Geçmiş Zaman Hikayeleri Makaleler

İskenderiye ve Antakya: Doğunun Yükselen İki Yıldızı – Gizem Magemizoğlu

İskenderiye ve Antakya’nın insanlık tarihine önemleri sözcüklere sığacak cinsten değildir. Ortak yaşama kültürünün şekillendiği, İskender’in dünyayı altüst eden akınları neticesinde yeni bir uygarlığın doğduğu, parladığı kentlerdir bunlar. Bu kentlerde ortaya çıkan birlikte yaşama kültürü, İskender’den sonra şekillenen Doğu için önemli bir deneyimdi. Greklerin, Yahudilerin ve diğer yerli halkların bir arada yaşadığı uzun yüzyıllar insanlığına ne kazandırmıştır?

İskender ve Helenistik Dönemde Yahudi Askerler

Ünlü Yahudi tarihçi Josephus İskender’in ordusunda savaşa Yahudi paralı askerlerinden bahsetmiştir. Josephus’un verdiği sayılar ne kadar gerçeği yansıtır bilinmez. Ancak İskeder’in ordusunda yer alan Yahudi askerlerden bahseden tek kişi Josephus değildir. İskender, her ne kadar Yahudi tarihinde Pers Kralı Büyük Cyrus kadar önemli bir figür olmasa da, bir arada yaşama kültürü çevresinde şekillenen bir idare kurmak istemiştir. İskenderiye ve Antakya özellikle Yahudilerle Greklerin uzun yıllar birlikte yaşamaları Yahudi kültürünü de derinden etkilemiştir.

Ptolemaiosların ve Seleukosların egemenliği altındaki Yahudilerin gündelik yaşamlarına göz atalım. Antakya’da ve İskenderiye’de Yahudiler M.Ö. 250 civarında  tam vatandaşlık hakkına sahipmişler. En azından Josephus’un ve John Malalas’ın sözlerinden çıkarabileceğimiz sonuç bu. Mesela İskender’in büyük generallerinden biri olan Seleukos’un ordusunda asker olarak yer alan Yahudiler bir süre boyunca vergiden muaf tutulmuş. Antakya’nın iklimini seven, uzun yıllar bu bölgede yaşayan Seleukos’a asker olarak hizmet veren Yahudiler burada kalmaya karar vermişler. İskenderiye kurulduktan hemen sonra I. Ptolemaious tarafından kente yerleşmeleri için davet edilmişler.

Antakya’da Grek İsimleri ve Antik Sinagog

İskenderiye’de yaşayan Yahudiler Grek isimlerini hiç tereddüt etmeden kullanmışlar. Kayıtlardan anlaşıldığına göre kullanmayı en çok tercih ettikleri isimler Demetrios, Arsione ( Mısır Kraliçeleri arasında yaygın bir isimdir), Herakliedes ve Aristobulos’tur. Yehoşua’lar Yason’a, Yakov’lar ilse Yakoubis gibi isimlere dönmüştür. İlginçtir bu son iki isim Yunanistan’ın yerli halkı tarafından da günümüzde kullanılmaya devam edilir.

Antakya’daki Yahudiler ile Grekler arasındaki ortak yaşama kültürü İskenderiye’den farklı değildir. Seleukos Hanedanı Yahudileri aynı zamanda müttefikleri olarak görmüştür. III. Antiokhos’un Mısır ordularına karşı kazandığı zaferden hemen sonra Yahudilerin talepleri üzerine Kudüs’teki tapınak bölgesine yabancıların giriş çıkışını yasakladığı, Kudüs’e sadece Yahudi yasalarında uygun görülen hayvanların ithal edilmesine müsaade edileceğini gösteren bir emri günümüze kadar ulaşmıştır.

Yahudilik için çok önemli bir müessese olan sinagog, birçok tarihçi tarafından, bu ortak yaşama kültürünün bir meyvesi olarak kabul edilmiştir. Mesela Simon Schama M.Ö. III. asırdaki adıyla proseukhe adıyla bilinen yapıların zaman içerisinde Kudüs’ten uzakta yaşayan Yahudilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullanılan binalara nasıl dönüştüğünü çok güzel şekilde anlatmıştır. Delos’taki (Yunan adalarından biridir) en eski sinagoglardan biri tamamen Yunan villasını andırmaktadır. Josephus, Antakya’da çok sayıda kişinin ibadet edebileceği dört sinagogun M.Ö. III. yüzyılda faaliyette olduğunu ifade etmiştir. Antakya’da çok sayıda Yahudi köyünün bulunduğu, Yahudilerin özellikle bağcılık ve zeytincilikle geçindiği de diğer iddialardır.

Aristeas’ın Mektubu’ndan bir örnek

Bu dönemde Yahudiler ve Helenler o kadar kaynaşmıştır ki ortaya Aristeas’ın Mektubu adı verilen bir yapıt çıkmıştır. Bu eserin aslında Mısır Kralı II. Ptolemaios’un baş danışmanı tarafından Grekçe yapılan  bir Kitab-ı Mukaddes yorumu olduğu iddia edilmiştir. Danışman, Kitab-ı Mukaddes’te yer alan hükümdarlarla ilgili tavsiyeleri o kadar beğenmiştir ki Mısır kralları faydalanabilsin diye Grekçeye tercüme etme ihtiyacını hissetmiştir. Bu eserin sahibinin bir Yahudi olduğu kabul edilmektedir.  İskenderiye’de yaşayan Yahudiler Grekçeye son derece hakim oldukları için Grekçe edebiyat ve felsefe alanlarında eserler vermiş, tiyatro metinleri yazmışlardır. Antakya’da yaşayan Yahudilerin olimpiyat oyunlarına katıldığını gösteren ibareler vardır.

Orta-Kuzey Mısır’da Yahudiler

Bir de Orta-Kuzey Mısır’da yer alan bir Yahudi kolonisinden bahsetmek istiyorum.  Yahudilerin kendi kendilerini yönettikleri özerk bir politeuma (toplum) şeklinde, Antakya’da yaşayan Yahudiler için de Josephus politeuma terimini kullanmıştır, Herakleopoliste yaşayan Yahudiler Tevrat’ın yasasını istedikleri gibi kullanma hakkına sahip olmalarına rağmen sadece gündelik işlerini Yunan-Mısır-Roma yasaları doğrultusunda yürütmüşlerdir.

Helen-Yahudi ortak yaşama kültürüne ait kıssaları burada bitirirken alternatiflerin her zaman var olduğunu belirtmek istiyorum. M.Ö. 320-150 arasında Grekler ve Yahudiler arasındaki ilişkiler, farklılıklardan ziyade ortak bir yaşamın damgasını vurduğu bir dönemden geçmiştir. Hatta ve hatta İskenderiyeli kraliyet kütüphanecisi Phaleronlu Demetrios “ … onlar da (Yahudiler) aynı Tanrı’ya, Evrenin Efendisine ve Yaratıcısına ibadet ediyorlar, ama biz ona Zeus gibi farklı adlar veriyoruz…” diyerek ortak yaşamın her iki kültürde de öncelik haline geldiğini vurgulamıştır. Peki bu ilişki ne zaman bozulmaya başladı? O da başka bir yazının konusu olsun. Şimdilik görüşmek üzere.