Kültür Sanat Röportajlar

Devin Naar: Soruyorlar “Ladino edebiyat varsa neden hiç duymadım?” (3/3)

Bu üçüncü kısımda kozmopolit bir etkileşim dili olarak Ladino’yu ve dil siyasetini konuştuk. ABD’de Ladino’nun yaşamını, Sefaradlar ve Latinler arasında kurulan köprüleri irdeledik. Ladino edebiyatın önemli ismi Karmona’yı ve bu birikimi nasıl yeni okurlara getirmek istediğini Washington Üniversitesi Profesörü Devin Naar’dan dinledik.

Röportajın ilk ve ikinci kısımlarına ulaşabilirsiniz.

Yazan: Matt Hanson Çeviren: Renan Koen

Ladino edebiyat ile Yidiş edebiyat arasında gördüğüm farklardan biri Ladino’nun nispeten daha çok farklı kültür ve coğrafyayla etkileşimde olması. Böyle bir şehirli veya izöle olma farkından bahsedebilir miyiz?

Bu belirgin bir fark. Ladino edebiyatının ve Sefarad Yahudilerinin çoğu büyük şehirlerde yaşıyordu. Elbette küçük kasabalarda ve benzeri yerlerde yaşayan insanlar da vardı ama Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Sefarad Yahudilerin neredeyse tamamı İstanbul, İzmir ve Selanik’te yaşıyordu. Muhtemelen imparatorluktaki Yahudilerin dörtte üçü bu üç yerdeydi. Bu şehirler Yahudilerin esas olarak yaşadığı yerlerdi ancak hiçbir zaman yalnızca Yahudilerin yaşadığı mekanlar değildi. Her zaman etkileşimler, gerilimler ve işbirliği vardı. Bu ilişkiler tabi ki dile yansıdı.

Sefarad Yahudilerin neredeyse tamamı İstanbul, İzmir ve Selanik’te yaşıyordu.

Yidiş de shtetl [Doğu Avrupa’da küçük Yahudi köyü] izolasyon algısına rağmen Slav unsuruna sahiptir. Ladino’da ise yerel dillerden Türkçe, Arapça ve Yunanca’dan farklı etkiler görüyoruz. Aynı zamanda gazeteleri yazan elit topluluğun dili şekillendirdiğini görüyoruz. Danışmanım Aron Rodrigue, Yahudiler hangi çevrede yaşıyorlarsa o çevrenin lisanını uyarladıklarından bahseder. Mesela Türkçe kelimeleri, deyimleri alıp Ladino’ya çevirme olayı.

Bu çok etkileşimi dili bir hikayeyle anlatayım. 20. yüzyılın başında Selanik’te yayınlanan La Epoka’dan bir başyazı Balkanlar’da seyahat eden bir adamı anlatıyor. Sadece Ladino konuştuğu için tanıştığı farklı gruplardan herkesle ortak bazı kelimeleri olduğunu söylüyor: “Bulgarca ya da Yunanca veya İtalyanca bilmiyorsam dahi, bir şeyler biliyorum ve sadece bunların ne olduğunu bulmam gerekiyor.” İşte bu yüzden Ladino’yu köprü kuran bir dil olarak düşünmek gerek. Çünkü sizi Akdeniz’in her yerine ve ötesine götürebilecek çok çeşitli etkilere sahip.

Ladino köprü kuran bir dil: sizi Akdeniz’in her yerine ve ötesine götürebilecek çok çeşitli etkilere sahip

Bu zenginlik Ladino’nun ölümünün de bir parçası oldu. 19. ve 20. yüzyıllarda yükselen milliyetçilikler arasında eğitimin kurumsallaşmasıyla birlikte, statüsünü kaybetmeye başladı. Yidiş için de geçerli bu durum. Bu iki Yahudi dili de kendi ortamlarında sadece jargon olarak algılandı. Bu algıya göre saf diller, gerçek diller değillerdi. Bunlara karşılık Türkçe, Yunanca, dil mitolojilerinden yola çıkarak arındırıldı. Hiçbir dil saf değildir. İngilizce, melez dillerin belki de en iyi örneğidir. Tüm diller bir tür karışımdır.

Dilin saflığı gibi tartışmalar Yidiş veya Ladino da iyice karmaşık. 19. ve 20. yüzyılın Sefaradları birbirlerine soruyor: Bu dilin geleceği ne olmalı? Ladino’yu saflaştırıp Modern İspanyolca (Kastilyan) gibi mi yapmalıyız? Yoksa tamamen dili terk edip Türkçe’yi, yani devletin dilini mi tercih etmeliyiz? Yoksa Fransızcayı, ‘medeniyetin’ dilini mi almalıyız? Veya İbranice’yi, Filistin’de olası bir Yahudi geleceğinin dilini mi tercih etmeli? Bu seçenekler arasında Ladino büsbütün dışarı atıldı.

19. ve 20. yüzyılın Sefaradları birbirlerine soruyor: Bu dilin geleceği ne olmalı?

O dönemde işçi hareketlerinden Yidiş ve Ladino savunuları görüyoruz. Neticede Yidiş bir emekçi sınıfı diliydi. Özellikle Selanik’te Ladino için de durum bu. Ladino’nun sosyalist savunucuları bu şehirde çoktu. Bir de Ladino’nun dünyevi bir dil olduğunu düşünen kozmopolit bir Ladino savunmas var. Mesela Selanik’ten bir yorumcu bu pozisyonu şöyle açıklıyor: Selanik’in ve bölgenin organik Esperanto’su [ortak dili], çünkü Ladino aracılığıyla Selanik gibi büyük Yahudi nüfusuna sahip bir yerde, diğer birçok dile de ulaşabilirdiniz. Etrafta dolaşmak için bu dili konuşmak gerekiyordu.

Amerika’ya gelindiğinde Ladino aynı zamanda Latinx’lerle [ABD’deki Latin Amerikalılar] bağlantı kurmak için de bir köprü oluyor. Ladino gazetelerinde reklam veren İspanyol şarkıcıları görüyorsunuz. Osmanlı’dan gelen Sefaradları Ladino aktivisti olarak, New York’un hem komünist hem de sosyalist partilerinde aktif yer alan politik aktivistler olarak görüyoruz. Bu kişilerin özellikle giyim endüstrisindeki Puerto Rikolu işçileri, 20’li ve 30’lu yıllarda diğer endüstrilerde, ortak dil İspanyolca aracılığıyla örgütlediklerini görüyorsunuz. New York’ta bir “İspanyol Kardeşlik Evi” görüyorsunuz. Aviva Ben-Ur, İspanyollar, Sefarad Yahudileri ve Latin Amerika’daki insanlar da dahil olmak üzere her türden İspanyolca konuşanları bir araya getiren çok şey yazdı.

Osmanlı’dan gelen Sefaradları Ladino aktivisti olarak, New York’un hem komünist hem de sosyalist partilerinde aktif yer alan politik aktivistler olarak görüyoruz.

Sefarad göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı New York Lower East Side bölgesi

Ciddi zayıflama olsa da ABD’de Ladino’nun en kuvvetli savunmalarından birisi Latinx’lerle olan kullanım ve bunun faydası. İspanyolca, bu ülkede ve bu yarım kürede faydalı bir dil. Tüm bu İspanyolca konuşulan ülkelerde İspanyolca konuşan insanlar var, ithalat-ihracat işi biraz devam ediyor. Film endüstrisinde çeviri ve dublajla uğraşan çok sayıda Sefarad var, bu sahne İspanyolca üzerinden gerçekleşiyor. Sefarad halkının, Ladino bilgilerinden yararlanan İspanyolca öğretmenleri olduklarını görüyorsunuz. Bir şekilde Ladino’larından vazgeçmek zorunda kalıyorlar ancak bu da başka bir tür köprü haline geliyor.

ABD’deki ilk Sefarad akademik çalışmaları girişimlerinden biri 1930’larda Columbia’da gerçekleşiyor. Bu çalışma Colombia Üniversitesinde gerçekleşmesine rağmen Yahudi Araştırmaları çerçevesinde değildi. Yahudi Araştırmaları bölümünde hocalık imkanı olsa da ünlü Salo Baron’un pek ilgisini çekmedi.  İlk Sefarad çalışmaları girişimi, Columbia Üniversitesi İspanyol/Hispanik enstitüsünde yer almaktadır. Genellikle İspanyol bağlantısı üzerinden oluşan bir mitoloji var. Latinx unsuru görece biraz zayıf. Bu ikinci unsurlardan biri ortaklaşa New York’taki işçilerin örgütlenmesi.

İlk Sefarad çalışmaları girişimi, Columbia Üniversitesi İspanyol/Hispanik enstitüsünde yer almaktadır.

Bu İspanyolluk mitolojisi üniversite ortamında karşımıza çıkıyor. Bu mitoloji, altın çağın ihtişamındaki İspanyol edebiyatına, Ladino’nun neden bu kadar değerli olduğuna dair bir tür yaşayan müze oluşturur. Zamanda donmuş Cervantes İspanyolcası’nda, Sefarad Yahudilerinin dilini duyabilirsiniz. Bu anlayışta Ladino yaşayan melez bir dilden ziyade 20. yüzyıla kadar bir zaman kapsülünde korunmuş saf bir Ortaçağ İspanyolcasıdır. Bu tür bir mitoloji, dilin dinamizmini, nesiller boyunca dönüşümünü kabul etmez.

Ancak işin doğrusu Ladino’nun sünger gibi işlediği. Türkçe’den etkilendi. [“On Words Reclaimed” adlı] yazımda bunu ima ettim. Bu, Ladino’nun kısmen meşrulaştırılması için bir yol sağladı, ancak İspanyol terimlerini bir hayli sınırlandırdı. Bu durum donmuş Ortaçağ İspanyolcası anlatısına uymuyor.

Elia Karmona’nın ve diğer Ladino yazarlarının karakterlerinin çoğunun yaşadığı İstanbul’un bir sakini olarak Ladino edebiyatı büyüleyici buluyorum. Bugünün okurlarıyla Ladino edebiyat nasıl ikinci bir hayat yaşayabilir?

İnsanlar Ladino edebiyatı ya da Ladino romanları diye bir şey olduğunu bilmiyorlar. Kimse bilmiyor. En sevdiğiniz Ladino romancısının adını söyleyin sorusu kimsenin sorduğu bir soru değil. Komik ama üzücü. Neden olmasın? Biri diyor ki, Ladino edebiyatı yok. Ladino edebiyatı varsa neden onu hiç duymadım ya da varsa bile o kadar iyi olamaz. İyi olsaydı, duyardım. Dünyayı ve Yahudi kültürünü nasıl temsil ettiğimiz meselesinin özüne gelinemiyor. Diğer Yahudi kültürel ifade biçimlerini tanımak için bir alan yaratmadık.

Sholem Aleichem | Yiddish author | Britannica
Yidiş edebiyatın ünlü ismi Sholem Aleichem

‘Ladino edebiyatı varsa neden onu hiç duymadım ya da varsa bile o kadar iyi olamaz. İyi olsaydı, duyardım.

O zaman insanlar soracak: Ladino Sholem Aleichem [ünlü Yidiş yazar] kim? Ve neden onu duymadım? Birçok defa. İnsanlar bana bunu her zaman soruyor. Sholem Aleichem’in kim olduğunu bilmiyorum, diyorum. Ama soranlara Karmona ile başlamalarını söylüyorum. Bu çok çok farklı. Karmona’da, Chagall illüstrasyonu ile uyumlu olan shtelti görmeyeceksiniz. Bu farklı bir dünya. Yidiş edebiyattaki inekler veya sütçü Tevye, mandıra çiftçisi gibi hikâyeler bulamayacaksınız. Karmona ile şehirlerde olacağız. İnsanlar Ladino edebiyatı sahnesindeki Sholem Aleichem’in kim olduğunu söylediklerinde, ben konuyu Karmona’ya getiririm.

Washington Üniversitesi’ndeki girişimlerimizin bir parçası olarak, Devi [Mays] ve benim üzerinde çalıştığımız şeylerden biri de Karmona çevirilerini web sitemizde yayınlamaktır. Edebiyatının bir kısmını hayata geçirme, erişilebilir kılma fikri. Bu yıl metinlerden biri üzerinde çalışacağız ve umarım daha da fazlasına sahip oluruz. İlki “El Mayoral Judio” (“Yahudi Eğitmeni”) olacak, bizde bunun bir kopyası var. İstanbul’daki Sefarad Yahudileri ve onların faaliyetleri hakkında. Fransa, ABD ve Osmanlı İmparatorluğu arasında bir göç hikayesi, cinayet, türlü topluluklarla evlilik, zina, bu hikayedeki temalar.


Matt A. Hanson İstanbul’da yaşayan Romaniyot asıllı bir sanat yazarı ve bağımsız gazeteci.