Ada

Zamansız – Kemal Gökhan Gürses (öykü)

Hiçbir zamana ait olmayan kasabaya gidiyoruz. Her parçası zaman dışı, birbiriyle nasıl buluştuğu bilinmeyen, zaten merak da edilmeyen.  

Direksiyonla kavga ediyor. Ustalığını anlatmak isterken, bilen için acemi manevralar. Kasaba, değiştiriyor insanı. O kasabalı da değil; köylü. Ama o da değil. Hiçbir yerli. Uzun oturamıyor, belki bundan. Jiletle kazınmış kılları dipten baş vermeye başlamış. Dövmeler aradan gösteriyor kendini. Kafası karışık bir kafanın vücudu, dövmelerle kalıcı sergiye dönüşmüş.   

Yanındaki, katalog suçlu. Karısıyla beraber yargılanıyormuş. İkisi de üç yüz on beş yılla. Gülümsüyor. Böbrek bulunamazsa ölecek. Kararmış iyice.   

Nerden çıktı bilmem, kendimizi “jandarma biz”i söylerken bulduk. Arkada oturuyoruz Ali’yle. “Jandarma biz, sosyalistiz / Dostuz yalnız biz sana / Kurtuluşun bizimledir / Elini uzatsana”… Direksiyondaki de biliyor. Eski bir örgütten yatmış. İki polisi vurmuş. Karışık iş. Yoksa onlar mı onu vuracakmış, bu işten nasıl olmuş da dokuz seneyle yırtmış, zorlamanın alemi yok. Marşı biliyor.  

Dondurma yemeye gidiyoruz. İlk ısırığı aldım: “Vay alçak, sorbeyle sahlepi karıştırmış. Şaheser bir şey” dedim. Çok güzel dondurmaydı. Şile’deki çocukluğuma kadar taşıdı beni. Çabuk döndüm. Yanımıza İtalyan Cevat yerleşti.  

“Naber lan İtalyan” dedi dövmelerinden yemiş sivrilerin sivilcelerini patlatırken. “Aynı be abi. Çürüyoruz burada” dedi gülümseyerek. Birlikte yürümeye başladık. Katalog Metin, Dövmeli Sadık, Ali, ben ve bir de ekibe yeni eklenen İtalyan Cavit.  

Bej midibüs tedavülden kalkmış Magirüs’ün makyajla yaşatılmaya çalışılanı. “Yaşıyor mu gerçekten?” dedim. “Geçen bununla geçtik merkeze” dedi Ali. İnanamadım. Ne zaman ki şoför bindi, iç ışıklar yandı, yolcular binmeye başladı bir anda; tamam, yaşıyor. Ama hangi çağda, hangi yüzyılın ortasında?  

“Bizim birader” dedi İtalyan Cavit. “Onun arabası…”  

Ayrıldık İtalyan Cavit’ten. Bir tanışma olmamıştı. Bir vedalaşma da olmadı. Bindik yine dövmelinin arabaya. Dondurmaların dudaktaki yapışkanlığını silemeyen ince, boktan peçeteye kızdık her birimiz.   

“Niye İtalyan diyorlar Cavit’e” dedim.  

Güldü Katalog Metin: “İtalya’ya insan ticareti yaparken yakalandı. Ondan sebep İtalyan Cavit diyoruz…”  

Araba zıplaya zıplaya adanın merkezindeki çirkin binalara yöneliyor. Ay peşimizde.   

Marmara Adası, Ağustos 2022