trotsky’le bağlantı kuruyor. Churchill “uluslararası Yahudilerden” oluşan bir “şer ortaklığının” amacının “medeniyeti ortadan kaldırmak” olduğunu iddia ediyor.

“Bu hareket Yahudiler arasında yeni bir şey değil.” diyor Churchill. Tersine, ona göre Yahudiler “Fransız Devrimi trajedisinde de hatırı sayılır bir rol oynadılar.” Hatta “19. yüzyılın tüm sapkın hareketlerinin kaynağı onlardır; ve bugün bu acayip şahıslar grubu Avrupa ve Amerika’nın büyük şehirlerinin yeraltı dünyalarından Rus halkını başlarındaki saçtan yakalamıştır.”

Yanlış anlaşılmasın, Churchill’e göre bu “uluslararası Yahudiler” sıradan siyasal rakipler değiller. Onlar, “kötü,” “şeytani” ve “korkunç” insanlar.

Ancak Churchill yine de Yahudilerin hem iyi hem kötü olabileceklerini kabul ediyor. Yüzlerce senelik kalıba uygun olarak şöyle diyor: “bu gizemli ve ruhani ırk sanki hem kutsal hem de şeytani her şeyin kaynağı.” “Şeytani” uluslararası Yahudi’nin tersi ise ulusal Yahudilerdi. Ulusal Yahudiler ya kendi Yahudi devletlerini istiyor ya da içinde yaşadıkları ülkenin vefalı destekçileri oluyordu ama en azından bunlar Yahudiliklerinin onları kozmopolitliğe ya da Marksizm’e itmesine izin vermiyordu. 

Ötekiler

Savaşlar arasındaki dönemdeki bu “Yahudi Bolşevizm” fikri nereden çıktı? Hiç yoktan ortaya çıkmadı tabi ki. Yahudiler yirminci yüzyılın başında Avrupa’daki işçi hareketinde merkezi bir rol oynadı. Ekim 1917’de Bolşevik Politburo’nun (Merkez Komite) çoğunluğu Yahudi’ydi ve hatta Lenin’in anne tarafından dedesi de Yahudi’ydi. 

Avrupa’nın büyük şehirlerinden yaşayan “ötekiler” olarak Yahudiler yeni bir dünya vadeden radikal fikirlere açıktılar. Rosa Luxemburg’la ilgili bir makalesinde Alman Yahudi filozof Hannah Arendt, Marksist ve Enternasyonalist fikirlerin Doğu ve Orta Avrupa Yahudilerini nasıl çektiğini vurguluyor. Tam olarak bir vatanları olmadığı için “işçi sınıfının vatanı Sosyalist harekettir” fikrini kabul etmeleri çok daha kolaydı.

Yani birçok komplo teorisi gibi “Yahudi Bolşevizm” de bir doğruluk parçasından yola çıktı. Ancak bu noktada Naziler ve başka sağcı antikomünist hareketler geniş bir uluslararası komplo yarattılar. Yahudi Bolşevikler kendi ülkelerini arkadan bıçaklamaya hazır hainler olarak gösterildiler.

Nazilerin anlatısında bu fikir arkadan bıçaklanma mitinin temelini oluşturdu. Bu mite göre aslında Almanya Birinci Dünya Savaşı’nı savaş alanında kaybetmemişti ama Yahudiler, sosyalistler ve diğer toplumsal düşmanlar tarafından ihanete uğramıştı. Gerçek ise 1918 sonbaharında Alman askerleri ayaklanıp kısa süren Alman devrimini başlatmadan çok önce savaş kaybedilmişti. Devrimin Ocak 1919’da bastırılması Rosa Luxemburg’un da ölümüne yol açan sosyalistlere karşı bir cinayet dalgasına sebep oldu.

“Yahudi Bolşevizm” korkutması maalesef bugün de devam ediyor. Ekonomik kriz Avrupa ve Amerika’da yeni bir komplocu yabancı düşmanlığı dalgasını besledi. Müslümanlar, Romanlar ve Yahudiler yine solcularla bir olup toplumu tehdit eden “tehlikeler” olarak hedef gösteriliyor.

2016 Demokratik önseçiminde Yahudi sosyalist aday Bernie Sanders’ın İsrail vatandaşı olduğu dedikodusu yayıldı. Dedikodular o kadar büyüdü ki ulusal bir radyo programında Sanders’a bu soru soruldu. Yıllardır Amerikan sağı Macar Yahudisi milyarder George Soros’un Occupy Wall Street hareketinin arkasındaki kuvvet olduğunu iddia etti. [Çevirmenin notu: Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan da Gezi protestolarının arkasında Soros olduğunu iddia etti.]

Yeni arkadan bıçaklanma mitleri de oluşuyor. Utøya ve Oslo’da 22 Temmuz 2011’de 77 kişiyi öldüren terörist Anders Behring Breivik’in fikirleri bunlardan biri. Manifestosunda Breivik “Çok-kültürlülük (kültürel Marksizm/politik doğruluk) diye bilinen fikirler, Avrupa’nın süregelen İslamlaşmasının ve İslami sömürgeciliğin köklerinden.” diyor.

Breivik’in sözleri seksen sene önce Goebbels’in dediklerini yeni düşmanlarla yankılıyor.

“Yahudi Bolşevik” Rosa Luxemburg’un yargısız infazından ve Berlin’deki Landwehr kanalına atılmasından yüz sene sonra yine Marksizm’in ve “yabancıların” ülkelerimizi arkadan bıçaklamak için bir araya geldiğini iddia eden sağcı komplolarla karşı karşıyayız. Luxemburg’un mezar atışından alıntı yapmak gerekirse: Ölüler bizi uyarıyor. 

1 comment on “‘Yahudi Bolşevizm’in Dönüşü

  1. […] Hitler’in büyük bir deha olduğunu her fırsatta vurgulayan Mihaloliakos “Bize Nazi diyenler hırsızlardan bahsetmiyorlar, bu eller Nazi selamı veriyor olabilir ama temizler, kirli ve hırsız değil.” “Bize engel olmak isteyenleri Yahudilerle birlikte sabun yapacağız.” gibi ifadeleriyle gündeme gelmişti. Gazeteci Stavros Theodorakis ile yaptığı röportajda ise şunları söylemişti:” Yahudi soykırımı diye bir şey yoktur. İkinci Dünya Savaşı boyunca ölen Yahudi sayısı çok az olduğu için bu soykırım değildir. Ve gaz odaları yalandır. Nihai çözüm Yahudilerin Doğu Avrupa’ya göç ettirilmesiydi. İkinci Dünya Savaşı’nın baş sorumlusu Hitler Almanya’sı değildir. Komünistler soykırım yapmıştır. Komünizm Yahudi icadıdır.” […]

Comments are closed.