Her yıl eylül ayının ilk günlerinde gazetelerde, televizyonlarda ya da sosyal medyada önünüze düşen o korkunç fotoğraflara bu yıl başka bir gözle bakmayı deneyin.
O kırılan kapıların, pencerelerin hâlâ kırıldığını…
O yağmalanan dükkânların hâlâ yağmalandığını…
O tehdit edilen insanların hâlâ tehdit edildiğini düşünün.
1955 yılından bu yana iktidarın niyetinin hiç değişmediğini düşünün.
Azınlığın ve kalabalığın ne zaman kim olduğunu düşünün.
Dün ve bugün, kalabalığın azınlıktan ne istediğini ya da ne istemediğini düşünün.
Kalabalığın kışkırtılan gücünü ve saldırganlık potansiyelini düşünün.
Kendini haklı görme aklını düşünün.
Bu akla dair kontrolden çıkmış reflekslerin tehlikelerini düşünün.
O fotoğraflara bakın, bir daha ve bir daha ve bir daha düşünün.
Bu ülkenin başına o zaman ne gelmişti?
Ve şimdi ne gelmekte?
O fotoğraflar sadece,1955 yılında olup bitmiş olayların utanç verici belgeleri değiller.
O iki gün gerçekleşmiş bir talan ve saldırının rezil görüntüleri değiller.
Yaşananlar bir zamanlar bir süreliğine aklını kaybetmiş, sonra aklını başına toplamış bir halkın hezeyanı değiller.
O yıllarda yaşananlardan çıkan sonuç hayata ve insanlığa hiçbir şey öğretmediği…
Ve sonrasında ne bu ülkede ne bu dünyada aslen hiçbir şey değişmediği için…
Bir daha asla öyle bir olayın yaşanmayacağının garantisi de değiller.
O günlere dair anlatılanlar ne kadar o günlere dairse aslında bu günlere de dairler.
O fotoğraflarda hâlâ bitmemiş, sonlanmamış, devamlı tekrarlanan bir kindarlık dilinin özü saklı.
O günlere dair anlatılan anılarda, bugünlerden sonra başımıza gelebileceklerin şifreleri var.
Vicdansız kalabalıklar hâlâ ateşlenmeye hazır bir barut gibi başıboş dolaşmaktalar.
Ve vicdansız iktidarların niyetleri hâlâ o vicdansız kalabalıkları saldırganlığa kışkırtmaya ayarlılar. Geçmişle bugün arasında kurduğunuz paralellikle birlikte yüzleşeceğiniz hayal kırıklığına biz “gerçek” diyoruz.
Gerçekler serttir.
Bu ülkede, bir zamanlar iktidar tarafından Rumlara, Ermenilere, Yahudilere karşı kasten kışkırtılan cahil ve lümpen ve öfkeli halk bugün de aydınlara karşı kışkırtılıyorsa…
Ülkenin aklı, pencereler taşlanıp kapılar kırılarak yağmalanıyorsa ve istenmeyeni söyleyen herkes parmakla gösterilip linç için işaretleniyorsa…
Aradan geçen 63 yılda ne refleksler değişmiştir bu ülkede ne de niyetler.
İktidarın verdiği cesaretle dün azınlıkların evlerini ve dükkânlarını yağ-malamak için sokaklara dökülen halk iradesi…
Bugün de bir avuç aydınlık aklı yağmalamak için sokaklarda, hatta basında, hatta Meclis’te dolaşmakta.
Bilime, sanata, felsefeye, akılcılığa, medeniyete düşman olan ve cehalete övgüler düzmeyi, ele geçirilmiş sınıfsal bir hak olarak kodlayanlara cesaret veren bir zihniyetin meydanlarda yaptığı konuşmalarla beslenen kötülük tohumu bu ülkenin kalbinde hâlâ usul usul büyümekte.
Bugün bu coğrafyada hâlâ neyi dost neyi düşman bileceğini kendi iradesiyle belleyemeyen kalabalıkların dizginsiz öfkesini körükleyenler, 6-7 Eylül olaylarını körükleyenlerden farklı değiller.
İşte bu yüzden o fotoğraflar da sadece,1955 yılında olup bitmiş olayların utanç verici belgeleri değiller.
Bugüne de aitler.
Şimdi açın takvime bir daha bakın.
Bugün eylülün kaçı?
Ve bugün bu ülkede bilim, sanat ve felsefede yaşanan korkunç talanlar hangi niyetlerin aklı? Bugün eylülün kaçı?
Kaynak: Cumhuriyet, Mine Söğüt
Her yıl eylül ayının ilk günlerinde gazetelerde, televizyonlarda ya da sosyal medyada önünüze düşen o korkunç fotoğraflara bu yıl başka bir gözle bakmayı deneyin.
O kırılan kapıların, pencerelerin hâlâ kırıldığını…
O yağmalanan dükkânların hâlâ yağmalandığını…
O tehdit edilen insanların hâlâ tehdit edildiğini düşünün.
1955 yılından bu yana iktidarın niyetinin hiç değişmediğini düşünün.
Azınlığın ve kalabalığın ne zaman kim olduğunu düşünün.
Dün ve bugün, kalabalığın azınlıktan ne istediğini ya da ne istemediğini düşünün.
Kalabalığın kışkırtılan gücünü ve saldırganlık potansiyelini düşünün.
Kendini haklı görme aklını düşünün.
Bu akla dair kontrolden çıkmış reflekslerin tehlikelerini düşünün.
O fotoğraflara bakın, bir daha ve bir daha ve bir daha düşünün.
Bu ülkenin başına o zaman ne gelmişti?
Ve şimdi ne gelmekte?
O fotoğraflar sadece,1955 yılında olup bitmiş olayların utanç verici belgeleri değiller.
O iki gün gerçekleşmiş bir talan ve saldırının rezil görüntüleri değiller.
Yaşananlar bir zamanlar bir süreliğine aklını kaybetmiş, sonra aklını başına toplamış bir halkın hezeyanı değiller.
O yıllarda yaşananlardan çıkan sonuç hayata ve insanlığa hiçbir şey öğretmediği…
Ve sonrasında ne bu ülkede ne bu dünyada aslen hiçbir şey değişmediği için…
Bir daha asla öyle bir olayın yaşanmayacağının garantisi de değiller.
O günlere dair anlatılanlar ne kadar o günlere dairse aslında bu günlere de dairler.
O fotoğraflarda hâlâ bitmemiş, sonlanmamış, devamlı tekrarlanan bir kindarlık dilinin özü saklı.
O günlere dair anlatılan anılarda, bugünlerden sonra başımıza gelebileceklerin şifreleri var.
Vicdansız kalabalıklar hâlâ ateşlenmeye hazır bir barut gibi başıboş dolaşmaktalar.
Ve vicdansız iktidarların niyetleri hâlâ o vicdansız kalabalıkları saldırganlığa kışkırtmaya ayarlılar. Geçmişle bugün arasında kurduğunuz paralellikle birlikte yüzleşeceğiniz hayal kırıklığına biz “gerçek” diyoruz.
Gerçekler serttir.
Bu ülkede, bir zamanlar iktidar tarafından Rumlara, Ermenilere, Yahudilere karşı kasten kışkırtılan cahil ve lümpen ve öfkeli halk bugün de aydınlara karşı kışkırtılıyorsa…
Ülkenin aklı, pencereler taşlanıp kapılar kırılarak yağmalanıyorsa ve istenmeyeni söyleyen herkes parmakla gösterilip linç için işaretleniyorsa…
Aradan geçen 63 yılda ne refleksler değişmiştir bu ülkede ne de niyetler.
İktidarın verdiği cesaretle dün azınlıkların evlerini ve dükkânlarını yağ-malamak için sokaklara dökülen halk iradesi…
Bugün de bir avuç aydınlık aklı yağmalamak için sokaklarda, hatta basında, hatta Meclis’te dolaşmakta.
Bilime, sanata, felsefeye, akılcılığa, medeniyete düşman olan ve cehalete övgüler düzmeyi, ele geçirilmiş sınıfsal bir hak olarak kodlayanlara cesaret veren bir zihniyetin meydanlarda yaptığı konuşmalarla beslenen kötülük tohumu bu ülkenin kalbinde hâlâ usul usul büyümekte.
Bugün bu coğrafyada hâlâ neyi dost neyi düşman bileceğini kendi iradesiyle belleyemeyen kalabalıkların dizginsiz öfkesini körükleyenler, 6-7 Eylül olaylarını körükleyenlerden farklı değiller.
İşte bu yüzden o fotoğraflar da sadece,1955 yılında olup bitmiş olayların utanç verici belgeleri değiller.
Bugüne de aitler.
Şimdi açın takvime bir daha bakın.
Bugün eylülün kaçı?
Ve bugün bu ülkede bilim, sanat ve felsefede yaşanan korkunç talanlar hangi niyetlerin aklı? Bugün eylülün kaçı?
Paylaş: