Göze Çarpanlar

Neden bu kadar çok sayıda Yahudi İsrail’in Gazze’deki savaşını kınıyor?

İsrail gerçekten de Siyonist bir devlet. Bu devleti Yahudi olarak adlandırmak sadece kafa karışıklığı yaratır çünkü bu şekilde tanımlamak zor. İsrail, binlerce yıldır gelişen Yahudilikten çok 19. yüzyıl sonlarında şekillenen Avrupa etnik milliyetçiliğini bünyesinde barındırıyor. Başlangıçtan itibaren Siyonistler, Yahudileri ve Yahudiliği küçümsediler, çünkü yeni bir tür yetiştirmeyi hedeflediler: cesur İbrani savaşçı çiftçi. En çılgın hayallerinin bile ötesinde başarılı oldular. İsrail harekete geçmiş bir toplum ve dehşetli bir yüksek-teknoloji savaş makinesi inşa etti. İsrail toplumu istikrarlı bir şekilde sağa doğru kaydıkça, ABD’deki beyaz ırk üstünlüğünü savunanlar gibi dünya çapında antisemitistlerin de dahil olduğu aşırı sağcıların ve ırkçıların desteğini pekiştirdi.

Kaynak: Serbestiyet, Yakov M. Rabkin, 22 Kasım 2023

Bir yanda İsrail’in Siyonist savunucuları ile diğer yanda Siyonizm’i ve dolayısıyla Yahudiler için ayrı bir devlet fikrini reddeden laik ve dindar Yahudiler arasında derin bir bölünme var. Çoğu Yahudi bu ikisinin arasında bir yerde olmalı. Yıllardır İsrail devletinin etnokratik doğasını sorgulamadan İsrail’in eylemleri karşısında ezilip büzüldüler. Onlara göre “İsrail’in var olma hakkı” kutsal çünkü geriye kalan tek alternatiften, yani İsrailli Yahudilerin fiziksel olarak yok edilmesinden korkuyorlar. Yahudilerin çoğu liberal demokrasilerde yaşasa da İsrail’in, tıpkı Güney Afrika’nın birkaç on yıl önce yaptığı gibi, yönetimini değiştirebileceğine ve Akdeniz ile Ürdün nehri arasında kendi kontrolü altındaki tüm topraklarda herkes için eşit haklara sahip liberal bir devlet haline gelebileceğine kanaat getirmesi kolay değil.

İsrail’in Gazze’ye saldırısı dünya çapında pek çok Yahudi’nin, özellikle de gençlerin İsrail devletiyle bağ kurmaktan kaçınmasına neden oldu. Ama en azından bir o kadarı da “sessizliğin Yahudileri” olarak kalmayı reddetti ve Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’in kendi topraklarına yönelik saldırısına verdiği intikam tepkisini kınamaya başladı.

Özellikle ABD’de Yahudiler Gazze’deki şiddete karşı belirgin bir şekilde protestolarını yükselttiler. Yüzlerce protestocu derhal ateşkes talebiyle New York Merkez İstasyonu’nu kapattı. Bir hafta öncesinde, dua şallarına sarılı Yahudiler Washington’daki ABD Kongresi’nde oturma eylemi yapmıştı. Şiddetin sona erdirilmesini talep etmenin ardından dua kitaplarını açtılar ve Yahudileri nesiller boyunca ayakta tutan kadim sözleri terennüm etmeye başladılar. Daha birkaç gün önce Yahudiler, New York’taki Özgürlük Anıtı’nın kaidesinde “Filistinliler özgür olmalı” yazılı pankartlar açtılar.

Anti-Siyonist Ultra-Ortodoks Yahudiler dünya çapındaki protestolarında İsrail bayraklarını yaktılar. Onlara göre Siyonist devlet sadece Yahudi sembollerinin ve kimliklerinin “iç edilip üstüne oturulmasından” ibaret değil, aynı zamanda masum Yahudilerin ve Filistinlilerin acı çektiği kanlı bir çatışmanın temel nedeni.

İsrail gerçekten de Siyonist bir devlet. Bu devleti Yahudi olarak adlandırmak sadece kafa karışıklığı yaratır çünkü bu şekilde tanımlamak zor. İsrail, binlerce yıldır gelişen Yahudilikten çok 19. yüzyıl sonlarında şekillenen Avrupa etnik milliyetçiliğini bünyesinde barındırıyor. Başlangıçtan itibaren Siyonistler, Yahudileri ve Yahudiliği küçümsediler, çünkü yeni bir tür yetiştirmeyi hedeflediler: cesur İbrani savaşçı çiftçi. En çılgın hayallerinin bile ötesinde başarılı oldular. İsrail harekete geçmiş bir toplum ve dehşetli bir yüksek-teknoloji savaş makinesi inşa etti. İsrail toplumu istikrarlı bir şekilde sağa doğru kaydıkça, ABD’deki beyaz ırk üstünlüğünü savunanlar gibi dünya çapında antisemitistlerin de dahil olduğu aşırı sağcıların ve ırkçıların desteğini pekiştirdi.

İsrail en yeni yerleşimci kolonidir. Rodezya ve Cezayir artık uzak bir anı. Güney Afrika kendisini resmî ırk ayrımcılığından (apartheid) kurtardı. Amerika ve Okyanusya’daki yerleşimciler 19. yüzyılda yerlilere karşı soykırım gerçekleştirirken, İsrail büyük bir etnik temizliği oldukça geç bir tarihte, 1947’de başlattı. Bunu belgeleyen İsrailli tarihçi Benny Morris gibileri, Siyonistlerin bu soykırımı beyaz Amerikalılar, Arjantinliler veya Avustralyalılar gibi yerli nüfusun çoğunu yok ederek tamamlamamasından üzüntü duyuyordu. Doğrusu İsrail’in kontrolü altında yaklaşık olarak eşit sayıda Filistinli ve Yahudi var, ancak Filistinlilerin çoğu siyasi haklara sahip değil.

Hem İsrail’deki hem de başka yerlerdeki pek çok Yahudi, bağlı olduklarını iddia ettikleri Yahudilik ile onları ele geçiren Siyonist ideoloji arasındaki çelişkilerle uzlaşmaya çalışıyorlar. İsrail’de yeni bir Yahudilik türü kök saldı: ulusalcı Yahudilik, İbranicesiyle, dati-leumi. Bazı Yahudilere göre bu yeni inanç bu çelişkileri hafifletiyor.

En ateşli takipçileri arasında, Filistinlilerle ve günümüz İsrail hükümetinin önde gelen üyeleriyle uzlaşmaya çalışan Başbakan Itzhak Rabin’in suikastçısı da bulunuyor. Ulusal Yahudilik aynı zamanda Gazze’deki savaşın başlangıcından bu yana Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik taciz, mülksüzleştirme ve katliamı yoğunlaştıran birçok yasadışı yerleşimcinin de ideolojisidir. Silahlarla donanmış bu kanunsuzlar, İsrail ordusunun Gazze’de tanklar, bombalar ve roketlerle yaptıklarını tamamlamaktan gurur duyuyor.

Artık pek çok Yahudi, Yahudiler için kronik olarak şiddet üreten bu ayrı devletin “Yahudiler için iyi” olup olmadığını sorguluyor. Bu sorgulamanın gecikmişliği, teorik ve ideolojik bir tezat olarak İsrail’in kendini “Yahudi ve demokratik devlet” kılığında maskeleyebilmesinin başarısını yansıtıyor. Gazze’nin bombalanması bu propaganda balonunu patlattı ve İsrail’in, kendi dışlayıcı ve baskıcı uygulamalarının kurbanı olan savaşçı bir yerleşimci koloni olma karakterini ortaya çıkardı.

Pek çok Yahudi bu uygulamaları esefle ayıplıyor, çünkü bunlar Yahudiliğin öğrettiği her şeyle, özellikle de tevazu, şefkat ve nezaket gibi temel değerlerle çelişiyor. Yüzyıl önce Siyonizm’i reddeden Yahudilerin -aslında büyük çoğunluğunun- haklı olabileceğinin farkındalar. Diğer Yahudiler de kendilerini duygusal bir bağın içinde buluyorlar. Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısından derin üzüntü duyan ve aynı şekilde İsrail’in amansız tepkisinden de yıkılan bu kişiler, aynı zamanda çevrelerindeki Yahudi karşıtı duyguların artmasından da endişe duyuyor.

Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki ölümcül saldırısı, İsrail’in Filistinlileri yerinden etmesinin ve onlara baskı yapmasının kendisine yönelik nefreti nasıl beslediğini gösteriyor. Sonuç olarak bu, İsrail’deki Yahudileri fiilen tehlikeye atıyor. Ardından, Gazze’de binlerce Filistinlinin öldürülmesi hem İsrail’deki hem de başka yerlerdeki Yahudileri tehlikeye atıyor (altı yaşındaki Amerikalı Filistinlinin trajik katlinin  gösterdiği gibi Müslümanlar da hedef haline geliyor).

İsrail tüm Yahudilerin devleti olduğunu iddia ettiğinde onları kendi politikalarının ve eylemlerinin rehinesi haline getiriyor. Yahudi cemaati örgütleri “İsrail’in yanındayız!” dediklerinde Yahudilerin temsilcisi olmaktan çok İsrail’in vekili olarak hareket ediyor. Daha açık söylemek gerekirse, kimlikleri esas olarak politikleşmiş Yahudileri temsil ediyorlar: doğru ya da yanlış, İsrail’e inananlar.

İsrail ve Siyonizm uzun süredir Yahudileri kutuplaştırıyor. Dünya çapındaki Yahudiler büyük ölçüde bu “ilk İsrailliler” ile İsrail’i suçlayanlar arasında bölünmüş durumda ve her iki taraf da İsrail’in eylemlerini etkileyemiyor. Bir yandan diğer yana salınan, ortaya çıkan durumu dışarıdan izleyen hayranlara benziyorlar. İsrail’in eylemlerinden dolayı Yahudileri suçlamak ve onlara saldırmak yanlış ve antisemitisttir. Bu aynı zamanda Yahudilerin yalnızca İsrail’de güvende olabileceği yönündeki temel Siyonist iddiayı da güçlendiriyor.

Yahudi ahlâki geleneğine sıkı sıkıya bağlı olanlar ile etnik milliyetçiliğe geçenler arasındaki uçurumun bir gün onarılıp onarılamayacağını zaman gösterecek. Yahudiler ve Yahudilik için kaçınılmaz olsa da bu kırılma İsrail için daha az önem taşıyor, çünkü günümüzde Israil’in koşulsuz destekçileri arasında Yahudilerden çok Evanjelist Hıristiyanlar var.

Dünya çapındaki kitlesel protestolar şu âna kadar ne İsraillilerin Gazze’deki intikam amaçlı şiddetini ne de bunu desteklemek için Amerikan silahlarının tedarikini etkiledi. Umutsuzluğa kapılmak için sebepler var. Ancak Yahudi geleneği, Yahudileri görünüşte umutsuz koşullarda bile umutlu olmaya teşvik ediyor: “İşi bitirmek sizin göreviniz değil ama ondan vazgeçme özgürlüğüne de sahip değilsiniz…” (Pirke Avot 2:16). Birçok Yahudi’nin İsrail’in ahlâksız şiddetine karşı mücadelenin ön saflarında kalmasının nedeni budur. Pek çok kişi yaptıkları protestoların kendilerini İsrail’in duygusal baskısından kurtardığını ancak şiddet sona erdiğinde anlayacak.

Siyonist devletten bu özgürleşme, ister Aşkenaz veya Sefarad ister dindar veya liberal olsun, pek çok farklı Yahudi topluluğunda görülüyor. Bu nedenle, örneğin İsrail’i eleştiren ve genellikle Reform Yahudiliğine karşı duran ultra-Ortodoks bir kişi, bir Reform hahamının şunu söylemesini övüyor: “İsrail’in yurtdışındaki Yahudi destekçileri, ne vatandaşlarının güvenliğini garanti altına alan ne de İsrail ve Filistinlilerle adil bir barışa ulaşmaya çalışmak için doğru iklimi yaratan felaket politikalarına karşı seslerini yükseltmedikleri zaman … binlerce yıllık Yahudi değerlerine ihanet ediyorlar.”

Nükleer silahlı İsrail sadece Filistinlileri ve Yahudileri tehlikeye atmıyor. Bölge için Kıyamet, dünya için ise Samson seçeneğini[1] temsil ediyor. Bu kıyamet senaryoları, İsrail hükümetinin ülkenin varoluşsal bir tehditle başa çıkamayacağına karar vermesi durumunda tetiklenebilir. Bu sadece fiziksel yıkım tehdidi değil, aynı zamanda İsrailli Yahudilerin Filistinliler üzerindeki kurumsallaşmış egemenliğinin yaklaşan sonu anlamına gelebilir; etnokrasinin sonu.

Umut var. İngiltere yüzyıllarca İrlanda’yı ezdi. Fransa ve Almanya birçok savaşta acı verici bir şekilde savaştı. İsraillilerin ve Filistinlilerin yan yana barış içinde yaşaması için ne gerekiyor? Pek çok Yahudi ve çok daha fazla Filistinli, Siyonist devletin ırk ayrımına dayalı (apartheid benzeri) yapısının değişmesi gerektiğine inanıyor ki bu yapı başlangıcından bu yana İsrail’in neden kılıçla yaşadığını açıklayan yapıdır. Ölüm döngüsünün ancak ve sadece Kutsal Topraklar’da yaşayanların tümü eşit haklara sahip olduklarında ve uzlaşıya varılan siyasi düzenlemede (bir devlet, iki devlet veya başka bir şey) bir pay sahibi olduklarında duracağını biliyor.

[1] Samson seçeneği için bkz. https://www.birgun.net/haber/asil-konusulmasi-gereken-israil-in-nukleer-gucu-215786 -ç.n.


Not: Bu yazı 8 Kasım 2023’te pressenza.com’da yayımlanmıştır

Yakov M. Rabkin 1973 yılından bu yana Kanada’daki Montreal Üniversitesi’nde tarih profesörü olarak görev yapmaktadır. Bilim ve teknoloji, bilim ve siyaset arasındaki etkileşim ve demodernleşme üzerine yaptığı çalışmalar tarihçiler ve sosyologlar arasında beğeni kazanmıştır. Çağdaş Yahudi tarihi, özellikle de Yahudilerin Siyonizm ve İsrail devletine karşı muhalefeti üzerine çalışmalarıyla da tanınmaktadır. Kitaplarından biri (Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı) Türkçe olarak yayımlanmıştır.