Kaynak: marksist.org
Bu iki başlığı, bugün gazete olduklarını iddia eden iki paçavra atmış. Almanya parlamentosunun Ermeni Soykırımı’nı kabul eden tasarıyı kanunlaştırmasına duydukları öfkeyi ifade ediyorlar güya. Oysa aslı dile getirdikleri kendi ırkçı, soykırımcı duruşları.
Almanya’da elbette İkinci Dünya Savaşı’nda korkunç bir soykırım yaşandı. Milyonlarca Yahudi, Çingene, Leh ve Slav’ın yanı sıra engelliler, hastalar, sağlıklı ve güçlü Cermen standardına uymayanlar da katledildi. Bunun yanı sıra on binlerce Marksist, komünist Alman da toplama kamplarında yok edildi.
Nazilerin bu soykırımı bu kadar “başarıyla” gerçekleştirmesinin arka planında, daha önce yaptıkları bir staj yatıyordu. Soykırımla görevlendirilen Nazilerin birçoğu, Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu topraklarında savaşmışlardı. Ermeni soykırımına doğrudan veya dolaylı olarak katılmışlardı; olup bitenleri biliyorlardı ve bu bilgileri Holokost’ta kullandılar. Hitler’in, Polonya’ya saldırırken insanlığa karşı suç işleme konusunda en üst düzeyde askeri erkânı rahatlatmak için “Cengiz Han’ın yaptıklarını kim hatırlıyor? Ermenilerin başına geleni kim hatırlıyor?” demesi, bu bilginin kayda değer bir gösterisi zaten.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da Nazilerin bir kısmı çeşitli cezalara çarptırıldı, Nazizm mahkûm edildi. Ancak soykırımla, Nazizmle gerçek yüzleşme, ’68 kuşağının “benim annem, babam, dedem savaşta ne yapıyordu?” sorularını sormasıyla başladı. Hak ve özgürlükler temelinde yükselen toplumsal mücadele, soykırımla ve Nazizmle yüzleşmeyi sağladı.
Dün yapılan oylama, aslında toplumsal yüzleşmenin ikinci ayağını oluşturuyor. Bütün dünyada Ermeni Soykırımı’na dair yapılan tartışmalar, 30 kadar devlet ve çok sayıda eyaletin Ermeni Soykırımı’nı resmen kabul etmesi, Alman kamuoyunda da yankısını buldu. Parlamento da tabanın baskısına daha fazla dayanamayarak Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıdığı gibi, bu konuda Almanya’nın sorumluluğunu da kabul etti. Şimdi sırada bu sorumluluğun gereğini yerine getirme görevi var.
Türkiye’de ise AKPCHPMHP yerli ve milli ittifakı korosu, hep bir ağızdan inkâr şarkıları söylüyor. Zehirli dillerinden “Alman gâvuru”, “Hitler çocukları” ve benzeri nefret söylemleri saçılmaya devam ediyor. Onların güdümünde olan paçavralar da bu zehri saçmaya yardımcı oluyor. Bu kadar öfkeli ve nefret dolu olmalarının en önemli sebebi, artık iyiden iyiye köşeye sıkışmış olduklarını bilmeleri. “Konuyu tarihçilere bırakalım” diyorlar ama tarihçilerin soykırımla ilgi yazdığı sayısız kitabı, verdiği sayısız konferansı görmeyi reddediyorlar. Almanya yeni bilgi ve belgeleri açıklayınca, kaçacak alanları iyice daralacak.
Hitler’in torunları, çocukları diyenlere gelince: Dün kabul edilen kanun metninde, zaten Holokost’a özel bir önemle atıfta bulunuluyor. Sizin ülkenizde soykırım planlayıcıları ve uygulayıcılarının isimleri meydanlara, caddelere ve sokaklara, okullara ve bulvarlara verilirken, etraf Talat Paşalardan, Mahmut Esat Bozkurtlardan geçilmezken, Batı Almanya Başbakanı Willy Brandt, 7 Aralık 1970’de Varşova Gettosu Anıtı’nın önünde diz çökerek Yahudi Soykırımı nedeniyle özür dilemişti.
Belki siz Ermenilerden özür dilemeyecek, bir Ermeni Soykırımı Anıtı önünde diz çökemeyeceksiniz. Çünkü o gün geldiğinde muhtemelen tarihin çöplüğündeki yerinizi almış olacaksınız. Ama bu görevi bizim yerine getireceğimizden kuşkunuz olmasın.
[email protected]
Kaynak: marksist.org
Bu iki başlığı, bugün gazete olduklarını iddia eden iki paçavra atmış. Almanya parlamentosunun Ermeni Soykırımı’nı kabul eden tasarıyı kanunlaştırmasına duydukları öfkeyi ifade ediyorlar güya. Oysa aslı dile getirdikleri kendi ırkçı, soykırımcı duruşları.
Almanya’da elbette İkinci Dünya Savaşı’nda korkunç bir soykırım yaşandı. Milyonlarca Yahudi, Çingene, Leh ve Slav’ın yanı sıra engelliler, hastalar, sağlıklı ve güçlü Cermen standardına uymayanlar da katledildi. Bunun yanı sıra on binlerce Marksist, komünist Alman da toplama kamplarında yok edildi.
Nazilerin bu soykırımı bu kadar “başarıyla” gerçekleştirmesinin arka planında, daha önce yaptıkları bir staj yatıyordu. Soykırımla görevlendirilen Nazilerin birçoğu, Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu topraklarında savaşmışlardı. Ermeni soykırımına doğrudan veya dolaylı olarak katılmışlardı; olup bitenleri biliyorlardı ve bu bilgileri Holokost’ta kullandılar. Hitler’in, Polonya’ya saldırırken insanlığa karşı suç işleme konusunda en üst düzeyde askeri erkânı rahatlatmak için “Cengiz Han’ın yaptıklarını kim hatırlıyor? Ermenilerin başına geleni kim hatırlıyor?” demesi, bu bilginin kayda değer bir gösterisi zaten.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da Nazilerin bir kısmı çeşitli cezalara çarptırıldı, Nazizm mahkûm edildi. Ancak soykırımla, Nazizmle gerçek yüzleşme, ’68 kuşağının “benim annem, babam, dedem savaşta ne yapıyordu?” sorularını sormasıyla başladı. Hak ve özgürlükler temelinde yükselen toplumsal mücadele, soykırımla ve Nazizmle yüzleşmeyi sağladı.
Dün yapılan oylama, aslında toplumsal yüzleşmenin ikinci ayağını oluşturuyor. Bütün dünyada Ermeni Soykırımı’na dair yapılan tartışmalar, 30 kadar devlet ve çok sayıda eyaletin Ermeni Soykırımı’nı resmen kabul etmesi, Alman kamuoyunda da yankısını buldu. Parlamento da tabanın baskısına daha fazla dayanamayarak Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıdığı gibi, bu konuda Almanya’nın sorumluluğunu da kabul etti. Şimdi sırada bu sorumluluğun gereğini yerine getirme görevi var.
Türkiye’de ise AKPCHPMHP yerli ve milli ittifakı korosu, hep bir ağızdan inkâr şarkıları söylüyor. Zehirli dillerinden “Alman gâvuru”, “Hitler çocukları” ve benzeri nefret söylemleri saçılmaya devam ediyor. Onların güdümünde olan paçavralar da bu zehri saçmaya yardımcı oluyor. Bu kadar öfkeli ve nefret dolu olmalarının en önemli sebebi, artık iyiden iyiye köşeye sıkışmış olduklarını bilmeleri. “Konuyu tarihçilere bırakalım” diyorlar ama tarihçilerin soykırımla ilgi yazdığı sayısız kitabı, verdiği sayısız konferansı görmeyi reddediyorlar. Almanya yeni bilgi ve belgeleri açıklayınca, kaçacak alanları iyice daralacak.
Hitler’in torunları, çocukları diyenlere gelince: Dün kabul edilen kanun metninde, zaten Holokost’a özel bir önemle atıfta bulunuluyor. Sizin ülkenizde soykırım planlayıcıları ve uygulayıcılarının isimleri meydanlara, caddelere ve sokaklara, okullara ve bulvarlara verilirken, etraf Talat Paşalardan, Mahmut Esat Bozkurtlardan geçilmezken, Batı Almanya Başbakanı Willy Brandt, 7 Aralık 1970’de Varşova Gettosu Anıtı’nın önünde diz çökerek Yahudi Soykırımı nedeniyle özür dilemişti.
Belki siz Ermenilerden özür dilemeyecek, bir Ermeni Soykırımı Anıtı önünde diz çökemeyeceksiniz. Çünkü o gün geldiğinde muhtemelen tarihin çöplüğündeki yerinizi almış olacaksınız. Ama bu görevi bizim yerine getireceğimizden kuşkunuz olmasın.
[email protected]
Paylaş: