Haberler Kültür Sanat

İsrailli yönetmen Yuval Abraham antisemit ilan edildi, ölüm tehditleri aldı

Geçtiğimiz hafta Berlin Uluslararası Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülünü No Other Land filmiyle Basel Adra ve Yuval Abraham aldı.

Belgeselde Batı Şeria’da Masafer Yatta’dan genç bir Filistinli aktivist olan Basel Adra, onu destekleyen İsrailli bir gazeteci olan Yuval ile tanışır. Basel askeri işgal altında yaşarken, Yuval özgürce ve kısıtlama olmadan yaşamaktadır. Filistinli-İsrailli dört genç aktivistten oluşan bir kolektif tarafından çekilen filmin, adalete giden yolda yaratıcı bir direniş eylemi olarak yapıldığı belirtiliyor. 

“No Other Land” belgeselinin arkasındaki ekip geçtiğimiz hafta sonu 74. Berlinale Film Festivali’nde poz verdi. (AP)

Yuval, Berlinale’deki ödül konuşmasında Basel ile arasındaki eşitsizliğe dikkat çekip vatandaşı olduğu İsrail Devleti’nin apartheid politikalarına karşı çıkınca antisemit ilan edilip, İsrail’de ölüm tehditleri aldı. Antisemitizm tanımının bir kere daha suistimal edilip silah olarak kullanılması sonucunda gazeteci-yönetmen Yuval’e karşı karalama kapmanyası yürütüldü ve Yuval’in evinin önüne gelen sağcı gruplar ailesini taciz etti. Yuval ise X’te yaptığı açıklamada “İşgal altındaki Masafer Yatta’da yaşanan acımasız sürgünü konu alan filmimiz “No Other Land” Berlinale’de en iyi belgesel ödülünü kazandı. İsrail’deki Kanal 11 konuşmamdan bu 30 saniyelik bölümü yayınladı, çılgın bir şekilde “antisemit” olarak nitelendirdi – ve o zamandan beri ölüm tehditleri alıyorum. Her kelimemin arkasındayım.” dedi ve twitter hesabındaki bu iletiyi en öne taşıdı. 

Yuval başka bir başka tweet’inde ise yaşanan duruma ilişkin şu açıklamayı yaptı.

“Sağcı bir İsrail çetesi dün beni aramak için ailemin evine geldi ve gece yarısı başka bir şehre kaçan aile üyelerimi tehdit etti. Hâlâ ölüm tehditleri alıyorum ve eve dönüş uçağımı iptal etmek zorunda kaldım. Bu olay, İsrail medyası ve Alman politikacıların, İsrailliler ve Filistinliler arasında eşitlik, ateşkes ve ırk ayrımına son verilmesi çağrısında bulunduğum Berlinale ödül konuşmamı saçma bir şekilde ‘antisemit’ olarak nitelendirmelerinin ardından gerçekleşti. Bu kelimenin Almanlar tarafından sadece İsrail’i eleştiren Filistinlileri susturmak için değil, aynı zamanda Gazze’deki ölümleri sona erdirecek ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak bir ateşkesi destekleyen benim gibi İsraillileri susturmak için dehşet verici bir şekilde kötüye kullanılması, antisemitizm kelimesinin içini boşaltmakta ve böylece tüm dünyadaki Yahudileri tehlikeye atmaktadır. Büyükannem Libya’da bir toplama kampında doğduğu ve büyükbabamın ailesinin büyük bir kısmı Holokost sırasında Almanlar tarafından katledildiği için, 2024 yılında Alman siyasetçilerin bu terimi ailemi tehlikeye atacak şekilde bana karşı kullanma cüretini göstermelerine özellikle öfke duyuyorum. Ancak bu davranış her şeyden önce, Masafer Yatta’da askeri işgal altında, saldırgan yerleşim yerleriyle çevrili bir yerde yaşayan Filistinli eş-yönetmen Basel Adra’nın hayatını tehlikeye atıyor. O benden çok daha büyük bir tehlike altında. Ödüllü filmimiz No Other Land’in bu konuda önemli bir uluslararası tartışma başlatmasından dolayı mutluyum – ve umarım bu yıl vizyona girdiğinde milyonlarca insan filmi izler. Filmi yapma nedenimiz bir tartışma başlatmaktı. Basel ve benim sahnede söylediklerimizi bizi şeytanlaştırmadan sert bir şekilde eleştirebilirsiniz. Holokost’tan duyduğunuz suçluluk duygusuyla yaptığınız şey buysa, ben sizin suçluluğunuzu istemiyorum.”

Bağımsız Filistinli ve İsrailli gazetecilerden oluşan +972magazine Yuval ve Basel’in arkasında olduğunu açıkladı ve onlara destek metni yayınladı.

“+972 Magazine ve Local Call, İsrail-Filistin’deki adaletsiz gerçekler hakkında gerçekleri dile getirdikleri için meslektaşlarımız Basel Adra ve Yuval Abraham’ı karalamaya, onlara zarar vermeye ve gözlerini korkutmaya çalışan acımasız saldırılara karşı net bir şekilde onların yanındadır.

İki aktivist ve gazeteci – Basel uzun süredir sitelerimizde yazarlık yapıyor, Yuval ise şu anki muhabirimiz – Hamdan Ballal ve Rachel Szor ile birlikte yönettikleri “No Other Land” adlı filmlerinin Berlinale film festivalinde En İyi Belgesel Ödülü ve İzleyicilerin En Sevdiği Belgesel Ödülü’nü kazanmasının ardından saldırgan bir kampanyaya maruz kaldılar. Film, İsrail güçleri ve yerleşimcilerin Filistinli toplulukları evlerinden zorla çıkarmak için çalıştığı işgal altındaki Batı Şeria’da Basel’in memleketi olan Masafer Yatta‘daki yaşam ve mücadeleye içten bir bakış.

Basel ve Yuval kabul konuşmalarında alçakgönüllülükle platformlarını İsrail-Filistin’deki baskı yapılarına ve bunlara meydan okuma ihtiyacına dikkat çekmek için kullanmayı tercih ettiler. Basel, Almanya’nın İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik acımasız savaşındaki suç ortaklığına son verme sorumluluğunu vurgularken, Yuval eş-yönetmenlerin hayatlarını ayıran apartheid mekanizmalarını anlattı.

O zamandan beri İsrail kamu yayıncısı Kan, Yuval’ı antisemitizmle suçlayan bir bölüm yayınladı; film yapımcılarının şikayette bulunmasının ardından Kan bölümü geri çekti. Alman politikacılar ve medya da benzer suçlamalarda bulunurken, Kültür Bakanı da festivalde sadece “Yahudi-İsrailli gazetecinin” yaptığı konuşmayı alkışladığını söyleyerek Basel’in meşrutiyetini yitirtti. Sağcı bir güruh Yuval’ın ailesinin evine saldırdı ve diğerleri de ona ölüm tehditleri göndermeye devam ediyor. Basel, Masafer Yatta’daki evinde İsrail askerleri ve yerleşimciler tarafından sürekli olarak tutuklanma, taciz ve saldırı riski altında bulunuyor.

Basel Adra ve Yuval Abraham, Berlinale film festivalinde ‘No Other Land’ adlı filmleri hakkında gazetecilere konuşurken, 24 Şubat 2024.

Meslektaşlarımıza karşı yürütülen kampanya endişe verici birkaç eğilimin göstergesidir. Almanya’nın antisemitizm söyleminin ahlaksızlığını göstermektedir; bu söylem, İsrail’in işgaline karşı yapılan açıklamaları – Yahudilerin kendileri tarafından bile – Yahudi karşıtı ırkçılık olarak yorumlayacak kadar saptırılmıştır. Bu durum, sadece Masafer Yatta gibi yerlerde değil, kuşatma ve bombardımanın devam ettiği Gazze’de de İsrail apartheid’ına ilişkin acı gerçekleri duymaya yönelik artan tahammülsüzlüğü yansıtmaktadır. Ve birçok kişinin, Filistinliler ve İsrailliler arasında güç dinamiklerini tanıyan ve onları İsrail yasaları altında eşitsiz kılan mülksüzleştirme ve tahakküm sistemlerine aktif olarak birlikte direnen bir ortaklığı anlayamadığını gösteriyor.

Basel ve Yuval’ın filmi, +972 ve Local Call için yazdıkları olağanüstü yazılarla birlikte, nehir ve deniz arasında yaşayan tüm insanlar için daha iyi bir gelecek mücadelesinin bir parçasıdır. Meslektaşlarımızın cesaretini alkışlıyor ve adaletsizliğe karşı seslerini yükselttikleri için katlanmak zorunda kaldıkları yükün farkındayız. Gazeteci dostlarımızı ve vicdan sahibi herkesi Basel ve Yuval’ın yanında yer almaya çağırıyor, siyasetçilerin ve haber merkezlerinin işledikleri suçlardan sorumlu tutulmalarını talep ediyoruz.”

Antisemitizmin tanımının sürekli olarak silah olarak kullanılması maalesef her zaman oluyordu, ancak İsrail’in 7 Ekim’den beri sürdürdüğü savaş ile suistimal zirve yapmış durumda. Bu durum antisemitizmin gerçekten var olduğundan ötürü aslında tüm Yahudileri tehlikeye atıyor. Mairav Zonszein’in de X’teki iletisinde belirttiği gibi “Neredeyse her şey antisemit olduğunda, hiçbir şey antisemit değildir.”