“Yahudiler arasında yaygın bir espri vardır. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir şey olduğunda, ne kadar alakasız olursa olsun, köşede oturan yaşlı babaanne ‘Yahudiler için iyi mi oldu?’ diye sorar! Adamın biri Everest’in tepesine çıkar, Hutular Tutsilere saldırır, Neil Armstrong aya ayak basar; ‘Yahudiler için iyi mi oldu?
Roni Margulies”1
Köşede oturan o babaannelerden biri, kendisinin Kilyos Musevi Mezarlığı’nda yapılan cenaze töreni fotoğraflarını gördüyse, muhtemelen aynı soruyu sormuştur. Zira Türkiye Cumhuriyeti tarihinde zannediyorum hiç kimse Devrimci Sosyalist İşçi Partisi bayrağıyla uğurlanmamıştır!
Bu Yahudiler için iyi mi oldu bilemem ama en azından değişiklik oldu!
Roni Margulies zaten “değişik” idi ve birbirine tıpatıp benzeyen hayatlardan uzaktaki nefesi ile, Yahudi kültürüne ve tabii ki bu dile, bu topraklara ciddi armağanları oldu. Şiirleri, öyküleri, yazıları, çevirileriyle. Anlatıları ile…
Anlatmak, hele hele kendini anlatmak her zaman kolay bir iş değildir. Fakat Roni Margulies için sanki hep kolaydı ve bir o kadar da keyifliydi. Elbette ödülleri ve bedelleri de vardı. Ve aldığı tüm alkışlar, kahkahalar ve topladığı tüm küfürler ve yergilerle o da çok iyi biliyordu ki, kendisi Türkiye’de Yahudi olmanın gerçekten ne demek olduğunu ilk anlatanlardandı. Anlatı yolunu bize açandı.
Sosyal medyadan saniyeler içinde cümlelerin dağılmadığı zamanlardan itibaren, Sayın cemaatimiz kendisine Musevi mi dese Yahudi mi dese daha tam seçememişken; Roni uluorta yerde Türkiye Hahambaşı ile ortak ve farklı noktalarını anlatır, Aşkenaz tarafını överken Sefarad tarafını yerer, unutmazsa mutlaka çok sevdiği için ezberlediği Ladino sözü de söylerdi: “Se levantar los pipinos para harvar el bahçevan!” Yani; salatalıklar ayaklanmış bahçıvanı dövüyor.
Konu dayağa gelince, tarih boyunca Türkiye’deki Yahudilerin ve azınlıkların maruz kaldığı haksızlıkları sıralardı. Örneklendirirdi ve tehdidin güncel ve somut olmadığında bile azınlık olmanın korkulu bir şey olduğunu duyumsatırdı. Sonra mesele bir şekilde İsrail devletine ve Filistinlilerin haklarına gelirdi. Genelde burada ortalık biraz karışır ve Roni’nin annesinin arkadaş çevresi tarafından oyun masasından dışlanma riski belirirdi. Sonra Siyonizm, anti Siyonizm derken antisemitizme geri dönülürdü. Roni, tek bacağını sandalye üstüne kaldırıp anlatmaya devam eder ve bir noktada mutlaka birilerini çok güldürecek bir espri yapardı. Kendisi de gülerdi.
Kalabalık dağılırdı.
Sonrasında söze bir içki masasında devam edilirdi.
Umarım gittiği yerde de keyifli bir masada oturuyordur…
1 Roni Margulies, Kalpsiz Dünyanın Kalbi, Kanat Kitap, 2009, s133
2 Roni Margulies, Bugün Pazar Yahudiler Azar, Kanat Kitap, 2007, s93
“Yahudiler arasında yaygın bir espri vardır. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir şey olduğunda, ne kadar alakasız olursa olsun, köşede oturan yaşlı babaanne ‘Yahudiler için iyi mi oldu?’ diye sorar! Adamın biri Everest’in tepesine çıkar, Hutular Tutsilere saldırır, Neil Armstrong aya ayak basar; ‘Yahudiler için iyi mi oldu?
Roni Margulies”1
Köşede oturan o babaannelerden biri, kendisinin Kilyos Musevi Mezarlığı’nda yapılan cenaze töreni fotoğraflarını gördüyse, muhtemelen aynı soruyu sormuştur. Zira Türkiye Cumhuriyeti tarihinde zannediyorum hiç kimse Devrimci Sosyalist İşçi Partisi bayrağıyla uğurlanmamıştır!
Bu Yahudiler için iyi mi oldu bilemem ama en azından değişiklik oldu!
Roni Margulies zaten “değişik” idi ve birbirine tıpatıp benzeyen hayatlardan uzaktaki nefesi ile, Yahudi kültürüne ve tabii ki bu dile, bu topraklara ciddi armağanları oldu. Şiirleri, öyküleri, yazıları, çevirileriyle. Anlatıları ile…
Anlatmak, hele hele kendini anlatmak her zaman kolay bir iş değildir. Fakat Roni Margulies için sanki hep kolaydı ve bir o kadar da keyifliydi. Elbette ödülleri ve bedelleri de vardı. Ve aldığı tüm alkışlar, kahkahalar ve topladığı tüm küfürler ve yergilerle o da çok iyi biliyordu ki, kendisi Türkiye’de Yahudi olmanın gerçekten ne demek olduğunu ilk anlatanlardandı. Anlatı yolunu bize açandı.
Sosyal medyadan saniyeler içinde cümlelerin dağılmadığı zamanlardan itibaren, Sayın cemaatimiz kendisine Musevi mi dese Yahudi mi dese daha tam seçememişken; Roni uluorta yerde Türkiye Hahambaşı ile ortak ve farklı noktalarını anlatır, Aşkenaz tarafını överken Sefarad tarafını yerer, unutmazsa mutlaka çok sevdiği için ezberlediği Ladino sözü de söylerdi: “Se levantar los pipinos para harvar el bahçevan!” Yani; salatalıklar ayaklanmış bahçıvanı dövüyor.
Konu dayağa gelince, tarih boyunca Türkiye’deki Yahudilerin ve azınlıkların maruz kaldığı haksızlıkları sıralardı. Örneklendirirdi ve tehdidin güncel ve somut olmadığında bile azınlık olmanın korkulu bir şey olduğunu duyumsatırdı. Sonra mesele bir şekilde İsrail devletine ve Filistinlilerin haklarına gelirdi. Genelde burada ortalık biraz karışır ve Roni’nin annesinin arkadaş çevresi tarafından oyun masasından dışlanma riski belirirdi. Sonra Siyonizm, anti Siyonizm derken antisemitizme geri dönülürdü. Roni, tek bacağını sandalye üstüne kaldırıp anlatmaya devam eder ve bir noktada mutlaka birilerini çok güldürecek bir espri yapardı. Kendisi de gülerdi.
Kalabalık dağılırdı.
Sonrasında söze bir içki masasında devam edilirdi.
Umarım gittiği yerde de keyifli bir masada oturuyordur…
1 Roni Margulies, Kalpsiz Dünyanın Kalbi, Kanat Kitap, 2009, s133
2 Roni Margulies, Bugün Pazar Yahudiler Azar, Kanat Kitap, 2007, s93
Paylaş: