12 Nisan akşamı Varşova Gettosu ayaklanmasının 75. yıldönümünde Avlaremoz ve SEHAK ekiplerinin desteğiyle düzenlenen Şoa’ya Günümüzden Çok Yönlü Bir Bakış başlıklı anma etkinliği gerçekleştirildi.
Anma, İstiklal Caddesi’nin üzerinde bulunan Grand Pera’nın tiyatro salonu, fuayesi ve sinema salonlarında gerçekleşti. Grand Pera tüm etkinliğe mekan sponsorluğu yaptı.
Saat 19.00’da etkinlik Günümüz İçin Bir Tarih – Anne Frank Sergisi’nin Açılışı ile başladı. Fuaye alanında sergilenen, Anne Frank’in yaşam öyküsünü ve 2. Dünya Savaşı’nı anlatan panellerin yanında, Anne Frank belgeselini izleme imkanı da bulunuyordu. Sergi sadece etkinliğe gelenler tarafından değil, aynı zamanda Grand Pera’da gerçekleşen diğer etkinliklere gelen katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi. Söz konusu sergi dünyanın pek çok ülkesinde 70’ten fazla dilde onbinlerce kişiye ulaşmış ve daha fazla kişiye de ulaşmayı bekliyor. Anne Frank yazdığı günlük sayesinde Holkost’un en tanındık isimlerinden biri. Bir genç kızın hatıra defteri Türkiye’deki bazı okullar da dahil olmak üzere dünyanın pek çok okulunda Anne Frank’in akranı lise öğrencilerine okutuluyor ve günlüğün üzerinden pek çok öğrenciye Holokost eğitimi veriliyor. Sergi 15 Nisan Pazar akşamına dek Grand Pera’da izleyicilerin ziyaretine açık olacak.
Serginin açılışında Ravit Haleva (keman) ve Karel Bensusan (gitar) izleyicileri Yahudi ezgileriyle buluşturdu.
Sergi açılışından sonra gerçekleştirilen panelde konuşmacılar Şoa’yı çok farklı açılardan ele aldılar. Avlaremoz yazarlarından olan moderatör Av. Betsi Penso, Varşova Gettosu’nun kahramanları Mordehai Anilewitzch ve 750 savaşcı arkadaşını da anarak 27 Ocak tarihinin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş bir Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma günü olduğunun altını çizerken, Yom haShoah’ın İbrani takvimine göre Varşova Gettosu’nun ayaklanma tarihi olduğunu ve bu tarihin Holokost boyunca Yahudilerin tek direniş, umut ve varoluş simgesi olduğunu hatırlattı.
İlk konuşmacı olan İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Umut Uzer, Türkiye’nın IHRA’da hala gözlemci statüsü olduğunu belirtirken, Holokost kurtulanı Primo Levi’nin yazdıklarından pek çok alıntı yaparak, Holokost günlerini resmetti. Primo Levi İtalya’da süregelen faşist rejim sırasında bir partizan olmak sebebiyle vurulacakken Yahudi olduğunu itiraf ederek önce Modena’daki bir toplama kampına, sonra ise Auschwitz’e gönderilmişti.
Geçtiğimiz haftalarda ilk kitabı satışa çıkan ikinci konuşmacı Karel Valansi ise konuşmasına başka bir Holokost kurtulanı olan Viktor Frankl’ın bir kamp anısını okuyarak başladı. Karel Valansi daha sonra, kendi Holokost deneyimini; Holokost’la Büyükada’da bir gece ebeveynlerinden gizlice okuduğu kitapla soykırımı öğrenmesinden, Türkiyeli bir Yahudi olarak, Varlık Vergisi, Trakya olayları gibi Türkiye’de yaşanmış korkunç olayların aksine Holokost’un bu topraklarda yaşanmaması sebebiyle ailesi tarafından daha serbestçe konuşulabildiğinden bahsetti.
Son konuşmacı olan Avlaremoz yazarlarından Serdar Korucu ise araştırmacı gazeteci kimliğiyle, sahaflardan bulduğu kaynak ve medya taramalarıyla katılımcılara Şoa döneminde Tütkiye basınını anlattı. Dönemin siyasetinin başvekillerden ziyade başyazarların kelimeleriyle okunduğunun altını çizen Serdar Korucu, Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı Nadir Nadi’nin Hitler güzellemeleri, Akbaba dergisi karikatürleri de dahil olmak üzere Şoa döneminde pek çok Nazi sempatizanı yayının varlığından bahsetti.
Yaklaşık yarım saat süren soru cevap bölümünün ardından etkinliğin son parçası olan 2016 senesinde yabancı dilde en iyi film Oscar’ını alan Son of Saul filminin gösterimi gerçekleşti. Filmde Auschwitz’in korkunç günlerinde sonderkommando olarak görevli Saul’ün kendi oğlu olduğuna inandığı bir cesedi Yahudi geleneklerine göre gömme çabası ve iç dünyasındaki ikilemler gösteriliyor.
Etkinliğin poster ve broşürleri Ruthie Matanky tarafından tasarlanmış olup, görselde kullanılan sanat eseri Friedl Dicker-Brandeis’a ait. Dicker-Brandeis Terezinstadt toplama kampında pek çok çocuk mahkumun sanat öğretmenliğini üstlenmiş ve eserler üretmelerine yardımcı olmuştur. Ruthie Matanky, Holokost eğitimlerinde ve etkinliklerinde görsel olarak, dikenli tel veya kamp fotoğrafı gibi klişeleşmiş görsellerin kullanmasındansa o günlere dair umudun yansıtılabildiği imgelerin kullanılmasının daha faydalı olduğunu belirtmektedir.
12 Nisan akşamı Varşova Gettosu ayaklanmasının 75. yıldönümünde Avlaremoz ve SEHAK ekiplerinin desteğiyle düzenlenen Şoa’ya Günümüzden Çok Yönlü Bir Bakış başlıklı anma etkinliği gerçekleştirildi.
Anma, İstiklal Caddesi’nin üzerinde bulunan Grand Pera’nın tiyatro salonu, fuayesi ve sinema salonlarında gerçekleşti. Grand Pera tüm etkinliğe mekan sponsorluğu yaptı.
Saat 19.00’da etkinlik Günümüz İçin Bir Tarih – Anne Frank Sergisi’nin Açılışı ile başladı. Fuaye alanında sergilenen, Anne Frank’in yaşam öyküsünü ve 2. Dünya Savaşı’nı anlatan panellerin yanında, Anne Frank belgeselini izleme imkanı da bulunuyordu. Sergi sadece etkinliğe gelenler tarafından değil, aynı zamanda Grand Pera’da gerçekleşen diğer etkinliklere gelen katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi. Söz konusu sergi dünyanın pek çok ülkesinde 70’ten fazla dilde onbinlerce kişiye ulaşmış ve daha fazla kişiye de ulaşmayı bekliyor. Anne Frank yazdığı günlük sayesinde Holkost’un en tanındık isimlerinden biri. Bir genç kızın hatıra defteri Türkiye’deki bazı okullar da dahil olmak üzere dünyanın pek çok okulunda Anne Frank’in akranı lise öğrencilerine okutuluyor ve günlüğün üzerinden pek çok öğrenciye Holokost eğitimi veriliyor. Sergi 15 Nisan Pazar akşamına dek Grand Pera’da izleyicilerin ziyaretine açık olacak.
Serginin açılışında Ravit Haleva (keman) ve Karel Bensusan (gitar) izleyicileri Yahudi ezgileriyle buluşturdu.
Sergi açılışından sonra gerçekleştirilen panelde konuşmacılar Şoa’yı çok farklı açılardan ele aldılar. Avlaremoz yazarlarından olan moderatör Av. Betsi Penso, Varşova Gettosu’nun kahramanları Mordehai Anilewitzch ve 750 savaşcı arkadaşını da anarak 27 Ocak tarihinin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş bir Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma günü olduğunun altını çizerken, Yom haShoah’ın İbrani takvimine göre Varşova Gettosu’nun ayaklanma tarihi olduğunu ve bu tarihin Holokost boyunca Yahudilerin tek direniş, umut ve varoluş simgesi olduğunu hatırlattı.
İlk konuşmacı olan İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Umut Uzer, Türkiye’nın IHRA’da hala gözlemci statüsü olduğunu belirtirken, Holokost kurtulanı Primo Levi’nin yazdıklarından pek çok alıntı yaparak, Holokost günlerini resmetti. Primo Levi İtalya’da süregelen faşist rejim sırasında bir partizan olmak sebebiyle vurulacakken Yahudi olduğunu itiraf ederek önce Modena’daki bir toplama kampına, sonra ise Auschwitz’e gönderilmişti.
Geçtiğimiz haftalarda ilk kitabı satışa çıkan ikinci konuşmacı Karel Valansi ise konuşmasına başka bir Holokost kurtulanı olan Viktor Frankl’ın bir kamp anısını okuyarak başladı. Karel Valansi daha sonra, kendi Holokost deneyimini; Holokost’la Büyükada’da bir gece ebeveynlerinden gizlice okuduğu kitapla soykırımı öğrenmesinden, Türkiyeli bir Yahudi olarak, Varlık Vergisi, Trakya olayları gibi Türkiye’de yaşanmış korkunç olayların aksine Holokost’un bu topraklarda yaşanmaması sebebiyle ailesi tarafından daha serbestçe konuşulabildiğinden bahsetti.
Son konuşmacı olan Avlaremoz yazarlarından Serdar Korucu ise araştırmacı gazeteci kimliğiyle, sahaflardan bulduğu kaynak ve medya taramalarıyla katılımcılara Şoa döneminde Tütkiye basınını anlattı. Dönemin siyasetinin başvekillerden ziyade başyazarların kelimeleriyle okunduğunun altını çizen Serdar Korucu, Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı Nadir Nadi’nin Hitler güzellemeleri, Akbaba dergisi karikatürleri de dahil olmak üzere Şoa döneminde pek çok Nazi sempatizanı yayının varlığından bahsetti.
Yaklaşık yarım saat süren soru cevap bölümünün ardından etkinliğin son parçası olan 2016 senesinde yabancı dilde en iyi film Oscar’ını alan Son of Saul filminin gösterimi gerçekleşti. Filmde Auschwitz’in korkunç günlerinde sonderkommando olarak görevli Saul’ün kendi oğlu olduğuna inandığı bir cesedi Yahudi geleneklerine göre gömme çabası ve iç dünyasındaki ikilemler gösteriliyor.
Etkinliğin poster ve broşürleri Ruthie Matanky tarafından tasarlanmış olup, görselde kullanılan sanat eseri Friedl Dicker-Brandeis’a ait. Dicker-Brandeis Terezinstadt toplama kampında pek çok çocuk mahkumun sanat öğretmenliğini üstlenmiş ve eserler üretmelerine yardımcı olmuştur. Ruthie Matanky, Holokost eğitimlerinde ve etkinliklerinde görsel olarak, dikenli tel veya kamp fotoğrafı gibi klişeleşmiş görsellerin kullanmasındansa o günlere dair umudun yansıtılabildiği imgelerin kullanılmasının daha faydalı olduğunu belirtmektedir.
Paylaş: