Geçmiş Zaman Hikayeleri Kültür Sanat

Tam Var Olamamış Bir Dil: Judeo-Türkçe

Judeo-Espanyol, Judeo-Arapça, Judeo-Grek varsa acaba Judeo-Türkçe olmuş mudur? Bazı Armeno-Türkçe ve Greko-Türkçe (Karamanlıca) konuşan ve yazan Ermeni ve Rum toplumların aksine Türkçe konuşan bir Osmanlı Yahudi toplumu olmamış. 16. yy’da Tevārīh-i Āl-i Osmān adlı bir kitap, büyük ihtimalle bir İstanbul, İzmir veya Selanik Yahudisi tarafından İbrani Raşi harfleriyle yazılmış. Mignon’a göre bu kitapta birçok Arapça’dan gelme ve Türkçe kökenli kelime var ve harflerin kullanımından bir standardizasyon yok. Mesela zaman kelimesi yeri geldikçe zmaʾn זמ ֵאאן, zmn זמן, zʾmʾn זאמאן veya zmʾn זמאן olarak yazılmış. Bu farklılıklardan Türkçe’nin İbrani harfleriyle yazılmasının deneyselliğini görebiliriz.

Türkçe’ye has sesler de İbrani harfleriyle kolaylıkla temsil edilmiş. Ö harfi יו ile gösteriliyor: גיולגי gölge, veya bazen bir yod daha eklener göç גייו ג .

Gümüş גוימושׁ ve gün גיון kelimelerinde ü harfi ו veya וי veya יו olarak yazılmış. Ş sesi שׁ harfiyle kolaylıkla gösterilmiş. Örnek olarak Kaçtılar קאשׁדילר ve vücut ווישׁוד kelimelerini de görebiliriz.

Daha da ilginç olan 1880’ler itibariyle ve daha sonraları İbrani harfli Türkçe (Judeo-Türkçe denebilecek) bir dille çıkan gazeteler. Yahudi toplumunun Osmanlı kimliği ve Osmanlıcı reform hareketine olan yakınlığı bilinen bir gerçek. Bu siyasi yakınlık yanında Türkçe bilme isteğini de getirdi ve Yahudi toplumunun okuryazar kesimi Talmud Tora’da ve Yahudi okullarında öğretilen İbrani alfabesini halihazırda bildiği için gazetelerde Türkçe bu alfabeyle basıldı.

Bir örnek yarı Judeo-Espanyol yarı Judeo-Türkçe, tamamı İbrani harfli çıkan Üstad gazetesi.

Üstad gazetesi 22 Ocak 1890

Bu gazeteden bazı örnekler:
שימדיליק ךהר ג׳אךארשׁאנבא ייומלהרי נהשר אולוונוור
şimdilik her Çehārşenbe yevmleri neşr olunur 

אג׳׳ליקדהן אװלמהק
açlıktan ölmek

Judeo-Türkçe dediğimizde var olan bir dilden çok ortaya çıkması mümkünken alfabe devrimi ve zorunlu Türkleştirme ile yok edilen bir Judeo-Türkçe olasılığından bahsedebiliriz. Eğer Yahudi toplumu kendi eğitim kurumlarında kendi müfredatı ile eğitim verseydi ve Yahudi toplumunun yayınları tamamen İbrani harfli olarak devam etseydi belki de bugün, 100-150 yıl sonra, Judeo-Türkçe’den yaşayan ve fark edilebilen bir dil olarak bahsedebilirdik. Ancak tüm Türkiye vatandaşlarının İstanbul Türkçesi denen versiyona asimile oluşu ve ardından gelen alfabe değişimi böyle bir dilin ortaya çıkma olasılığını ortadan kaldırdı.

Üstad gibi İbrani harfli Türkçe ve Ladino yayın yapan veya sadece İbrani harfli Türkçe yayın yapan bir gazetelerin varlığı aslında Osmanlıcık’ta azınlıkların yeri ve azınlık dillerinin konumu konusunda da açık fikirler veriyor. Çift dilli gazetede dini veya sadece Yahudileri ilgilendiren konular herkesin bildiği ve açıkça ‘Yahudi dili’ olan Ladino yazılırken dünyevi mevzular, haberler ve memleket meseleleri geniş toplumun dili Türkçe yazılıyordu. Osmanlıcı elitlerin Türkçe’yi ‘sokak dili’ Ladino’yu ise ‘ev dili’ olarak işaretlediğini söyleyebiliriz. Bu aynı dönemde Avrupa’da görülen asimilasyoncu harekete de benzer: sokakta düzgün adam, evde Yahudi. Viyana’da, Berlin’de, Krakow’da sokakta Almanca veya Lehçe, evde Yidiş.

Bu gazeteler üzerinden Yahudi halkın Türkçe öğrenmeye ve kullanmaya olan teşviki bir adım daha da ileri gidiyor. Türkçe’yi ‘yeni dilimiz’ Ladino’yu ‘eski dilimiz’ olarak addediyor. Yahudi toplumunda, sadece elit katına sınırlı olmayan, kendi dilini hor görme, özellikle Fransızca ve bir derece de Türkçe’yi Osmanlı Yahudilerinin dili yapma fikrinin olduğunu biliyoruz. Bunis’e göre ilk Ladino gazetede bile ‘bozuk İspanyolca’ kullanımıyla ilgili şikayetler görülüyor. Batılılaşan Yahudi elitler dillerini ‘medeni’ bir Avrupa diliyle (genelde Fransızca) veya yerel dille (Türkçe) değiştirmeyi destekliyor. Bir haham bu hissiyatı 1872’de şöyle destekliyor: El djuḏezmo ke avlamos es defektozo … Le faltan las palavras téhnikas” (Bunis 374) [Bizim konuştuğumuz Judezmo hatalıdır… Teknik kelimeler eksiktir.]

Bu nedenle Osmanlı Yahudi yayınlarında Ladino-Fransızca, hatta salt Fransızca, Türkçe ve Ladino-Türkçe gazeteler mevcut. Konuşulan Ladino’nun azalarak yerine başka, daha makbul bir dilin gelmesi amaçlanmış. Bu istek hem Osmanlıcı Türk elitlerin dil politikalarına hem de Cumhuriyet dönemindeki asimilasyoncu-milliyetçi emellerine de uyum sağlamış. ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ çerçevesinde devletten dil değişimine ciddi bir destek gelinmesi, elit takımı zaten dil değişikliğine razı, hatta istekli olan Yahudilerin birinci dilinin uzun süre Ladino kalması imkansız hale geldi. Yahudilerin giderek kültürel asimilasyona uğraması ve eğitimlerinde otonominin sona ermesiyle Judeo-Türkçe kapısı da kapanmış oldu.

Kaynaklar:

Laurent Mignon. “Judeo-Turkish,” Handbook of Jewish Languages Ch22, 635-642. 

David M. Bunis. “Judezmo (Ladino),” Handbook of Jewish Languages Ch12, 366-451. 

2 comments on “Tam Var Olamamış Bir Dil: Judeo-Türkçe

  1. […] dil politikalarının etkisinde kalarak Ladinoyu redde varan çabalar sonucu ne Nesi Altaras’ın “tam var olamamış bir dil” dediği Judeo-Türkçe gelişerek Yahudi edebiyatını güçlendirmiş ne de Türkçede verilen […]

Comments are closed.