Şu anda, ana akım neoliberal mecralarda ‘sol antisemitizmin’ temel siyasi sorunlardan biri olduğu tartışılmaz bir gerçek olarak kabul görüyor.
Bu, İşçi Partisi’nden ayrılan sağ kanat milletvekilleriyle ilgili haberlerin aktarılmasında şu veya bu düzeyde doğru kabul edildi. Ancak aynı zamanda Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından, sağcı yazar Alain Finkielkraut’un bir Sarı Yelekliler yürüşünün kenarında antisemitik tacize maruz kalması üzerine güçlü bir biçimde ifade edildi.
‘Sol antisemitizm’ suçlamalarının İşçi Partisi’nin sağ kanadı tarafından iyiden iyiye kullanılması, bizim onu görmezden gelmemiz gerektiği anlamına gelmez. Peki solun antisemitizmle bir sorunu var mıdır?
Bu soruyu cevaplamak, modern antisemitik ideolojinin doğru bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. İğrenç ırkçı klişelerin yanısıra, antisemitizm dünyadaki tüm sorunların, dünya Yahudilerinin kumpaslarından kaynaklandığını öne süren bir teoridir. Bu özellikle uluslarası finansta yer kaplar; ancak perde arkasından politikayı, medyayı, üniversiteleri ve benzerlerini de manipüle eder.
İdeolojiyi inceledikçe, Alman sosyalist lider August Bebel’in antisemitizmi neden “aptalların sosyalizmi” olarak adlandırdığını anlarsınız. İdeoloji yüzeysel bir kapitalizm eleştirisine izin verir; ona göre sorun sistemin kendisi değil, ırksallaştırılmış komploların ürettiği çarpıklıklardır.
Buna karşılık Marks, kapitalizmde neyin yanlış olduğunu, kapitalistin veya işçinin rengine veya dinine bakmaksızın, ücretli emeğin sömürülmesinde aradı. Marks, Kapital‘in birinci cildinde kapitalistlere “ekonomik kategorilerin kişileşmesi, sınıf ilişki ve çıkarlarının taşıyıcısı” muamelesi yapar.
Bu nedenle antisemitizm büyük ölçüde aşırı sağın tekelinde kalmıştır. Bu, onların antikapitalist pozu verirken, sistemin çelişkilerini ırk ayrımcılığına dayalı bir şekilde bir azınlığa yüklemelerini sağlar. Bu, Nazilerin Holokost’u gerçekleştirmelerini sağlayan ideolojiydi. Bugün ise liberal, Yahudi milyarder George Soros’a karşı aşırı sağ saplantıda kendini gösteriyor.
Söylediklerim, geniş manada sol değerleri olan kişilerin asla antisemitik olmadığı anlamına mı gelir? Hayır, insanlar Marks’ın kapitalizmin kişisel olmayan bir hakimiyet sistemi olduğunu anlatan konseptinden uzaklaştıkça, komplo anlatılarının cazibesine kapılabilir ve antisemitik fikirlere daha açık hâle gelebilirler. Böyle bir anlatının çağdaş örneği, İsrail’in 11 Eylül saldırılarını düzenlediği efsanesidir.
Bu tip komplo teorileri ve antisemitik hakaretlerle, ortaya çıktıkları her yerde mücadele etmeliyiz. Fakat bunların, bırakın Marksist solu, Jeremy Corbyn’in siyasetiyle, ırkçılık ve emperyalizm karşıtı kampanyaların geçmişiyle hiçbir ilgisi yok.
Mevcut ‘sol antisemitizm’ suçlamalarının iki işlevi vardır. Birincisi, radikal solu savunma pozisyonuna itmek. Bunun şu anda İşçi Partisi’nin sağcı vekilleri tarafından uygulandığını görebiliriz -ki “ırkçılık karşıtı” pozlarındaki kendilerinin göç -politikası- ile ilgili korkunç vukuatları var.
İkincisi ise İsrail eleştirisinini -yasadışı yapılamıyorsa- gayrimeşru hâle getirmek. Macron bu yüzden “Antisiyonizm, antisemitizmin modern biçimlerinden biridir” dedi. Kendisi, Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın antisemitizm tanımını benimsetmeyi planlıyor. Bu tanım, İsrail devletine “ırkçı bir çaba” demeyi antisemitik kılıyor. Bu, İsrail’in ırkçı olduğuna dair gösterilebilecek onca kanıta ve İsrailli politikacıların Araplar hakkında sıkça yaptığı ırkçı açıklamalara rağmen böyle.
Antisemitizm ile antisiyonizmi eşitlemek, İsrail’in Filistinliler üzerindeki sistematik baskısını görünmez hâle getirmeye yardımcı oluyor. Yerleşikleşirse, Filistinlilerin mücadelesiyle dayanışmak siyaseten imkansızlaşır.
Tuhaf bir şekilde, bu mevzuda, Macron’un nefret ettiğini iddia ettiği “popülist” sağcılarla neoliberal merkez arasında bir yakınsama var. Bugün aşırı sağcıların pek çoğu İsrail’i destekliyor. Bu, İslamofobik olmalarından ve İsrail’i haklı olarak Batı egemenliğinin Ortadoğu’daki ileri karakolu olarak görmelerinden kaynaklanıyor.
Ancak antisemitizm, aşırı sağ ideoloji için kritik önemde kalmaya devam ediyor, çünkü kapitalizmin şah damarını kesmeden büyük sermayenin eleştirisine imkan sağlıyor. ‘Sol antisemitizm’i hedef almak, gerçek antisemitistlerin kancadan kurtulmasını sağlıyor.
Kaynak: Socialist Worker, Alex Callinicos
Çeviri: Marksist.org, Ali Rıza Seven
Şu anda, ana akım neoliberal mecralarda ‘sol antisemitizmin’ temel siyasi sorunlardan biri olduğu tartışılmaz bir gerçek olarak kabul görüyor.
Bu, İşçi Partisi’nden ayrılan sağ kanat milletvekilleriyle ilgili haberlerin aktarılmasında şu veya bu düzeyde doğru kabul edildi. Ancak aynı zamanda Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından, sağcı yazar Alain Finkielkraut’un bir Sarı Yelekliler yürüşünün kenarında antisemitik tacize maruz kalması üzerine güçlü bir biçimde ifade edildi.
‘Sol antisemitizm’ suçlamalarının İşçi Partisi’nin sağ kanadı tarafından iyiden iyiye kullanılması, bizim onu görmezden gelmemiz gerektiği anlamına gelmez. Peki solun antisemitizmle bir sorunu var mıdır?
Bu soruyu cevaplamak, modern antisemitik ideolojinin doğru bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. İğrenç ırkçı klişelerin yanısıra, antisemitizm dünyadaki tüm sorunların, dünya Yahudilerinin kumpaslarından kaynaklandığını öne süren bir teoridir. Bu özellikle uluslarası finansta yer kaplar; ancak perde arkasından politikayı, medyayı, üniversiteleri ve benzerlerini de manipüle eder.
İdeolojiyi inceledikçe, Alman sosyalist lider August Bebel’in antisemitizmi neden “aptalların sosyalizmi” olarak adlandırdığını anlarsınız. İdeoloji yüzeysel bir kapitalizm eleştirisine izin verir; ona göre sorun sistemin kendisi değil, ırksallaştırılmış komploların ürettiği çarpıklıklardır.
Buna karşılık Marks, kapitalizmde neyin yanlış olduğunu, kapitalistin veya işçinin rengine veya dinine bakmaksızın, ücretli emeğin sömürülmesinde aradı. Marks, Kapital‘in birinci cildinde kapitalistlere “ekonomik kategorilerin kişileşmesi, sınıf ilişki ve çıkarlarının taşıyıcısı” muamelesi yapar.
Bu nedenle antisemitizm büyük ölçüde aşırı sağın tekelinde kalmıştır. Bu, onların antikapitalist pozu verirken, sistemin çelişkilerini ırk ayrımcılığına dayalı bir şekilde bir azınlığa yüklemelerini sağlar. Bu, Nazilerin Holokost’u gerçekleştirmelerini sağlayan ideolojiydi. Bugün ise liberal, Yahudi milyarder George Soros’a karşı aşırı sağ saplantıda kendini gösteriyor.
Söylediklerim, geniş manada sol değerleri olan kişilerin asla antisemitik olmadığı anlamına mı gelir? Hayır, insanlar Marks’ın kapitalizmin kişisel olmayan bir hakimiyet sistemi olduğunu anlatan konseptinden uzaklaştıkça, komplo anlatılarının cazibesine kapılabilir ve antisemitik fikirlere daha açık hâle gelebilirler. Böyle bir anlatının çağdaş örneği, İsrail’in 11 Eylül saldırılarını düzenlediği efsanesidir.
Bu tip komplo teorileri ve antisemitik hakaretlerle, ortaya çıktıkları her yerde mücadele etmeliyiz. Fakat bunların, bırakın Marksist solu, Jeremy Corbyn’in siyasetiyle, ırkçılık ve emperyalizm karşıtı kampanyaların geçmişiyle hiçbir ilgisi yok.
Mevcut ‘sol antisemitizm’ suçlamalarının iki işlevi vardır. Birincisi, radikal solu savunma pozisyonuna itmek. Bunun şu anda İşçi Partisi’nin sağcı vekilleri tarafından uygulandığını görebiliriz -ki “ırkçılık karşıtı” pozlarındaki kendilerinin göç -politikası- ile ilgili korkunç vukuatları var.
İkincisi ise İsrail eleştirisinini -yasadışı yapılamıyorsa- gayrimeşru hâle getirmek. Macron bu yüzden “Antisiyonizm, antisemitizmin modern biçimlerinden biridir” dedi. Kendisi, Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın antisemitizm tanımını benimsetmeyi planlıyor. Bu tanım, İsrail devletine “ırkçı bir çaba” demeyi antisemitik kılıyor. Bu, İsrail’in ırkçı olduğuna dair gösterilebilecek onca kanıta ve İsrailli politikacıların Araplar hakkında sıkça yaptığı ırkçı açıklamalara rağmen böyle.
Antisemitizm ile antisiyonizmi eşitlemek, İsrail’in Filistinliler üzerindeki sistematik baskısını görünmez hâle getirmeye yardımcı oluyor. Yerleşikleşirse, Filistinlilerin mücadelesiyle dayanışmak siyaseten imkansızlaşır.
Tuhaf bir şekilde, bu mevzuda, Macron’un nefret ettiğini iddia ettiği “popülist” sağcılarla neoliberal merkez arasında bir yakınsama var. Bugün aşırı sağcıların pek çoğu İsrail’i destekliyor. Bu, İslamofobik olmalarından ve İsrail’i haklı olarak Batı egemenliğinin Ortadoğu’daki ileri karakolu olarak görmelerinden kaynaklanıyor.
Ancak antisemitizm, aşırı sağ ideoloji için kritik önemde kalmaya devam ediyor, çünkü kapitalizmin şah damarını kesmeden büyük sermayenin eleştirisine imkan sağlıyor. ‘Sol antisemitizm’i hedef almak, gerçek antisemitistlerin kancadan kurtulmasını sağlıyor.
Paylaş: