Göze Çarpanlar Haberler

Tutuklanan İsrailli Çiftin Eve Dönüşünün Perde Arkası

Türkiye’de sekiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konutunun fotoğrafını çektikleri iddiasıyla askeri casusluk suçundan tutuklanan Oaknin çiftinin serbest bırakılmalarının belki de hiçbir perde arkası yok!… Veya varsa da yakın bir gelecekte gün ışığına çıkmayacak.

Kaynak: Yakup Barokas

Burada süreç içinde krizi tam bir ketumiyet içinde yürüten, her türlü açıklamadan kaçınan ve bu yönde uyarıda bulunan Başbakan Bennett, Dış İşleri Bakanı Lapid ve Devlet Başkanı Hertzog’u kutlamak gerekir. Yeni hükümet iç ve dış politikada on iki yıldır alışılagelenden farklı bir çizgi tutturarak “ben değil, biz”i öne çıkarmış ve olumlu not almıştır kanaatindeyim.

Aile çiftin serbest bırakılacağı haberini bir gün öncesinde saat 16.30’da öğrenmiş olmasına rağmen dışarıya en ufak bir sızma olmadı.

Türkiye’den yayın yapan Kanal 12 muhabiri Barhanu Tagniya’ya göre, her ne kadar kamera önünde yer almaktan kaçındılarsa da, Türkiye Yahudi toplumunun önde gelen bazı liderlerinin ve bu arada bir avukatın da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kalbine dokunan konuşmalarının sonucun alınmasına önemli katkısı oldu. Tagniya muhabirlik görevini yaparken çevreden; “Sen de mi casussun?” türünden sorularla da karşılaştığını aktardı.  

İsrael bu olayda devletiyle, vatandaşıyla tek vücut bir hafta boyunca bu olayla yattı kalktı, endişelendi, üzüldü, öfkelendi. Bu ülkede insan hayatına ne denli önem verildiğine bir kez daha tanık olduk. Çiftin çalıştığı Egged Otobüs şirketi bütün otobüslere tutuklu çiftin fotoğraflarını yapıştırırken çalışanları da başlatılan kampanyaya destek oldu. Bu arada İsrael’de Türkiyeliler Birliği Başkanı Ovi Roditi Gülerşen de çiftin kızlarını telefonda arayarak üzüntüsünü bildirdi, destek sözü verdi ve ziyaret talebi memnuniyetle karşılandı.

Çifti İsrael’e getiren uçak sabah 6.30 civarında havalandı. Modain’de yaşayan bütün aile ve çevrenin sevinçleri karşısında heyecanlanmamak mümkün değildi.

Bir hafta süresince medyada pek çok yorum yer aldı. Bu işin diyetinin ne olacağı, Türk hükümetinin ne gibi taleplerde bulunabileceği tartışıldı. Aralarında eski Maliye bakanı İsrael Katz’ın da bulunduğu altı Likud milletvekilinin -belki de hükümeti zora sokma amacıyla- Knesset’e getirdiği Ermeni soykırımını tanıma yönündeki yasa tasarısının da pazarlık maddeleri arasında yer alabileceği öne sürüldü.

İlginç olan Türk medyasının başlangıçta sözüm ona casusluk olayına pek yer vermemiş olmasıydı. Bu durum İsrael televizyonlarında konunun Türkiye’de seçim malzemesi olarak kullanılmadığı ve geri dönüşün mümkün olabileceği şeklinde algılandı.

Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, serbest bırakma kararından kısa bir süre önce, fotoğraf çekme olayının askeri bir suç olarak değerlendirilebileceği ve ‘basit bir olay’ olmadığı, Erdoğan’ın konutunun sadece fotoğrafının çekilmediği ayrıca işaretlendiği yönündeki beyanatı beklentileri tersine çevirdi. Durum iktidar partisi içinde siyasi bir çekişmenin sonucu olarak değerlendirildi.

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hiçbir açıklamada bulunmamış olmasını kendine düşünme ve değerlendirme payı olarak süre tanıdığı ve İsrael ile olumlu yöndeki gelişmeleri tehlikeye atmak istemediği şeklinde yorumluyorum.

Türkçe bir deyim vardır: “Her musibette bir hayır vardır”. Umalım öyle olsun…