Bu yazının ikincisinin gerekeceği belliydi. Ama kendimi tutamayıp bu kadar çabuk ikincisini yazacağımı asla tahmin etmemiştim.
İlk iki bölüm ardından kimler kimler konuşmadı ki… İlahiyatçılar çıktı, tarihçiler çıktı… Dizi yerden yere vuruldu. O yanlış bu yanlış dendi, tarihe uymuyor gerçeğe uymuyor dendi. Ben onların dediklerini tartacak yetkinlikte değilim; ne Osmanlı tarihçisiyim ne de ilahiyatçı…
Ama etrafta konuşanlardan biraz daha fazla Yahudi tarihi ve geleneği bildiğimi söyleyebilirim. O kısmın altını çizmek de yine bana düşmüş anlaşılan… Sitemim diziyi eleştirip antisemitizme değinmeyenlere bu sefer…
Dizide en tahammül edemediğim şey, Theodor Herzl’in egomanyak, zavallı bir adam olarak resmedilmesi. Adamın resmen aşağılık kompleksi var. Sürekli bir iç hesaplaşma, sürekli bir amaca ulaşma çabası, bunlarla başa çıkabilmek için entrikalar… Theodor Herzl ve ekibi (sadece yanındaki Sara adlı kadını görüyoruz, oradan da acayip bir hikaye çıkacak ben şimdiden söyleyeyim.) kafalarına göre haber yazıp çizerek ‘Dünya’yı yönetiyorlar.’ Adamlar bir haber yazıyor, hemen padişahı rezil ediyorlar ve Abdülhamit zindandaki adamı (benim önceleri haham zannettiğim sonra papaz olduğunu anladığım fakat aslında keşiş olan adamı) salmak zorunda kalıyor; yine kişiye özel bastırdığı gazetelerle hahamlara şantaj yaparak iradelerini sakatlayabiliyor.
Bir yandan da adamı aslında sevilmeyen ve Yahudiler tarafından dahi desteklenmeyen biriymişçesine çizme gayesi mevcut. Evde karısını mutlu edemiyor, babasıyla arası kötü (baba zindandan kaçtı bu bölümde), annesini kandırıyor, kayda değer bir arkadaş göremedik henüz…
En bomba olay ise Yahudi Kongresi olarak adlandırdıkları Birinci Siyonist Kongre’de konuşmacı olarak seçilme çabası. İşte efendim eğer seçilirse ileride İsrail devletinin kurucusu ve siyonizmin babası olacakmış. Sanki böyle bir sıfatı haiz olmak bir seçime bağlı… Viyana’daki hahamlar da toplanmış kimin konuşmacı olacağını oyluyorlar. Nedense hahamlardan sadece bir tanesi tallet (mavi beyaz dua şalı) takıyor ve diğerleri fötr şapkalarıyla katılıyor bu toplantılara. Tallet sadece sabah dualarında kullanılan bir dini obje olup sokakta veya toplantıda kişinin üzerinde durarak gezdirdiği bir giysi parçası değildir ama Payitaht dizisinde böyle kullanılması icap etmiş… Hahamlar ısrarla altını çiziyorlar: ‘Bu oylamayı kazanan kişi gelecekte kurulacak Yahudi devletinin başı ve Yahudilerin doğal lideri olacak.’ Bu; ‘Bandırma vapuruna binmek üzere seçilecek kişi ileride kurulacak devletin ilk cumhurbaşkanı olacak.’ demek gibi bir şey. Kim biliyor bir devlet kurulacağını, kim biliyor Herzl’in böyle isimlendirileceğini… Sonucu belli olan bir hikayenin geçmişi, bir hayal ürünü olarak yeniden tasarlanıyor.
Herzl kürsüde konuşma yaptığı için siyonizmin babası olmadı; siyonizmin babası olduğu için kürsüde konuşma yaptı; Siyonist Kongreleri tertip etti, düşüncelerini kitlelere aktardı.
İlk seçimin sonucunda Herzl ve diğer aday dörder oy alıyorlar. Bu arada oylama falan açık şekilde yapılıyor, Herzl bu sebeple kimin kendisine oy vermediğini biliyor. Bu arada, tahmin edin Herzl’in rakibi kim? Edemezsiniz! Çünkü muhtemelen ömürlerinde birbirlerini hiç görmemiş iki kişi dizide birbirine karşı yarışıyor. Neden mi? Çünkü dizide kaynak olarak muhtemelen Kadir Mısırlıoğlu’nun yazıları kullanıyor. Zaten bu iki ismi yanyana yazıp Google’ladığınızda karşınıza başka da bir sonuç çıkmıyor. Anlayacağınız dizi danışmanları bu hususta pek fikir sahibi değillermiş. İpucunu geçen hafta vermiştim… ‘Emanuel Carasso’.
Adamcağız o dönemde işte Balkanlarda İttihat Terakki’dir, Selanik’te avukatlıktır falan bunlarla uğraşırken dizide bu adamı da bir anda Herzl’in hukuk fakültesinden tembel sınıf arkadaşı yapmışlar. O da yetmemiş adamı Herzl’in rakibi yapmışlar. Herzl de dört oyu Carasso’ya kaptırınca kendisine oy vermeyen hahamlara teker teker özel manşetli gazeteler gönderiyor. Yok birisi kumar oynuyormuş yok bir tanesi katilmiş gibi haberler göstererek adamları korkutuyor ve hemen oyların sahibi oluyor.
Yani anlayacağınız Herzl aslında basını bu kadar iyi kullanamıyor olsa belki de Siyonizmin babası Emanuel Carasso olacakmış, kıl payı kaçırmış… Carasso ise Herzl’e bir nasihat veriyor tüm bu kapışmadan sonra: ‘Yahudi devletinin kurulduğunu asla göremeyeceksin, çünkü yanlış yoldasın.’ Yani anlayacağınız Carasso da şimdilik Herzl’in karşısında olan iyi karakterlerden biri olarak gösteriliyor. Bakalım dizinin sonunda Abdülhamit tahttan indirilirken nasıl resmedilecek…
Bir başka sahnede, Herzl Yahudi devletini kurmak üzere planlarını yaparken, zengin Yahudi ailelerin paralarını hesaplar. (Çünkü herkes altınlarını aleni şekilde sergiliyordu??) Ve hesabının sonunda Yahudilerin dünyadaki servetin yarısına sahip oldukları kanısına varır. Bu arada tabi en zengin Yahudi aile olarak Rotschild’leri tanıtır, ancak onların da ismini Rotşayıld’lar olarak telaffuz eder. Bu diziye kesin bir de diksiyon danışmanı gerekiyor.
Herzl’in yanındaki Sara ise şöyle diyor: ‘Seni bu işi çözmen için seçtiler. Fakir Yahudileri peşine takarsan zenginler de peşine takılacaktır.’ Kendine savaşacak fakirleri topla para da var zaten yürür gidersin diyor yani.
Herzl o kadar fena bir halde ki, saçma sapan rüyalar görüyor: Yoldan geçen insanlar; ona, girdiği yolda kan ve göz yaşı olduğunu, İsrail’in daha kurulmadan ona mezar olacağını, Sultan Abdülhamit’in bunların hesabını ona soracağını söylediğini görüyor. Yani bizim Herzl takmış Abdülhamit’e anlayacağınız. Aslına bakarsanız Herzl değil de bizim senarist takmış; böyle olsun istemiş hikaye; tarihi böyle kendi istediği gibi yazmak istemiş.
İngilizler ve Yahudiler’in Osmanlı halkının düşmanı olsun istemiş. Bizim tebaa da buna inanmayı kendilerine yakıştırmış; yine sosyal medyada döktürmüşler. Bu hafta yayınlanan bölümün ardından paylaşılan tweetleri görmek için buraya tıklayın.
Şu etrafta dolaşan para meselesine de gelmek gerekirse: anlamlandıramıyorum. Geçen sefer fark etmemiştim. Meğerse yıldızın ortasında da bir haç varmış. O da herhalde İngilizleri temsil ediyor. Ne zaman kötü bir şey olacaksa biri diğerine o parayı gösteriyor; felaket tellalı gibi bir şey yani…
Şimdi elde ne var bakalım: Ego manyak bir adam, üstüne üstlük siyonizmin babası ve gücü elde etmek için yapamayacağı şey yok, etrafında çok zengin ve nüfuzlu Yahudiler, üzerine yanında Osmanlı tebaasından Yahudi bir başka adam. Al sana antisemit öykü yazmak için her türlü malzeme!
Senaristler; açık mektubum elinize ulaşmış olmalı. Dinlemek istememek bir tercih. Ancak biliniz ki, tarihin bu denli yanlış aktarılıyor olması kimsenin hoşuna gitmeyecektir. Belki padişahın keşişi zindandan çıkarttığı gibi sizin de diziye müdahale edenler olur sonunda. Belli mi olur…
[…] Payitaht Abdülhamit olup, yazarlarımızın konu hakkında yazdıkları makalelere buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Her hafta dizinin yayınından sonra sosyal medyada atılan antisemit […]