Geçmiş Zaman Hikayeleri

Kipur, İzmir, Ritüeller: Babam’dan Notlar – Daniel Levi (z”l[1]) & Rozi Levi

Derleyen: Rozi Levi
Not: İtalik yazılar babam Daniel’in, düz yazılan kısım benim (Rozi) yazımdır.

Hiç işi gücü bırakıp babanızın yazdığı 3-4 sayfalık haftalık metinlerini okuduğunuz oldu mu? Bundan 10 yıl kadar önce, bazen abimden bir mesajla ‒ “yeni bölüm göndermiş” ‒ babamın email üzerinden paylaştığı, küçüklüğünü, mahallesini, büyüklerini ve aile hikayelerini anlattığı sayfaları heyecanla açar okurdum. Üstüne halamdan, amcamdan, ve annemden gelen yorumlar, abim ve benden gelen sorularla iletişim bir süre daha devam ederdi. İki ay süren bu “Mektupçu[2]” serüveninden sonra, babam yazdıklarını bize göndermeye devam etti. Onu çok erken, 70 yaşında, bu yılki Kipur[3] gününden tam beş ay önce kaybettik. Ben de ondan duyduklarımı, yazılarıyla birleştirmeye, babamı arkadaşlarıma anlatmaya başladım. Şimdi de sizinle, babamın bize anlattığı İzmir’i, babam Daniel HaLevi Ben Roza Rosha[4]’nın hatırasını yaşatmak ve yüceltmek niyetiyle paylaşıyorum.

Mektupçu’nun resmi. Kaynak bilinmiyor. Babam muhtemelen internette bulmuştu.

Yom Kipur Gelenekleri

Her ailede olduğu gibi bizim ailede de Yom Kipur gelenekleri vardı.

Mesela, biz ısrarla Alsancak kilası[5] yerine her zaman Bet İsrael’e[6] gittik ‒ babamın üç yaşından beri her sene Yom Kipur ve Şabatlarda[7] gittiği kila. Vaktinde dopdolu olan Bet İsrael kilasının bıraktığı mirası diyecebileceğimiz, küçük bir grup oluyordu. Tabii ki seneler geçtikçe bu grup küçüldü. Bu kila, sanki babamın başka bir evi gibiydi. Benim küçükken en sevdiğim şey teva’ya[8] çıkıp babamın yanına oturmaktı. Tahminimce, hem sevdiği için, hem de yeteri kadar hazan[9] bulunmadığı için kendisi gönüllü olarak hazanlık yapıyordu. Evine davet eder gibi tevasına beni de, başkalarını da davet ederdi. Bunlardan biri Profesör Yom Tov Assis idi.

[32] yıl önce ilk kez İzmir Bet İsrael Sinagogu’nda karşılaştığımızda Sefarad dünyasını tanıma çalışmaları yapan başkanı olduğu derneğin grubu ile gelmiş idi. O akşam Şabat idi. Kendisini fark ettiğimde Rafael Moron Hocamızdan[10] [z”l] izin alarak Kiduş okumaya davet ettim. Müthiş terbiyeli ve güzel bir ses, [ve] mükemmel İbranice sanki Enrico Macias…. Böylece keşif başladı. O ise “sen benim hazan oldugumu nasıl anladın?” diye [sormuştu.] Hayretler içinde idi.

Daniel Levi (z”l) Bet-İsrael Sinagogu’nda ailesinin eskiden oturduğu bölgeyi gösteriyor.

Hayal meyal hatırlıyorum ki, Yom Tov Assis İzmir’e daha çok gelmeye, gruplar getirmeye başlamıştı.

Sonraları İzmir Musevi Cemaati, Prof. Assis ve grubu için İzmir Sinyora Sinagogu’nda Şabat Tefillası[11] ve arkasından Seuda[12] kahvaltısı düzenlenmeye başladı. Yom Tov bey de bizlere o Şabat’a ait bir konuşma yapardı.

Tefilla ve Seuda sonrası İzmirliler ve Misafirler Yahudilerin çok eskiden yaşadıkları mahalleler ve Sinagoglar[ı] ziyaret ed[er], misafirler ile İzmirliler bu vesile ile daha çok kaynaşırlar ve daha cok öğrenirlerdi. Eski İzmir Yahudi Mahallelerinin önemli bilgi kaynağı [..] Algazi Sinagogu’nun Hazan’ı, Gizbar’ı değerli ağabeyimiz Yehuda Leon Hakim z”l [idi]. Leon ağabey bu toplantıları bilgileri ve anıları canlandıran, yaşatan, öğreten değerli bir büyüğümüzdü.

İzmir Yahudi Kültür Mirası

Bugün bir projeye dönüşen[13] İzmir havra sokağı kilalarını ilk o zamanlar görmüştüm. Sinyora kilasındaki narenciye ağacı meyvelerini, bazı eşlerin, çocuk yapabilmek için yataklarının altına koyduğunu burada öğrendim. Yalancı mesih diye anılan Sabetay Sevi’nin İzmir Hahambaşısı’nı eşeğe bindirdiği sokağı bu gezilerde hayal ettim. Sevi’nin kovulduğu sinagogda otururken, 20li yaşlarındaki halini, ve sonra Portekiz Sinagogu’na girişini gözümde canlandırdım. Ukrayna’dan babasıyla, herhalde pogromlardan kaçıp gelen, babamın deyişiyle efsanevi HaRibi Yosef Eskinazi’nin nasıl öksüz kalıp cemaat tarafından sahiplenildiğini, Sinyora sinagogunu büyük ihtimalle inşa eden, Portekiz’de 1510’da converso[14] olarak doğan Gracia Mendes Nasi’yi, kilaların ‒bazılarında neredeyse tamamen kapalı‒ üst katlarında oturan, isimleri hikayelerde geçmeyen kadınları, İzmir yangınında yanan Aşkenaz kilasının Avrupa’dan kaçan yahidlerini, Şalom Sinagogu’ndaki vapur şeklindeki teva’yı ortadan duvar kenarına çektikleri günü gözümde canlandırdım. Belki de benim için en önemlisi, Algazi kilasının alt katında pidyon şvuyim, yani “tutsakların kurtarılması”,mitzvası[15] doğrultusunda, özgürleştirilmiş Yahudi kölelerin rehabilitasyon sürecinde yaşadığını da böylece öğrendim. Hep böyle bir şey yapan bir cemaatin yeni nesli olduğu için gurur duydum. Babam hep şöyle anlatırdı:

Babam Algazi Sinagogu’nda bir gezide hikayeler anlatırken

16. yüzyılda, İzmir’de, Yahudiler cemaat olarak örgütlenince, ilk kurdukları teşkilatlardan biri de tutsak olan Yahudileri kurtarmak ile ilgilenen ORAHIM – FORRESTEROS – KÜREKÇİLER oluşumu idi. Bu oluşumun merkezi Sinyora ve Algazi Sinagogları arasında, halen yanık olan Forresteros (ORAHIM) Sinagogu idi. Ayrıca Kemeraltında bulunan Esir Han’da da bir ofisleri vardı. Forresteros yetkilileri buraya getirilen esirlerden Yahudi olanlar var ise hemen satın alırlardı. Satın aldıkları kişiyi Foresteros Sinagoguna götürürler orada onları rehabilite etme ve topluma kazandırma ile ilgili çoğu hanımlardan oluşan Forresteros ekibine teslim ederlerdi. Önce banyoya götürülüp yeni giysi verildi. Sonra travmalarından kurtarılmaya çalışılan bu kişilere daha sonra geçmişleri, aileleri, kökenleri, meslekleri, eğitimleri hatırlatılmaya çalışılırdı. Maalesef çoğu ismini, geçmişini, kimliğini hatırlayamazdı. Yeni bir kimlik ve isim verilirdi. İsimler genelde telaffuz ettikleri İbranice kelimeye göre olurdu. Mizrahi (doğulu), Yeruşalmi (Kudüs’lü), Ribi (Haham) vs… Bu şekilde tekrar rehabilite edilen kişileri bu defa topluma kazandırmak gerekiyordu. Aile kurma, iş bulma vs… Bu görev de Forresteros grubuna aitti. Dolaysı ile bu işler için ciddi bir fona ihtiyaç oluyordu. Bu fon, Osmanlı’da geçerli Şer’i Zımni yasanın Hahambaşılığa verdiği vergi toplama yetkisi ile mümkün oluyordu. Mesela bir ev alan nerede ise o evin parası kadar tutarı Hahambaşılıktaki Forresteros fonuna yatırılıyordu. Ödemeyen ise kırbaç, hapis vs. gibi cezalara çarptırılıyordu.

Babam Bikur Holim Sinagogu’nda

İzmir Yahudi Tarihinden Daha Fazlası: Aile Tarihim

Bu şekilde babamdan, bu geziler sırasında, İzmir Yahudilerine ait, hiç bir madrih toplantısında[16], cemaat buluşmasında, veya kitaplarda görmediğim, duymadığım şeyler öğrendim. Babama göre, bu bilgiler sadece İzmir Yahudi tarihi de değildi. Bu bizim de tarihimizdi:

[Foresteros hakkındaki] bu bilgileri annemin ailesinden aldım. Anneannem ve annemin baba tarafı Forresteros Sinagogu üyesi idiler.

Annemin baba tarafının Gabay’lar, 1750’lerde İtalya’nın Livorno kentinden geldiklerini İzmir İtalyan Konsolosluğunun kayıtlarından biliyoruz. Ayrıca Livorno’daki kilise kayıtlarından daha öncesini de bilmek mümkündür. Bu durumda Gabay’ların köle kökenli olmadıklarını bildiğimize göre neden Forresteros Sinagog’unda idiler? Bilmiyoruz.

Anneannemin sülalesi Ribi’lerin 1600’lü yılların başlarında İzmir’de oldukları, İsrael’de yaşayan Rav Dov HaKohen’in elindeki İzmir Musevilerine ait kayıtlardan anlaşılmıştır. İsrael’de yaşayan Ribi sülalesinden Michael Waas yaptırdığı DNA testleri itibari ile Ribi’lerin İran – Afganistan kökenli olabileceklerini ifade etmiştir.

Forresteros Sinagog’u halen enkaz durumundadır. Rahmetli Ağabey’imiz Leon Hakim’in bana söyledikleri itibari bu Sinagog’a ait tek kanıt bugün Algazi Sinagog’u duvarındaki çerçeve içindeki tablodur.

Yazdıklarım dışında Forresteros ile ilgili bir kitap, yazı, kanıt, tanıklık vs. ile karşılaşmadım. Bu neden ile ailemden bana erişen bu bilgilerin kaybolmaması için yazıya döktüm ve bu konuda ciddi ve değerli çalışmalar yapan sevgili dostlarım ile paylaştım. Umalım ki İzmir Forresteros hakkında başka tanıklıklar ve kanıtlar ortaya çıksın.

Bu yazıyı veya başka bir versiyonunu babam, Rıfat Bali’nin bir sözlü tarih çalışmasına göndermişti. Bu bilgilerin kaybolmaması ve paylaşılması önemliydi. Bu sebeple ben de burada olduğu gibi paylaştım. Babam, hiç bir zaman ücret almadığı (hatta sinagog kapılarını açmak için bahşiş verdiği) bu sinagog gezilerini yıllarca eşe, dosta, akrabalara, kısacası isteyen herkese yaptı. Sanırım bunun sebebi, onun için bu bilgileri aktarmanın değeriyle alakalıydı.

ŞEMA[17]’nın önemli mesajı

VEŞİNANTAM LEVANEHA – ÇOCUKLARINA AKTARACAKSIN

İşimiz bu görevin bilincini tüm toplum üyeleri arasında yerleştirmek ve yaşatmaktır.

“DEA LİFNE Mİ ATA OMED, MEAYİN ATA BA, LEAN STA OLEH VE LİFNE Mİ ATA ATİD LİTEN DİN VEHEŞBON” – Pirke Avot[18]

Kimin önünde durduğunu bil, nereden geldiğini bil, nereye gittiğini bil, ve kimin önünde gelecekte hesap vereceğini bil. – Pirke Avot

İnsanlarımızı günlük yaşamlarında bir an durdurup bunları düşündürmeliyiz.

Kipur’da okuduğumuz AHARE-MOT Peraşasındaki[19] gibi, bu soruyu kendimiz, sonra eşimiz, çocuklarımız ve ailemiz ve nihayet ait olduğumuz toplum adına sorup durumumuzu, istikametimizi ve gidişatımızı irdelememiz lazım.

İzmir’de Kipur Günü

Yom Kipur’da biz Ahare Mot peraşasını annem ile duymazdık, çünkü babam sabahtan Bet İsrael’e giderdi, ve biz dinlendikten sonra Matilda halamı ve kayınvalidesi Madam Ester’i görmeye giderdik. Kuzenim Elsi, benim hatırladığım zamanlarda çoktan İstanbul’a taşınmıştı. Erkekler dua ederken, biz evde otururduk. Yıllar sonra babamdan öğrendim ki, uzun bir ara da oluyormuş, ve biliyorum ki bu arada babam eve hiç gelmezdi. Anladığım kadarıyla oradaki yahidlerle olan duaların yanı sıra, sohbetler de çok keyifli oluyordu.

Bet İsrael Sinagogu

Kadınlar olarak biz de, bir iki saat kadar sonra halamı da alıp Kahramanlar mahallesi tarafında babamın kuzeni Katya Abla’nın evine sohbete giderdik. Mahallenin her tarafından haftalık rutinini Yom Kipur sebebiyle değiştiren, bir çok annemin jenerasyonundan Yahudi kuzen, arkadaş, birden, hiç bir saat konuşmadan, yürüyerek Katya Abla’nın bahçesine beliriverirdi sanki. Büyük bir daire şeklinde oturduğumuzu hatırlıyorum. Eve döndükten sonra, hemen sofra hazırlanır, El Nora Halila[20] başlamadan takribi bir-iki saat önce Bet İsrael’de olmak üzere taksiye atlardık.

Abim İzmir’de ise, muhakkak çok önemli olmayan bir sebepten ona bozulmuş olurdum. Herhalde abimin nazımı çekmesini severdim. Kipur’da, annem ve babamın hep dediğine göre, seneye iyi girmek, ve Tanrı’nın hatalarımızı affetmesi için şofar[21] çalarken gülümsemek ve kalbimizi açmak gerekiyordu. Ama aynı zamanda birisi ile bir küslük varsa, iki kişi arasında Allah giremezdi. Bu sebepten dolayı, bir tarafın özür dilemesi, bir tarafın da mutlaka affetmesi gerekirdi. Özürlerin ve afların da şofar çalınmadan önce mutlaka bitmesi gerekirdi. Bir keresinde, abim de bir Kipur’da şofar saati gelmeden bu kural sebebiyle aramızı hemen düzeltivermişti.

Oruç Bitişi

Çıkışta arvit’i[22] de okuyan son 10 kişiden biri[23] hep babam olduğu için, yanımızda mutlaka biskoço, su, ve meyve suyundan oluşan yemek paketimizi annem, ben, ve var ise abim, bölüşürdük. Arabaya atlar, eve, oruç açmaya giderdik. Yanımıza, Bet İsrael’de ise, Prof. Yom Tov Assis’i de mutlaka aldığımızdan, amcamın arabası ve bizim araba olarak ikiye bölünmemiz gerekirdi bazen. Babamın anlattığına göre,

Prof. Yom Tov Assis 1942’de Gaziantep kökenli ailesine Halep’te doğmuştu. İsrael kurulunca Suriye’den çıkarak önce Gaziantep’e sonradan İstanbul’a göç ettiler. Yom Tov, Orta ve Lise’yi İstanbul Saint Michel Fransız Okulunda okudu. Bu arada, zaten dindar ailesine uyarak İstanbul Mahazike Tora’ya devam etti. Orada zamanın meşhur Kantor Hazanı İzak Maçorro’dan (z”l) Hazan olmayı öğrendi. University of London’dan tarih, Fransızca, klasik İbranice ve Yahudi tarihi bölümlerinden B.A. derecesinde mezuniyetinden sonra 1971’de ailesi ile İsrael’e göç etti.

Londra’da olduğu zamanlar Londra Sefarad Sinagoglarında hazanlık yaptı. Orada İzmir’in son Bet Din üyesi Rabilerinden HaRibi Yosef Eskenazi’nin oğlu Nisim Eskenazi ile tanıştı ve beraber Sinagoglarda görev yaptılar.

İsrael’e vardığında emekliliğine kadar Kudüs İbrani Üniversitesi Tarih bölümünde Sefarad etüdler bölümünde çalışarak konusunda dünyanın sayılı otoritelerinden biri haline geldi.

[…]

[Bir sene,] Bet Israel’de Kipur için komple bir Hazan’a ihtiyaç oldu. Avram Abuaf [z”l]: “Prof. Assis’i davet etsene” demiş idi. O yıl da profesör, hem eşini, hem de ağabeyini kaybetmiş idi ve Kipur’u Yeruşalayim’de ailesinin devam ettiği Sinagog’da geçirmek istemiyordu. Davetimizi kabul ederek bizleri beş yıl, Kipur’da onurlandırdı.

Babam ile başbaşa çekildiğimiz son fotoğraf

Ailemizin En Önemli Kipur Geleneği

Yom Tov Assis, bizim evde orucu açarken, sanki ailenin bir üyesi gibiydi. Fakat, bence Kipur’un en önemli geleneği oruç açtığımızda içtiğimiz subya[24] da değildi, erkeklerin, şofar yakınken tevanın etrafında sıraya girip Ehal HaKodeş’i[25] öpmesi de. Bizim ailede asıl Yom Kipur geleneği, Yom Kipurdan yaklaşık bir-iki saat kadar önce başlardı. Hepimiz duşlarımızı sırayla alır, giyinirken, bir beyaz A4 kağıdı ortaya çıkarılırdı. Geçen seneki kağıdı okuduktan sonra sırayla dünya, ailemiz, ve ailemizin her bireyi için dileklerimizi, bir tükenmez kalem ile bu kağıda dökerdik. Üst sağ köşede yeni ibrani yılı yazılırdı. Ben ve abim yurtdışına taşındığımızda, bizi arayıp dileklerimizi yine o sayfaya beraber yazmak isterdi annem ve babam. Biz söylemezsek, galiba onlar bizim için dileklerini birlikte yazarlardı. Bu gelenek, geçen seneki dileklerimizi görmek, onları bugünkü dileklerimizle karşılaştırmak, ve yeni bir sene için dilekler niyetleme ritüeliydi. Fakat bunun günümüzdeki dilekler ve niyetlenmeler silsilesi gibi rahat ve sakin yapılan bir şey olduğunu zannetmeyin. Biri duş alırken babam geçen seneki kağıdı sidurundan[26] bulurdu. Öbürü giyinirken, başkası yazmaya başlardı. Kipur başladığında yazmayı bırakmamız gerektiği için, bazen yemekten önce bitiremeyip kağıdı oruç öncesi yemek sofrasına getirir, lokmalar arasında bitirmeye çalışırdık. Dilekler yazılmış, duşlar alınmış, traşlar olunmuş, son lokmalar yenilmiş, dişler fırçalanmış ve son bardak sular içilmişse, artık Kipur başlayabilirdi.  Yeni jenerasyon olarak biz, zaman ile dünyanın farklı yerlerine dağıldık ve bazı gelenekleri kendi halimizde devam ettirir olduk. Sizi de, bu gelenekleri veya kendi geleneklerinizin hangileri daha yakın geliyorsa, onları devam ettirmeye, ve bir sonraki nesile aktarmaya davet ediyorum.

Tizku Leşanim Rabot. İyi seneler görme imkanınız olması dileğiyle. Gmar Hatima Tova. İyi yazgılar.


[1] Zihrono Livraha. “Anısı kutsansın” (İbranice). Yahudilikte kaybedilen sevdiklerimiz ve/veya anısına saygı duyduğumuz kişiler için, isminden sonra söylenir.

[2] İzmir’de zamanında çok fazla Yahudi ailenin Müslüman ve Hıristiyan komşularıyla birlikte yaşadığı semt.

[3] Yom Kipur. Yahudilerin en önemli oruç günü.

[4] Babamın legal ismi Daniel Levi, bu ismi de sinagog’da paylaşılan, annesinin ismini de ekleyen ismidir.

[5] Kehila, yani cemaat. İzmir yahudilerinin sinagog demek için kullandıkları kelime.

[6] İzmir Karataş Bet İsrael Sinagogu. Kuruluşu 1905.

[7] Şabat, Cuma günbatımından, Cumartesi gün batımına kadar süren, Yahudilikte kutsal bir dinlenme günü.

[8] Sinagoglarda, duaların herkesin görebileceği bir noktadan okunduğu yükseltilmiş platform.

[9] Sinagog’larda duaları geleneklere ve müziklerine uygun söyleyen din adamları.

[10] İzmir’in önemli din adamlarından. Babam çok şeyi ondan öğrendiğini söylerdi.

[11] Duası.

[12] Seudat Mitzva, yani görev/sevap olan yemek sofrası için kısaltma.

[13] http://www.izmirjh.com/en/ana-sayfa/birinci-yahudi-mahallesi/sinagoglar/

[14] Zorla din değiştirtilen Yahudi.

[15] Yahudi dinine görevler, başka bir deyişle, sevaplar.

[16] Kültür grubu.

[17] Yahudilik’te sabah ve akşam dualarında söylenen en önemli olumlama/onaylamalardan.

[18] Atalarımızın Ahlak Kuralları (İbranice).

[19] Haftlık okunan Tevrat bölümü.

[20] Yom Kipur’da dua olarak okunan şiirlerden biri.

[21] Yom Kipur bitiminde çalınan geleneksel enstürman.

[22] Yahudilikte akşam duası.

[23] Bütün duayı okuyabilmek için gerekli dua etmekle yükümlü olan kişi sayısı. Ortodoks Yahudilik’te bu yükümlülük sadece erkeklere aittir.

[24] Kavun çekirdeğinden yapılan içecek.

[25] Tevratların konulduğu dolap.

[26] Yahudilikte kullanılan günlük din kitabı.