20 Temmuz 1892 tarihinde Manastır’da dünyaya gözlerini açan Albert İsrael, Paris’teki Şark Yahudileri Öğretmen Mektebi’ne (ENIO) kabul edildiği haberini on beş yaşına bastığı günlerde almıştı. Manastır okul müdürü David Arie’nin görev süresinde bu okula seçilen son iki Manastırlı’dan biri olarak sınıf arkadaşı Isaac Perez ile 28 Ağustos 1907’de Selanik limanından Paris’e yola çıktığında uzun ve yorucu bir öğrencilik hayatına ilk adımını attığından habersizdir. Normal şartlar altında 1910 senesinde mezun olması gereken Albert Israel, ENIO kayıtlarına göre 1911 yılının Temmuz ayında okuldan diplomasını almıştı. Bu haliyle Manastırlı öğrenciler arasında Paris’te en uzun süre kalan Albert Israel olmuştu.
Dört yıllık Paris macerasının ardından, Balkanları bekleyen büyük siyasi ve askeri altüst oluşların arifesinde, Manastırlı Albert’in ilk durağı Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’du. 18 Ekim 1911 tarihinde Hasköy Alyans Erkek Mektebi’ndeki görevine başladığında henüz 19 yaşındaydı.
Okulda her sınıfta en az 40 öğrenci olmak üzere toplam 10 sınıf bulunmaktaydı.. Albert’in çalışma programı yoğun ve iş yükü ağırdı. 2-A sınıfında 20 saat aritmetik, fen, kompozisyon, okuma, gramer, Yahudi tarihi, genel tarih, jimnastik ve müzik eğitimi vermiş, bunun üzerinde 4. sınıf öğrencilerine beş, 5. sınıf öğrencilerine sekiz ve 6. sınıf öğrencilerine beş saat olmak üzere haftada toplam 38 saat mesai yapması gerekiyordu.
Albert, kendisini en çok matematikte geliştirmişti ve dersleri önceden hazırlayarak konuların tüm ayrıntılarına vakıf olmaya çalışırdı. Derslerden teorik kısımları tamamen çıkarıp öğrencilere sürekli pratik yaptırırken öğrencilerin derse katılımının artmasından dolayı da son derece mutluydu. Öğrencilerinin Fransızcayı anladığını ama kendilerini bu dilde çok iyi ifade edemediğini not düştüğü raporunda bu eksiklikten Hasköylü meslektaşlarını sorumlu tutmaktaydı; zira Albert’e göre yerli muallimler dersleri Fransızca yerine genellikle Ladino dilinde işliyorlardı. Derslerini ilgi çekici hale getiren ve yaptırdığı pratiklerle öğrencilerini ders boyunca diri tutan Albert’in öğrenciler üzerinde kurduğu otoriteden Alyans yönetimi de memnundu.
Başarılı bir başlangıca rağmen genç Albert’in Hasköy serüveni Balkan Savaşı ile sekteye uğrayacak, doğup büyüdüğü Manastır’ın Sırbistan egemenliğine geçtiği haberini de burada alacaktı. Savaş sırasında Trakya’daki sıcak çatışma ortamından kaçıp Hasköy’deki yakınlarına ya da Yahudi kurumlarına sığınan altı yüz kadar Trakyalı Yahudi mülteci ile yaşadıklarına dair ise herhangi bir tanıklık ne yazık ki Alyans okul arşivinde bulunmamakta.
Savaş sonrası yaşanan hayat pahalılığı ise Albert’in ikinci, belki de en büyük sınavıydı. 2 Ocak 1914 tarihinde yazdığı mektubunda şöyle diyordu:
“Savaş doğru ki sona erdi ama ekonomik durum iyileşmekten uzakta ve gün be gün kötüleşmekte. Bize ödediğiniz aylıklar birçok masrafı olan bizler için yetersiz.”
Albert, aynı tarihli mektubunda Alyans Merkez Komitesi’nin 1913 yılında İstanbul’daki çalışanları için ödediği savaş tazminatının ancak bir yıl yettiğini belirterek kendisi için ayrıca yurtdışı harcırahı ödenmesini talep eder. Ancak bu talebinde pek de ısrarcı değildi; ya gerçekleşeceğine dair umudu son derece azdır ya da maaş artırımı yapılmaması durumunda Arjantin’deki tarım kolonilerinde bulunan okullardan birinde kendisine uygun bir görev verilmesini daha çok istemekteydi. Öyle ki, işgal edilen topraklardan [Manastır] olduğu için şehri terk etmesinin çok kolay olacağını birkaç kez vurgular. İlk talebi kısmen kabul edilmişse de ikincisi için cevap negatiftir: Arjantin’de boş bir pozisyon yoktur.
Savaş, hayat pahalılığı, gelecek kaygısı yetmezmiş gibi talihsiz öğretmenin, 1914 baharında zorlu bir hastalıkla da mücadele etmesi gerekir. 16 Mart 1914’te mahalle hekimi Albert’e zatürre tanısı koymuştu. Fakat durumu ciddileşince Pera’dan başka bir doktor çağırırlar. Peralı hekimin teşhisine göre Albert ciddi bir gribal enfeksiyon geçirmekteydi ve kırsalda tam bir istirahate ihtiyacı vardı. Ancak Albert’in parası yoktu. Son parasını Manastır’daki annesine göndermişti. Hâlihazırda hastalığı yüzünden de 200 frank kadar borçlanmıştı. Haliyle Alyans tarafından gönderilen 150 franklık ilk tazminat hiçbir harcamasına yetmemişti. Yine de Alyans Yönetimi duyarsız kalamamıştı ve 150 franklık ikinci bir yardımda daha bulunmuştu. Ancak bu miktar da tüm harcamaları için yeterli olmamıştı, ancak borcunu sadece bir miktar azaltmıştı.
Gerek doktorun önerisi gerekse hastalığı boyunca çok babacan davranan Hasköy okul müdürü Aaron Alchalel’in ısrarı ile Albert, Prinkipo’da (Büyükada) Manastır’dan getirttiği annesiyle birlikte bir oda kiralayıp burada yaşamaya başlar. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesine denk düşen bu inzivaya dair tek bildiğimiz Ada’nın temiz havasının ve sakinliğinin kendisine çok iyi geldiğidir.
Albert Israel imzalı Hasköy okul arşivindeki belgeler burada son bulur. Hayat hikâyesinin devamını merak ederken bu sefer Alyans’ın Selanik okul arşivlerinde karşımıza çıkan Albert Israel, 16 Ağustos 1935 tarihinde Selanik’ten yazdığı mektubunda Alyans hizmetine dönmek istediğini yazar. Kendini tanıttığı satırlarda 1915’e kadar Hasköy okulunda öğretmenlik yaptığını ama “düşman ülke tebaası” olduğu gerekçesiyle okuldaki görevini bırakmak zorunda kaldığını ifade eder.
Ancak ilginç bir şekilde İstanbul’daki Yahudi Lisesi’nde (Midrach Yavné — Bugünkü Ulus Musevi Lisesi) 1923’e kadar görev yapmıştı. Buradaki macerası da yabancı öğretmen çalıştırma yasağından ötürü sona erince Selanik’e taşınmıştı. 1925’te evlenen ve bir de çocuğu olan Albert Israel, Selanik’te Tsimiski sokağında 24 numarada ikamet etmekteydi ve mektubundaki beyanına göre Portekiz vatandaşıydı. Selanik’te hayatını ticaret ve özel eğitim kurumlarında çalışarak kazanmaya çalışsa da yaşanan krizlerde birikimlerinin erimesinden şikâyet etmekteydi.
Görüldüğü üzere Albert Israel’in Büyükada günlerine ve 1915–1923 arası Pera’da bulunan Midrach Yavné’deki öğretmenlik deneyimine ilişkin birçok ayrıntı aydınlatılmaya muhtaçtır. Ayrıca, 1935 yılından sonra Israel ailesinin Selanik’te yaşamaya devam edip etmediği ve 1941 yılındaki Nazi işgaline tanık olup olmadığı gibi sorulara da o maalesef cevapsız kalmıştır.
Serinin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayın.
20 Temmuz 1892 tarihinde Manastır’da dünyaya gözlerini açan Albert İsrael, Paris’teki Şark Yahudileri Öğretmen Mektebi’ne (ENIO) kabul edildiği haberini on beş yaşına bastığı günlerde almıştı. Manastır okul müdürü David Arie’nin görev süresinde bu okula seçilen son iki Manastırlı’dan biri olarak sınıf arkadaşı Isaac Perez ile 28 Ağustos 1907’de Selanik limanından Paris’e yola çıktığında uzun ve yorucu bir öğrencilik hayatına ilk adımını attığından habersizdir. Normal şartlar altında 1910 senesinde mezun olması gereken Albert Israel, ENIO kayıtlarına göre 1911 yılının Temmuz ayında okuldan diplomasını almıştı. Bu haliyle Manastırlı öğrenciler arasında Paris’te en uzun süre kalan Albert Israel olmuştu.
Dört yıllık Paris macerasının ardından, Balkanları bekleyen büyük siyasi ve askeri altüst oluşların arifesinde, Manastırlı Albert’in ilk durağı Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’du. 18 Ekim 1911 tarihinde Hasköy Alyans Erkek Mektebi’ndeki görevine başladığında henüz 19 yaşındaydı.
Okulda her sınıfta en az 40 öğrenci olmak üzere toplam 10 sınıf bulunmaktaydı.. Albert’in çalışma programı yoğun ve iş yükü ağırdı. 2-A sınıfında 20 saat aritmetik, fen, kompozisyon, okuma, gramer, Yahudi tarihi, genel tarih, jimnastik ve müzik eğitimi vermiş, bunun üzerinde 4. sınıf öğrencilerine beş, 5. sınıf öğrencilerine sekiz ve 6. sınıf öğrencilerine beş saat olmak üzere haftada toplam 38 saat mesai yapması gerekiyordu.
Albert, kendisini en çok matematikte geliştirmişti ve dersleri önceden hazırlayarak konuların tüm ayrıntılarına vakıf olmaya çalışırdı. Derslerden teorik kısımları tamamen çıkarıp öğrencilere sürekli pratik yaptırırken öğrencilerin derse katılımının artmasından dolayı da son derece mutluydu. Öğrencilerinin Fransızcayı anladığını ama kendilerini bu dilde çok iyi ifade edemediğini not düştüğü raporunda bu eksiklikten Hasköylü meslektaşlarını sorumlu tutmaktaydı; zira Albert’e göre yerli muallimler dersleri Fransızca yerine genellikle Ladino dilinde işliyorlardı. Derslerini ilgi çekici hale getiren ve yaptırdığı pratiklerle öğrencilerini ders boyunca diri tutan Albert’in öğrenciler üzerinde kurduğu otoriteden Alyans yönetimi de memnundu.
Başarılı bir başlangıca rağmen genç Albert’in Hasköy serüveni Balkan Savaşı ile sekteye uğrayacak, doğup büyüdüğü Manastır’ın Sırbistan egemenliğine geçtiği haberini de burada alacaktı. Savaş sırasında Trakya’daki sıcak çatışma ortamından kaçıp Hasköy’deki yakınlarına ya da Yahudi kurumlarına sığınan altı yüz kadar Trakyalı Yahudi mülteci ile yaşadıklarına dair ise herhangi bir tanıklık ne yazık ki Alyans okul arşivinde bulunmamakta.
Savaş sonrası yaşanan hayat pahalılığı ise Albert’in ikinci, belki de en büyük sınavıydı. 2 Ocak 1914 tarihinde yazdığı mektubunda şöyle diyordu:
Albert, aynı tarihli mektubunda Alyans Merkez Komitesi’nin 1913 yılında İstanbul’daki çalışanları için ödediği savaş tazminatının ancak bir yıl yettiğini belirterek kendisi için ayrıca yurtdışı harcırahı ödenmesini talep eder. Ancak bu talebinde pek de ısrarcı değildi; ya gerçekleşeceğine dair umudu son derece azdır ya da maaş artırımı yapılmaması durumunda Arjantin’deki tarım kolonilerinde bulunan okullardan birinde kendisine uygun bir görev verilmesini daha çok istemekteydi. Öyle ki, işgal edilen topraklardan [Manastır] olduğu için şehri terk etmesinin çok kolay olacağını birkaç kez vurgular. İlk talebi kısmen kabul edilmişse de ikincisi için cevap negatiftir: Arjantin’de boş bir pozisyon yoktur.
