Arşiv Makaleler

Balat mı, geliyorum ben de… – Anita Sezgener

ahrida

Anita Sezgener

Otobüs yaklaştıkça durağa “Balat” yazısı büyüyor, okunur olmaya başlıyor. İniyorum.

En son ne zaman gelmiştim Balat’a diye düşünüyorum durakta. Sanırım bir yıl önceydi. Sokaklar, çatısız, penceresiz evler, tuğlalarla örülmüş hikâyeler.

Uzun uzun yürümüş, arada bir de fotoğraf çekmiştim.

İç Balat’a başlamadan önce, yol kenarındaki dört katlı değişik bir apartmanın önünde duruyorum. Bu apartman, eski “yahudhânelerin” bugüne kalan birkaç örneğinden biri. Büyük bir yapı, İstanbul’un neredeyse ilk yapılarından. Her odasında bir fakir Yahudi ailesi yaşarmış. Gelir için eskiden “yahudhâne” yaptırılır, bina göz göz kiraya verilirmiş.

Bir zamanlar Balat’ta Yahudilerin nüfusu yirmi bin civarındaymış, sadece yedi Yahudi aile var şimdi…

Balat arastası, dar bir sokak… Agora meyhanesi…. 500 yıllık Ahrida Sinagogu….

Bu sinagogun kocaman kapısını açacak anahtar ise Korin Suryano’da, Balat’ta yaşayan Yahudi bir kadın Korin. Aynı zamanda Balat yöresindeki sinagoglara ait vakıfların yöneticisi. Onu gidip demir atölyesinde buluyorum. Aklıma bir kitapta gördüğüm fotoğrafı geliyor: içe dönük bakışları, yorgun, buğulu yüzü, yanında da bir köpek.

Merak ettiklerim var ama soramıyorum, geçmişin kapısında sessiz kalıyorum.

Bir yandan Şammazın sesi kulaklarımda.

Mahalle aralarında dolaşıp “Ester ile Sami’nin düğünü Ahrida Sinagogu’nda yapılacaktır” diye bağırıp herkesleri düğüne çağırıyor. Kontenjandan yararlanarak ben de gidiyorum düğüne. Korin kocaman kapıyı açıyor ve işine geri dönüyor. Sinagogun oturma yerlerinde numaralar var, nereye otursam da birilerinin yerini almasam diyorum. 13’ü seçiyorum, oturuyorum ve başlıyor tören… Aklıma birden Yanbol Sinagogu geliyor, “Ahrida’ya giden Yanbol’a gelemez” diyerek aklımı okuyor Şammaz. “Ya Kastorya Sinagogu’na?” diye soruyorum. “Orası yıkıldı, garaj yapıldı yerine. Nefis mermerleri vardı oysa” diyor.

Ahrida’dan çıkıyorum, Şammaz bana göz kırpıyor.

Korin’in atölyedeki işi bitiyor ve benimle dolaşmaya çıkıyor.

1955’te başlayan göçle Balat’ın yapısının (Yahudi, Rum, Ermeni ve Müslüman Türkler) yavaş yavaş değişmeye başladığını söylüyor. Yahudilerin çoğu 1948’de İsrail hükümetinin çağrısıyla Bat-yam’a yerleşiyor, geride kalanlardan bazıları Galata, Kuledibi, Şişli ve Nişantaşı’na geçiyorlar.

Ya Balat’ta kalan son yedi Yahudi aile… Onlar ne yapıyorlardır şimdi?

Konsolların üzerinde duran eski fotoğraflar Yahudi kadınların şarkılarını duyar… Eski yangınlar, yangınları haber veren bekçiler, söndürmeye koşan tulumbacılar… Şabat için hazırlanan borekasların kokusu ya…

Köşeyi dönüyorum, biri işportasına yarı küflü portakalları diziyor. Balatlı Avram bu, Burçak sokağında bir kulübede yaşayan. Portakallarını satacak ve Ayan sokağındaki Baba Kemal’in kahvesine hikâyeler anlatmaya gidecek, ufak tefek bir para da orada kazanacak.

Otobüse biniyorum, içeride portakal kokusu…

 

Özgür Gündem, 2004