“İstanbul Adaları” ilk devirlerden itibaren coğrafyanın önemli yerleşim yerlerinden olagelmiştir. Bizans İmparatorluğu döneminde Adalar çok sayıda iskân görmüştür. Özellikle inziva için uygun konumda olmasından dolayı çok sayıda kilise ve manastır bu dönemde Adalar’ın çehresini değiştirmiştir. Bununla birlikte, siyasi hareketlilikten de nasibini alan Adalar pek çok isyancının hayatının son dönemlerini geçirdiği mekânlar olma özelliğini kazanmıştır. İsyanların başladığı yer Adalar değildir ama başarısız kalkışmaların sonu her zaman trajik bir biçimde Adalar’da sonlanmıştır.
Doğu Roma ya da tarihçilerin adlandırmasıyla Bizans İmparatorluğu olarak anılan devlet çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş, birçok etnik gruptan insanı idaresi altında tutmayı bilmiştir. Onlarca hanedanın gelip geçtiği bu devlette tahtı ele geçirmek için isyan etmek gayet doğal karşılanan bir durumdu. Kim güçlüyse, talih kime gülerse, kim oyunu kuralına göre oynarsa tahta o geçiyordu. Erkekler gibi kadınların da saltanat iddiasında bulunabildiği Bizans İmparatorluğu’nda, başa geçen 107 hükümdardan sadece 34’ü eceliyle ölmüştü. Toplam 65 tane saray darbesi olmuştu.1 Bu durumun temel nedeni Bizans’ta imparator olmak için aranan şartlar içinde asalet, soy, kan anlayışının olmamasıydı. Başa geçen imparatorlardan pek azı Grek kökenliydi. İmparatorun etnik bakımdan Ermeni veya Arap olması şaşılacak bir durum değildi. Bunda kuşkusuz ordunun esnek yapısının da katkısı vardı. Bizans ordusu tüm imparatorluklarda olduğu gibi birçok milletten askerin bulunduğu kozmopolit bir yapılanmaydı. İmparatorların darbe yoluyla ordunun içerisinden çıkmasından dolayı değişik milletlerden komutanların tahta geçmesi tabii karşılanıyordu. Bu yazıda Bizans ordusunda darbeye teşebbüs eden ve ardından hayatının sonlarını Kınalıada’da sürgünde geçiren Bardanes Tourkos (Türk Vartan) adındaki bir komutandan bahsedeceğim.
Bardanes: Türk mü Ermeni mi?
Lakabından da anlaşılacağı gibi Türk kökenli bir komutan olan Bardanes’e, Ermeni adı taşıdığı için bazı tarihçiler Ermeni kökenli demişlerdir. Ermeni olduğunu iddia edenler, sadece isminden yola çıkarak bu iddialarını temellendirme çabası içerisine girmişlerdir. Bardanes Tourkos’un kökenine dair İngiliz tarihçi Lightfoot “birçok tarihçi, Bardanes ve kızlarının aslen Ermeni kökenli olduklarını savunur; fakat Bardanes’in lakabının “Tourkos” (Türk) olması bunun aksini düşündürmektedir. Eğer Bardanes, Hıristiyan olmuş bir Türkse, bir Hıristiyan Ermeni adı alması imkânsız değildir”2 demiştir. Bardanes adı Vartan adının Grekçe söylenişidir ve Ermenicedir. Fakat isminin başında ait olduğu milletin adı yazan bir tarihi şahsiyetin kökeni elbette ona takılan lakapta aranmalıdır.
İsyana Doğru
Hayatının ilk dönemiyle ilgili bilgi bulunmayan Bardanes Tourkos, kariyerinin en parlak çağını İmparatoriçe İrene (797-803)3 döneminde yaşamıştır. İrene devrildiğinde Bardanes, Thrakasion Teması’nda4strategos idi5. Fakat kısa süre sonra Bizans’ın askeri bakımdan Anadolu’da en güçlü eyaleti olan Anatolikon Teması’nın6 başına getirildi. Takip eden yılda Nikephoros’un,7 kendisinden önce hüküm süren imparatoriçe İrene’nin Abbasi Halifesi Harun Reşit’e (786-809) verdiği yıllık vergiyi ödemeyeceğini beyan etmesi, Bizans İmparatorluğu’nu Abbasi Halifeliğiyle yeniden karşı karşıya getirecekti. Abbasilere sığınmış olan Bizanslı bir misafir, Nikephoros’un tahta geçmesi hakkında Harun Reşit’in komutanı Abdü’l Melik’e şunları söylemişti: “Nikephoros tahta geçtiğine göre, sırtındaki bu mükellef elbiseyi çıkar da zırhlan ve harbe hazırlan.” Gerçekten de Bizanslı konuk haklı çıkmıştı. Nikephoros tahta geçer geçmez kendisinin yıllık göndermesi gereken vergiyi ödemeyeceği gibi, Halife Harun Reşit’e bir mektup göndererek onu savaş için tahrik etmişti.8 Mektubunda imparatoriçe İreni’nin Halife’yi şah makamına, kendisini piyon makamına koyduğunu ve kadın olduğu için Bizans İmparatorluğu’nu küçük düşürücü anlaşmalara imza attığını söylemiş, o güne kadar İreni tarafından ödenen vergileri geri istemiştir. Aksi takdirde savaş açacağını da eklemiştir. Harun Reşit bu mektup karşısında çok hiddetlenmiş ve bir divit isteyerek mektubun arkasına kendi eliyle “Bismillahirrahmanirrahim. Müslümanların emiri Harun’dan Bizans köpeği Nikephoros’a! Ey kâfir kadının oğlu! Mektubunu okudum. Cevabını duymakla kalmayacak, aynı zamanda göreceksin. Vesselam!”9 demiştir.
İmparatorluğun savaş ortamına sürüklenmesi Bardanes’i olağanüstü yetkilerle, monostrategos (tek yetkili general) olarak görevlendirilmesiyle sonuçlandı. Bu görev askeri açıdan devletin sıkıntıya düştüğü özel durumlarda verilirdi.10
İki ordu Anadolu içerisinde birbirleriyle mücadele ederken bir talihsizlik yaşanmış, İmparator Nikephoros geçirdiği bir kaza sonucu ayağını kırmıştı. İmparator, kırık bir ayakla askerleri sevk ve idare edemeyeceğinden ötürü ordunun yönetimini Bardanes Tourkos’a bırakmak zorunda kalmıştı. Bardanes aradığı fırsatı böylelikle yakalamış olacaktı. İlk iş olarak tüm temalardaki askerlere emirler göndererek Anatolikon Teması’nda toplanmalarını istemişti. Tüm ordunun komutası kendine geçince iktidar hırsı bir anda gözünü kör eden Bardanes, ordunun diğer komutanlarının bu duruma onay vermesiyle imparator ilan edildi.11
Bazı tarihçiler Bardanes’in darbeyi daha önceden planlamadığını, askerlerin aşırı tezahüratları karşısında bu isteklerini kırmayıp imparatorluğu istemeye istemeye görev bilinci içerisinde kabul ettiğini söylerler.12 Başka bir söylence, durumu daha da ilginç kılar. Hikâyeye göre Bardanes Tourkos’un içinde imparatorluğun başına geçmek için büyük bir özlem vardı ama isyanın sonucundan emin olamadığından çok korkuyordu.13
Bardanes daha sonra yakınlarda inzivaya çekilmiş Philomelionlu14 bir keşiş olduğunu duydu. Bu münzevi adam erdeme ulaşmış yalnız birisiydi. Gelecek hakkında kehanette bulunabiliyordu. Bardanes, sadece bu kâhinle planlarını paylaşarak onun düşüncelerine göre kararını vermek istedi. Sırf bunun için bir av partisi düzenledi. Siyasi konularda kendisine yardımcı olsun diye yanına iyi giyimli, kibar bir adam olan Leo’yu aldı. Daha sonra yanlarına güvenlik amaçlı Amoriumlu Mikhael ve Slav Thomas’ı da dâhil ettiler. Keşişin yanına vardıklarında Bardanes, yalnız başına mağarasına girmiş, geride kalanlar onu kapıda beklemeye koyulmuştu.15
Bardanes aklında ne varsa keşişe söylemişti. Fakat keşişin kehanetleri Bardanes’in duymak istediği şeyler değildi. Keşişin söylediklerine göre, o, imparator Nikephoros’a itaat etmezse iki gözünü birden kaybedecekti. Komutan bu kelimeleri duyunca aklını yitirme noktasına geldi. Bakılan fal sonrası dua edildikten sonra Bardanes bir an önce o ortamdan uzaklaşmak istedi. Atı getirildi ve Leo’nun eline basarak atına bindi. O sırada Mikhael dizgini tutuyor, Thomas atı sürüyor, Leo ise atın eyeri ile uğraşıyordu.16
Bu noktada, keşiş, mağaranın yüksek kapısından dışarı eğildi ve Bardanes Tourkos’u tekrar yanına çağırdı. Komutan bu geri çağırmayı sevinçle karşıladı. Atından uçar gibi bir hamlede indi. Keşişin kendisi hakkında güzel şeyler söyleyeceğini umut ederek hızlı bir şekilde mağaraya yaklaştı. Keşiş lafı uzatmadan konuya girdi ve Bardanes’e bakarak “ne yaparsan yap ama imparatora isyan etme, bu konuda hata yapma! Bu sizin gözlerinizin sakatlanmasına ve mallarınızın müsadere edilmesine mal olacak. Ama yanında getirdiğin 3 adamdan atına binerken sana yardımcı olanı tahtı kazanan ilk kişi olacak. Arkasından atının dizginini tutan imparator olacak. Üçüncü gelen kişi imparator ilan edilecek ama hiçbir zaman hüküm süremeyecek ve çok korkunç bir şekilde ölecek” dedi.17 Kâhinin kastettiği iki kişi sırasıyla tahta çıkacak olan V. Leo ve II. Mikhael’di. İsyan edip başarısız olacak kişi de Slav Thomas’tı.18
Bardanes kâhinin söylediklerini duyunca onu azarladı. Bunu gülünecek bir şey olarak gördü ve keşiş hakkında düşüncesi tersine döndü. Artık onu bir şarlatan olarak görüyordu ve onun geleceği göremediğini düşünüyordu. İnsanların dış görünüşüne göre karar verip sözde kehanette bulunduğunu söyledi.19 Aslında Bardanes’in keşişe içten içe kızgınlığı istediği şeyleri söylemediği içindi. Şayet keşiş “sen imparator olmalısın, yakında tüm Roma (Bizans) İmparatorluğu önünde eğilecek. Bu iş için senden daha uygun bir adam yok” demiş olsaydı Bardanes için dünyanın en dürüst adamı olacaktı. Bu bulgular ışığında genel kanaat Bardanes’in isyanı önceden planladığı yönündedir.
İsyan
İsyan, Anatolikon Temasının başkenti olan Amorium20 şehrinde başladı. Buradan hemen hemen devletin mevcut askeri ordusunun yarısını kapsayan isyan ordusu, kuzey batıya doğru ilerledi. İsyancılar Nicomedi’ya21 daha sonra imparatorluğun başkenti olan Konstantinopolis’den İstanbul boğazına kadar uzanan yerleşim yeri olan Chrysopolis’e22 giden askeri yolu takip etti. Bardanes başkente girmedi. Beklentisi daha büyüktü. Bardanes’e göre Başkent’teki ahali Nikephoros’tan memnun değildi. Halkın yasal imparatora isyan ederek imparatorluğu altın tepside kendisine sunacaklarını düşünüyordu. Bu düşüncesinden dolayı Chrysopolis’te kendi isyanına karşılık olarak başkentin içinde Nikephoros’a karşı oluşabilecek isyanı bekleyerek kamp kurdu. Bu gerçekleşmediğinden ve halk buna açıkçası pek de hevesli olmadığından Bardanes büyük ordusunu Malagina’ya23 geri çekti.
Darbe teşebbüslerinde isyancıların hızlı hareket etmesi gerektiğini kavrayamayan Bardanes bunu çok acı şekilde ödeyecekti. Zaman ilerledikçe en yakınındaki adamlar bile Bardanes Tourkos’a güvenlerini yitirmeye başladılar. İsyanı birlikte planladıkları Amorium’lu Mikhael ve Ermeni Leo adındaki iki yakın ortağı orada onu terk etti.24 İsyan ordusunun iki büyük destekçi komutanının imparator Nikephoros’la birlikte hareket etmeye başlamasının ödülü olarak Mikhael, imparatorluğun çadırının kontu oldu. Leo ise daha aktif bir kumandanlığa terfi etti.25
En yakın adamlarının İmparator Nikephoros’la anlaşması Bardanes Tourkos’un cesaretini kırdı ve bu ihanetin başka ihanetleri de arkasından getirebileceğini düşünmesine sebep oldu. Bundan dolayı imparatorun sadık ordusuyla savaşmaktan kaçındı. Artık Bardanes Tourkos için iyi bir pazarlık yapmaktan başka bir çare kalmamıştı. Yapılan pazarlık neticesinde isyancı komutana mektupta ne kendisinin ne de isyana katılan Bardanes’in emrindeki askerlerin teslim olduktan sonra ölümle cezalandırılmayacakları yazıyordu. Nikephoros mektupla beraber kendi altın haçını da göndererek sözünün garantisini veriyordu. Bu güvencelerle tatmin olan Bardanes, ordusunu terk etti ve 8 Eylül’de Marmara Denizi kıyısındaki Cius’ta26 bulunan Herakleios manastırında sığınak aradı. Oradan, onu Prote Adası’na27 götürecek bir gemiye bindi. Daha sonra bir keşiş ismi olan Sabbas’ı alarak önceden kurmuş olduğu bir manastırda çalışmaya başladı.28
803’te Aralık ayında, bir grup Likaoniyalı29 asker Prote Adası’na (Kınalıada) çıkarak Bardanes’i kör ettiler.30 Bu oldukça sembolik bir eylemdi. Bizans İmparatorluğu’nda uzuvlarından bir tanesini kaybetmiş bir kişinin taht üzerinde bir hak iddia etmesi mümkün değildi.31 Onun için siyaseten sakat bırakma Bizans’ta sıkça başvurulan bir yöntemdi. Kör etme kâfirlere, isyancılara ve yahut tahttan indirilmiş imparatorlara ve politik rakiplere bir tehdit unsuru olmamaları için genellikle uygulanan bir cezaydı.32 Büyük ihtimalle yapılan bu hareket imparator Nikephoros’un emriyle olmuştu. Ancak Nikephoros daha sonra senato önündeki verdiği ifadesinde, bu olayla hiçbir ilgisi olmadığına yemin etmişti. Pek çok tarihçi bu olayda Nikephoros’un direkt payı olduğuna inanır, ama Treadgold bu olayı askerlerin kendilerinin gerçekleştirmiş olabileceklerini savunur. Treadgold’a göre Bardanes imparatorluk için artık inandırıcı bir tehdit değildir. Patrik ve senatonun bu olayın faillerinin cezalandırılması gerektiğine dair baskısına rağmen, Nikephoros kendi kararıyla bu olayın faillerinin gitmelerine izin vermiştir.33 Her ne kadar Bardanes’in malları müsadere edilmiş ve eski gücünden eser kalmamışta olsa da bir dönem imparatorluk iddiasında bulunmuştu. Bizans İmparatorluğu o dönemde Bulgarlar ve Abbasilerle uğraşmaktaydı. İmparator sık sık başkenti terk edip gerek Balkanlar’da gerekse Anadolu’da sefere çıkmaktaydı. Kınalıada gibi başkente çok yakın bir noktada bulunan bir yerde sürgün hayatı yaşayan eski bir isyancı komutan her zaman taht için bir tehditti. Muhtemelen Nikephoros senatonun ve patrikhanenin tepkisini çekmeden Bardanes Tourkos’tan kurtulma yolunu düşünmüş ve sinsice bir planla bunu da başarmıştı. Zaten faillerin cezalandırılmaması bu işin içinde imparatorun olduğunun en önemli kanıtıdır. Kader böyledir işte. İmparator olmayı düşlerken kendi yaptırdığın manastırda kör bir şekilde ölümü beklersin. Adalar bazı hikayelerin dramatik biçimde bittiği yerlerdir.
Kapak görseli: Wikipedia, İmparatoriçe İrene
1 G. L. Seidler, Bizans Halk Hareketlerinin İdeolojik Kökeni, Çev: Mete Tuncay, Özne Yayınları, İstanbul 1999, s. 20.
2 Chris and Mücahide Lightfoot, Anadolu’da Bir Bizans Kenti Amorium, Homer Kitabevi, İstanbul 2007, s. 165.
3 Atinalı İreni için bkz. Ahmet Refik, Bizans İmparatoriçeleri, Oku Yayınları, İstanbul 2003, s. 41.
4 Bugün ki İzmir’inde içinde olduğu Bizans’ın kıyı ege bölgesine verilen ad. Temaların listesi için bkz. George Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, TTK Yayınları, Ankara 1999, s. 230-231., Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988, s. 17.
5 Bizans İmparatorluğunda askeri yetkileri de olan general rütbesindeki idarecilere verilen isim. Ian Heath, Bizans Orduları 900-1461, Çev: Buket Bayrı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2014, s. 11.
6 Anatolikon Teması başkenti Amorium olan antik Frigya’nın büyük bir bölümünü kapsayan, İstanbul’u Suriye’ye bağlayan yolun da geçtiği Bizans’ın önemli ve büyük bir eyaletidir. Anatolikon Temasının ve diğer temaların haritası için bkz. Timothy E. Gregory, Bizans Tarihi, Çev. Esra Elmert, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008, s. 179.
7 Nikephoros Arap kökenlidir. Bir Süryani kroniğine göre Nikephoros’un atalarından Cebele Bin Eyhem, Hıristiyan Arapların lideri konumundaydı ve Hz. Ömer zamanında Müslüman olmuştu. Bu adam Medine’deki mescitte Hz. Ömer ile birlikte bulunurken Fezara kabilesinden bir adam onun kıyafetine basmıştı. Cebele’de dönüp suratına bir yumruk indirmişti. Adamın şikâyeti üzerine adaletiyle nam salmış olan Hz. Ömer, Cebele’ye “benim gibi bir hükümdar bunu nasıl yapabilir ve avamdan bir adamın yüzüne bir darbe indirmesine razı olur.” dedi. Hz. Ömer, Cebele’nin bu cevabı karşısında “gerçi siz ondan daha şereflisiniz; fakat İslamlık nazarında müsavisiniz.” cevabını verdi. Bu durumu şaşkınlıkla karşılayan Cebele, düşünmek için süre istedi ve hemen Kapadokya’ya kaçtı. Orada yeniden vaftiz olarak Hıristiyanlığa döndü. Tafsilat için bkz. Gregory Abu’l Farac (Bar Hebraeus), Abu’l Farac Tarihi, C. I, Süryaniceden İngilizceye Çeviren: Ernest A. Wallıs Budge, Türkçeye Çeviren: Ömer Rıza Doğrul, TTK Basımevi, Ankara 1999, s. 208.
8 Abu’l Farac Tarihi,a.g.e., s. 208.
9 Casim Avcı, İslam Bizans İlişkileri, Klasik Yayınları, İstanbul 2003, s. 94.
10 Warren Treatgold, The Byzantine Revival, 780–842, Stanford University Press, California 1988, s. 129.
12Paul A. Hollingsworth, “Bardanes Tourkos”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s.255., Treadgold, a.g.e., s. 131.
13John Skylitzes, A Synopsis of Byzantine History 811-1057, Çev: John Wortley, Cambridge Universty Press, New York 2010, s. 9.
14 Bugünkü Konya iline bağlı Akşehir ilçesinin o dönemki adıdır. Bzk. Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap Yayınevi, Ankara 1993, s. 661.
15 John Skylitzes, a.g.e., s.10.
16 Hikâyenin heyecan verici yanı hikâyedeki kişilerin hepsinin “mütevazı kökenleri” olmasıdır. Kahramanların hiçbirisi Grek kökenli değildir. John Haldon, “Social Élites, Wealth, and Power”, A Social History Of Byzantium, Ed. John Haldon, Blackwell Publishing, West Sussex 2009, s. 181.
17 Skylitzes, a.g.e., s. 10.
18John Julius Norwich, Bizans Yükseliş Dönemi (M.S. 803-1081), Çev: Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2013, s. 20 (dipnot 5).
19 Skylitzes, a.g.e., s.10.
20 Amorium Afyonkarahisar’ın kuzeydoğusunda, Emirdağ ilçesinin 12 km. doğusunda, Ankara’nın 180 km. güneybatısında yer alan, Arap kaynaklarında Amuriye olarak anılan kenttir. Talat Koçak, “Fetih’e Giden Yolda İlk Engel İlk Müjde Amorium”, 2005-2006 İstanbul’un Fethi Fatih ve Dönemi Sempozyumu II, Fatih Belediye Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2007, s. 116.
21 Bugün ki İzmit’in o dönemde ki adıdır. Bkz. Umar, a.g.e., s. 603.
22 Bugün ki İstanbul’un Üsküdar İlçesi. Helence ””altın kenti anlamına gelmektedir. Bkz. Umar, a.g.e., s. 433.
23 Bugün ki Sakarya il sınırları içerisinde kalan bölge. Bkz. Clive Foss, “Byzantine Malagina and the Lower Sangarius”, Anatolian Studies,Vol. 40 (1990),s. 161.
24 John H. Rosser, “Bardanes Tourkos”, Historical Dictionary Of Byzantium, Ed. John Woronoff, Scarecrow Press, Maryland 2001, s. 48., Haldon, a.g.e., s. 193.
25 Treadgold, a.g.e., s. 131-133, Kaegi, a.g.e., s. 246.
26 Bugün ki Bursa ilinin Gemlik İlçesinin tarihi adıdır. Bkz. Umar, a.g.e., s. 444.
27 İstanbul adalarından olan Kınalıada’ya o dönemde verilen isim. Raymond H. Kevorkian, Paul B. Babaudjian, 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Çev. Mayda Saris, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012, s. 121.
28 Treadgold, a.g.e., s. 132.
29 Bugün ki Konya iline o dönem verilen ad. Bilge Umar, a.g.e., s. 336.
30 Sophulis bu olayın 804 yılında olduğunu iddia eder. Panos Sophoulis, Byzantium and Bulgaria 775–831,Koninklijke Brill NV, Leiden&Boston 2012, s. 175.
31 Bu durumun tek istisnası burnu yarılmasına rağmen tahtını Hazarların desteğiyle geri kazanan İmparator II. Jüstinyen’dir. J. F. Haldoon, Byzantium In The Seventh Century The Transformation Of A Culture, Cambridge Universty Press, New York 2003, s. 76.
32Alexander Kazhdan, “Blinding”,The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s. 297-298.
33Hollingsworth, a.g.m., s. 255., Treadgold, a.g.e., s. 134-135.
KAYNAKÇA
Abu’l Farac Tarihi, C. I, Süryaniceden İngilizceye Çeviren: Ernest A. Wallıs Budge, Türkçeye Çeviren: Ömer Rıza Doğrul, TTK Basımevi, Ankara 1999.
AVCI, Casim, İslam Bizans İlişkileri, Klasik Yayınları, İstanbul 2003.
BAYKARA, Tuncer, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988.
BROOKS, E. W., “Arabic Lists of the Byzantine Themes”, The Journal of Hellenic Studies, Vol. 21 (1901), s. 67-77.
BROOKS E. W., “The Emperor Leo V and Vardan The Turk”, The English Historical Review, Vol. 31., Oxford University Press, April 1916, 256-257.
FOSS, Clive, “Byzantine Malagina and the Lower Sangarius”, Anatolian Studies, Vol. 40 (1990), s. 161-183.
GREGORY, Timothy E., Bizans Tarihi, Çev: Esra Elmert, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008.
HALDON, J. F., Byzantium innic The Seventh Century The Transformation Of A Culture, Cambridge Universty Press, New York 2003.
“Social Élites, Wealth, and Power”, A Social History Of Byzantium, Ed. John Haldon, Blackwell Publishing, West Sussex 2009, s. 168-211.
HEATH, Ian, Bizans Orduları 900-1461, Çev: Buket Bayrı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2014.
HOLLIGSWORTH, Paul A., “Bardanes Tourkos”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s. 255.
John Skylitzes, A Synopsis of Byzantine History 811-1057, Çev: John Wortley, Cambridge Universty Press, New York 2010.
KAEGI, Walter Emil, Byzantine Military Unrest 471-843: An Interpretation, Hakkert, Amsterdam & Las Palmas 1981.
KAZHDAN, Alexander, “Blinding”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s. 297-298.
KEVORKIAN, Raymond H-Paul B. Babaudjian, 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Çev. Mayda Saris, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012.
KOÇAK, Talat, “Fetih’e Giden Yolda İlk Engel İlk Müjde Amorium”, 2005-2006 İstanbul’un Fethi Fatih ve Dönemi Sempozyumu II, Fatih Belediye Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2007, s. 116.
LAIOU, Angeliki E., “Exchange and Trade, Seventh–Twelfth Centuries”, The Economic History Of Byzantium From The Seventh Through The Fifteenth Century Volume 1, Ed. Angeliki E. Laiou, Dumbarton Oaks Trustees for Harward University, Washington 2002, s. 697-770.
LIGHTFOOT, Chris and Mücahide, Anadolu’da Bir Bizans Kenti Amorium, Homer Kitabevi, İstanbul 2007.
NORWICH, John Julius, Bizans Yükseliş Dönemi (M.S. 803-1081), Çev: Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2013.
OSTROGORSKY, George, Bizans Devleti Tarihi, TTK Yayınları, Ankara 1999.
REFİK, Ahmet, Bizans İmparatoriçeleri, Oku Yayınları, İstanbul 2003.
ROSSER, John H., “Bardanes Tourkos”, Historical Dictionary Of Byzantium, Ed. John Woronoff, Scarecrow Press, Maryland 2001, s. 48.
RUSSELL Jesse-Ronald Cohn, Bardanes Tourkos, Bookvika Publishing, Edinburg 2012.
SEIDLER, G. L., Bizans Halk Hareketlerinin İdeolojik Kökeni, Çev: Mete Tuncay, Özne Yayınları, İstanbul 1999.
Bizans Döneminde Adalarda Güç ve İktidar
“İstanbul Adaları” ilk devirlerden itibaren coğrafyanın önemli yerleşim yerlerinden olagelmiştir. Bizans İmparatorluğu döneminde Adalar çok sayıda iskân görmüştür. Özellikle inziva için uygun konumda olmasından dolayı çok sayıda kilise ve manastır bu dönemde Adalar’ın çehresini değiştirmiştir. Bununla birlikte, siyasi hareketlilikten de nasibini alan Adalar pek çok isyancının hayatının son dönemlerini geçirdiği mekânlar olma özelliğini kazanmıştır. İsyanların başladığı yer Adalar değildir ama başarısız kalkışmaların sonu her zaman trajik bir biçimde Adalar’da sonlanmıştır.
Doğu Roma ya da tarihçilerin adlandırmasıyla Bizans İmparatorluğu olarak anılan devlet çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş, birçok etnik gruptan insanı idaresi altında tutmayı bilmiştir. Onlarca hanedanın gelip geçtiği bu devlette tahtı ele geçirmek için isyan etmek gayet doğal karşılanan bir durumdu. Kim güçlüyse, talih kime gülerse, kim oyunu kuralına göre oynarsa tahta o geçiyordu. Erkekler gibi kadınların da saltanat iddiasında bulunabildiği Bizans İmparatorluğu’nda, başa geçen 107 hükümdardan sadece 34’ü eceliyle ölmüştü. Toplam 65 tane saray darbesi olmuştu.1 Bu durumun temel nedeni Bizans’ta imparator olmak için aranan şartlar içinde asalet, soy, kan anlayışının olmamasıydı. Başa geçen imparatorlardan pek azı Grek kökenliydi. İmparatorun etnik bakımdan Ermeni veya Arap olması şaşılacak bir durum değildi. Bunda kuşkusuz ordunun esnek yapısının da katkısı vardı. Bizans ordusu tüm imparatorluklarda olduğu gibi birçok milletten askerin bulunduğu kozmopolit bir yapılanmaydı. İmparatorların darbe yoluyla ordunun içerisinden çıkmasından dolayı değişik milletlerden komutanların tahta geçmesi tabii karşılanıyordu. Bu yazıda Bizans ordusunda darbeye teşebbüs eden ve ardından hayatının sonlarını Kınalıada’da sürgünde geçiren Bardanes Tourkos (Türk Vartan) adındaki bir komutandan bahsedeceğim.
Bardanes: Türk mü Ermeni mi?
Lakabından da anlaşılacağı gibi Türk kökenli bir komutan olan Bardanes’e, Ermeni adı taşıdığı için bazı tarihçiler Ermeni kökenli demişlerdir. Ermeni olduğunu iddia edenler, sadece isminden yola çıkarak bu iddialarını temellendirme çabası içerisine girmişlerdir. Bardanes Tourkos’un kökenine dair İngiliz tarihçi Lightfoot “birçok tarihçi, Bardanes ve kızlarının aslen Ermeni kökenli olduklarını savunur; fakat Bardanes’in lakabının “Tourkos” (Türk) olması bunun aksini düşündürmektedir. Eğer Bardanes, Hıristiyan olmuş bir Türkse, bir Hıristiyan Ermeni adı alması imkânsız değildir”2 demiştir. Bardanes adı Vartan adının Grekçe söylenişidir ve Ermenicedir. Fakat isminin başında ait olduğu milletin adı yazan bir tarihi şahsiyetin kökeni elbette ona takılan lakapta aranmalıdır.
İsyana Doğru
Hayatının ilk dönemiyle ilgili bilgi bulunmayan Bardanes Tourkos, kariyerinin en parlak çağını İmparatoriçe İrene (797-803)3 döneminde yaşamıştır. İrene devrildiğinde Bardanes, Thrakasion Teması’nda4 strategos idi5. Fakat kısa süre sonra Bizans’ın askeri bakımdan Anadolu’da en güçlü eyaleti olan Anatolikon Teması’nın6 başına getirildi. Takip eden yılda Nikephoros’un,7 kendisinden önce hüküm süren imparatoriçe İrene’nin Abbasi Halifesi Harun Reşit’e (786-809) verdiği yıllık vergiyi ödemeyeceğini beyan etmesi, Bizans İmparatorluğu’nu Abbasi Halifeliğiyle yeniden karşı karşıya getirecekti. Abbasilere sığınmış olan Bizanslı bir misafir, Nikephoros’un tahta geçmesi hakkında Harun Reşit’in komutanı Abdü’l Melik’e şunları söylemişti: “Nikephoros tahta geçtiğine göre, sırtındaki bu mükellef elbiseyi çıkar da zırhlan ve harbe hazırlan.” Gerçekten de Bizanslı konuk haklı çıkmıştı. Nikephoros tahta geçer geçmez kendisinin yıllık göndermesi gereken vergiyi ödemeyeceği gibi, Halife Harun Reşit’e bir mektup göndererek onu savaş için tahrik etmişti.8 Mektubunda imparatoriçe İreni’nin Halife’yi şah makamına, kendisini piyon makamına koyduğunu ve kadın olduğu için Bizans İmparatorluğu’nu küçük düşürücü anlaşmalara imza attığını söylemiş, o güne kadar İreni tarafından ödenen vergileri geri istemiştir. Aksi takdirde savaş açacağını da eklemiştir. Harun Reşit bu mektup karşısında çok hiddetlenmiş ve bir divit isteyerek mektubun arkasına kendi eliyle “Bismillahirrahmanirrahim. Müslümanların emiri Harun’dan Bizans köpeği Nikephoros’a! Ey kâfir kadının oğlu! Mektubunu okudum. Cevabını duymakla kalmayacak, aynı zamanda göreceksin. Vesselam!”9 demiştir.
İmparatorluğun savaş ortamına sürüklenmesi Bardanes’i olağanüstü yetkilerle, monostrategos (tek yetkili general) olarak görevlendirilmesiyle sonuçlandı. Bu görev askeri açıdan devletin sıkıntıya düştüğü özel durumlarda verilirdi.10
İki ordu Anadolu içerisinde birbirleriyle mücadele ederken bir talihsizlik yaşanmış, İmparator Nikephoros geçirdiği bir kaza sonucu ayağını kırmıştı. İmparator, kırık bir ayakla askerleri sevk ve idare edemeyeceğinden ötürü ordunun yönetimini Bardanes Tourkos’a bırakmak zorunda kalmıştı. Bardanes aradığı fırsatı böylelikle yakalamış olacaktı. İlk iş olarak tüm temalardaki askerlere emirler göndererek Anatolikon Teması’nda toplanmalarını istemişti. Tüm ordunun komutası kendine geçince iktidar hırsı bir anda gözünü kör eden Bardanes, ordunun diğer komutanlarının bu duruma onay vermesiyle imparator ilan edildi.11
Bazı tarihçiler Bardanes’in darbeyi daha önceden planlamadığını, askerlerin aşırı tezahüratları karşısında bu isteklerini kırmayıp imparatorluğu istemeye istemeye görev bilinci içerisinde kabul ettiğini söylerler.12 Başka bir söylence, durumu daha da ilginç kılar. Hikâyeye göre Bardanes Tourkos’un içinde imparatorluğun başına geçmek için büyük bir özlem vardı ama isyanın sonucundan emin olamadığından çok korkuyordu.13
Bardanes daha sonra yakınlarda inzivaya çekilmiş Philomelionlu14 bir keşiş olduğunu duydu. Bu münzevi adam erdeme ulaşmış yalnız birisiydi. Gelecek hakkında kehanette bulunabiliyordu. Bardanes, sadece bu kâhinle planlarını paylaşarak onun düşüncelerine göre kararını vermek istedi. Sırf bunun için bir av partisi düzenledi. Siyasi konularda kendisine yardımcı olsun diye yanına iyi giyimli, kibar bir adam olan Leo’yu aldı. Daha sonra yanlarına güvenlik amaçlı Amoriumlu Mikhael ve Slav Thomas’ı da dâhil ettiler. Keşişin yanına vardıklarında Bardanes, yalnız başına mağarasına girmiş, geride kalanlar onu kapıda beklemeye koyulmuştu.15
Bardanes aklında ne varsa keşişe söylemişti. Fakat keşişin kehanetleri Bardanes’in duymak istediği şeyler değildi. Keşişin söylediklerine göre, o, imparator Nikephoros’a itaat etmezse iki gözünü birden kaybedecekti. Komutan bu kelimeleri duyunca aklını yitirme noktasına geldi. Bakılan fal sonrası dua edildikten sonra Bardanes bir an önce o ortamdan uzaklaşmak istedi. Atı getirildi ve Leo’nun eline basarak atına bindi. O sırada Mikhael dizgini tutuyor, Thomas atı sürüyor, Leo ise atın eyeri ile uğraşıyordu.16
Bu noktada, keşiş, mağaranın yüksek kapısından dışarı eğildi ve Bardanes Tourkos’u tekrar yanına çağırdı. Komutan bu geri çağırmayı sevinçle karşıladı. Atından uçar gibi bir hamlede indi. Keşişin kendisi hakkında güzel şeyler söyleyeceğini umut ederek hızlı bir şekilde mağaraya yaklaştı. Keşiş lafı uzatmadan konuya girdi ve Bardanes’e bakarak “ne yaparsan yap ama imparatora isyan etme, bu konuda hata yapma! Bu sizin gözlerinizin sakatlanmasına ve mallarınızın müsadere edilmesine mal olacak. Ama yanında getirdiğin 3 adamdan atına binerken sana yardımcı olanı tahtı kazanan ilk kişi olacak. Arkasından atının dizginini tutan imparator olacak. Üçüncü gelen kişi imparator ilan edilecek ama hiçbir zaman hüküm süremeyecek ve çok korkunç bir şekilde ölecek” dedi.17 Kâhinin kastettiği iki kişi sırasıyla tahta çıkacak olan V. Leo ve II. Mikhael’di. İsyan edip başarısız olacak kişi de Slav Thomas’tı.18
Bardanes kâhinin söylediklerini duyunca onu azarladı. Bunu gülünecek bir şey olarak gördü ve keşiş hakkında düşüncesi tersine döndü. Artık onu bir şarlatan olarak görüyordu ve onun geleceği göremediğini düşünüyordu. İnsanların dış görünüşüne göre karar verip sözde kehanette bulunduğunu söyledi.19 Aslında Bardanes’in keşişe içten içe kızgınlığı istediği şeyleri söylemediği içindi. Şayet keşiş “sen imparator olmalısın, yakında tüm Roma (Bizans) İmparatorluğu önünde eğilecek. Bu iş için senden daha uygun bir adam yok” demiş olsaydı Bardanes için dünyanın en dürüst adamı olacaktı. Bu bulgular ışığında genel kanaat Bardanes’in isyanı önceden planladığı yönündedir.
İsyan
İsyan, Anatolikon Temasının başkenti olan Amorium20 şehrinde başladı. Buradan hemen hemen devletin mevcut askeri ordusunun yarısını kapsayan isyan ordusu, kuzey batıya doğru ilerledi. İsyancılar Nicomedi’ya21 daha sonra imparatorluğun başkenti olan Konstantinopolis’den İstanbul boğazına kadar uzanan yerleşim yeri olan Chrysopolis’e22 giden askeri yolu takip etti. Bardanes başkente girmedi. Beklentisi daha büyüktü. Bardanes’e göre Başkent’teki ahali Nikephoros’tan memnun değildi. Halkın yasal imparatora isyan ederek imparatorluğu altın tepside kendisine sunacaklarını düşünüyordu. Bu düşüncesinden dolayı Chrysopolis’te kendi isyanına karşılık olarak başkentin içinde Nikephoros’a karşı oluşabilecek isyanı bekleyerek kamp kurdu. Bu gerçekleşmediğinden ve halk buna açıkçası pek de hevesli olmadığından Bardanes büyük ordusunu Malagina’ya23 geri çekti.
Darbe teşebbüslerinde isyancıların hızlı hareket etmesi gerektiğini kavrayamayan Bardanes bunu çok acı şekilde ödeyecekti. Zaman ilerledikçe en yakınındaki adamlar bile Bardanes Tourkos’a güvenlerini yitirmeye başladılar. İsyanı birlikte planladıkları Amorium’lu Mikhael ve Ermeni Leo adındaki iki yakın ortağı orada onu terk etti.24 İsyan ordusunun iki büyük destekçi komutanının imparator Nikephoros’la birlikte hareket etmeye başlamasının ödülü olarak Mikhael, imparatorluğun çadırının kontu oldu. Leo ise daha aktif bir kumandanlığa terfi etti.25
En yakın adamlarının İmparator Nikephoros’la anlaşması Bardanes Tourkos’un cesaretini kırdı ve bu ihanetin başka ihanetleri de arkasından getirebileceğini düşünmesine sebep oldu. Bundan dolayı imparatorun sadık ordusuyla savaşmaktan kaçındı. Artık Bardanes Tourkos için iyi bir pazarlık yapmaktan başka bir çare kalmamıştı. Yapılan pazarlık neticesinde isyancı komutana mektupta ne kendisinin ne de isyana katılan Bardanes’in emrindeki askerlerin teslim olduktan sonra ölümle cezalandırılmayacakları yazıyordu. Nikephoros mektupla beraber kendi altın haçını da göndererek sözünün garantisini veriyordu. Bu güvencelerle tatmin olan Bardanes, ordusunu terk etti ve 8 Eylül’de Marmara Denizi kıyısındaki Cius’ta26 bulunan Herakleios manastırında sığınak aradı. Oradan, onu Prote Adası’na27 götürecek bir gemiye bindi. Daha sonra bir keşiş ismi olan Sabbas’ı alarak önceden kurmuş olduğu bir manastırda çalışmaya başladı.28
803’te Aralık ayında, bir grup Likaoniyalı29 asker Prote Adası’na (Kınalıada) çıkarak Bardanes’i kör ettiler.30 Bu oldukça sembolik bir eylemdi. Bizans İmparatorluğu’nda uzuvlarından bir tanesini kaybetmiş bir kişinin taht üzerinde bir hak iddia etmesi mümkün değildi.31 Onun için siyaseten sakat bırakma Bizans’ta sıkça başvurulan bir yöntemdi. Kör etme kâfirlere, isyancılara ve yahut tahttan indirilmiş imparatorlara ve politik rakiplere bir tehdit unsuru olmamaları için genellikle uygulanan bir cezaydı.32 Büyük ihtimalle yapılan bu hareket imparator Nikephoros’un emriyle olmuştu. Ancak Nikephoros daha sonra senato önündeki verdiği ifadesinde, bu olayla hiçbir ilgisi olmadığına yemin etmişti. Pek çok tarihçi bu olayda Nikephoros’un direkt payı olduğuna inanır, ama Treadgold bu olayı askerlerin kendilerinin gerçekleştirmiş olabileceklerini savunur. Treadgold’a göre Bardanes imparatorluk için artık inandırıcı bir tehdit değildir. Patrik ve senatonun bu olayın faillerinin cezalandırılması gerektiğine dair baskısına rağmen, Nikephoros kendi kararıyla bu olayın faillerinin gitmelerine izin vermiştir.33 Her ne kadar Bardanes’in malları müsadere edilmiş ve eski gücünden eser kalmamışta olsa da bir dönem imparatorluk iddiasında bulunmuştu. Bizans İmparatorluğu o dönemde Bulgarlar ve Abbasilerle uğraşmaktaydı. İmparator sık sık başkenti terk edip gerek Balkanlar’da gerekse Anadolu’da sefere çıkmaktaydı. Kınalıada gibi başkente çok yakın bir noktada bulunan bir yerde sürgün hayatı yaşayan eski bir isyancı komutan her zaman taht için bir tehditti. Muhtemelen Nikephoros senatonun ve patrikhanenin tepkisini çekmeden Bardanes Tourkos’tan kurtulma yolunu düşünmüş ve sinsice bir planla bunu da başarmıştı. Zaten faillerin cezalandırılmaması bu işin içinde imparatorun olduğunun en önemli kanıtıdır. Kader böyledir işte. İmparator olmayı düşlerken kendi yaptırdığın manastırda kör bir şekilde ölümü beklersin. Adalar bazı hikayelerin dramatik biçimde bittiği yerlerdir.
Kapak görseli: Wikipedia, İmparatoriçe İrene
1 G. L. Seidler, Bizans Halk Hareketlerinin İdeolojik Kökeni, Çev: Mete Tuncay, Özne Yayınları, İstanbul 1999, s. 20.
2 Chris and Mücahide Lightfoot, Anadolu’da Bir Bizans Kenti Amorium, Homer Kitabevi, İstanbul 2007, s. 165.
3 Atinalı İreni için bkz. Ahmet Refik, Bizans İmparatoriçeleri, Oku Yayınları, İstanbul 2003, s. 41.
4 Bugün ki İzmir’inde içinde olduğu Bizans’ın kıyı ege bölgesine verilen ad. Temaların listesi için bkz. George Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, TTK Yayınları, Ankara 1999, s. 230-231., Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988, s. 17.
5 Bizans İmparatorluğunda askeri yetkileri de olan general rütbesindeki idarecilere verilen isim. Ian Heath, Bizans Orduları 900-1461, Çev: Buket Bayrı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2014, s. 11.
6 Anatolikon Teması başkenti Amorium olan antik Frigya’nın büyük bir bölümünü kapsayan, İstanbul’u Suriye’ye bağlayan yolun da geçtiği Bizans’ın önemli ve büyük bir eyaletidir. Anatolikon Temasının ve diğer temaların haritası için bkz. Timothy E. Gregory, Bizans Tarihi, Çev. Esra Elmert, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008, s. 179.
7 Nikephoros Arap kökenlidir. Bir Süryani kroniğine göre Nikephoros’un atalarından Cebele Bin Eyhem, Hıristiyan Arapların lideri konumundaydı ve Hz. Ömer zamanında Müslüman olmuştu. Bu adam Medine’deki mescitte Hz. Ömer ile birlikte bulunurken Fezara kabilesinden bir adam onun kıyafetine basmıştı. Cebele’de dönüp suratına bir yumruk indirmişti. Adamın şikâyeti üzerine adaletiyle nam salmış olan Hz. Ömer, Cebele’ye “benim gibi bir hükümdar bunu nasıl yapabilir ve avamdan bir adamın yüzüne bir darbe indirmesine razı olur.” dedi. Hz. Ömer, Cebele’nin bu cevabı karşısında “gerçi siz ondan daha şereflisiniz; fakat İslamlık nazarında müsavisiniz.” cevabını verdi. Bu durumu şaşkınlıkla karşılayan Cebele, düşünmek için süre istedi ve hemen Kapadokya’ya kaçtı. Orada yeniden vaftiz olarak Hıristiyanlığa döndü. Tafsilat için bkz. Gregory Abu’l Farac (Bar Hebraeus), Abu’l Farac Tarihi, C. I, Süryaniceden İngilizceye Çeviren: Ernest A. Wallıs Budge, Türkçeye Çeviren: Ömer Rıza Doğrul, TTK Basımevi, Ankara 1999, s. 208.
8 Abu’l Farac Tarihi, a.g.e., s. 208.
9 Casim Avcı, İslam Bizans İlişkileri, Klasik Yayınları, İstanbul 2003, s. 94.
10 Warren Treatgold, The Byzantine Revival, 780–842, Stanford University Press, California 1988, s. 129.
11 Jesse Russel-Ronald Cohn, Bardanes Tourkos, Bookvika Publishing, Edinburg 2012, s. 6.
12Paul A. Hollingsworth, “Bardanes Tourkos”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s.255., Treadgold, a.g.e., s. 131.
13John Skylitzes, A Synopsis of Byzantine History 811-1057, Çev: John Wortley, Cambridge Universty Press, New York 2010, s. 9.
14 Bugünkü Konya iline bağlı Akşehir ilçesinin o dönemki adıdır. Bzk. Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap Yayınevi, Ankara 1993, s. 661.
15 John Skylitzes, a.g.e., s.10.
16 Hikâyenin heyecan verici yanı hikâyedeki kişilerin hepsinin “mütevazı kökenleri” olmasıdır. Kahramanların hiçbirisi Grek kökenli değildir. John Haldon, “Social Élites, Wealth, and Power”, A Social History Of Byzantium, Ed. John Haldon, Blackwell Publishing, West Sussex 2009, s. 181.
17 Skylitzes, a.g.e., s. 10.
18John Julius Norwich, Bizans Yükseliş Dönemi (M.S. 803-1081), Çev: Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2013, s. 20 (dipnot 5).
19 Skylitzes, a.g.e., s.10.
20 Amorium Afyonkarahisar’ın kuzeydoğusunda, Emirdağ ilçesinin 12 km. doğusunda, Ankara’nın 180 km. güneybatısında yer alan, Arap kaynaklarında Amuriye olarak anılan kenttir. Talat Koçak, “Fetih’e Giden Yolda İlk Engel İlk Müjde Amorium”, 2005-2006 İstanbul’un Fethi Fatih ve Dönemi Sempozyumu II, Fatih Belediye Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2007, s. 116.
21 Bugün ki İzmit’in o dönemde ki adıdır. Bkz. Umar, a.g.e., s. 603.
22 Bugün ki İstanbul’un Üsküdar İlçesi. Helence ””altın kenti anlamına gelmektedir. Bkz. Umar, a.g.e., s. 433.
23 Bugün ki Sakarya il sınırları içerisinde kalan bölge. Bkz. Clive Foss, “Byzantine Malagina and the Lower Sangarius”, Anatolian Studies, Vol. 40 (1990), s. 161.
24 John H. Rosser, “Bardanes Tourkos”, Historical Dictionary Of Byzantium, Ed. John Woronoff, Scarecrow Press, Maryland 2001, s. 48., Haldon, a.g.e., s. 193.
25 Treadgold, a.g.e., s. 131-133, Kaegi, a.g.e., s. 246.
26 Bugün ki Bursa ilinin Gemlik İlçesinin tarihi adıdır. Bkz. Umar, a.g.e., s. 444.
27 İstanbul adalarından olan Kınalıada’ya o dönemde verilen isim. Raymond H. Kevorkian, Paul B. Babaudjian, 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Çev. Mayda Saris, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012, s. 121.
28 Treadgold, a.g.e., s. 132.
29 Bugün ki Konya iline o dönem verilen ad. Bilge Umar, a.g.e., s. 336.
30 Sophulis bu olayın 804 yılında olduğunu iddia eder. Panos Sophoulis, Byzantium and Bulgaria 775–831, Koninklijke Brill NV, Leiden&Boston 2012, s. 175.
31 Bu durumun tek istisnası burnu yarılmasına rağmen tahtını Hazarların desteğiyle geri kazanan İmparator II. Jüstinyen’dir. J. F. Haldoon, Byzantium In The Seventh Century The Transformation Of A Culture, Cambridge Universty Press, New York 2003, s. 76.
32Alexander Kazhdan, “Blinding”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s. 297-298.
33Hollingsworth, a.g.m., s. 255., Treadgold, a.g.e., s. 134-135.
KAYNAKÇA
Abu’l Farac Tarihi, C. I, Süryaniceden İngilizceye Çeviren: Ernest A. Wallıs Budge, Türkçeye Çeviren: Ömer Rıza Doğrul, TTK Basımevi, Ankara 1999.
AVCI, Casim, İslam Bizans İlişkileri, Klasik Yayınları, İstanbul 2003.
BAYKARA, Tuncer, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988.
BROOKS, E. W., “Arabic Lists of the Byzantine Themes”, The Journal of Hellenic Studies, Vol. 21 (1901), s. 67-77.
BROOKS E. W., “The Emperor Leo V and Vardan The Turk”, The English Historical Review, Vol. 31., Oxford University Press, April 1916, 256-257.
FOSS, Clive, “Byzantine Malagina and the Lower Sangarius”, Anatolian Studies, Vol. 40 (1990), s. 161-183.
GREGORY, Timothy E., Bizans Tarihi, Çev: Esra Elmert, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008.
HALDON, J. F., Byzantium innic The Seventh Century The Transformation Of A Culture, Cambridge Universty Press, New York 2003.
“Social Élites, Wealth, and Power”, A Social History Of Byzantium, Ed. John Haldon, Blackwell Publishing, West Sussex 2009, s. 168-211.
HEATH, Ian, Bizans Orduları 900-1461, Çev: Buket Bayrı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2014.
HOLLIGSWORTH, Paul A., “Bardanes Tourkos”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s. 255.
John Skylitzes, A Synopsis of Byzantine History 811-1057, Çev: John Wortley, Cambridge Universty Press, New York 2010.
KAEGI, Walter Emil, Byzantine Military Unrest 471-843: An Interpretation, Hakkert, Amsterdam & Las Palmas 1981.
KAZHDAN, Alexander, “Blinding”, The Oxford Dictionary Of Byzantium Volume I, Ed. Alexander P. Kazhdan, Oxford University Press, New York&Oxford 1991, s. 297-298.
KEVORKIAN, Raymond H-Paul B. Babaudjian, 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Çev. Mayda Saris, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012.
KOÇAK, Talat, “Fetih’e Giden Yolda İlk Engel İlk Müjde Amorium”, 2005-2006 İstanbul’un Fethi Fatih ve Dönemi Sempozyumu II, Fatih Belediye Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2007, s. 116.
LAIOU, Angeliki E., “Exchange and Trade, Seventh–Twelfth Centuries”, The Economic History Of Byzantium From The Seventh Through The Fifteenth Century Volume 1, Ed. Angeliki E. Laiou, Dumbarton Oaks Trustees for Harward University, Washington 2002, s. 697-770.
LIGHTFOOT, Chris and Mücahide, Anadolu’da Bir Bizans Kenti Amorium, Homer Kitabevi, İstanbul 2007.
NORWICH, John Julius, Bizans Yükseliş Dönemi (M.S. 803-1081), Çev: Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2013.
OSTROGORSKY, George, Bizans Devleti Tarihi, TTK Yayınları, Ankara 1999.
REFİK, Ahmet, Bizans İmparatoriçeleri, Oku Yayınları, İstanbul 2003.
ROSSER, John H., “Bardanes Tourkos”, Historical Dictionary Of Byzantium, Ed. John Woronoff, Scarecrow Press, Maryland 2001, s. 48.
RUSSELL Jesse-Ronald Cohn, Bardanes Tourkos, Bookvika Publishing, Edinburg 2012.
SEIDLER, G. L., Bizans Halk Hareketlerinin İdeolojik Kökeni, Çev: Mete Tuncay, Özne Yayınları, İstanbul 1999.
SOPHOULIS Panos, Byzantium and Bulgaria 775–831, Koninklijke Brill NV, Leiden&Boston 2012.
TREADGOLD Warren, The Byzantine Revival 780–842, Stanford University Press, California 1988.
UMAR, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap Yayınevi, Ankara 1993.
Paylaş: