Küçülmekte olan Yahudi toplumu kendi topraklarında gitgide yabancılaştığını hissediyor.
Otuz yedi yaşındaki yapımcı Jozef Erçevik Amado, İstanbul’un merkezindeki barlardan birinde oturmuş, Türk bir Yahudi olarak günlük hayatını korkmaksızın nasıl yaşayabildiğini anlattı.
Ama ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına gelen tepkiler, Yahudi cemaatinin bir kısmını huzursuz etti.
Amado, “İsrail konsolosluğu protestoları var ve bu pek hoşuma gitmiyor. Korkutucu bir şey bu.” ifadesini kullandı.
Konuştuğu bazı vatandaşların, onun tam anlamıyla bir Türk olmadığına inandıklarını söyledi.
“Bence sorunun kaynağı öteki veya yabancı olmakta. Türkiye’de misafirperverlik var, harika bir misafirperverlik. Ama bir sebepten bu engele takıldığınızda, o muhabbete ya da mekâna ait olmadığınızı hissettiğinizde, işler değişiyor.”
Sayısı 15.000 civarında olduğuna inanılan Yahudi azınlığı on yıllardır tehdit altında. Üstelik bu tehdide İstanbul’daki sinagogları hedef alan ölümcül terör saldırıları da dâhil. Ancak Türk hükümetinin giderek artan İslami muhafazakârlığı azınlıkları da gündemin odak noktalarından biri haline getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına karşı tutumu da azınlıklar tartışmasını artırdı.*
Türkiye’nin Aralık ayında düzenlediği İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında, bu karara karşı çıkıldı.
İsrail Siyaseti İlişkisi
Brooklyn College CUNY’de Türkiye ve İsrail-Filistin meseleleri üzerine çalışan Asistan Profesör Louis Fishman, Filistinlileri desteklemenin Türk politik spektrumunda iyi bir sonuç getireceğinden ötürü Erdoğan’ın yararına olduğunu belirtti.
“Politik olarak, [Erdoğan’ın] kaybedeceği çok bir şey yok, özellikle de yalnızca kendi kitlesini değil öteki kitleleri de etkilediği düşünüldüğünde…”
Yine de, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini korumak için hâlâ sebepleri var, zira güçlü ekonomik bağlar söz konusu. Örneğin, Haaretz gazetesine göre THY, İsrail’e gidip gelen yolcuların en çok kullandığı havayolu oldu.
Hem Türkiye’de hem İsrail’de yaşamış olan Fishman, son birkaç yılda anti-semitizmin keskin bir yükselişte olduğunu ifade etti.
“Kanunlarda, sistematik bir biçimde günlük hayatınızda ayrımcılığa uğrayacağınızı düşündüren bir şey yok, ama anti-semitizmin ağırlığı hissediliyor.”
2015 yılında Türkiye’de yapılan bir ankete göre, katılanların %71’inin anti-semit inançlara sahip olduğu ortaya çıktı. 1986 senesinde 22 kişinin ölümüyle sonuçlanan sinagog saldırısı ve 2003 yılında da sinagogları hedef alan bir dizi ölümcül saldırı da bu görüşü destekliyor.
Günümüzde, İstanbul’daki bir Yahudi müzesine girebilmek için önce güvenliğin sorduğu parolayı bilmeniz ya da kimliğinizi göstermeniz, sonra da bir metal detektöründen geçip serginin olduğu öteki odaya geçmeniz gerekiyor.
Devlet televizyonunda gösterilen bir tarih dizisinde, Osmanlı dönemindeki Yahudiler bir İsrail devleti kurma planı yaparken görülüyor. Bu da Yahudilerin sadık olmadığı yönünde bir gönderme. **
İnternette ve medyada anti-semitizmi takip eden Avlaremoz isimli bir organizasyonun gönüllüsü avukat Betsy Penso, nefret söyleminin artışta olduğunu söylüyor.
“Bence gün geçtikçe artıyor. Cezalandırılmadığı için insanlar bunu yazmaya devam ediyor, [ve] kimse onlara bir şey demiyor.”
Penso’ya göre bunun bir sebebi de insanların daha önceden sahip olduğu halde kendilerine sakladıkları görüşlerini dillendirmeyi mümkün kılan sosyal medya oldu.
Lâkin sosyal medya, küçük Yahudi cemaatinin de konuşmasına imkân sağladı.
Avlaremoz, Judeo-Espanyol/Ladino’da “konuşalım” anlamına geliyor.
Penso, bunun Türkiyeli Yahudiler arasındaki görünmez olma, meseleler hakkında kendi aileleri arasında bile konuşmama anlamına gelen “Kayadez” geleneğine zıtlık yaratmak için olduğunu söylüyor.
“Pek çok şeyle karşılaştılar… Eğer konuşurlarsa artık sevilmeyeceklerini düşünüyorlar, o yüzden konuşmuyorlar.”
Türkiye’deki Yahudilerin sorunlarının büyük bir kısmı, vatandaşların Yahudileri İsrail devletiyle bir tutması ve hükümetin yaptıklarından dolayı onları suçlaması.
“Bizi yabancı gibi gördükleri kesin.”
Sosyal medyadaki öfke söylemlerinin –Hitler’i de öven– bilindik bir örneği, cemaat önderlerinden birinin takipçilerini Türkiye’nin batısında gerçekleşen bir Yahudi düğününde gerçekleştirdiği canlı yayınını izlemeye çağırmasından sonra gerçekleşti. ***
Müslüman ve Türk bir avukat olan Burhan Doğuş, 2016 yılında savcılık nezdinde şikayette bulundu. **** Doğuş, bu türden bir öfke söyleminin Türkiye’nin “halkı kin ve düşmanlığa tahriki” suç kabul eden ve üç yıla kadar hapis cezası öngören Türk Ceza Kanunu’nu ihlal ettiğini iddia etti.
Doğuş’un dediğine göre, savcılık kalemi kendisine şu ana kadar bir sanığın bulunduğunu ve polisin soruşturmaya devam ettiğini söylemiş.
Doğuş; bu davanın Türkiye’deki anti-semitizme karşı kazanılmış ilk dava olacağına ve bundan sonra Yahudilere yapılacak saldırılarda emsal teşkil edeceğine, vatandaşların bu tür yorumlar yapmadan iki kez düşünmesini sağlayacağına inanıyor.
Avukat, ülkedeki Yahudilerin bu tür bir davayı kendilerinin açmaktan korktuğundan şüpheleniyor.
“Başvurudan sonra [onlardan] aldığım desteğe bakılırsa, uzun bir süredir bekledikleri ancak kendilerinin yapamadığı bir şey olduğu anlaşılıyor.”
The Media Line’ın ulaştığı, gazetecilerden tarihçilere, yerel Yahudi kuruluşlarına pek çok insan röportaj teklifini reddetti.
Vatandaşlık Siyasetleri
Türkiye’deki Yahudi cemaatinin 44 yaşındaki üyelerinden danışman olarak çalışan İstanbullu biri, bu konuyu gündeme getirmenin ciddi tepkiler doğurabileceğinden bahsetti. Bu yüzden adının verilmemesini rica etti.
“Elbette ki hiç kimse bir gazeteciyle konuşup gerçekte nasıl hissettiğini söyleyemez, çünkü bu bütün cemaati tehlikeye atar.”
Söylediğine göre, anti-semitizm son birkaç yılda güçlendi ve Türkiye’de yaşamak zorlaştı. Bu yüzden kendisi Portekiz vatandaşlığına başvurup ülkeyi terk etmeyi planlıyor.
Tek örnek o değil. Yahudi dergisi Forward 2017 yılında Türkiye’de yaşayan neredeyse 4700 Yahudi’nin İspanya, Portekiz ve İsrail’e pasaport başvurusunda bulunduğunu belirtti. Türkiye Yahudilerinin büyük bir çoğunluğunun soyu, İspanyol Engizisyonundan kaçarak bu bölgeye gelenlere dayanıyor.
Danışman, Türkiye’deki Yahudilerin maruz kaldığı baskının Ermeniler ve Rumlar gibi azınlıkların karşılaştığına benzer olduğunu belirtti.
Geçtiğimiz yılki başarısız darbe girişiminden sonraki süreçte 50.000 kişinin tutuklanması ve 150.000 kişinin işinden uzaklaştırılması ya da kovulmasıyla bu baskı daha da arttı.
“Eğer ibadet eden bir Müslüman değilseniz, camiye gidip namaz kılmıyorsanız, eşiniz kapalı değilse… Arzu edilen Türk siz değilsiniz demektir, bu da birçok insanın dışarıda kalmasına sebep oluyor.”
Yapımcı Amado, Yahudi cemaatinin, ülkeyi terk edenler ve yaşlı neslin gün geçtikçe ölmesi sebebiyle yok olmasından korkuyor.
Diğerleri gibi, o da zor zamanlardan geçilse de günlük hayatın devam ettiğini ve cemaate yönelik büyük bir tehdit hissetmediğini söylüyor. Ama bu durumun devam edip etmeyeceği de yüzeyin hemen altında bir soru işareti olarak salınmaya devam ediyor.
“Bir de şöyle bir rahatlığımız var, yanlış anlamayın beni ama, cepte olduğuna inandığımız bir durum var ki o da sinagog duvarlarına kimsenin svastika çizmiyor olması. Tabii şimdilik.”
*Avlaremoz editörü’nün notu: ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıkladıktan sonra sosyal medya üzerinden gönderilen antisemit tweet’lere buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.
**Avlaremoz editörünün notu: Bahsedilen dizi TRT’de yayınlanan Payitaht Abdülhamit olup, yazarlarımızın konu hakkında yazdıkları makalelere buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Her hafta dizinin yayınından sonra sosyal medyada atılan antisemit tweet’lere buradan ulaşabilirsiniz.
***Avlaremoz editörünün notu: Bahsedilen Yahudi düğünü Edirne Büyük Sinagogu’nda gerçekleşmiş olup, düğünün Periscope aracılığıyla yapılan canlı yayını esnasında gelen antisemit mesajlara buradan ulaşabilirsiniz.
****Avlaremoz editörünün notu: Burhan Doğuş’un şikayeti, Edirne Sinagogu’ndaki düğüne gelen antisemit içerikli mesajlara ilişkindi. Konuyla ilgili habere buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: themedialine, Kristina Jovanovski
Çeviren: Aykut Güler
Küçülmekte olan Yahudi toplumu kendi topraklarında gitgide yabancılaştığını hissediyor.
Otuz yedi yaşındaki yapımcı Jozef Erçevik Amado, İstanbul’un merkezindeki barlardan birinde oturmuş, Türk bir Yahudi olarak günlük hayatını korkmaksızın nasıl yaşayabildiğini anlattı.
Ama ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına gelen tepkiler, Yahudi cemaatinin bir kısmını huzursuz etti.
Amado, “İsrail konsolosluğu protestoları var ve bu pek hoşuma gitmiyor. Korkutucu bir şey bu.” ifadesini kullandı.
Konuştuğu bazı vatandaşların, onun tam anlamıyla bir Türk olmadığına inandıklarını söyledi.
“Bence sorunun kaynağı öteki veya yabancı olmakta. Türkiye’de misafirperverlik var, harika bir misafirperverlik. Ama bir sebepten bu engele takıldığınızda, o muhabbete ya da mekâna ait olmadığınızı hissettiğinizde, işler değişiyor.”
Sayısı 15.000 civarında olduğuna inanılan Yahudi azınlığı on yıllardır tehdit altında. Üstelik bu tehdide İstanbul’daki sinagogları hedef alan ölümcül terör saldırıları da dâhil. Ancak Türk hükümetinin giderek artan İslami muhafazakârlığı azınlıkları da gündemin odak noktalarından biri haline getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına karşı tutumu da azınlıklar tartışmasını artırdı.*
Türkiye’nin Aralık ayında düzenlediği İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında, bu karara karşı çıkıldı.
İsrail Siyaseti İlişkisi
Brooklyn College CUNY’de Türkiye ve İsrail-Filistin meseleleri üzerine çalışan Asistan Profesör Louis Fishman, Filistinlileri desteklemenin Türk politik spektrumunda iyi bir sonuç getireceğinden ötürü Erdoğan’ın yararına olduğunu belirtti.
“Politik olarak, [Erdoğan’ın] kaybedeceği çok bir şey yok, özellikle de yalnızca kendi kitlesini değil öteki kitleleri de etkilediği düşünüldüğünde…”
Yine de, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini korumak için hâlâ sebepleri var, zira güçlü ekonomik bağlar söz konusu. Örneğin, Haaretz gazetesine göre THY, İsrail’e gidip gelen yolcuların en çok kullandığı havayolu oldu.
Hem Türkiye’de hem İsrail’de yaşamış olan Fishman, son birkaç yılda anti-semitizmin keskin bir yükselişte olduğunu ifade etti.
“Kanunlarda, sistematik bir biçimde günlük hayatınızda ayrımcılığa uğrayacağınızı düşündüren bir şey yok, ama anti-semitizmin ağırlığı hissediliyor.”
2015 yılında Türkiye’de yapılan bir ankete göre, katılanların %71’inin anti-semit inançlara sahip olduğu ortaya çıktı. 1986 senesinde 22 kişinin ölümüyle sonuçlanan sinagog saldırısı ve 2003 yılında da sinagogları hedef alan bir dizi ölümcül saldırı da bu görüşü destekliyor.
Günümüzde, İstanbul’daki bir Yahudi müzesine girebilmek için önce güvenliğin sorduğu parolayı bilmeniz ya da kimliğinizi göstermeniz, sonra da bir metal detektöründen geçip serginin olduğu öteki odaya geçmeniz gerekiyor.
Devlet televizyonunda gösterilen bir tarih dizisinde, Osmanlı dönemindeki Yahudiler bir İsrail devleti kurma planı yaparken görülüyor. Bu da Yahudilerin sadık olmadığı yönünde bir gönderme. **
İnternette ve medyada anti-semitizmi takip eden Avlaremoz isimli bir organizasyonun gönüllüsü avukat Betsy Penso, nefret söyleminin artışta olduğunu söylüyor.
“Bence gün geçtikçe artıyor. Cezalandırılmadığı için insanlar bunu yazmaya devam ediyor, [ve] kimse onlara bir şey demiyor.”
Penso’ya göre bunun bir sebebi de insanların daha önceden sahip olduğu halde kendilerine sakladıkları görüşlerini dillendirmeyi mümkün kılan sosyal medya oldu.
Lâkin sosyal medya, küçük Yahudi cemaatinin de konuşmasına imkân sağladı.
Avlaremoz, Judeo-Espanyol/Ladino’da “konuşalım” anlamına geliyor.
Penso, bunun Türkiyeli Yahudiler arasındaki görünmez olma, meseleler hakkında kendi aileleri arasında bile konuşmama anlamına gelen “Kayadez” geleneğine zıtlık yaratmak için olduğunu söylüyor.
“Pek çok şeyle karşılaştılar… Eğer konuşurlarsa artık sevilmeyeceklerini düşünüyorlar, o yüzden konuşmuyorlar.”
Türkiye’deki Yahudilerin sorunlarının büyük bir kısmı, vatandaşların Yahudileri İsrail devletiyle bir tutması ve hükümetin yaptıklarından dolayı onları suçlaması.
“Bizi yabancı gibi gördükleri kesin.”
Sosyal medyadaki öfke söylemlerinin –Hitler’i de öven– bilindik bir örneği, cemaat önderlerinden birinin takipçilerini Türkiye’nin batısında gerçekleşen bir Yahudi düğününde gerçekleştirdiği canlı yayınını izlemeye çağırmasından sonra gerçekleşti. ***
Müslüman ve Türk bir avukat olan Burhan Doğuş, 2016 yılında savcılık nezdinde şikayette bulundu. **** Doğuş, bu türden bir öfke söyleminin Türkiye’nin “halkı kin ve düşmanlığa tahriki” suç kabul eden ve üç yıla kadar hapis cezası öngören Türk Ceza Kanunu’nu ihlal ettiğini iddia etti.
Doğuş’un dediğine göre, savcılık kalemi kendisine şu ana kadar bir sanığın bulunduğunu ve polisin soruşturmaya devam ettiğini söylemiş.
Doğuş; bu davanın Türkiye’deki anti-semitizme karşı kazanılmış ilk dava olacağına ve bundan sonra Yahudilere yapılacak saldırılarda emsal teşkil edeceğine, vatandaşların bu tür yorumlar yapmadan iki kez düşünmesini sağlayacağına inanıyor.
Avukat, ülkedeki Yahudilerin bu tür bir davayı kendilerinin açmaktan korktuğundan şüpheleniyor.
“Başvurudan sonra [onlardan] aldığım desteğe bakılırsa, uzun bir süredir bekledikleri ancak kendilerinin yapamadığı bir şey olduğu anlaşılıyor.”
The Media Line’ın ulaştığı, gazetecilerden tarihçilere, yerel Yahudi kuruluşlarına pek çok insan röportaj teklifini reddetti.
Vatandaşlık Siyasetleri
Türkiye’deki Yahudi cemaatinin 44 yaşındaki üyelerinden danışman olarak çalışan İstanbullu biri, bu konuyu gündeme getirmenin ciddi tepkiler doğurabileceğinden bahsetti. Bu yüzden adının verilmemesini rica etti.
“Elbette ki hiç kimse bir gazeteciyle konuşup gerçekte nasıl hissettiğini söyleyemez, çünkü bu bütün cemaati tehlikeye atar.”
Söylediğine göre, anti-semitizm son birkaç yılda güçlendi ve Türkiye’de yaşamak zorlaştı. Bu yüzden kendisi Portekiz vatandaşlığına başvurup ülkeyi terk etmeyi planlıyor.
Tek örnek o değil. Yahudi dergisi Forward 2017 yılında Türkiye’de yaşayan neredeyse 4700 Yahudi’nin İspanya, Portekiz ve İsrail’e pasaport başvurusunda bulunduğunu belirtti. Türkiye Yahudilerinin büyük bir çoğunluğunun soyu, İspanyol Engizisyonundan kaçarak bu bölgeye gelenlere dayanıyor.
Danışman, Türkiye’deki Yahudilerin maruz kaldığı baskının Ermeniler ve Rumlar gibi azınlıkların karşılaştığına benzer olduğunu belirtti.
Geçtiğimiz yılki başarısız darbe girişiminden sonraki süreçte 50.000 kişinin tutuklanması ve 150.000 kişinin işinden uzaklaştırılması ya da kovulmasıyla bu baskı daha da arttı.
“Eğer ibadet eden bir Müslüman değilseniz, camiye gidip namaz kılmıyorsanız, eşiniz kapalı değilse… Arzu edilen Türk siz değilsiniz demektir, bu da birçok insanın dışarıda kalmasına sebep oluyor.”
Yapımcı Amado, Yahudi cemaatinin, ülkeyi terk edenler ve yaşlı neslin gün geçtikçe ölmesi sebebiyle yok olmasından korkuyor.
Diğerleri gibi, o da zor zamanlardan geçilse de günlük hayatın devam ettiğini ve cemaate yönelik büyük bir tehdit hissetmediğini söylüyor. Ama bu durumun devam edip etmeyeceği de yüzeyin hemen altında bir soru işareti olarak salınmaya devam ediyor.
“Bir de şöyle bir rahatlığımız var, yanlış anlamayın beni ama, cepte olduğuna inandığımız bir durum var ki o da sinagog duvarlarına kimsenin svastika çizmiyor olması. Tabii şimdilik.”
*Avlaremoz editörü’nün notu: ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıkladıktan sonra sosyal medya üzerinden gönderilen antisemit tweet’lere buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.
**Avlaremoz editörünün notu: Bahsedilen dizi TRT’de yayınlanan Payitaht Abdülhamit olup, yazarlarımızın konu hakkında yazdıkları makalelere buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Her hafta dizinin yayınından sonra sosyal medyada atılan antisemit tweet’lere buradan ulaşabilirsiniz.
***Avlaremoz editörünün notu: Bahsedilen Yahudi düğünü Edirne Büyük Sinagogu’nda gerçekleşmiş olup, düğünün Periscope aracılığıyla yapılan canlı yayını esnasında gelen antisemit mesajlara buradan ulaşabilirsiniz.
****Avlaremoz editörünün notu: Burhan Doğuş’un şikayeti, Edirne Sinagogu’ndaki düğüne gelen antisemit içerikli mesajlara ilişkindi. Konuyla ilgili habere buradan ulaşabilirsiniz.
Paylaş: