– Ayde echate hanum, tyenez eshuenyo*
– Anneeee, anneannem ne diyor?Anneanne Türkçe konuş yaa…
*Haydi yat hanım kızım, uykun var
Küçükken Judeo Espanyol ile kurduğum ilişki bu şekildeydi. Bu garip ve tanımsız dil, anlamak için uğraşmak yerine olmamasını tercih ettiğimdi. Büyüklerimin, benim anlamamı istemediği konular için kullandığı şifreli ve gizemli bir yoldu. Farklıydı ve benim farklı olduğumun mührüydü. Hem İspanyolcaydı hem Türkçeydi ama ikisi de değildi. Bu iki dilin birbirini tamamlaması ile var oluyordu; biri olmadan diğeri yarım kalıyordu ama ortaya çıkan iki dilin birleşimini aşıyordu.
Sonra sonra ilişkim değişti Judeo Espanyol ile. Belki farklı olmaktan korkmamayı öğrenmeyi başarabildiğim; belki de aslında korkunun karşısındaki yalnızlığımı gidermemde bana bir dayanak olduğu için Judeo Espanyol’u bir parçam yapabildim.
Şefkatin dili oldu benim için. “Luzya de kaza”ydım ben, evin güzeli… “İja de la madre” annesinin kızı, annesinin bir parçası… “Presyadika”ydım, kıymetliydim ve kıymetim hep Judeo Espanyol ile ifade buluyordu. Evin sıcaklığı bu dilin içinden doğuyordu, ana dilim değildi ama anaç olan bu dildi benim için. Ailemle olan bağım bu dile emanetti.
Zaman içerisinde fark ettim ki Judeo Espanyol başka emanetler de yüklenmişti. 1940’ların başındaki 20 Kur’a Askerlik vakası, Türkiye Yahudileri arasında Judeo Espanyol bir isim edinmiş “Las Vente Klasas” olarak anılır olmuştu. Balkanlar’daki Sefarad Yahudileri, İkinci Dünya Savaşı’nda kaybettiklerine bu dille ağıtlar yakmıştı. Dil kederin ve yasın aracı, aracısı olmuştu.
Rodos’taki Kahal Shalom Sinagogu içerisinde yer alan müzedeki bir eserde, J. D Alhadeff “Akodrate!” yani “Hatırla!” diyerek tarihe kazıyordu Holokost’un Sefarad kurbanlarını…
Akodrate!
Mi pena es muy fuerte
Por los ke de Rodes se yevaron
Y por sus tan mala suerte
Ke a todos los kemaron
En los kampos de la muerte.
De eyos siempre me akodrare
En mi korason y en mi tino
Sus rekuerdo yevare
De sus kruel destino
Nunka me olvidare
Hatırla!
Acım çok büyük
Rodos’tan götürülenler için
Ve onların kötü talihleri için
Çünkü hepsini yaktılar
Ölüm kamplarında
Onları hep hatırlayacağım
Kalbimde ve zihnimde
Anılarını hep taşıyacağım
Zalim kaderlerini
Hiçbir zaman unutmayacağım
Şimdilerde ise, yüklendiği tüm emanetlerle beraber bu dilin de yasını tutar olduk. Artık düzenlenen özel günler ve hakkında çekilen belgesellerle korumaya alınması gereken bütün oldu Judeo Espanyol. Bizler ise bu bütünün izlerini ama iyi ama kötü taşıyan son nesiliz… Başka bir deyişle numunelik, hatta müzeliğiz…
Sizi bilmem ama bu durum bende ciddi bir sorumluluk hissi uyandırıyor artık ve çok değerli bir arkadaşımın şu sözünü hatırlatıyor: “Ben rüyalarımı hiçbir zaman Judeo Espanyol görmüyorum ama ne zaman rüyamda anneannemi görsem o benimle hep Judeo Espanyol konuşuyor.”
– Ayde echate hanum, tyenez eshuenyo*
– Anneeee, anneannem ne diyor?Anneanne Türkçe konuş yaa…
*Haydi yat hanım kızım, uykun var
Küçükken Judeo Espanyol ile kurduğum ilişki bu şekildeydi. Bu garip ve tanımsız dil, anlamak için uğraşmak yerine olmamasını tercih ettiğimdi. Büyüklerimin, benim anlamamı istemediği konular için kullandığı şifreli ve gizemli bir yoldu. Farklıydı ve benim farklı olduğumun mührüydü. Hem İspanyolcaydı hem Türkçeydi ama ikisi de değildi. Bu iki dilin birbirini tamamlaması ile var oluyordu; biri olmadan diğeri yarım kalıyordu ama ortaya çıkan iki dilin birleşimini aşıyordu.
Sonra sonra ilişkim değişti Judeo Espanyol ile. Belki farklı olmaktan korkmamayı öğrenmeyi başarabildiğim; belki de aslında korkunun karşısındaki yalnızlığımı gidermemde bana bir dayanak olduğu için Judeo Espanyol’u bir parçam yapabildim.
Şefkatin dili oldu benim için. “Luzya de kaza”ydım ben, evin güzeli… “İja de la madre” annesinin kızı, annesinin bir parçası… “Presyadika”ydım, kıymetliydim ve kıymetim hep Judeo Espanyol ile ifade buluyordu. Evin sıcaklığı bu dilin içinden doğuyordu, ana dilim değildi ama anaç olan bu dildi benim için. Ailemle olan bağım bu dile emanetti.
Zaman içerisinde fark ettim ki Judeo Espanyol başka emanetler de yüklenmişti. 1940’ların başındaki 20 Kur’a Askerlik vakası, Türkiye Yahudileri arasında Judeo Espanyol bir isim edinmiş “Las Vente Klasas” olarak anılır olmuştu. Balkanlar’daki Sefarad Yahudileri, İkinci Dünya Savaşı’nda kaybettiklerine bu dille ağıtlar yakmıştı. Dil kederin ve yasın aracı, aracısı olmuştu.
Rodos’taki Kahal Shalom Sinagogu içerisinde yer alan müzedeki bir eserde, J. D Alhadeff “Akodrate!” yani “Hatırla!” diyerek tarihe kazıyordu Holokost’un Sefarad kurbanlarını…
Akodrate!
Mi pena es muy fuerte
Por los ke de Rodes se yevaron
Y por sus tan mala suerte
Ke a todos los kemaron
En los kampos de la muerte.
De eyos siempre me akodrare
En mi korason y en mi tino
Sus rekuerdo yevare
De sus kruel destino
Nunka me olvidare
Hatırla!
Acım çok büyük
Rodos’tan götürülenler için
Ve onların kötü talihleri için
Çünkü hepsini yaktılar
Ölüm kamplarında
Onları hep hatırlayacağım
Kalbimde ve zihnimde
Anılarını hep taşıyacağım
Zalim kaderlerini
Hiçbir zaman unutmayacağım
Şimdilerde ise, yüklendiği tüm emanetlerle beraber bu dilin de yasını tutar olduk. Artık düzenlenen özel günler ve hakkında çekilen belgesellerle korumaya alınması gereken bütün oldu Judeo Espanyol. Bizler ise bu bütünün izlerini ama iyi ama kötü taşıyan son nesiliz… Başka bir deyişle numunelik, hatta müzeliğiz…
Sizi bilmem ama bu durum bende ciddi bir sorumluluk hissi uyandırıyor artık ve çok değerli bir arkadaşımın şu sözünü hatırlatıyor: “Ben rüyalarımı hiçbir zaman Judeo Espanyol görmüyorum ama ne zaman rüyamda anneannemi görsem o benimle hep Judeo Espanyol konuşuyor.”
Paylaş: