Kültür Sanat Röportajlar

Röportaj: Devin Naar ile Ladino Edebiyata Bakış (1/3)

Yazan: Matt Hanson Çeviren: Renan Koen

Washington Üniversitesi Sefarad Araştırmaları Bölümü Isaac Alhadeff Profesörü Devin Naar Ladino ile ilgili güncel araştırmalarda öne çıkan bir isim. Ladino’nun zenginliği konusunda şarkılar ve deyimler genelde ön planda ancak bu dilin Osmanlı’da oluşan hatırı sayılır bir edebiyatı da var. Bu edebi birikimi Prof. Naar ile konuştuk. Üç kısım halinde yayınlanacak röportajın ilk bölümünde Naar’ın Ladino’yla olan ilişkisinden, yayıncılık geleneğinden ve Ladino’ya toplumsal cinsiyet bakışı ile başlıyoruz.

Öncelikle senin için Ladino edebiyat yolculuğun nasıl başladı?

Devin Naar: Artık kullanılmayan İbrani harfli Sefarad el yazısı Solitreo ile başladı. Kendi aile belgelerimden bazıları bu stildeydi ve başlangıçta bunların kodunu çözmekte zorlandım ama buradaki, yani Seattle’daki insanlar bana bu tarz dokümanlar getireceklerdi. O zamanlar 90’lı yaşlarında olan bir beyefendiyi hatırlıyorum.  Akıl erdirdiği kadarıyla, üzerinde “1942” ve “Seattle” yazdığını söylediği bir belge getirdi bana. Bütün belge, Solitreo alfabesiyle, Yahudi İspanyolcası yazılmıştı. “Bunu okuyabilir misin?” dedi. Okumaya başladığımda bir hayli duygulandı. Bu belge, büyükbabasının son arzusu ve vasiyetiydi. “Büyükbabamın son sözlerinin ne olduğunu bana söylemeni 70 yıldır bekliyordum” dedi. Yazılmış olanı dilediğinde anlıyordu ama bu yazıya okuyacak kadar aşina değildi. Bu çok etkileyici bir deneyimdi.

Reading Letters From The Past: Translating for Historical Research in  Sephardi and Mizrahi Studies | Sephardic Horizons
Solitreo örneği

Seattle’da çıkıp insanlara sahip oldukları Solitreo malzemeleri sorsam ne olacağını düşündüm ve bu bizi, bir cemaatin Purim kutlamaları için düzenlediği karnavalda küçük bir stant açmaya yöneltti. Küçük bir stant kurduk ve insanlara sormaya başladık. Daha sonra toplumdaki insanlarla tanışmaya çalışarak farklı farklı temasları aktif olarak takip ettim. Beni evlerine davet ederler ve bir-iki, belki on-yirmi kitap gösterirlerdi.

Bu bağlamda farkına vardım Ladino edebiyatın farkına vardım. Bir sezgim vardı, ama gerçekten çok az akademik çalışma vardı. Ladino edebiyatının külliyatı hakkında bir fikir edinmeye başladım. Ladino edebiyat sadece hahamlara ait yazılar veya çok ünlü bir dini çalışma olan Me’am Lo’ez’den ibaret değil: Tevrat üzerine yorumlar, aynı zamanda Ladino’ya edebi çeviriler ve çok çeşitli farklı roman türleri buldum.

Bu süreçte Elia Karmona’nın yığınlarını birikmeye başladı devam etti. Karmona’nın metinlerinin düzinelerce basımı ile karşılaştık. Wikipediası olmaması tarihsel kayıtlardan gizlendiğini, görünmez olduğunu bir işaretidir [Artık Karmona’nın Wikisi var]. Karmona gibi Sefarad araştırmalarında, Ladino’da yazılmış Osmanlı-Yahudi tarihi ve kültürü hakkında yazıları yayınlamış birkaç kişi var. Bu figürler çok iyi biliniyorlar ama kendi alanlarının ötesinde tanınmış değiller.

Ladino’daki orijinal kompozisyonlar beni çok etkiledi.

Bu toplama sürecinde henüz çoğunu okuma şansı yakalayamadığım birçok metin gördüm. Karmona’nın otobiyografisini, çok güzel bir günlüğünü okudum. Komo Nasyo Eliya Karmona [Eliya Karmona Nasıl Doğdu], kendisinin yayıncılıktaki yükselişi ve düşüşünün dikkate değer bir öyküsünü içeriyor. Orada tüm kaderini taşıdığı kame’ot‘a [Sefarad muskası] atfediyor. Kaderini bu tılsıma atfetmesi büyüleyici bir edebi araç. Shakespeare veya Dostoyevski gibi bilinen isimlerin tercümelerinden çok, Ladino’daki orijinal kompozisyonlar ya da orijinal kompozisyonlar gibi görünen şeyler beni çok etkiledi. Marx ve Herzl gibiler zaten hep var. Ancak orijinal eserler de etkileyici.

Albert Adatto & Emma Adatto Schlesinger - UW Stroum Center for Jewish  Studies
Komo Nasyo Eliya Karmona [Eliya Karmona Nasıl Doğdu] kitabının kapağı

Bu literatürü dijitalleştirmeye başladık ve çevrimiçi kullanıma sunma sürecindeyiz. Seattle gibi bir yerdeki tüm bu kopyalar insanların bu yazıları bir dönem ilgiyle okuduğunu gösteriyor. Nasıl edindiklerini bilmiyorum, bir kısmını en değerli eşyalarının bulunduğu bir çantada getirmiş olabilirler, belki yanlarına bir roman ya da başka bir Ladino metni almışlardı.

20. yüzyılın ilk yarısında New York’ta yayınlanan Ladino gazetelerinin sayfalarında aktif olarak Ladino edebiyatının reklamlarını da görüyoruz. Ülkedeki tüm farklı şehirlerde gazete temsilcileri vardı; Seattle, New York’tan sonra en büyüğüdür. New York’taki ana Ladino gazetesi La Vara’nın temsilcisine aboneliğinizi ödüyordunuz, böylelikle en son Ladino metinlerini de alabiliyordunuz.

La Vara’nın New York’taki redaksiyonuna, yazı işleri bürosuna geri yazabilirdiniz ve onlar da size Karmona, bir mahzor veya bir Ladino şiir kitabı gönderebilirdi. Ladino yayınlar işleyen bir piyasaydı. Pek çok roman gazetelerde tefrika edildi, böylece gazetede belirli bölümleri okuyabilirdiniz. Bu edebiyatın dolaşımı için çok tipik bir yoldur. Bu şekilde haftadan haftaya romanın küçük bir bölümünü okuyabilir ve onu kesip bir anlamda kendi baskınızı derleyebilirsiniz.

ABD’de Ladino gazetelerinin ne kadar popüler olduğuna dair hikayemiz bile var – çok popüler görünüyor. 1920’lerde La Vara’nın 16.000 abonesi olduğunu tahmin ediyoruz. Seattle, Los Angeles, benim ailemin geldiği New Jersey’deki New Brunswick, ve Indianapolis’te çok sayıda abone vardı.

1920’lerde La Vara’nın 16.000 abonesi olduğunu tahmin ediyoruz.

Seattle cemaatinin önde gelen üyelerinden Becky Benaroya’dan sözlü tarih kaydımız var. Seattle Senfoni Salonu aslında onun ve önde gelen bir hayırsever olan kocasının adını taşıyor. Sözlü tarihinde, 40’lı yıllarda ilk çocuğuna hamile kaldığı zamana dair bir hikâye anlatır. La Vara’nın sayfalarına bir hayli dalmış olan annesinin o müthiş haberi; hamile olduğunun haberini vermek için dikkatini çekemediğini anlatıyor. “Deşa me me, deşa me” diyordu annesi “beni rahat bırak, okuyorum” En sonunda Becky annesini Ladino gazetesini okumaktan alıkoydu ve harika bu haberi duydu. Sefaradlar olarak tarihimiz ve deneyimlerimiz büyük ölçüde görünmezdir. Bunun yanında, çağdaş Yahudi kültürü ve edebiyatı ile okuryazarlık ise entelektüel üretkenlikte tıkanmıştır.

Çağdaş bir okuyucu olarak geçmişe bakıldığında, -örneğin feminizmin gelişimi ve kadınların edebiyattaki yeri dikkate alındığında-  sosyo-politik sorunlar dikkat çekiyor mu?

İlk düşüncem, bu edebi metinlerin yazarın dünyalarını yansıttığını söylemek olacaktır. Her şeyden önce, 20. yüzyılın başlarında Ladino yazarları kadınların rolleri hakkındaki farklı bakış açılarına sahip. Ataerkillik kesinlikle belirgindir. [İlk Sefarad feminist] Laura Papo Bohoreta gibi bazıları hariç, 20. yüzyılın başlarında daha çok ilk dalga yaklaşımıyla yazan ve modası geçmiş sayılacak olan diğerleri çoğu zaman doğal karşılanmıştır. Ataerkilliğin bazı sorunlarını ve – bence bu metinlerde bir başka büyük sorun olarak ortaya çıkan -Doğu’ya karşı Batı ve Avrupa hakimiyetiyle mücadele sorunlarını çözmeye başlama hareketi var.  

20. yüzyılın başlarında Ladino yazarları kadınların rolleri hakkındaki farklı bakış açılarına sahip.

Başka bir yazar Avram Galanti ise elimdeki metinlerinde, Avrupa’nın olması gerektiği gibi olmadığını söylüyor. Galanti o dönem Mısır’daydı ve korkunç Avrupa sömürgeciliğini kınıyordu. Başka biri, Selanikli bir Sefarad, Filipinler’deki İspanyol ve Amerikan egemenliğine karşı savaşan Amerikan Anti-Emperyalist Birliği’nin sekreterliğini yapmış, aynı zamanda komünist. Literatürde ortaya çıkan ve bu edebiyatı edebiyat haline getiren çok çeşitli politik ve ideolojik dünya görüşleri vardır.

Elia Karmona’nın birçok çalışması, zina veya yoksulluk ya da evlilik, asimilasyon, göç ve neden evinizi terk edip ailenizi geride bırakmak zorunda olduğunuzla ilgilidir. Bütün bunlar ana temaları oluşturur. Amerikan Yahudi bilinci içerisinde genellikle, Sefaradların ancak yemek ve müzik söz konusu olduğu zaman bir yerleri olduğunu hissediyorum. Börekalar ve şarkılar. Kim güzel bir Ladino aşk şarkısını sevmez ki?

Ancak bu alanlarda Sefarad Yahudilerinin çalışmasına izin verilir, çünkü bu güvenlidir. Bunu biliyoruz. Yahudi deneyiminin gerçek hikayesini, toplumumuzun entelektüel, politik ve sosyal dönüşümlerini sınırlayabiliriz. Bu şekilde biraz eğlence sağlaması için Sefaradlara küçük bir alan var. Bu edebi metinleri ve daha genel olarak Ladino basını bir araya getirdiğinizde, geniş bir yankıya ve daha derin, zorlu sorularının içine girmiş oluyoruz.


Matt A. Hanson İstanbul’da yaşayan Romaniyot asıllı bir sanat yazarı ve bağımsız gazeteci.

2 comments on “Röportaj: Devin Naar ile Ladino Edebiyata Bakış (1/3)

  1. […] tarihçi Prof Devin Naar ile olan röportajın ilk kısmında Ladino edebiyatla nasıl tanıştığını, bu dilde hangi işlerin öne çıktığını ve […]

Comments are closed.