Savaş, hayat pahalılığı, gelecek kaygısı yetmezmiş gibi talihsiz öğretmenin, 1914 baharında zorlu bir hastalıkla da mücadele etmesi gerekir. 16 Mart 1914’te mahalle hekimi Albert’e zatürre tanısı koymuştu. Fakat durumu ciddileşince Pera’dan başka bir doktor çağırırlar. Peralı hekimin teşhisine göre Albert ciddi bir gribal enfeksiyon geçirmekteydi ve kırsalda tam bir istirahate ihtiyacı vardı. Ancak Albert’in parası yoktu. Son parasını Manastır’daki annesine göndermişti. Hâlihazırda hastalığı yüzünden de 200 frank kadar borçlanmıştı. Haliyle Alyans tarafından gönderilen 150 franklık ilk tazminat hiçbir harcamasına yetmemişti. Yine de Alyans Yönetimi duyarsız kalamamıştı ve 150 franklık ikinci bir yardımda daha bulunmuştu. Ancak bu miktar da tüm harcamaları için yeterli olmamıştı, ancak borcunu sadece bir miktar azaltmıştı.
Gerek doktorun önerisi gerekse hastalığı boyunca çok babacan davranan Hasköy okul müdürü Aaron Alchalel’in ısrarı ile Albert, Prinkipo’da (Büyükada) Manastır’dan getirttiği annesiyle birlikte bir oda kiralayıp burada yaşamaya başlar. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesine denk düşen bu inzivaya dair tek bildiğimiz Ada’nın temiz havasının ve sakinliğinin kendisine çok iyi geldiğidir.
Albert Israel imzalı Hasköy okul arşivindeki belgeler burada son bulur. Hayat hikâyesinin devamını merak ederken bu sefer Alyans’ın Selanik okul arşivlerinde karşımıza çıkan Albert Israel, 16 Ağustos 1935 tarihinde Selanik’ten yazdığı mektubunda Alyans hizmetine dönmek istediğini yazar. Kendini tanıttığı satırlarda 1915’e kadar Hasköy okulunda öğretmenlik yaptığını ama “düşman ülke tebaası” olduğu gerekçesiyle okuldaki görevini bırakmak zorunda kaldığını ifade eder.
Ancak ilginç bir şekilde İstanbul’daki Yahudi Lisesi’nde (Midrach Yavné — Bugünkü Ulus Musevi Lisesi) 1923’e kadar görev yapmıştı. Buradaki macerası da yabancı öğretmen çalıştırma yasağından ötürü sona erince Selanik’e taşınmıştı. 1925’te evlenen ve bir de çocuğu olan Albert Israel, Selanik’te Tsimiski sokağında 24 numarada ikamet etmekteydi ve mektubundaki beyanına göre Portekiz vatandaşıydı. Selanik’te hayatını ticaret ve özel eğitim kurumlarında çalışarak kazanmaya çalışsa da yaşanan krizlerde birikimlerinin erimesinden şikâyet etmekteydi.
Görüldüğü üzere Albert Israel’in Büyükada günlerine ve 1915–1923 arası Pera’da bulunan Midrach Yavné’deki öğretmenlik deneyimine ilişkin birçok ayrıntı aydınlatılmaya muhtaçtır. Ayrıca, 1935 yılından sonra Israel ailesinin Selanik’te yaşamaya devam edip etmediği ve 1941 yılındaki Nazi işgaline tanık olup olmadığı gibi sorulara da o maalesef cevapsız kalmıştır.
Serinin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayın.
Paylaş: