Kaynak: Agos
Gazeteci Melike Çapan’ın hazırladığı ve ilk olarak geçen yılın Kasım ayında Balat Yuvakimyon Kız Lisesi’nde ziyarete açılan ‘İmroz’un 1964 Belleği’ sergisi 18 Ağustos’ta evinde yani İmroz’da, yeni adıyla Gökçeada’da ziyaretçileriyle buluşacaktı. Ancak önce sosyal medyada sonra da Gökçeada Kent Konseyi’nin açıklamasında sergi hedef gösterildi. Melike Çapan “Sergi yapılırsa savcılığa şikâyet edeceklerini söylediler. İddiaları o ki devlete ihanet ediyormuşum. Türkiye’de azınlıklarla ilgili pek çok haber, röportaj yazdım. Hiçbir zaman bunu devlete karşı bir hareket olarak değil aksine dini, dili, inancı ne olursa toplumların haklarını göz ardı etmeden sesleri olabilme gayretiyle yaptım. Adadaki ya da İstanbul’daki Rum toplumunun bu süreçten zarar görmemesi için sergiyi iptal ediyorum.” dedi.
Geçen yıl kasım ayında, Balat’taki Yuvakimyon Rum Lisesi’nde açılan ‘Yeniden Buluşacağız: İmroz’un 1964 Belleği’ başlıklı serginin İmroz’a, yeni adıyla Gökçeada’ya da taşınması planlanmıştı. Ancak sergi, baskılar nedeniyle iptal edildi. 18 Ağustos’ta adada birden fazla mekâna yayılması ve izleyiciyle buluşması planlanan sergi, yaşanan acıların belleğe kaydını, aynı zamanda da yüzleşmeyi amaçlıyor. Gazeteci Melike Çapan tarafından hazırlanan sergide, adadaki Rumların yaşamına dair pek çok belge ve obje yer alıyor.
‘Devletin manevi şahsiyetini hedef alıyor’muş
Gerçek Gündem’de yer alan habere göre, serginin sosyal medyadaki hedef gösterilmesinden kısa süre sonra Gökçeada Kent Konseyi tarafından basın açıklaması yapıldı ve serginin ‘devletin manevi şahsiyetini hedef aldığı’ iddia edildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Gazeteci Melike Çapan tarafından hazırlanmış Gökçeada’da Kıbrıs olaylarının ardından yaşanan sözde kimliksizleştirme politikasının anlatıldığı dokümantasyon sergisi tahkir, tecyiz ve iftiralarla dolu açılmaya doğru gidiyor. Başta devletimizin manevi şahsiyetini hedef alan bu sergi Rum ve Yunan sevinci yazar, çizer ve entelektüel kesimce hararetle alkışlanırken, Adada yaşayan Osmanlı bakiyesi Türk milletini rencide etmektedir. Devletimiz başta adada yaşayan Rumların eğitim hakkını düzenlemek için ilkokul, ortaokul ve lise açmıştır, Vakıf mallarını iade etmiştir. Rumlar hiç olmadıkları kadar rahattır. Bugün Batı Trakya’da ıstırap çeken Türklere nispetle huzur içinde yaşamaktadır. Gökçeada’da kundaklanmış, çeşitli bahanelerle yıktırılmış, meyhane ve pavyon yapılmış kilise var mı? Halbuki Yunanistan’da binlerce cami var. Yunan tarafı Türk okullarının yüzlercesini sebepsiz yere kapatırken biz adada açtık.
Hiç kimse devletimizi ve milletimizi küçük düşüremez. Hele de bizim toprağımızda. Devletimiz Rumlara verdiği hakları da gözden geçirmelidir. Batı Trakya kan ağlarken bunlar bize bizim ülkemizde sövmeye kalkıyor. Kimin haddine.”
‘Yeniden buluşacağız’ ifadesinden rahatsız olmuşlar
Melike Çapan ise konuya ilişkin olarak Gerçek Gündem’e açıklamalarda bulundu. Sergiyi hazırlayan gazeteci, şu ifadeleri kullandı: “Bugün ne yazık ki 1964’ün kırıntıları bize bu sergiyi iptal ettirme mecburiyetinde bırakıyor. Hakkımda açıklama yapan Gökçeada Kent Konseyi Başkanı Bülent Aylı ile direkt konuştum. Sergimizi, amacını kendisine izah etmek istesem de serginin adını bir tehdit unsuru olarak algıladı ve ‘Yeniden Buluşacağız’ isminden memnun olmadıklarını dile getirdi. Ayrıca 1964’ün de gündeme getirilmesinden rahatsız olduklarını ifade etti.”
Savcılık tehdidi
Çapan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sergi yapılırsa savcılığa şikâyet edeceklerini söylediler. İddiaları o ki devlete ihanet ediyormuşum. Ben gazeteciyim. Yalnızca halka hizmet etmekle sorumluyum ve yalnızca halka hesap veririm. 10 yıllık meslek hayatımda uzmanlık alanım olan Türkiye’de azınlıklarla ilgili pek çok haber, röportaj yazdım, belgesel-haber çektim. Hiçbir zaman bunu devlete karşı bir hareket olarak değil aksine dini, dili, inancı ne olursa toplumların haklarını göz ardı etmeden sesleri olabilmeye gayret ettim. Bir gazeteci doğru bilgiyi halka sunarken aynı zamanda o halkı korumakla da yükümlüdür. Bu sergiyi iptal ederek bu yükümlülüğümü yerine getiriyorum. Adadaki ya da İstanbul’daki Rum toplumunun bu süreçten zarar görmemesi için sergiyi iptal ediyorum.”
Kaynak: Agos
Gazeteci Melike Çapan’ın hazırladığı ve ilk olarak geçen yılın Kasım ayında Balat Yuvakimyon Kız Lisesi’nde ziyarete açılan ‘İmroz’un 1964 Belleği’ sergisi 18 Ağustos’ta evinde yani İmroz’da, yeni adıyla Gökçeada’da ziyaretçileriyle buluşacaktı. Ancak önce sosyal medyada sonra da Gökçeada Kent Konseyi’nin açıklamasında sergi hedef gösterildi. Melike Çapan “Sergi yapılırsa savcılığa şikâyet edeceklerini söylediler. İddiaları o ki devlete ihanet ediyormuşum. Türkiye’de azınlıklarla ilgili pek çok haber, röportaj yazdım. Hiçbir zaman bunu devlete karşı bir hareket olarak değil aksine dini, dili, inancı ne olursa toplumların haklarını göz ardı etmeden sesleri olabilme gayretiyle yaptım. Adadaki ya da İstanbul’daki Rum toplumunun bu süreçten zarar görmemesi için sergiyi iptal ediyorum.” dedi.
Geçen yıl kasım ayında, Balat’taki Yuvakimyon Rum Lisesi’nde açılan ‘Yeniden Buluşacağız: İmroz’un 1964 Belleği’ başlıklı serginin İmroz’a, yeni adıyla Gökçeada’ya da taşınması planlanmıştı. Ancak sergi, baskılar nedeniyle iptal edildi. 18 Ağustos’ta adada birden fazla mekâna yayılması ve izleyiciyle buluşması planlanan sergi, yaşanan acıların belleğe kaydını, aynı zamanda da yüzleşmeyi amaçlıyor. Gazeteci Melike Çapan tarafından hazırlanan sergide, adadaki Rumların yaşamına dair pek çok belge ve obje yer alıyor.
‘Devletin manevi şahsiyetini hedef alıyor’muş
Gerçek Gündem’de yer alan habere göre, serginin sosyal medyadaki hedef gösterilmesinden kısa süre sonra Gökçeada Kent Konseyi tarafından basın açıklaması yapıldı ve serginin ‘devletin manevi şahsiyetini hedef aldığı’ iddia edildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Gazeteci Melike Çapan tarafından hazırlanmış Gökçeada’da Kıbrıs olaylarının ardından yaşanan sözde kimliksizleştirme politikasının anlatıldığı dokümantasyon sergisi tahkir, tecyiz ve iftiralarla dolu açılmaya doğru gidiyor. Başta devletimizin manevi şahsiyetini hedef alan bu sergi Rum ve Yunan sevinci yazar, çizer ve entelektüel kesimce hararetle alkışlanırken, Adada yaşayan Osmanlı bakiyesi Türk milletini rencide etmektedir. Devletimiz başta adada yaşayan Rumların eğitim hakkını düzenlemek için ilkokul, ortaokul ve lise açmıştır, Vakıf mallarını iade etmiştir. Rumlar hiç olmadıkları kadar rahattır. Bugün Batı Trakya’da ıstırap çeken Türklere nispetle huzur içinde yaşamaktadır. Gökçeada’da kundaklanmış, çeşitli bahanelerle yıktırılmış, meyhane ve pavyon yapılmış kilise var mı? Halbuki Yunanistan’da binlerce cami var. Yunan tarafı Türk okullarının yüzlercesini sebepsiz yere kapatırken biz adada açtık.
Hiç kimse devletimizi ve milletimizi küçük düşüremez. Hele de bizim toprağımızda. Devletimiz Rumlara verdiği hakları da gözden geçirmelidir. Batı Trakya kan ağlarken bunlar bize bizim ülkemizde sövmeye kalkıyor. Kimin haddine.”
‘Yeniden buluşacağız’ ifadesinden rahatsız olmuşlar
Melike Çapan ise konuya ilişkin olarak Gerçek Gündem’e açıklamalarda bulundu. Sergiyi hazırlayan gazeteci, şu ifadeleri kullandı: “Bugün ne yazık ki 1964’ün kırıntıları bize bu sergiyi iptal ettirme mecburiyetinde bırakıyor. Hakkımda açıklama yapan Gökçeada Kent Konseyi Başkanı Bülent Aylı ile direkt konuştum. Sergimizi, amacını kendisine izah etmek istesem de serginin adını bir tehdit unsuru olarak algıladı ve ‘Yeniden Buluşacağız’ isminden memnun olmadıklarını dile getirdi. Ayrıca 1964’ün de gündeme getirilmesinden rahatsız olduklarını ifade etti.”
Savcılık tehdidi
Çapan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sergi yapılırsa savcılığa şikâyet edeceklerini söylediler. İddiaları o ki devlete ihanet ediyormuşum. Ben gazeteciyim. Yalnızca halka hizmet etmekle sorumluyum ve yalnızca halka hesap veririm. 10 yıllık meslek hayatımda uzmanlık alanım olan Türkiye’de azınlıklarla ilgili pek çok haber, röportaj yazdım, belgesel-haber çektim. Hiçbir zaman bunu devlete karşı bir hareket olarak değil aksine dini, dili, inancı ne olursa toplumların haklarını göz ardı etmeden sesleri olabilmeye gayret ettim. Bir gazeteci doğru bilgiyi halka sunarken aynı zamanda o halkı korumakla da yükümlüdür. Bu sergiyi iptal ederek bu yükümlülüğümü yerine getiriyorum. Adadaki ya da İstanbul’daki Rum toplumunun bu süreçten zarar görmemesi için sergiyi iptal ediyorum.”
Paylaş: