Göze Çarpanlar

Büyükannem bir pogromda öldürüldü. Ve sonra, kızım da… – S. Ilan Troen

Tercüme: Rozi Levi

Tercümanın notu: 12 Ekim 2023 tarihli bu yazının orjinalini CNN’den okuyabilirsiniz. Tercümeyi, hocamın kızı ve oğlu, ve aynı zamanda arkadaşımın kız kardeşi ve kayınbiraderi olan Deborah ve Shlomi Mathias’ın anılarına ithaf ediyorum.

“Bir daha asla!” Bu, asla olmaması gereken bir şeydi. Ama oldu ve oluyor. Şu anda bir pogroma şahit oluyoruz. En geniş çaplı pogromun -Holokost’un-, yalnızca Yahudi oldukları için Yahudilere yapılan bu korkunç şiddet olaylarının sonunu işaret edeceğini düşünmüştük. Ama öyle olmadı.

Bir pogrom, antisemit tek bir kişinin sınırlı, tek seferlik bir olayda yer aldığı basit bir girişim değildir, bir hükümet veya benzer bir kurumsal yapı tarafından gerçekleştirilen resmi bir eylemdir. Pogromların tarihsel gelişimi açıktır: Doğu Avrupa antisemitizminden, Avrupa’nın çoğunu kapsayan Nazi ırkçılığına ve şu anki Hamas’ın nerede bulabilirlerse Yahudi sivillerine yaptıkları vahşete kadar uzanıyor.

“Pogrom” kelimesi, 19. yüzyılın son yirmi yılında, Rus Çarlık rejimi tarafından teşvik edilen ve desteklenen, Yahudilere yönelik kitlesel zulümlerin ardından, İngilizce diline girmiştir. Rusça’da “pogrom”, “şiddetle yıkmak” veya “şiddetle tahrip etmek” anlamına gelir. Bu kelimenin kullanımı hemen ardından, 1881-1882’de başlatılan yaygın hükümet destekli pogromların ardından Yidiş diline geçmiş ve daha sonra diğer dillere yayılmıştır.

Mezar taşının oyma yazıtında, İbranice, “Burada yatan önemli ve dürüst bir kadın, Bayan Zissel Malcah, Yoel Halevy’nin kızı, katillerin ellerinde 12 Adar II 5678’de (14 Mart 1919) öldürüldü. Ruhu yaşayanların ruhları ile birlikte olsun.” yazıyor.

Bu iki yıl, Yahudi halkının binlerce yıllık tarihindeki en önemli dönemlerinden bazılarıydı. Pogromlar, Batı Avrupa’ya, Atlantik Okyanusu’nun ötesine ve dünya çapında başka yerlere, aralarında anavatana, yani Siyon’a, ister Eretz Hakodesh’e (Kutsal Topraklar), ister Filistin, isterse İsrail olarak adlandırılsın, kitlesel göçlerin başlamasına neden olan katalizördü. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki Yahudi nüfusu da tarih boyunca, ve özellikle İsrail 1948’de kurulduktan sonra kendilerine karşı yağmalama ve ayaklanmalara maruz kaldı ve nüfusun büyük bir bölümü bulundukları yerleri terk etmeye zorlandı.

Çok az sayıda Yahudi ailesi pogrom tarzı saldırılardan ve sonuçlardan tamamen kaçmayı başardı. Amerikan Yahudi topluluğundaki çoğu kişi, güvenli bölgeyi Atlantik’in ötesinde aramış kişilerin torunlarıdır. Benim kendi deneyimim de korkunç derecede tipiktir. Benim ismim, bir zamanlar Polonya’da ve şimdi Ukrayna’da bulunan Rovno (şimdi Rivne) yakınlarındaki Derazhne köyünde öldürülen büyükannemin isminden geliyor. Onun ölümü, 1919 ilkbaharında, 150.000 Yahudinin öldürüldüğü bir zaman diliminde gerçekleşti. Ukraynalı lider Symon Petliura’nın milliyetçi-dini coşkuyla sarhoş olmuş banditim (çetesi), küçük, huzurlu bir tarım köyüne saldırarak oradaki Yahudileri öldürdü ve onlara tecavüz etti.

Ilan Troen’in kızı ve damadı Deborah ve Shlomi Mathias, 7 Ekim Cumartesi günü Hamas pogromunun ilk saatlerinde Gazze sınırındaki Kibbutz Holit’teki evlerinde öldürüldü.

Annem, annesinin acımasız sonunu gördü ama bir şekilde hayatta kaldı. Ancak bu izi, hayatı boyunca taşıdı ve kendi çocuklarını kararlı bir şekilde koruyuşunu ve onlara bakmasını etkiledi. Şimdi ise kızım Deborah Mathias, kocası Shlomi Mathias ile birlikte, karşılıklı anlayış ve barışçıl bir arada yaşamaya adanmış oldukları Gazze sınırındaki bir kibbutzda vahşice öldürüldü. Oğulları, annesi tarafından onu korumak için vücudunu kalkan etmişken vuruldu. Oğlu, kurşunun annesinden geçip karın boşluğuna isabet etmesi sonucu yaralandı. İyileşiyor, ancak bu deneyim kalacak ve aktarılacaktır.

Belki bu sefer “bir daha asla” gerçekleşir. Sonuçta bir fark var. Atalarımız savunmasızdı. Ama İsrail’de kendimizi koruyabiliriz ve cevap vereceğiz. Yahudi halkının, şimdi halkımızın uzun tarihindeki en büyük Yahudi topluluklarından birinde devam edeceğine olan güvenimiz tam. Çarlık Rusyası ve Nazi rejimi artık yok. Biz var olmaya devam edeceğiz. Hamas ve diğer antisemitler, 3.000 yıl önce bu topraklarda başlatılanı sona erdirme gücüne sahip değiller. Kitab-ı Mukaddes’te Yüce Otorite tarafından bize “inatçı” bir halk denilmesinin iyi bir nedeni var.

S. Ilan Troen, İsrail’deki Ben-Gurion Üniversitesi’nde Modern Tarih alanında Lopin Emeritus Profesörü ve Brandeis Üniversitesi’nde İsrail Çalışmaları alanında Stoll Family Emeritus Profesörüdür. Şubat ayında “Dünya Dinlerinde İsrail/Filistin; Vaat Edilen Toprak Kimin?,” adlı kitabı yayınlanacak.