“Yaşadığımız dönemde ne yazık ki Devlet kaynaklı bir antisemitizm var. Bir insan sen Musevisin diye sana saldırsa belli ki cezalandırılmayacak. Böyle olunca ister istemez korkuyorsun.”
Bu platformdan izlediğiniz gibi geçtiğimiz haftalarda farklı görüşlere, farklı eğitimlere ve yaşlara sahip 2012 yılının Yahudi gençlerinin Yahudi kimliği, asimilasyon, antisemitizm gibi konulardaki düşüncelerine yer verdik. Aradan 4 yıl geçti. Bu kısa zaman içinde birçok önemli olay gerçekleşti. Bunlardan en önemlisi de Gezi Eylemleridir. Yahudi gençlerinin bir bölümü de diğer gençler gibi bu geniş katılımlı toplumsal hareketin bir parçası oldular. Yani “Gezi kuşağının” bir parçası da onlardır.
Görüşmecimiz İdil, Türkiye’de Yahudi kimliğinin korunması gerektiğini ama antisemitizmden dolayı korktuğunu ve “dikkatli” olmaya itildiğini belirtirken bir yandan da kendini Gezi’ye katılırken bulur: “Çünkü şey hoşuma gidiyor, ‘Türk olmak da’ yani geniş toplumun bir parçası olmak hoşuma gidiyor”. İdil, bu sözleriyle Yahudi cemaatinin dışa açılımının somut bir göstergesi olarak durmaktadır. Daha önce görüştüğüm gençler ve İdil örneğinden hareketle diyebilirim ki günümüz Yahudi gençleri, “kimliklenerek entegrasyon”u hedefliyorlar.
İdil ile 2016 Mayıs’ında görüştük. Kendisi İstanbul’a Üniversite eğitimi için gelen 23 yaşında İzmirli Yahudi bir genç. Sosyal Bilimler alanında eğitim görüyor. İzmir’de daha çok cemaat içinde kalan İdil, azınlık olduğunu İstanbul’da daha fazla hissettiğini söylüyor.
Sözü kendisine veriyorum…
Yahudileri toplumun içinde nerede görüyorsunuz? Sizce Yahudilerin, toplumu oluşturan diğer unsurlardan farkı var mıdır? Varsa nedir/nelerdir?
Ben Yahudileri geniş toplumun yani Türk toplumunun bir parçası olarak görüyorum. Kesinlikle ayrı görmüyorum. Yahudiler toplumda çok fazla böyle “azınlık” “bunlar ayrı” gibi durmuyor da dinimiz farklı bence. Yani Türk değilim gibi görmüyorum. Sadece dinimiz ve geleneklerimizi farklı olarak görüyorum ben.
Peki, İstanbul’da İzmirli Yahudi olmak nasıl bir şey?
Bir kere ben İzmir’de Yahudilerin çok olduğu bir çevrede büyüdüm. O yüzden Yahudi olmak hiçbir zaman sorun değildi. Çünkü herkes çok alışıktı Yahudilerle büyümeye. Gittiğimiz okullar olsun, etraftaki insanlar olsun, bakkal-manav olsun, herkes Musevi kültürüne çok alışıktı. İstanbul’a gelince, hani büyük şehir, Yahudi olmam daha bir kimliğimim bir parçası olmaya başladı. İzmir’deyken kimliğimin bir parçası değildi o kadar. Çünkü onu ifade etmem gerekmiyordu, herkes biliyordu.
Ama İstanbul’a geldiğimde mesela Üniversitede, herhangi bir yerde, herhangi bir toplulukta, ‘aaa Yahudi misin?’ insanların ilgisini çekiyor çünkü bilmiyorlar. Bilmedikleri için de daha bir şey oluyor, yani bir önyargı… Bu önyargı iyi de olabilir, kötü de olabilir. İstanbullular zaten bununla büyümeye alışık. Biz küçük bir yerde büyüdüğümüz için hiçbir zaman benim Yahudiliğim bir sorun oluşturma potansiyeli olmadı. İstanbul’da artık onun potansiyelini hissediyorum.
Sizce günümüz Yahudi kimliği neye/nelere dayanmaktadır? (Örneğin dilin, dinin, kültürün önemi nedir?) Sizce bu kimlik modernleşme sürecinde değişmiş midir? Değiştiğini düşünüyorsanız bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? Sizin Yahudi kimliğiniz neye, nelere dayanmaktadır?
Benim gözlemlediğim kadarıyla tamamen geleneklere dayanıyor. Benim ailem dini ritüelleri çok yapan bir aile değildi zaten. Yine gelenekleri az çok yaparız ama çok dindar, hani kaşer et yiyeyim, Şabat günü çıkmayayım gibi onlar yok. Ama önemli bayramları hala kutlarız ki çok önemli, kutlamak da gerekiyor. Zaten bize şey öğrettiler; küçükken derneklere gittiğimiz zamanlarda Yahudiliğin her zaman bir yaşam stili olduğunu. Yani Yahudilik, sadece Allah’a ibadetten çok bir yaşam tarzı veriyor sana. Ve o yaşam tarzına tutunmamız lazım en azında.
Ben Ladino az çok biliyorum. Ne yazık ki Ladino modernleşme sürecinde kayboluyor. Zaten karma evlilikler çok artmaya başladı. Benim ananem çok iyi Ladino konuşuyor, annem biraz konuşuyor, ben hiç öğrenmedim, işte onlardan kulak dolgunluğu var sadece. Yani nesiller devam ettikçe gelenekler biraz daha azalıyor. Ama yine de Oruç tutuyoruz, Pesah yapıyorum, Cuma akşamı ananemlerde buluşuruz. Burada olduğum zaman, burada kuzenlerim var özel bayramlarda onların yanına giderim. Annemler de arar git der zaten.
Küçükken pek anlamazdım ama şimdi önemini anlıyorum biraz tüm bunların. Sonuçta kimliğinin bir parçası bunlar ve koruman lazım. Ama çevremde gördüğüm kadarıyla insanlar çok umursamıyor. Asimilasyon kesinlikle oluyor.
Bende de oluyor. Yani hepimizde oluyor. Bir film izlemiştim zamanında, antisemitzimle çok ilgilendiğim zamanlardı. Filmde ‘Musevileri yok etmenin tek yolu onları sevmek’ diyordu. Bizi kabul edince, zaten artık gençler de çok geleneksel olmuyor, çok tutunacak bir şey kalmıyor.
Sizce Yahudiler arasında, Yahudi kimliğine bakış konusunda, kuşaklar arasında farklar var mıdır? Varsa bu farklılıklar nedir? Nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle var. Yahudiler ilk buraya geldiklerinde çok kendi aralarında yaşarlarmış, sadece Ladino konuşan bir toplulukmuş. Yavaş yavaş ticaretle, okullarla bu değişmiş. Mesela İzmir’de artık Musevi Okulu yok. Ben tam girecektim kapatıldı. Okullar karma zaten, Türklerin içinde büyüyorsun. O yüzden benim ananemin Musevilik- Türklük görüşüyle benim Musevilik- Türklük görüşüm çok farklı.
Yani benim ananem mesela arkadaşlarımı sorarken ‘Türk mü, Musevi mi’ der. Ben de o yüzden kavga ederim. Çünkü ‘biz de Türküz anane niye öyle diyorsun sadece dinimiz farklı’ diyorum. Onlarda ‘kendini ayrı tutma, hani biz farklıyız biz azınlığız, birlikte evlenmeliyiz, birlikte büyümeliyiz, birlikte takılmalıyız’ anlayışı var. Ben de bu o kadar yok. Olmamasını da sağlıklı buluyorum biraz. Çünkü bu kadar kendini ayrı tutarsan dışlanman çok normal gibi geliyor. Ama onların da bu tutumu kimliği korudu.
Çok büyük bir sorun var, o da evlilik konusunda. Benim için de böyle. Ben hiçbir zaman din yüzünden annemlerle kavga etmedim, oruç tuttum, hepsini yapmaya çalıştım. Yahudilerde kuşaklararasında en büyük çatışma Müslümanlar veya Musevi olmayan birsiyle evlenme konusunda çıkıyor. Yani bütün kavgalar bu yüzden benim gözlemlediğim kadarıyla. İşte ‘oğlum onunla evlenme, kızım onunla evlenme, oğlum Museviyle çık’ modundalar.
Benim ananem benim bir Müslümanla evlenmemi zorla kabul eder ama çok büyük sorun çıkartacağından eminim. Benim dayım evlendi Müslümanla ve zamanında çok büyük kavgalar çıktı. Sonra da boşandılar ve “bak boşandılar” dendi. Yani kuşak çatışmasının en büyük şeyi bence o yani.
Yahudi kimliğinizden ötürü hiç dışlandığınızı düşündünüz mü, kurum ya da kişilerden baskı gördünüz mü? Bu konularda sizden önceki kuşaklardan daha şanslı mı, daha şanssız mı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Yoksa zamanla değişen bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Ben Allah’a şükür çok yaşamadım. Ama mesela küçükken, İlkokul 2. Sınıftayken bir çocuk beni Yahudi diye dövmüştü. 8 yaşındaydık. Çok dindar bir aileden geliyordu o. Çok pis konuşuluyormuş ailede Yahudiler hakkında. Ben Yahudiyim deyince derste çocuk bir anda kalkıp saçımı çekmeye falan başladı. Bunu hiç unutmuyorum.
Bizim derneklerimiz oluyor. Orda bunu anlattım. Oradan üst düzey insanlar bizim okula gelip müdürle falan konuşmuştu. Ve ben çok iyi hissetmiştim. Sonuçta ne olursa olsun arkanda seni koruyan insanlar vardı. Daha sonra çocuğun ailesi geldi, özür dilendi. Yani bunun geçiştirilmeyip üstünde durulması çok hoşuma gitti. Daha küçücüktüm ve çok güvende hissetmiştim.
Onun dışında ben hep şeyle büyüdüm ‘aman işte Davud yıldızı kolye takma, aman her yerde söyleme Yahudi olduğunu’ gibi… Yani hep bir korku var. Yani ne olacağı belli değil ve insanlar bizim hakkımızda önyargılı ve sen azınlıksın. Bazen benim Yahudi olduğumu bilmeden yanımdaki insanlar “aman onlar işte pinti olurlar” diye laflar duyuyorum. Ama ona da alıştım.
Yaşadığımız dönemde ne yazık ki Devlet kaynaklı bir antisemitizm var. Melih Gökçek mesela twitterda açıklama yaptı, hani Yıldız Tilbe Musevilere laf etmişti. O da “Yıldız Tilbe haklıdır” diye destekledi. Bunu yapan Ankara Belediye Başkanı. Böyle olunca ister istemez korkuyorsun.
Çünkü bir insan sen Musevisin diye sana saldırsa belli ki cezalandırılmayacak. Çünkü devlet adamları buna karşı çıkmıyor. O beni biraz korkutuyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e söylemleri ve Türkiyeli Yahudiler ile İsrailliler arasında ayrım yapılmaması gibi durumlarda, mesela o Filistin savaşlarında falan korkuyoruz. O yüzden bu zamanda Hükümet yüzünden biraz ben korkuyorum. Şanssızlığın arttığını düşünüyorum bu yüzden. İşte İŞİD olayları, son 3-4 aydır sinagoglara gitmeyin deniyor bize. Kuzenimin düğünü vardı, iptal olacaktı az kalsın.
Gezi Olaylarına katıldın mı?
Katıldım. Çünkü şey hoşuma gidiyor, Türk olmak da hoşuma gidiyor, yani geniş toplumun bir parçası olmak. Asla kendimi ayrıştırmadım. Sonuçta bu da benim kimliğimin bir parçası, ayırmıyorum yani. Ben “aman İsrail’e kaçarım” kafasında asla olmadım. O yüzden istiyorum ki burada hoş karşılanalım ve her şey iyi gitsin. Ama işte Hükümet açısından korkuyorum.
Yahudi kimliğinin yaşanması ve aktarılması konularında eksiklikler/sorunlar var mıdır? Var olduğunu düşünüyorsanız bu sorunları kimler ve nasıl çözebilir?
Yani evet bence var yaşanması konusunda. Çok modern bir toplum oluşmaya başladı genel olarak. Artık çoğu gelenek yaşanmıyor. Benim çok Müslüman arkadaşım var, Müslümanlıkla alakaları yok. Hatta ben onların gözünde çok dindarım. Öyle bakıyorlar bana yani. İşte o, azınlık olmaktan kaynaklanıyor.
Hep şu öğretildi bize; ‘ne olacağı belli olmaz’. Çünkü tarihe baktığımızda hep bir atılma, hep bir dışlanma, bir sevilmeme… Yani hala bütün dünyada bir önyargı var Yahudilere karşı neden bilmiyorum ama var. O yüzden ben, o eski kuşakların “sakının” lafına katılıyorum. Belki küçüklükten beri böyle büyütüldüğümüz için…
Ama işte daha önce dediğim gibi dünya çok değişiyor ve Yahudiler çok azaldı Türkiye’de, ne kadar koruyabiliriz ki… O yüzden sorunlar var ve bizim sorumluluk almamız gerektiğini düşünüyorum yani biz gençlerin. Ben almıyorum ama. Okula gidiyorsun, çalışıyorsun, nasıl zaman ayıracaksın, bir de bu var… Çıkıyorsun dışarı kafeye gidiyorsun, bara gidiyorsun, bir de sinagoga gitmek… Eski zamanlarda çok daha kolaymış geleneklere önem vermek, şimdi çok zor.
Cuma akşamları ailenle yemek yiyebiliyor musun en azından?
Ben İzmir’deyken hep yerdik. Şimdi tatillerde gittiğimde yiyorum. Şöyle diyorlar; ‘en azından ilk bizimle ye, sonra çık dışarıya’. En azından bunu yapabilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ben bunu yapıyorum, sonra çıkıyorum.
Ladino dilini konuşuyor musunuz? Yahudi edebiyatından eserler okuyor musunuz? Yahudi tarihi ve dünyadaki Yahudi toplulukları hakkında okuyor, film, belgesel izliyor musunuz? Türkçe, İngilizce, Fransızca vs. dillerde yazan Yahudi yazarları takip ediyor musunuz? Yahudi müziği dinliyor musunuz (kimler, türler) ?
Hayır, konuşmuyorum Ladino ama ananemler falan konuştuğu zaman az çok ne dediklerini anlıyorum. Evet, Yahudi yazarların kitaplarını okuyorum. Yahudi kültürüyle küçükken çok ilgiliydim. Yani kabala olsun… Lise zamanları çok içindeydim. Bu arada çok dindar olunca da kokuyorlar, annemler korktular benim bu halimden. “Bu kadar da girme kızım” demeye başladılar. Sonra ben de uzaklaştım zaten.
Ben Yahudiler hakkında film izlemeyi çok seviyorum. Çok enteresan filmler oluyor. Zaten tarihe baktığınızda çok fazla malzeme var. Bir Holokost var zaten birçok filme malzeme veriyor.
Yahudi tarihi de çok ilgimi çekiyordu. Zaten dernekte bunun ben öğretmenliğini yapıyordum. Okuyordum, ediyordum… Ama dediğim gibi artık çok içinde değilim. Şu aralar çok başka yerlere kaydım ve ilgilenmiyorum.
Yahudi müziğine bayılırım. Folklor yapıyordum ben yani Yahudi dansı. Benim babam çok dinler bu müziği. İbranice de Ladino da hepsini dinliyorum, çok seviyorum. Dario Moreno mesela çok severim onu. Babamdan geçen o alışkanlık kaldı.
Yahudi kurumlarının kültürel faaliyetlerine katılıyor musunuz? Sizce bu faaliyetler gençlere hitap ediyor mu? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Yani katılıyordum. Bizde anaokulundan başlayan bir faaliyetler dizisi var. Buradaki kulüpler gibi aynısı İzmir’de de vardı. Ama İzmir’de kalmıyor Yahudi gençleri genelde. Üniversite zamanı ya İstanbul’a gidiliyor ya yurt dışına gidiliyor. Belirli bir yaşa kadar o oluyor. 17 yaşında gece dışarı çıkmaya başlıyorsun, Müslüman arkadaşların oluyor, oraya gitmek biraz külfet gibi oluyor. Ben de öyle hissediyordum.
Üniversiteyi kazandığımda İstanbul’a geldiğimde Yahudi cemaatine gireyim diye Yıldırım kulübüne gideyim dedim. Ama işte diğer taraftan 18 yaşından sonra derneğe gitme olayı çocuksu gelmeye başlıyor. ‘Artık büyüdüm, ne derneği’ oluyor. Bir de tabi o derneklerde “tanışıp, evlensinler” durumu da var yani. 20’li yaşlarındakiler sevgili bulmak için gidiyormuş gibi geliyor bana. O yüzden de ben şuan katılmıyorum bunlara. Bana hitap etmedi. Gerçekten yani “görücü usulü” olayı var.
Yahudi eğitim kurumlarında eğitim gördünüz mü? (Bunlardan birinde öğrenim görmemiş olsanız bile) bu kurumların Yahudiler arasındaki ilişki ve Yahudi kimliğinin aktarılmasında oynadığı rol hakkında ne düşünüyorsanız?
Hayır, görmedim. Ulus Musevi Lisesinde gayet güzel bir eğitim olduğunu biliyorum. Ben İstanbul’da olsam gider miydim tartışılır. Zaten annenin arkadaşlarının çocukları falan Musevi oluyor, zaten onların içindesin, bir de o okula gitsem sadece Musevi arkadaşlarım olur. Şuan görüyorum Musevi Lisesinden arkadaşları, sadece Musevi arkadaşları var. O da çok soyutlar seni toplumdan. Eğitim olarak yararlı, kültürü korumak adına yararlı bu okul ama ben biraz da “tehlikeli” buluyorum.
Çünkü zaten azınlığız, zaten devamlı iç içeyiz, bir de ayrı okula gittiğinde çok uzak kalıyorsun toplumdan. Bu kadar kendini soyutlamak ne kadar doğru bilemiyorum. O yüzden “tehlikeli” dedim. Bu okuldan mezunlar Üniversiteye gidince mahvoluyorlar ve görüyorum hala lise arkadaşlarıyla takılıyorlar. O güzel bir şey değil bence.
Sizin için Sinagog neyi temsil ediyor? Sizce Yahudi dini kurumlarının ve faaliyetlerinin Türkiye’de Yahudi kimliğinin yaşatılmasındaki rolü nedir?
Ben sinagoga hiç gitmiyorum, bir tek özel bayramlarda gidiyorum. Benim annem ve babam da sinagoga çok giden bir çift değiller. Sinagog; benim için özel ibadet yeri, saygı duyuyorum. Ama çok fazla genç artık gitmiyor sinagoglara. Biz gençlerde düğün dernek, bar mitsva gibi şeylerin gerçekleştiğinde buluşulan bir yer oldu daha çok.
“500 yıl”, 500. Yıl Vakfı ve müzesi hakkında düşünceleriniz nedir?
Hiç gitmedim bilmiyorum buraları. 500 yıl… Bilemiyorum, babam Aşkenaz annem Sefarad benim. İşte Sefaradlar 500 yıl önce gelmeye başlamışlar. Ama babamların ailesi falan hep Sefarad kültürü ile yetişmişler. Herhâlde İzmir’de zaman içinde Aşkenazlar asimile oldu Sefarad gruba.
“500 yıl” Türkiyeli olmayı temsil ediyor benim için diyebilirim. Kaç kişi ile tanışıyorum ‘Türküm’ deyip çok daha az süredir burada olan. 500 yıl çok uzun bir süre bence ve o yüzden Museviliği benimsediğimiz kadar Türklüğü de benimsememiz gerektiğini hatırlatıyor bana bu 500 yıl. Sonuçta yüzyıllar içinde bir etkileşim olmuştur.
[email protected]
“Yaşadığımız dönemde ne yazık ki Devlet kaynaklı bir antisemitizm var. Bir insan sen Musevisin diye sana saldırsa belli ki cezalandırılmayacak. Böyle olunca ister istemez korkuyorsun.”
Bu platformdan izlediğiniz gibi geçtiğimiz haftalarda farklı görüşlere, farklı eğitimlere ve yaşlara sahip 2012 yılının Yahudi gençlerinin Yahudi kimliği, asimilasyon, antisemitizm gibi konulardaki düşüncelerine yer verdik. Aradan 4 yıl geçti. Bu kısa zaman içinde birçok önemli olay gerçekleşti. Bunlardan en önemlisi de Gezi Eylemleridir. Yahudi gençlerinin bir bölümü de diğer gençler gibi bu geniş katılımlı toplumsal hareketin bir parçası oldular. Yani “Gezi kuşağının” bir parçası da onlardır.
Görüşmecimiz İdil, Türkiye’de Yahudi kimliğinin korunması gerektiğini ama antisemitizmden dolayı korktuğunu ve “dikkatli” olmaya itildiğini belirtirken bir yandan da kendini Gezi’ye katılırken bulur: “Çünkü şey hoşuma gidiyor, ‘Türk olmak da’ yani geniş toplumun bir parçası olmak hoşuma gidiyor”. İdil, bu sözleriyle Yahudi cemaatinin dışa açılımının somut bir göstergesi olarak durmaktadır. Daha önce görüştüğüm gençler ve İdil örneğinden hareketle diyebilirim ki günümüz Yahudi gençleri, “kimliklenerek entegrasyon”u hedefliyorlar.
İdil ile 2016 Mayıs’ında görüştük. Kendisi İstanbul’a Üniversite eğitimi için gelen 23 yaşında İzmirli Yahudi bir genç. Sosyal Bilimler alanında eğitim görüyor. İzmir’de daha çok cemaat içinde kalan İdil, azınlık olduğunu İstanbul’da daha fazla hissettiğini söylüyor.
Sözü kendisine veriyorum…
Yahudileri toplumun içinde nerede görüyorsunuz? Sizce Yahudilerin, toplumu oluşturan diğer unsurlardan farkı var mıdır? Varsa nedir/nelerdir?
Ben Yahudileri geniş toplumun yani Türk toplumunun bir parçası olarak görüyorum. Kesinlikle ayrı görmüyorum. Yahudiler toplumda çok fazla böyle “azınlık” “bunlar ayrı” gibi durmuyor da dinimiz farklı bence. Yani Türk değilim gibi görmüyorum. Sadece dinimiz ve geleneklerimizi farklı olarak görüyorum ben.
Peki, İstanbul’da İzmirli Yahudi olmak nasıl bir şey?
Bir kere ben İzmir’de Yahudilerin çok olduğu bir çevrede büyüdüm. O yüzden Yahudi olmak hiçbir zaman sorun değildi. Çünkü herkes çok alışıktı Yahudilerle büyümeye. Gittiğimiz okullar olsun, etraftaki insanlar olsun, bakkal-manav olsun, herkes Musevi kültürüne çok alışıktı. İstanbul’a gelince, hani büyük şehir, Yahudi olmam daha bir kimliğimim bir parçası olmaya başladı. İzmir’deyken kimliğimin bir parçası değildi o kadar. Çünkü onu ifade etmem gerekmiyordu, herkes biliyordu.
Ama İstanbul’a geldiğimde mesela Üniversitede, herhangi bir yerde, herhangi bir toplulukta, ‘aaa Yahudi misin?’ insanların ilgisini çekiyor çünkü bilmiyorlar. Bilmedikleri için de daha bir şey oluyor, yani bir önyargı… Bu önyargı iyi de olabilir, kötü de olabilir. İstanbullular zaten bununla büyümeye alışık. Biz küçük bir yerde büyüdüğümüz için hiçbir zaman benim Yahudiliğim bir sorun oluşturma potansiyeli olmadı. İstanbul’da artık onun potansiyelini hissediyorum.
Sizce günümüz Yahudi kimliği neye/nelere dayanmaktadır? (Örneğin dilin, dinin, kültürün önemi nedir?) Sizce bu kimlik modernleşme sürecinde değişmiş midir? Değiştiğini düşünüyorsanız bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? Sizin Yahudi kimliğiniz neye, nelere dayanmaktadır?
Benim gözlemlediğim kadarıyla tamamen geleneklere dayanıyor. Benim ailem dini ritüelleri çok yapan bir aile değildi zaten. Yine gelenekleri az çok yaparız ama çok dindar, hani kaşer et yiyeyim, Şabat günü çıkmayayım gibi onlar yok. Ama önemli bayramları hala kutlarız ki çok önemli, kutlamak da gerekiyor. Zaten bize şey öğrettiler; küçükken derneklere gittiğimiz zamanlarda Yahudiliğin her zaman bir yaşam stili olduğunu. Yani Yahudilik, sadece Allah’a ibadetten çok bir yaşam tarzı veriyor sana. Ve o yaşam tarzına tutunmamız lazım en azında.
Ben Ladino az çok biliyorum. Ne yazık ki Ladino modernleşme sürecinde kayboluyor. Zaten karma evlilikler çok artmaya başladı. Benim ananem çok iyi Ladino konuşuyor, annem biraz konuşuyor, ben hiç öğrenmedim, işte onlardan kulak dolgunluğu var sadece. Yani nesiller devam ettikçe gelenekler biraz daha azalıyor. Ama yine de Oruç tutuyoruz, Pesah yapıyorum, Cuma akşamı ananemlerde buluşuruz. Burada olduğum zaman, burada kuzenlerim var özel bayramlarda onların yanına giderim. Annemler de arar git der zaten.
Küçükken pek anlamazdım ama şimdi önemini anlıyorum biraz tüm bunların. Sonuçta kimliğinin bir parçası bunlar ve koruman lazım. Ama çevremde gördüğüm kadarıyla insanlar çok umursamıyor. Asimilasyon kesinlikle oluyor.
Bende de oluyor. Yani hepimizde oluyor. Bir film izlemiştim zamanında, antisemitzimle çok ilgilendiğim zamanlardı. Filmde ‘Musevileri yok etmenin tek yolu onları sevmek’ diyordu. Bizi kabul edince, zaten artık gençler de çok geleneksel olmuyor, çok tutunacak bir şey kalmıyor.
Sizce Yahudiler arasında, Yahudi kimliğine bakış konusunda, kuşaklar arasında farklar var mıdır? Varsa bu farklılıklar nedir? Nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle var. Yahudiler ilk buraya geldiklerinde çok kendi aralarında yaşarlarmış, sadece Ladino konuşan bir toplulukmuş. Yavaş yavaş ticaretle, okullarla bu değişmiş. Mesela İzmir’de artık Musevi Okulu yok. Ben tam girecektim kapatıldı. Okullar karma zaten, Türklerin içinde büyüyorsun. O yüzden benim ananemin Musevilik- Türklük görüşüyle benim Musevilik- Türklük görüşüm çok farklı.
Yani benim ananem mesela arkadaşlarımı sorarken ‘Türk mü, Musevi mi’ der. Ben de o yüzden kavga ederim. Çünkü ‘biz de Türküz anane niye öyle diyorsun sadece dinimiz farklı’ diyorum. Onlarda ‘kendini ayrı tutma, hani biz farklıyız biz azınlığız, birlikte evlenmeliyiz, birlikte büyümeliyiz, birlikte takılmalıyız’ anlayışı var. Ben de bu o kadar yok. Olmamasını da sağlıklı buluyorum biraz. Çünkü bu kadar kendini ayrı tutarsan dışlanman çok normal gibi geliyor. Ama onların da bu tutumu kimliği korudu.
Çok büyük bir sorun var, o da evlilik konusunda. Benim için de böyle. Ben hiçbir zaman din yüzünden annemlerle kavga etmedim, oruç tuttum, hepsini yapmaya çalıştım. Yahudilerde kuşaklararasında en büyük çatışma Müslümanlar veya Musevi olmayan birsiyle evlenme konusunda çıkıyor. Yani bütün kavgalar bu yüzden benim gözlemlediğim kadarıyla. İşte ‘oğlum onunla evlenme, kızım onunla evlenme, oğlum Museviyle çık’ modundalar.
Benim ananem benim bir Müslümanla evlenmemi zorla kabul eder ama çok büyük sorun çıkartacağından eminim. Benim dayım evlendi Müslümanla ve zamanında çok büyük kavgalar çıktı. Sonra da boşandılar ve “bak boşandılar” dendi. Yani kuşak çatışmasının en büyük şeyi bence o yani.
Yahudi kimliğinizden ötürü hiç dışlandığınızı düşündünüz mü, kurum ya da kişilerden baskı gördünüz mü? Bu konularda sizden önceki kuşaklardan daha şanslı mı, daha şanssız mı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Yoksa zamanla değişen bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Ben Allah’a şükür çok yaşamadım. Ama mesela küçükken, İlkokul 2. Sınıftayken bir çocuk beni Yahudi diye dövmüştü. 8 yaşındaydık. Çok dindar bir aileden geliyordu o. Çok pis konuşuluyormuş ailede Yahudiler hakkında. Ben Yahudiyim deyince derste çocuk bir anda kalkıp saçımı çekmeye falan başladı. Bunu hiç unutmuyorum.
Bizim derneklerimiz oluyor. Orda bunu anlattım. Oradan üst düzey insanlar bizim okula gelip müdürle falan konuşmuştu. Ve ben çok iyi hissetmiştim. Sonuçta ne olursa olsun arkanda seni koruyan insanlar vardı. Daha sonra çocuğun ailesi geldi, özür dilendi. Yani bunun geçiştirilmeyip üstünde durulması çok hoşuma gitti. Daha küçücüktüm ve çok güvende hissetmiştim.
Onun dışında ben hep şeyle büyüdüm ‘aman işte Davud yıldızı kolye takma, aman her yerde söyleme Yahudi olduğunu’ gibi… Yani hep bir korku var. Yani ne olacağı belli değil ve insanlar bizim hakkımızda önyargılı ve sen azınlıksın. Bazen benim Yahudi olduğumu bilmeden yanımdaki insanlar “aman onlar işte pinti olurlar” diye laflar duyuyorum. Ama ona da alıştım.
Yaşadığımız dönemde ne yazık ki Devlet kaynaklı bir antisemitizm var. Melih Gökçek mesela twitterda açıklama yaptı, hani Yıldız Tilbe Musevilere laf etmişti. O da “Yıldız Tilbe haklıdır” diye destekledi. Bunu yapan Ankara Belediye Başkanı. Böyle olunca ister istemez korkuyorsun.
Çünkü bir insan sen Musevisin diye sana saldırsa belli ki cezalandırılmayacak. Çünkü devlet adamları buna karşı çıkmıyor. O beni biraz korkutuyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e söylemleri ve Türkiyeli Yahudiler ile İsrailliler arasında ayrım yapılmaması gibi durumlarda, mesela o Filistin savaşlarında falan korkuyoruz. O yüzden bu zamanda Hükümet yüzünden biraz ben korkuyorum. Şanssızlığın arttığını düşünüyorum bu yüzden. İşte İŞİD olayları, son 3-4 aydır sinagoglara gitmeyin deniyor bize. Kuzenimin düğünü vardı, iptal olacaktı az kalsın.
Gezi Olaylarına katıldın mı?
Katıldım. Çünkü şey hoşuma gidiyor, Türk olmak da hoşuma gidiyor, yani geniş toplumun bir parçası olmak. Asla kendimi ayrıştırmadım. Sonuçta bu da benim kimliğimin bir parçası, ayırmıyorum yani. Ben “aman İsrail’e kaçarım” kafasında asla olmadım. O yüzden istiyorum ki burada hoş karşılanalım ve her şey iyi gitsin. Ama işte Hükümet açısından korkuyorum.
Yahudi kimliğinin yaşanması ve aktarılması konularında eksiklikler/sorunlar var mıdır? Var olduğunu düşünüyorsanız bu sorunları kimler ve nasıl çözebilir?
Yani evet bence var yaşanması konusunda. Çok modern bir toplum oluşmaya başladı genel olarak. Artık çoğu gelenek yaşanmıyor. Benim çok Müslüman arkadaşım var, Müslümanlıkla alakaları yok. Hatta ben onların gözünde çok dindarım. Öyle bakıyorlar bana yani. İşte o, azınlık olmaktan kaynaklanıyor.
Hep şu öğretildi bize; ‘ne olacağı belli olmaz’. Çünkü tarihe baktığımızda hep bir atılma, hep bir dışlanma, bir sevilmeme… Yani hala bütün dünyada bir önyargı var Yahudilere karşı neden bilmiyorum ama var. O yüzden ben, o eski kuşakların “sakının” lafına katılıyorum. Belki küçüklükten beri böyle büyütüldüğümüz için…
Ama işte daha önce dediğim gibi dünya çok değişiyor ve Yahudiler çok azaldı Türkiye’de, ne kadar koruyabiliriz ki… O yüzden sorunlar var ve bizim sorumluluk almamız gerektiğini düşünüyorum yani biz gençlerin. Ben almıyorum ama. Okula gidiyorsun, çalışıyorsun, nasıl zaman ayıracaksın, bir de bu var… Çıkıyorsun dışarı kafeye gidiyorsun, bara gidiyorsun, bir de sinagoga gitmek… Eski zamanlarda çok daha kolaymış geleneklere önem vermek, şimdi çok zor.
Cuma akşamları ailenle yemek yiyebiliyor musun en azından?
Ben İzmir’deyken hep yerdik. Şimdi tatillerde gittiğimde yiyorum. Şöyle diyorlar; ‘en azından ilk bizimle ye, sonra çık dışarıya’. En azından bunu yapabilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ben bunu yapıyorum, sonra çıkıyorum.
Ladino dilini konuşuyor musunuz? Yahudi edebiyatından eserler okuyor musunuz? Yahudi tarihi ve dünyadaki Yahudi toplulukları hakkında okuyor, film, belgesel izliyor musunuz? Türkçe, İngilizce, Fransızca vs. dillerde yazan Yahudi yazarları takip ediyor musunuz? Yahudi müziği dinliyor musunuz (kimler, türler) ?
Hayır, konuşmuyorum Ladino ama ananemler falan konuştuğu zaman az çok ne dediklerini anlıyorum. Evet, Yahudi yazarların kitaplarını okuyorum. Yahudi kültürüyle küçükken çok ilgiliydim. Yani kabala olsun… Lise zamanları çok içindeydim. Bu arada çok dindar olunca da kokuyorlar, annemler korktular benim bu halimden. “Bu kadar da girme kızım” demeye başladılar. Sonra ben de uzaklaştım zaten.
Ben Yahudiler hakkında film izlemeyi çok seviyorum. Çok enteresan filmler oluyor. Zaten tarihe baktığınızda çok fazla malzeme var. Bir Holokost var zaten birçok filme malzeme veriyor.
Yahudi tarihi de çok ilgimi çekiyordu. Zaten dernekte bunun ben öğretmenliğini yapıyordum. Okuyordum, ediyordum… Ama dediğim gibi artık çok içinde değilim. Şu aralar çok başka yerlere kaydım ve ilgilenmiyorum.
Yahudi müziğine bayılırım. Folklor yapıyordum ben yani Yahudi dansı. Benim babam çok dinler bu müziği. İbranice de Ladino da hepsini dinliyorum, çok seviyorum. Dario Moreno mesela çok severim onu. Babamdan geçen o alışkanlık kaldı.
Yahudi kurumlarının kültürel faaliyetlerine katılıyor musunuz? Sizce bu faaliyetler gençlere hitap ediyor mu? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Yani katılıyordum. Bizde anaokulundan başlayan bir faaliyetler dizisi var. Buradaki kulüpler gibi aynısı İzmir’de de vardı. Ama İzmir’de kalmıyor Yahudi gençleri genelde. Üniversite zamanı ya İstanbul’a gidiliyor ya yurt dışına gidiliyor. Belirli bir yaşa kadar o oluyor. 17 yaşında gece dışarı çıkmaya başlıyorsun, Müslüman arkadaşların oluyor, oraya gitmek biraz külfet gibi oluyor. Ben de öyle hissediyordum.
Üniversiteyi kazandığımda İstanbul’a geldiğimde Yahudi cemaatine gireyim diye Yıldırım kulübüne gideyim dedim. Ama işte diğer taraftan 18 yaşından sonra derneğe gitme olayı çocuksu gelmeye başlıyor. ‘Artık büyüdüm, ne derneği’ oluyor. Bir de tabi o derneklerde “tanışıp, evlensinler” durumu da var yani. 20’li yaşlarındakiler sevgili bulmak için gidiyormuş gibi geliyor bana. O yüzden de ben şuan katılmıyorum bunlara. Bana hitap etmedi. Gerçekten yani “görücü usulü” olayı var.
Yahudi eğitim kurumlarında eğitim gördünüz mü? (Bunlardan birinde öğrenim görmemiş olsanız bile) bu kurumların Yahudiler arasındaki ilişki ve Yahudi kimliğinin aktarılmasında oynadığı rol hakkında ne düşünüyorsanız?
Hayır, görmedim. Ulus Musevi Lisesinde gayet güzel bir eğitim olduğunu biliyorum. Ben İstanbul’da olsam gider miydim tartışılır. Zaten annenin arkadaşlarının çocukları falan Musevi oluyor, zaten onların içindesin, bir de o okula gitsem sadece Musevi arkadaşlarım olur. Şuan görüyorum Musevi Lisesinden arkadaşları, sadece Musevi arkadaşları var. O da çok soyutlar seni toplumdan. Eğitim olarak yararlı, kültürü korumak adına yararlı bu okul ama ben biraz da “tehlikeli” buluyorum.
Çünkü zaten azınlığız, zaten devamlı iç içeyiz, bir de ayrı okula gittiğinde çok uzak kalıyorsun toplumdan. Bu kadar kendini soyutlamak ne kadar doğru bilemiyorum. O yüzden “tehlikeli” dedim. Bu okuldan mezunlar Üniversiteye gidince mahvoluyorlar ve görüyorum hala lise arkadaşlarıyla takılıyorlar. O güzel bir şey değil bence.
Sizin için Sinagog neyi temsil ediyor? Sizce Yahudi dini kurumlarının ve faaliyetlerinin Türkiye’de Yahudi kimliğinin yaşatılmasındaki rolü nedir?
Ben sinagoga hiç gitmiyorum, bir tek özel bayramlarda gidiyorum. Benim annem ve babam da sinagoga çok giden bir çift değiller. Sinagog; benim için özel ibadet yeri, saygı duyuyorum. Ama çok fazla genç artık gitmiyor sinagoglara. Biz gençlerde düğün dernek, bar mitsva gibi şeylerin gerçekleştiğinde buluşulan bir yer oldu daha çok.
“500 yıl”, 500. Yıl Vakfı ve müzesi hakkında düşünceleriniz nedir?
Hiç gitmedim bilmiyorum buraları. 500 yıl… Bilemiyorum, babam Aşkenaz annem Sefarad benim. İşte Sefaradlar 500 yıl önce gelmeye başlamışlar. Ama babamların ailesi falan hep Sefarad kültürü ile yetişmişler. Herhâlde İzmir’de zaman içinde Aşkenazlar asimile oldu Sefarad gruba.
“500 yıl” Türkiyeli olmayı temsil ediyor benim için diyebilirim. Kaç kişi ile tanışıyorum ‘Türküm’ deyip çok daha az süredir burada olan. 500 yıl çok uzun bir süre bence ve o yüzden Museviliği benimsediğimiz kadar Türklüğü de benimsememiz gerektiğini hatırlatıyor bana bu 500 yıl. Sonuçta yüzyıllar içinde bir etkileşim olmuştur.
[email protected]
Paylaş: