Charlotte Salomon 16 Nisan 1917’de Almanya’nın Berlin kentinde dünyaya gelir. Babası bir cerrah olan Charlotte, annesini 8 yaşındayken kaybeder. Charlotte bu yaşından sonra dadısı, babası ve babasının ikinci eşi Paula Lindberg ile birlikte büyür.
Kaynak: Gazete Karınca
Resim ile ilgisi çocukken başlayan Charlotte, bununla çelişkili olarak okulda ‘yeteneksiz’ olarak ilan edilir. Lakin resim ve çok sevdiği boyalarından vazgeçmez.
Derken Almanya ve birçok bölgeyi kabusa çevirecek olan Naziler iktidara gelir.
Charlotte 2 yıl aldığı resim dersleri sonrası okulda karşılaştığı ayrımcılık nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalır.
Yahudi karşıtı ayrımcı politikalar nedeniyle Charlotte’un babası da sadece Yahudi Hastaneleri’nde çalışmak zorunda bırakılır. Charlotte da Yahudi Tasarım Okulu’na gitmeye başlar.
Charlotte buradaki eğitiminin ardından Berlin-Charlottenburg’daki Sanat Akademisi’nin yetenek sınavlarına girer. Ancak ilk girişinde kazanamayan Charlotte yılmaz ve ikinci denemesinde okulu kazanır. Charlotte böylece okula kabul edilen birkaç Yahudi öğrenciden biri olur.
Tarih 1938 yılının 9 Kasım gecesini gösterdiğinde Kristallnacht (Kristal Gece) saldırıları gerçekleşir.
Almanya’nın Danzig kentinde meydana gelen saldırılarda, Naziler ve sempatizanları Yahudilere ait çok sayıda evi ve iş yerini yerle bir eder. En az 91 Yahudi yurttaş katledilir, pek çok kadın cinsel saldırıya maruz bırakılır. Bu katliam sonrasında failler değil, Yahudiler tutuklanarak toplama kamplarına gönderilir, pek çoğu buralarda hayatını kaybeder.
Kristallnacht Katliamı, Salomon ailesinin de hayatının seyrini değiştirir. Artık Almanya’da Yahudi olarak yaşayabilmek imkansız hale gelmiştir.
Charlotte, 1939 yılında babası tarafından, ananesi ve büyükbabası ile birlikte Fransa’daki bir sahil kasabasına gönderilir. Bir süre sonra anneannesi intihar eden Charlotte, büyükbabası ile birlikte kalmaya başlar. Ve Charlotte bu dönemde hastalıktan öldüğü söylenen annesinin de intihar sonucu öldüğü gerçeğini öğrenir.
Charlotte, ailesindeki başka kadınların da intihar sonucu yaşamını yitirdiğini öğrendiğinde kadınların koşul ve hissettiklerine dair bir iç sorgulamaya girişir.
“Savaş hiddetlenerek sürüyordu ve ben orada denizin kıyısında oturdum ve insanların kalbinin derinliklerine gördüm. Ben annemdim, büyükannemdim, evet, tüm kişilerdim, benim oyunuma çıkan tüm kişilerdim; ben kendimdim.”
Mayıs 1940’ta Fransa’daki hükümet, Alman vatandaşlarını ‘Fransa’nın düşmanları’ olarak tutuklar ve Charlotte ile büyükbabasını da Pirene’deki Gurs toplama kampına gönderir. Charlotte ve büyükbabası burada 2 ay kaldıktan sonra serbest bırakılır.
Charlotte yaşadıkları ve iç dünyasını meşgul eden sorgulamalar sonucunda ölüm ile yaşam arasında seçim yapma duygusuyla dolar. Ve o resimle birlikte yaşamı seçer.
Kendisini cinsel tacize maruz bırakan büyükbabasından ayrılarak Saint-Jean-Cap-Ferrat’e yerleşen Charlotte, burada kulağına çalınan melodilerle içindeki suretleri tuvale yansıtır. Özellikle guaj boya çalışmaları ile anılan Charlotte – bugün bilinen – 900 eser üretir.
Bir müddet sonra Villefranche’ye geri dönen Charlotte burada 17 Haziran 1943’te kendisi gibi mülteci olan Alexander Nagler ile evlenir.
Lakin kaçtıkları savaş ve zulüm onları Fransa’da da bulur. 5 aylık hamile olan Charlotte ile Alexander, 24 Eylül 1943’te Naziler tarafından tutuklanır ve Paris dışındaki Drancy toplama kampına trenle gönderilirler. Sonrasında da Ekim ayının başlarında Auschwitz’e gönderilen Charlotte, toplama kampının ‘kuralları’ gereği hamile olduğu için henüz kampa giriş yapmadan öldürülür.
Charlotte ölümünden önce ‘Hayat mı yoksa tiyatro mu?’ ismini verdiği tüm resimlerini 1943 yılında doktoruna emanet etmiştir.
Ve bu resimler yıllar sonra Charlotte’un hikayesiyle ile birlikte gün yüzüne çıkarak insanlarla buluşur.
Charlotte Salomon 16 Nisan 1917’de Almanya’nın Berlin kentinde dünyaya gelir. Babası bir cerrah olan Charlotte, annesini 8 yaşındayken kaybeder. Charlotte bu yaşından sonra dadısı, babası ve babasının ikinci eşi Paula Lindberg ile birlikte büyür.
Kaynak: Gazete Karınca
Resim ile ilgisi çocukken başlayan Charlotte, bununla çelişkili olarak okulda ‘yeteneksiz’ olarak ilan edilir. Lakin resim ve çok sevdiği boyalarından vazgeçmez.
Derken Almanya ve birçok bölgeyi kabusa çevirecek olan Naziler iktidara gelir.
Charlotte 2 yıl aldığı resim dersleri sonrası okulda karşılaştığı ayrımcılık nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalır.
Yahudi karşıtı ayrımcı politikalar nedeniyle Charlotte’un babası da sadece Yahudi Hastaneleri’nde çalışmak zorunda bırakılır. Charlotte da Yahudi Tasarım Okulu’na gitmeye başlar.
Charlotte buradaki eğitiminin ardından Berlin-Charlottenburg’daki Sanat Akademisi’nin yetenek sınavlarına girer. Ancak ilk girişinde kazanamayan Charlotte yılmaz ve ikinci denemesinde okulu kazanır. Charlotte böylece okula kabul edilen birkaç Yahudi öğrenciden biri olur.
Tarih 1938 yılının 9 Kasım gecesini gösterdiğinde Kristallnacht (Kristal Gece) saldırıları gerçekleşir.
Almanya’nın Danzig kentinde meydana gelen saldırılarda, Naziler ve sempatizanları Yahudilere ait çok sayıda evi ve iş yerini yerle bir eder. En az 91 Yahudi yurttaş katledilir, pek çok kadın cinsel saldırıya maruz bırakılır. Bu katliam sonrasında failler değil, Yahudiler tutuklanarak toplama kamplarına gönderilir, pek çoğu buralarda hayatını kaybeder.
Kristallnacht Katliamı, Salomon ailesinin de hayatının seyrini değiştirir. Artık Almanya’da Yahudi olarak yaşayabilmek imkansız hale gelmiştir.
Charlotte, 1939 yılında babası tarafından, ananesi ve büyükbabası ile birlikte Fransa’daki bir sahil kasabasına gönderilir. Bir süre sonra anneannesi intihar eden Charlotte, büyükbabası ile birlikte kalmaya başlar. Ve Charlotte bu dönemde hastalıktan öldüğü söylenen annesinin de intihar sonucu öldüğü gerçeğini öğrenir.
Charlotte, ailesindeki başka kadınların da intihar sonucu yaşamını yitirdiğini öğrendiğinde kadınların koşul ve hissettiklerine dair bir iç sorgulamaya girişir.
“Savaş hiddetlenerek sürüyordu ve ben orada denizin kıyısında oturdum ve insanların kalbinin derinliklerine gördüm. Ben annemdim, büyükannemdim, evet, tüm kişilerdim, benim oyunuma çıkan tüm kişilerdim; ben kendimdim.”
Mayıs 1940’ta Fransa’daki hükümet, Alman vatandaşlarını ‘Fransa’nın düşmanları’ olarak tutuklar ve Charlotte ile büyükbabasını da Pirene’deki Gurs toplama kampına gönderir. Charlotte ve büyükbabası burada 2 ay kaldıktan sonra serbest bırakılır.
Charlotte yaşadıkları ve iç dünyasını meşgul eden sorgulamalar sonucunda ölüm ile yaşam arasında seçim yapma duygusuyla dolar. Ve o resimle birlikte yaşamı seçer.
Kendisini cinsel tacize maruz bırakan büyükbabasından ayrılarak Saint-Jean-Cap-Ferrat’e yerleşen Charlotte, burada kulağına çalınan melodilerle içindeki suretleri tuvale yansıtır. Özellikle guaj boya çalışmaları ile anılan Charlotte – bugün bilinen – 900 eser üretir.
Bir müddet sonra Villefranche’ye geri dönen Charlotte burada 17 Haziran 1943’te kendisi gibi mülteci olan Alexander Nagler ile evlenir.
Lakin kaçtıkları savaş ve zulüm onları Fransa’da da bulur. 5 aylık hamile olan Charlotte ile Alexander, 24 Eylül 1943’te Naziler tarafından tutuklanır ve Paris dışındaki Drancy toplama kampına trenle gönderilirler. Sonrasında da Ekim ayının başlarında Auschwitz’e gönderilen Charlotte, toplama kampının ‘kuralları’ gereği hamile olduğu için henüz kampa giriş yapmadan öldürülür.
Charlotte ölümünden önce ‘Hayat mı yoksa tiyatro mu?’ ismini verdiği tüm resimlerini 1943 yılında doktoruna emanet etmiştir.
Ve bu resimler yıllar sonra Charlotte’un hikayesiyle ile birlikte gün yüzüne çıkarak insanlarla buluşur.
Paylaş: