İnsan ailesini seçmez ama dostlarını seçer derler. Her zaman öyle değildir ama. Roni benden 38 gün sonra doğmuş. Ailelerimiz yakındı, bebek arabalarında beraber gezdirildik. Aynı ilkokula, aynı ortaokula, aynı liseye gittik. Ayrı ülkelerde üniversiteye gittiğimizde ben onu, o beni ziyaret ettik. Hesap ettim bugün, 24.950 gün yaşamışım şimdiye kadar. Bunların sadece ilk 38’inde Roni olmadığına göre, yaşadığım günlerin yüzde 99,85’inde Roni hayatımın bir parçası oldu. Birbirimizi seçmedik, ama hiç de vazgeçemedik birbirimizden.
Her zaman aynı fikirde olmadık; hatta sıklıkla aynı fikirde olmadık. Kavga ettiğimiz oldu. Ama genelde aynı değerleri paylaştık, farklı biçimlerde de olsa daha güzel bir dünya kurmak için gayret sarf ettik. O beni siyasi açıdan naif bulurdu, ben onu fazla araçsalcı. Siyasi nedenlerle aramız açıldığı oldu, ama hep de onun alttan alması, ilk adımı atması sayesinde dargın kalmadık fazla.
Ergen erkeklik saçmalıklarından beraber geçtik, kadınların farklı uzuvlarına düşkün olduğumuzu erken fark ettik. Ben nitelik konusuna önem verdim, o nicelik ve neticede birbirimize gıpta ettik hep. Ben feminist oldum, o olmadı. O iktisatçı oldu ama meslek edinmedi, ben önce mühendis, sonra matematikçi oldum ve bu konuları terk etme cesaretini bulmam onyıllar sürdü. O şiir yazdı, ben resim yaptım, o şair oldu, ben ressam olamadım. Ben iki kere evlendim, o hiç evlenmedi, ama ilk aşkına benden fazla sadık kaldı. O önce fotoğraf, sonra camaltı topladı, ben hat eserlerinde karar kıldım. Ben yazılarımda çok dipnotu kullandım, o fazla dipnotu kullanmamı eleştirdi durdu. İkimiz de kitap delisi olduk. Ayrı kıtalarda olunca aylarca görüşmediğimiz oldu ama hep kaldığımız yerden devam ettik.
Roni’nin var olmadığı bir dünya nasıl bir şey, bilmiyorum, tasavvur bile edemiyorum. Yokluğu hâlâ bana gerçekdışı gibi geliyor. Nasıl yani, bir daha meyhaneye gidemeyecek, müstehcen fiyatlara kalkan paylaşamayacak, o yarım şişe ben bir duble içemeyecek, ben ciddi takılırken o garsonlarla sululuk etmeyecek, hemfikir olmadığımız konularda anlamsız tartışmaların tadını çıkaramayacak mıyız? Olur mu öyle şey? Hem sonra Londra’ya gittiğimde kimin evinde kalacağım ben?
Roni birçok kişinin hayatına dokunmuştur, siyasi yazılarını, anılarını, şiirlerini beğenip okuyanlar çoktur. Onlar sanırım önümüzdeki günlerde ayakları daha fazla yere basan şeyler yazacaktır. Benim şu anda söyleyebileceklerim bunlar sadece.
Bir ömürlük dostluk nasıl kelimelere dökülebilir? Ya düşülen kocaman bir boşluk?
Kaynak: K24
İnsan ailesini seçmez ama dostlarını seçer derler. Her zaman öyle değildir ama. Roni benden 38 gün sonra doğmuş. Ailelerimiz yakındı, bebek arabalarında beraber gezdirildik. Aynı ilkokula, aynı ortaokula, aynı liseye gittik. Ayrı ülkelerde üniversiteye gittiğimizde ben onu, o beni ziyaret ettik. Hesap ettim bugün, 24.950 gün yaşamışım şimdiye kadar. Bunların sadece ilk 38’inde Roni olmadığına göre, yaşadığım günlerin yüzde 99,85’inde Roni hayatımın bir parçası oldu. Birbirimizi seçmedik, ama hiç de vazgeçemedik birbirimizden.
Her zaman aynı fikirde olmadık; hatta sıklıkla aynı fikirde olmadık. Kavga ettiğimiz oldu. Ama genelde aynı değerleri paylaştık, farklı biçimlerde de olsa daha güzel bir dünya kurmak için gayret sarf ettik. O beni siyasi açıdan naif bulurdu, ben onu fazla araçsalcı. Siyasi nedenlerle aramız açıldığı oldu, ama hep de onun alttan alması, ilk adımı atması sayesinde dargın kalmadık fazla.
Ergen erkeklik saçmalıklarından beraber geçtik, kadınların farklı uzuvlarına düşkün olduğumuzu erken fark ettik. Ben nitelik konusuna önem verdim, o nicelik ve neticede birbirimize gıpta ettik hep. Ben feminist oldum, o olmadı. O iktisatçı oldu ama meslek edinmedi, ben önce mühendis, sonra matematikçi oldum ve bu konuları terk etme cesaretini bulmam onyıllar sürdü. O şiir yazdı, ben resim yaptım, o şair oldu, ben ressam olamadım. Ben iki kere evlendim, o hiç evlenmedi, ama ilk aşkına benden fazla sadık kaldı. O önce fotoğraf, sonra camaltı topladı, ben hat eserlerinde karar kıldım. Ben yazılarımda çok dipnotu kullandım, o fazla dipnotu kullanmamı eleştirdi durdu. İkimiz de kitap delisi olduk. Ayrı kıtalarda olunca aylarca görüşmediğimiz oldu ama hep kaldığımız yerden devam ettik.
Roni’nin var olmadığı bir dünya nasıl bir şey, bilmiyorum, tasavvur bile edemiyorum. Yokluğu hâlâ bana gerçekdışı gibi geliyor. Nasıl yani, bir daha meyhaneye gidemeyecek, müstehcen fiyatlara kalkan paylaşamayacak, o yarım şişe ben bir duble içemeyecek, ben ciddi takılırken o garsonlarla sululuk etmeyecek, hemfikir olmadığımız konularda anlamsız tartışmaların tadını çıkaramayacak mıyız? Olur mu öyle şey? Hem sonra Londra’ya gittiğimde kimin evinde kalacağım ben?
Roni birçok kişinin hayatına dokunmuştur, siyasi yazılarını, anılarını, şiirlerini beğenip okuyanlar çoktur. Onlar sanırım önümüzdeki günlerde ayakları daha fazla yere basan şeyler yazacaktır. Benim şu anda söyleyebileceklerim bunlar sadece.
Bir ömürlük dostluk nasıl kelimelere dökülebilir? Ya düşülen kocaman bir boşluk?
Paylaş: