Kaynak: Balkan Insight, Marcel Gascón Barberá, 25 Ocak 2019
Çeviri: Nesi Altaras
Derinlere uzanan bir şeref kodu Arnavutluk’un Yahudilerin Holokost’tan kaçabilecekleri nadir bir yer olmasına sebebiyet verdi.
Önce İtalyan sonra da Alman işgali altında olmasına rağmen, Müslüman Arnavutluk, Holokost sırasında Yahudiler için Avrupa’daki en güvenli yerlerden biriydi ve Yahudi nüfusun İkinci Dünya Savaşı esnasında arttığı nadir bir yerdi.
Az bilinen bu tarihi gerçekler, Besa: Şeref Kodu adlı serginin altyapısını oluşturuyor. Fotoğrafçı Norman H. Gershman’ın sergisi Besa şu anda Güney Afrika’yı geziyor.
Broşüre göre “Besa Arnavutluk kültürüne yerleşmiş bir şeref kodu ve herkesten, muhtaç insanlar için sorumluluk almalarını bekliyor.”
Bir dizi porter üzerinden Gershman, hayatlarını, yabancıları kurtarmak için tehlikeye atan insanların içten hikayelerini anlatıyor. Bu anlattığı – Beshim ve Aishe Kadiu’nun hikayeleri – Avrupa tarihinin pek araştırılmamış bölümlerinden biri. Bu hikayeleri Gershman’a Kadiuların kızı Merushe anlatıyor.
Nazi işgali sırasında Kadiu çifti, biri 18 yaşındaki Jakov ve diğeri 16 yaşındaki Sandra Batino olmak üzere iki Yahudi kardeşi evlerinde sakladı. Evleri başkent Tirana’nın güneybatısındaki Kavaje kasabasındaydı. Batinoların anne ve babası başka bir aileyle saklanıyordu. Batino çocukları önce Kadiuların bir arkadaşında kalıyordu ancak sonra Beshim, Aishe ve çocuklarının evine geçtiler. Bu ev daha ücra bir yerde olduğu için Alman askerlerinin uğramasının ihtimali daha düşüktü.
“Sandra, Jakov ve ben yakın arkadaştık,” diyor Merushe Kadiu.
“Hepimiz aynı yatak odasındaydık. Hatırlıyorum, yatak odamızın arka camının parmaklıklarına delik açmıştık. Böylece Almanlar gelip onları bulursa kaçabilirlerdi. Hep Almanlar için tetikteydik.”
“Almanlar ev ev gezmeye başladılar. Yahudi arıyorlardı. Babam Jakov ve Sandra’yı daha uzakta izbe bir köye götürdü. Kurtulana kadar onların ihtiyaçlarını karşıladık. Kavaje’de büyük bir kutlama oldu. O sırada Jakov ve Sandra’dan gelen telgrafı ve kurtulma zamanındaki bayram havasını hatırlıyorum. Önce Tiran’a, sonra da İsrail’e gittiler.”
Kosova üstünden Arnavutluk’a
Hitler’in Almanya’da başa geldiği 1933 yılında Müslüman çoğunluklu Arnavutluk’ta sadece 200 Yahudi vardı. Söz konusu Arnavutluk Yahudilerinden sadece 5 kişi, hepsi aynı aileden, Holokost’ta hayatını kaybetti.
Arnavutluk, kendi Yahudilerini korumanın yanında; kıtanın başka yerlerinden, özellikle de Nazi işgali altındaki Yugoslavya’dan kaçan Yahudilere sığınak oldu.
Arnavutluk’a sığınanların çoğu Kosova’dan geçerek geldi. Kaçanlara yardım edenlerden biri Arsllan Reznqi’ydi. Renzqi Kosova’nın batısındaki Decan/Decani kasabasından bir tüccardı ve onun da ailesi bu serginin parçası.
Büyük torunu Leke Rezniqi’ye göre, Arsllan 40 kadar Yahudi aileyi sınır ötesine geçmek üzere evinde sakladı ve gizlice o sırada İtalyan kontrolünde olan Arnavutluk’a gönderdi.
Leke Rezniqi’nin Balkan Insight’a söylediğine göre bu süreç Arsllan’ın Üsküp’teki Yahudi iş ortağının gelen Alman tehdidinden kaçmak istemesiyle başladı.
“Büyük dedem diğer ortaklarıyla ne yapabileceğini konuştu ve onları Decan’daki aile evinde saklamaya karar verdi.”
Kaçanlar Rezniqi evinde duruma göre “günlerce, haftalarca veya aylarca” kalabiliyorlardı. Arnavutluk’a geçtikleri zaman Arsllan’ın bağlantıları araya giriyordu. “Sadece Arnavutluk’ta ev bulmakla kalmadı, onların [Yahudi mültecilerin] topluma entegre olmalarına yardım etti” diyor Rezniqi. Bunu genellikle ayakkabıcılık veya çantacılık gibi işlerle yaptılar.
Sergi, Güney Afrika’ya Johannesburg Holokost ve Soykırım Merkezi tarafından getirildi. Merkezin başı Tali Nates’in babası Holokost’tan Oskar Schindler tarafından kurtarılmıştı. Nates’e Balkan Insight’a bu fotoğrafların ve hikayelerin bireylerin ve küçük grupların böylece zor zamanlarda aldıkları kararların ne kadar önemli olduğunu söyledi.
“Arnavutluk ve Kosova’dan gösterdiğimiz insanlar dalgaya karşı durabileceğimizi, gerçekten yüzlerce hayatı etkileyebileceğimizi gösteriyor.”
Kaynak: Balkan Insight, Marcel Gascón Barberá, 25 Ocak 2019
Çeviri: Nesi Altaras
Derinlere uzanan bir şeref kodu Arnavutluk’un Yahudilerin Holokost’tan kaçabilecekleri nadir bir yer olmasına sebebiyet verdi.
Önce İtalyan sonra da Alman işgali altında olmasına rağmen, Müslüman Arnavutluk, Holokost sırasında Yahudiler için Avrupa’daki en güvenli yerlerden biriydi ve Yahudi nüfusun İkinci Dünya Savaşı esnasında arttığı nadir bir yerdi.
Az bilinen bu tarihi gerçekler, Besa: Şeref Kodu adlı serginin altyapısını oluşturuyor. Fotoğrafçı Norman H. Gershman’ın sergisi Besa şu anda Güney Afrika’yı geziyor.
Broşüre göre “Besa Arnavutluk kültürüne yerleşmiş bir şeref kodu ve herkesten, muhtaç insanlar için sorumluluk almalarını bekliyor.”
Bir dizi porter üzerinden Gershman, hayatlarını, yabancıları kurtarmak için tehlikeye atan insanların içten hikayelerini anlatıyor. Bu anlattığı – Beshim ve Aishe Kadiu’nun hikayeleri – Avrupa tarihinin pek araştırılmamış bölümlerinden biri. Bu hikayeleri Gershman’a Kadiuların kızı Merushe anlatıyor.
Nazi işgali sırasında Kadiu çifti, biri 18 yaşındaki Jakov ve diğeri 16 yaşındaki Sandra Batino olmak üzere iki Yahudi kardeşi evlerinde sakladı. Evleri başkent Tirana’nın güneybatısındaki Kavaje kasabasındaydı. Batinoların anne ve babası başka bir aileyle saklanıyordu. Batino çocukları önce Kadiuların bir arkadaşında kalıyordu ancak sonra Beshim, Aishe ve çocuklarının evine geçtiler. Bu ev daha ücra bir yerde olduğu için Alman askerlerinin uğramasının ihtimali daha düşüktü.
“Sandra, Jakov ve ben yakın arkadaştık,” diyor Merushe Kadiu.
“Hepimiz aynı yatak odasındaydık. Hatırlıyorum, yatak odamızın arka camının parmaklıklarına delik açmıştık. Böylece Almanlar gelip onları bulursa kaçabilirlerdi. Hep Almanlar için tetikteydik.”
Kosova üstünden Arnavutluk’a
Hitler’in Almanya’da başa geldiği 1933 yılında Müslüman çoğunluklu Arnavutluk’ta sadece 200 Yahudi vardı. Söz konusu Arnavutluk Yahudilerinden sadece 5 kişi, hepsi aynı aileden, Holokost’ta hayatını kaybetti.
Arnavutluk, kendi Yahudilerini korumanın yanında; kıtanın başka yerlerinden, özellikle de Nazi işgali altındaki Yugoslavya’dan kaçan Yahudilere sığınak oldu.
Arnavutluk’a sığınanların çoğu Kosova’dan geçerek geldi. Kaçanlara yardım edenlerden biri Arsllan Reznqi’ydi. Renzqi Kosova’nın batısındaki Decan/Decani kasabasından bir tüccardı ve onun da ailesi bu serginin parçası.
Büyük torunu Leke Rezniqi’ye göre, Arsllan 40 kadar Yahudi aileyi sınır ötesine geçmek üzere evinde sakladı ve gizlice o sırada İtalyan kontrolünde olan Arnavutluk’a gönderdi.
Leke Rezniqi’nin Balkan Insight’a söylediğine göre bu süreç Arsllan’ın Üsküp’teki Yahudi iş ortağının gelen Alman tehdidinden kaçmak istemesiyle başladı.
“Büyük dedem diğer ortaklarıyla ne yapabileceğini konuştu ve onları Decan’daki aile evinde saklamaya karar verdi.”
Kaçanlar Rezniqi evinde duruma göre “günlerce, haftalarca veya aylarca” kalabiliyorlardı. Arnavutluk’a geçtikleri zaman Arsllan’ın bağlantıları araya giriyordu. “Sadece Arnavutluk’ta ev bulmakla kalmadı, onların [Yahudi mültecilerin] topluma entegre olmalarına yardım etti” diyor Rezniqi. Bunu genellikle ayakkabıcılık veya çantacılık gibi işlerle yaptılar.
Sergi, Güney Afrika’ya Johannesburg Holokost ve Soykırım Merkezi tarafından getirildi. Merkezin başı Tali Nates’in babası Holokost’tan Oskar Schindler tarafından kurtarılmıştı. Nates’e Balkan Insight’a bu fotoğrafların ve hikayelerin bireylerin ve küçük grupların böylece zor zamanlarda aldıkları kararların ne kadar önemli olduğunu söyledi.
“Arnavutluk ve Kosova’dan gösterdiğimiz insanlar dalgaya karşı durabileceğimizi, gerçekten yüzlerce hayatı etkileyebileceğimizi gösteriyor.”
Paylaş: