Kültür Sanat Makaleler

Beyaz Veba ve Rossum’un Uluslararası Robotları üzerine

Karel Čapek’in yazdığı iki oyundan bahsetmek istiyorum. Öncesinde Biraz Čapek’in hayatına bakmak istedim. 1890 yılında dünyaya geldi Çek asıllı Yahudi yazar. Küçük yaştan itibaren yazmaya başladı. Babası bir köy doktoruydu. Büyüdüğü entelektüel ortam onu da etkiledi. Babasının fizyoloji ve biyoloji kitaplarını okuyarak büyüdü. Prag Üniversitesi’nde başladığı eğitime Berlin ve Paris’te devam etti. Doktora derecesine kadar yükseldi. 1938 yılında hayata veda ettiğinde arkasında birçok eser bıraktı. Özellikle bilimkurgu tarzı olmak üzere eserler verdi. 1930’lu yılların sonlarına doğru dünyaya hakim olan faşizmin ve Nazi diktatörlüğünün etkilerini de eserlerine taşıdı. Dünya Savaşının izleri eserlerinde görülür. Gestapo kendisini halk düşmanı ilan etti. 1938’de II. Dünya Savaşı başlamadan pnömoniden hayatını kaybetti. 

Bahsetmek istediğim eserler ise iki tane tiyatro oyunu. İlki “Beyaz Veba”. Nota Bene Yayınları’ndan Arzu Eylem çevirisi ile okudum. Geride bıraktığımız pandemi sürecinin yaklaşık yüz yıl öncesinden muazzam bir öngörü ile kaleme alınmış hali. Karel Čapek’ den müthiş bir eser. Pandemi, salgın hastalıklar, ölümcül virüsler ile ilgili sayısız kitap, film, dizi olmasına rağmen Čapek’in bunu neredeyse yüz yıl öncesinde yazmış olmasını kehanetten başka kelime ile tanımlayamıyorum. Romanın başkarakteri ismini Pergamonlu Galenos’tan alan Dr. Galen’dir. Tüm dünyaya yayılan çaresi bulunamayan bir salgın hastalık ve hastalığın çaresini bulan doktor, bunu sadece dünya barışını sağlamak için kullanacağını duyuruyor. Siyasetçiler ve silah üreticilerinin savaş ile hastalık arasındaki seçimi ise şimdiki ile aynı. Söylemeye gerek yok yine sermaye, faşizm, ırkçılık, gericilik kazanıyor. Karel Čapek Dr. Galen’i bir antikahraman olarak yaratmış. Dünya barışı ile salgın hastalık arasında bir seçim sunuyor. Bu açıdan bakınca bilimkurgunun yanında antimilitarist bir eser olarak da nitelendirebiliriz. Dr. Galen’e karşı askerler ve politikacılar. Bilime karşı insanlığı ve yaşamı hiçe sayan liyakatsiz politikacılar var. İnsanın her zaman içinde bir umut olsa da maalesef kötülük hep galip geliyor. “Beyaz Veba” Dr. Galen’in linç edilmesi ile son buluyor. Topluluk tarafından “bir hain eksildi” dense de aslında bütün insanlık eksiliyor. Günümüze dönersek pandemi sırasında büyük ilaç şirketlerinin en etkili aşıyı ilk önce bulma çalışmaları, aşıyı pazarlama stratejileri herkesin sağlık hizmetine eşit ulaşamaması faşist düşüncenin ve sermayenin çok da değişmediğini de gösteriyor. 

Diğer eserden bahsedecek olursak, “R.U.R. Rossum’un Uluslararası Robotları” tarihi önemi olan bir metin. Robot kelimesinin ilk kez kullanılması açısından dikkat çekici. Aslında bu kelimenin gerçek yaratıcısı Karel Čapek’in kardeşi Josef’tir. Josef yazar, şair, ressam olarak bilinmektedir. 1908-1913 yılları arasındaki öykülerinin büyük bir kısmını kardeşi ile beraber yazmıştır. Robot kelimesinin kökeni Almanca “çalışmak” olan “arbeit”ten geliyor. “Arbeit” sözcüğünden türeyen robot kelimesi birçok toplama kampının girişinde yazan “arbeit macht frei” (çalışmak özgürleştirir) cümlesini akıllara getiriyor. Josef 1947 yılında Celle şehrinde Bergen-Belsen toplama kampında hayatını kaybetmiş. Belki de o kampın tepesinde de bu cümle yazılıydı. Eşi toplama kampında Josef’in kalıntılarına rastlayamamış, ölüm tarihi belirsiz olup mahkeme resmi olarak ölüm tarihini 30 Nisan 1947 olarak kayıtlara geçmiş. Yahudi bilimkurgu yazarlarından İsaac Asimov ve Stanislaw Lem de Karel Čapek’ten etkilenmiştir. Özellikle Asimov, Vakıf Serisi’ni “üç robot yasası” temellerinde yazmıştır. Robot kelimesini sıklıkla kullanması açısından kayda değer diye düşünüyorum. Şu anda dünyanın herhangi bir köşesinde robot kelimesini duyup kafasında bir imaj oluşmayacak kimse yoktur sanırım.

R.U.R. Rossum’un Uluslararası Robotları birçok kez filme çevrilmiş, dizilere konu olmuş. Türkiye’de ise Osmanlıca olarak 1927 yılında Devlet Matbaası tarafından Halid Fahri Ozansoy çevirisi ile “Âlemşümûl Sun’î Adamlar Fabrikası” adıyla yayınlanmıştır. “Sun’î adamlar” tamlaması da robot kelimesini tam karşılayamamış olacak ki ülkemizde de robot olarak kullanılmaya başlanmış. Bu Türkçeleştirme çabası başarılı olmamış. Ben ise İthaki Yayınları tarafından basılan Bilge Kösebalaban çevirisi ile okudum. Yapay zekânın sıkça konuşulduğu şu günlerde önüme düştü bu kitap. ChatGPT, yüz tanıma sistemleri, otonom sürücüsüz arabalar, akıllı ev sistemleri hayatımıza girmeye başladı. Hissetmeden kendimizi robotlara teslim ediyoruz sanki. Eserde ise robotlar insanların öngöremediği bir noktaya gelmeye başlıyor. Bir insanın kölesi olmaktan ziyade kendi özgür iradelerini ortaya koymak istiyorlar. Aşık olmak, sevmek, sevilmek, öfkelenmek, sevinmek gibi insani duyguları hissediyorlar. Robotların insanlaştığı; insanların robotlaştığı bir gelecekteyiz. Hayatımızı robot gibi çalışıp heba ediyoruz. Bizimle işleri bittikten sonra bir hurda gibi atılarak ruhsuz duygusuz bir şekilde hayatımızın sonunun gelmesini bekliyoruz ve bu döneme emeklilik diyoruz. 

Dünyaya ve insanlığa en büyük kötülüğün insanların verdiğini düşündüren bir kitap. Küresel iklim krizi, savaşlar, açlık, gıda krizi, adaletsizlik gibi insanlar tarafından yaratılan sorunları görüp aslında robotlar yönetse dünya daha iyi bir yer olurdu demeden kendimi alamıyorum. Bunun yanında robotların dünyayı ele geçirip insanlığı ortadan kaldıracağını da varsayabiliriz. Yapay zekâya, robotlara gerek kalmadan zaten insanlık tam da bunu yapıyor. Tarih boyunca gördüğümüz insan eliyle yapılmış soykırımlar, savaşlar, katliamlar bunun kanıtı niteliğinde.

Karel Čapek eserleri zamanının ötesinde günümüze ışık tutmuş. I. Dünya Savaşı’na şahitlik etmiş, II. Dünya Savaşı’nın öncesindeki baskıcı ve dikta rejimi ile karşılaşmış olması yaratıcılığını beslemiş. İçindeki sıkıntıyı öfkeyi ifade etmek için de bilimkurguyu seçmiş olması zamanının çok ötesinde bir yazar olduğunun kanıtı. Bilim kurgunun sadece var olmayan yeni şeyler hayal edilmesinden ve kâğıda aktarılmasından ibaret olmadığını bizlere göstermiş. Muhteşem hayal gücü ve bu hayallerin hayal olarak kalmamış olması ne kadar öngörülü olduğunun işareti. Kısacık hayatında insanlığa böyle eserler bırakmış olması da bizim yanımıza kar olarak kalmıştır.

Görsel: Karel Čapek’in 1921 tarihli R.U.R. (Rossum’un Uluslararası Robotları) bilimkurgu temsilinden bir sahne.