Resim: Chaim Soutine
Kassel – Almanya, bir dağ kasabası
Aynalı pazar yerinin sessiz sakini olmak artık eskisi kadar cazip değildi Madam Frida için. Sincaplara ilgi de çoktandır azalmıştı. Hırsızların işini zorlaştırmak için konulan aynalar, satıcıları ya birbirine düşürüyor ya da yalnızlaştırıyordu. Madam Frida da birinden duymuştu; kereste tüccarları gelmezden önce kurulan bu pazar, sonsuz bir orman fikrini tüccarların kafasına yerleştirmek için düşünülmüştü. Madam Frida içinse, bu aynalar karanlık bir geçmiş demekti, on binlerce insanın toplama kamplarına taşınmasının trajik manzarası…
6 yaşındayken babasının evlerinde saklanmasına izin verdiği bir Polonyalı askeri aramaya gelen iki Nazi subayının askeri yakalayıp evdeki herkesin gözü önünde tecavüz etmelerinin canlı görüntüsünü de çağırıyordu bu aynalar.
Olayın olduğu gün yedi kardeşten en büyüğü olan Frida, olanlara bakmamak için gözünü pencereye dikmiş, orada iki sincabın bakışlarıyla karşılaşmıştı. Diğer altı kardeş bu olayı sonra hiç hatırlamazken, Frida bir gün aynalı pazarın orta yerinde kırmızı bir sincapla karşılaşınca yıllar önceki olay kocaman bir yara gibi kabuğundan çatlamış ve orta yere saçılmıştı. Frida’nın çığlığına pazar yerindeki tüm sincaplar toplanmış, sincap satıcıları da onları yakalamak için etrafta koşuşturmuştu. Bu olaydan sonra Frida’nın sincaplara ilgisi artmış ve zoolojiyle yakından ilgilenmeye başlamıştı.
Yoram o sabah erkenden milli kütüphaneye gitmek için yola çıktı. Kassel’in dağ havası astımına iyi geliyordu. Soyağacını araştırmaya gelmişti Almanya’ya, elinde bazı adresler vardı. O sabah da, milli kütüphanede gazete arşivlerini karıştırırken kristal sincaplarla ilgili bir habere takılmıştı gözü:
“1956 baharı Karpatlar’daki Yalnız Kontes ormanında bazı sincapların DNA’larında değişiklikler gözlendi, bu konuyla ilgili araştırma yapan zoolog Frida Zacinsky bunu tarihte ilk defa yağan kristal yağmuruyla ilişkilendirirken bir yandan da neden sadece sincapların etkilendiğini anlamadığını ve araştırmaya devam edeceğini açıkladı.”
Gazete haberini birkaç kere okuyup, Frida Zacinsky ismini bir yere not etti ve kütüphaneden çıktı, isim tanıdık gelmişti. Araştırdığı adreslerin kayıtlı olduğu defteri incelemeye başladı; yakın gözlükleri olmadan harfler birbirine giriyordu, kişiler tanımsızlaşıyor, bulanıklaşıyordu. Uzak bir geçmişin hipermetrop takipçisiydi. Arayan parmağını Frida Zacinsky isminin üzerinde duraklattı. Bir harf hatası birini başka biri yapabilirdi, isimlerden kurgulanmış bir arayıştı Yoram’ınki.
Madam Frida elinde bir alışveriş poşeti evine döndüğünde kapıya iliştirilmiş bir not buldu:
“..Sincaplar beni size bağlayan ipi kemirirse buluşamayacağız. Bu yüzden onlara fındık getireceğim. Yarın sabah görüşmek üzere.
Yoram ”
Madam Frida gizemli şeylerden hiç hoşlanmadığı için notla önce hiç ilgilenmedi. Sincaplarla ilgili araştırma yaptığını bilmeyen yoktu, o yüzden notu yazan herhangi biri olabilirdi. Yoram ve ip kelimesini aynı anda düşünmek ise onu karamsarlaştırıyordu. Uzun zamandır yalnız yaşıyor, arada sırada kardeşleri ziyaretine geliyordu. Doktor kalbinin zayıf olduğunu söylemiş ve uzun yürüyüşlere çıkmasını salık vermişti. Genelde sakin yaşıyordu. Oysa o gece heyecandan uyuyamamış, yatağından kalkıp oturma odasındaki kanepeye uzanmıştı.
Yoram öğlene doğru kapıyı çaldığında açan olmadı, tekrar çaldı, ev donuktu, meraklandı. Evin arkasına dolanıp pencereden içeriyi görmeye çalıştı. Perdenin aralığından baktığında kanepede uzanmış yaşlı kadını gördü, kıpırtısızdı. Yoram, kadının yanıbaşındaki iki sincabın bakışlarıyla karşılaşınca ağlamaya başladı.
Zaman iplerle çember çizmeye devam ediyordu ve hep aynı yere varılıyordu. İçi fındık dolu sepeti kapının önüne bırakarak oradan uzaklaştı.
2004, Özgür Gündem
Resim: Chaim Soutine
Kassel – Almanya, bir dağ kasabası
Aynalı pazar yerinin sessiz sakini olmak artık eskisi kadar cazip değildi Madam Frida için. Sincaplara ilgi de çoktandır azalmıştı. Hırsızların işini zorlaştırmak için konulan aynalar, satıcıları ya birbirine düşürüyor ya da yalnızlaştırıyordu. Madam Frida da birinden duymuştu; kereste tüccarları gelmezden önce kurulan bu pazar, sonsuz bir orman fikrini tüccarların kafasına yerleştirmek için düşünülmüştü. Madam Frida içinse, bu aynalar karanlık bir geçmiş demekti, on binlerce insanın toplama kamplarına taşınmasının trajik manzarası…
6 yaşındayken babasının evlerinde saklanmasına izin verdiği bir Polonyalı askeri aramaya gelen iki Nazi subayının askeri yakalayıp evdeki herkesin gözü önünde tecavüz etmelerinin canlı görüntüsünü de çağırıyordu bu aynalar.
Olayın olduğu gün yedi kardeşten en büyüğü olan Frida, olanlara bakmamak için gözünü pencereye dikmiş, orada iki sincabın bakışlarıyla karşılaşmıştı. Diğer altı kardeş bu olayı sonra hiç hatırlamazken, Frida bir gün aynalı pazarın orta yerinde kırmızı bir sincapla karşılaşınca yıllar önceki olay kocaman bir yara gibi kabuğundan çatlamış ve orta yere saçılmıştı. Frida’nın çığlığına pazar yerindeki tüm sincaplar toplanmış, sincap satıcıları da onları yakalamak için etrafta koşuşturmuştu. Bu olaydan sonra Frida’nın sincaplara ilgisi artmış ve zoolojiyle yakından ilgilenmeye başlamıştı.
Yoram o sabah erkenden milli kütüphaneye gitmek için yola çıktı. Kassel’in dağ havası astımına iyi geliyordu. Soyağacını araştırmaya gelmişti Almanya’ya, elinde bazı adresler vardı. O sabah da, milli kütüphanede gazete arşivlerini karıştırırken kristal sincaplarla ilgili bir habere takılmıştı gözü:
“1956 baharı Karpatlar’daki Yalnız Kontes ormanında bazı sincapların DNA’larında değişiklikler gözlendi, bu konuyla ilgili araştırma yapan zoolog Frida Zacinsky bunu tarihte ilk defa yağan kristal yağmuruyla ilişkilendirirken bir yandan da neden sadece sincapların etkilendiğini anlamadığını ve araştırmaya devam edeceğini açıkladı.”
Gazete haberini birkaç kere okuyup, Frida Zacinsky ismini bir yere not etti ve kütüphaneden çıktı, isim tanıdık gelmişti. Araştırdığı adreslerin kayıtlı olduğu defteri incelemeye başladı; yakın gözlükleri olmadan harfler birbirine giriyordu, kişiler tanımsızlaşıyor, bulanıklaşıyordu. Uzak bir geçmişin hipermetrop takipçisiydi. Arayan parmağını Frida Zacinsky isminin üzerinde duraklattı. Bir harf hatası birini başka biri yapabilirdi, isimlerden kurgulanmış bir arayıştı Yoram’ınki.
Madam Frida elinde bir alışveriş poşeti evine döndüğünde kapıya iliştirilmiş bir not buldu:
“..Sincaplar beni size bağlayan ipi kemirirse buluşamayacağız. Bu yüzden onlara fındık getireceğim. Yarın sabah görüşmek üzere.
Yoram ”
Madam Frida gizemli şeylerden hiç hoşlanmadığı için notla önce hiç ilgilenmedi. Sincaplarla ilgili araştırma yaptığını bilmeyen yoktu, o yüzden notu yazan herhangi biri olabilirdi. Yoram ve ip kelimesini aynı anda düşünmek ise onu karamsarlaştırıyordu. Uzun zamandır yalnız yaşıyor, arada sırada kardeşleri ziyaretine geliyordu. Doktor kalbinin zayıf olduğunu söylemiş ve uzun yürüyüşlere çıkmasını salık vermişti. Genelde sakin yaşıyordu. Oysa o gece heyecandan uyuyamamış, yatağından kalkıp oturma odasındaki kanepeye uzanmıştı.
Yoram öğlene doğru kapıyı çaldığında açan olmadı, tekrar çaldı, ev donuktu, meraklandı. Evin arkasına dolanıp pencereden içeriyi görmeye çalıştı. Perdenin aralığından baktığında kanepede uzanmış yaşlı kadını gördü, kıpırtısızdı. Yoram, kadının yanıbaşındaki iki sincabın bakışlarıyla karşılaşınca ağlamaya başladı.
Zaman iplerle çember çizmeye devam ediyordu ve hep aynı yere varılıyordu. İçi fındık dolu sepeti kapının önüne bırakarak oradan uzaklaştı.
2004, Özgür Gündem
Paylaş: