Afedersin Antisemit Makaleler

Çifte vatandaşlar çoktan gözden çıkartılmış! – Betsy Penso

İyi Parti İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir 23 Ekim Pazartesi günü Twitter’dan yaptığı açıklamayla İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın dikkatine sunulmak üzere bir soru önergesi yönelttiğini duyurdu. Özdemir: ‘Türk Vatandaşlığı Kanunu’na göre hiç kimse izin almaksızın bir başka devletin gönüllü askerlik hizmetine katılamaz. İsrail’in seferberlik çağrısına kulak veren çifte vatandaşların tespiti yapılarak gereği hızla yapılmalıdır. Türk vatandaşı Türk ordusuna; Türk ordusu da Türk milletine hizmet etmekle mükelleftir. Aksi kabul edilemez…’ yorumuyla paylaştığı belgenin 19 Ekim 2023 tarihli ve İyi Parti Grup Başkanlığı’ndan 882 sayılı olduğu görünüyor.

Özdemir İçişleri Bakanı’na yönelttiği soru önergesinde: ‘İsrail ve Filistin arasında 7 Ekim’de yeniden alevlenen sıcak çatışmalar, Türkiye’nin ne kadar zor ve en ufak anlaşmazlıkların bile sıcak çatışmaya dönme ihtimali yüksek bir coğrafyada yaşadığını gözler önüne sermiştir. Yaşanan sıcak çatışmalar sonrası İsrail’de seferberlik ilan etmiş ve Türkiye’de bulunan vatandaşlarına yurda dönme çağrısında bulunduğu basında çıkan haberlerde yer almıştır.

Türkiye-İsrail çifte vatandaşlığı bulunan vatandaşlarımızın seferberlik nedeniyle İsrail ordusuna katılarak taraf olma ihtimali Türkiye Cumhuriyeti adına güvenlik, diplomatik, etik sorunların yanı sıra uluslararası arenada Türkiye aleyhinde toplumsal algı yaratacaktır. 

Buradan hareketle;

1- Çifte vatandaşlık konusunda Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde istatistiki veri bulunmakta mıdır? Var ise çifte vatandaşlık durumunda olan vatandaşlarımızın sayısı kaçtır, vatandaşların ülkelere göre dağılımı nedir?

2- Çatışmaların başladığı ve seferberlik ilanından bu yana ülkemizden İsrail’e giden kaç vatandaşımız bulunmaktadır, gidenler arasında çifte vatandaş olanların sayısı kaçtır?

3- Çifte vatandaşlık kapsamında İsrail ordusunda gönüllü olarak aktif vatandaşlarımızın bulunup bulunmadığına yönelik bir çalışma var mıdır?

4- İsrail ordusunda görev alanlar var ise sayısı kaçtır? Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 29. maddesinin C bendi gereğince, Türk vatandaşlığından çıkartılacaklar mıdır? Yoksa yetkili makamlardan izin almışlar mıdır?

5- Başka bir ülkenin ordusunda savaş döneminde görev yapmış vatandaşlara hukuki bir yaptırım uygulamayı düşünüyor musunuz?’

sorularını yöneltti. 

Benim de Nimet Hanım’a sorularım var ancak onlara geçmeden önce Twitter’da yayınlamış olduğu soru önergesinin 24 Ekim Salı akşamı itibariyle hala TBMM Yazılı Soru Önergeleri sayfasında görülmediğini belirtmek istiyorum. Nimet Hanım’ın önergesi henüz sisteme işlenmemiş olabileceği gibi, hiç sorulmamış da olabilir.

Nimet Hanım iyice bilenip sorularını hazırlamış, benim de kendisinden cevabını beklediğim soruları aşağıya sıralıyorum:

Geçtiğimiz dönemde yaşanan Karabağ savaşında veya Rusya – Ukrayna savaşında sorgulanmayan çifte vatandaşlık ve askeri hizmet sorunsalının nedense İsrail – Hamas savaşı esnasında sorulması ilgi çekici. Muhakkak Rusya ve Türkiye, Ukrayna ve Türkiye, Ermenistan ve Türkiye ve Azerbaycan – Türkiye çifte vatandaşının varlığı ve sayısı, bu insanların zorunlu veya gönüllü askere gidip gitmediği, izin alıp almadığı daha önce hiç konuşulmamıştı. Kimsenin aklına dahi gelmemişti. Nimet Hanım acaba o zamanlarda benzer soruları neden sormamış?

Gerçi, Türkiye’nin taraf olmadığı bir savaşta Nimet Özdemir’in neden bu kadar heyecanlandığını anlamak da güç. Türkiye acaba vatandaşlarına bilgi vermeden İsrail’in veya Hamas’ın yanında savaşa girdi de haberimiz mi yok? Daha önce merak konusu olmayan bu mesele bugün neden üstü kapalı bir ‘vatandaşlıktan çıkarma tehdidine’ döndü?

Acaba buna etki Twitter ve Instagram’da savaş başlamadan önce Suriyeli mültecilere karşı ayrımcı içerik üretmekten başka bir görevi olmayan, savaş itibariyle ise bir anda kendilerini İsrail’e gönüllü olarak savaşa giden kişiler gibi gösteren sahte profiller miydi? Bu profiller ile İyi Parti’nin organik veya inorganik bir bağı bulunuyor mu? Eğer bu sahte profiller bu denli ciddiye alınıyorsa Gazze’ye gönüllü olarak savaşmaya gitmek istediğini söyleyen, bunun için para toplamaya çalışan ve savaş stratejisi belirleyen ‘gerçek’ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları neden ciddiye alınmıyor? Neden onlar hakkında soru önergeleri verilmiyor?

Türkiye bugün bir savaşa girse ve Türkiye’de askeri hizmetini ifa eden bir çifte vatandaş savaşa katıldığı için diğer vatandaşlığını kaybetse, acaba onu vatandaşlıktan çıkartan ülke hakkında neler yazar çizerdiniz? 

Türkiye vatandaşlarının seyahat serbestisi olduğunu zannediyorduk. İsrail’e seyahat etmek ne zamandan beri meclise soru önergesi olarak getirilecek bir mevzu haline geldi?

Merak ediyorum; acaba Nimet Hanım Türkiye’deki çifte vatandaşları ve çifte vatandaş olmamalarına rağmen öyle zannedilen diğer Yahudiler’i hedef gösterirken acaba ne hissediyordu? Mutlak bir nefret mi? Ülkesini korumanın getirdiği rahatlığı mı? Veya başka bir duyguyu mu deneyimliyordu… Amacı neydi?

Benim sorularımın hepsinin cevabı aslında aynı ve basit: antisemitizm. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına göre İsrail’de zorunlu askerlik hizmetini gerçekleştiren bir birey Türkiye’de askerlikten muaf sayılırken, izin alma kuralı sadece yurt dışında ifa edilen gönüllü askerlik için gerekmekte. Buna rağmen, Nimet Hanım’a Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kitleler halinde gönüllü askerlik yaptığının var sayarak böyle bir ithamda bulunması rahatlığını veren tek şey antisemitizm olabilir. Türkiye’nin tarafı olmadığı diğer savaşlarda askerlik yapan kimse olup olmadığını araştırmazken bu savaşta sadece İsrail tarafında savaşan kimse olup olmadığını sormak antisemitizmdir. Hamas’ı destekleyerek savaşa gitmek isteyenler hakkında herhangi bir işlem yapmazken, (çoğu) İsrail vatandaşı olmamasına rağmen Türkiye vatandaşı Yahudileri itham etmesi antisemitizmdir. Türkiyeli bir Yahudi’nin vatandaşlığını kaybetmesini talep etmek veya vatandaşını rahatça gözden çıkarmak antisemitizmdir. Nimet Hanım farkında veya değil ancak Yahudilerden nefret ediyor.

Tüm bunları konuştuktan sonra son bir örnekle ne demek istediğimi pekiştirmek istiyorum. Almanya’da bulunan milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ne 2011’den önce zorunlu ne de 2011’den sonra gönüllü askerlik yapıp yapmadığı nedense İyi Parti’yi ilgilendirmiyor. Çoğunluğu ‘Türklük Sözleşmesi’ne uyan vatandaşların Almanya’da askerlik yapması onları rahatsız etmez. Çünkü onlara göre bu kişiler görevlerini Almanya’da da yapsa da günün sonunda ‘asıl ülkelerine’ ihanet etmezler. Oysa İsrail’de askerlik yapanlar öyle mi? Aralarında kadınların da bulunduğu Yahudi Türkiye vatandaşları hele bir de İsrail’de askerlik yaptılar mı ‘vatan hainliğidir’, vatandaşlıktan çıkarılma sebebidir. Çünkü bu kişiler asla Türklük sözleşmesinin içerisinde bulunamaz, korunması gereken vatandaş olarak sınıflandırılmazlar. İyi Parti’ye göre bu kişiler ‘hemen vazgeçilmesi gereken’, ‘zararlı olması muhtemel’ ve kendi deyimleriyle ‘Türkiye aleyhinde algı yaratacak’ kişilerdir. 

Almanya örneğini çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının orada yaşaması sebebiyle vermiştim. Fakat Nimet Hanım’ın kaleme aldığı bu soru önergesi gerçekten Türkiyeli Yahudilere bugünkü Almanya’da değil ama 1930’ların Nazi Almanyası’nda yaşıyormuş hissi veriyor. Bu cadı avı başlamadan sona ermeli. 

Türkiye’de hala yaşayan yaklaşık 10 bin kişilik nüfusu kalmış bir topluluğun bu hedef gösterilmeden etkilenmemesi olası mı? Türkiye’nin tarafı dahi olmadığı bir savaşta bu topluluğun üyeleri herhangi bir tarafa sadakatle bağını göstermek zorunda mı? Bu soruları cevaplamayı da okurlara bırakıyorum.