Balat ve Hasköy
*** Balat’lı Mansevo Hasköy’lü Pasiko
Haliç’in güney sahillerinde Fener’den Ayvansaray’a doğru giderken, yolun sağ tarafında yıkık halde duran Eliyahu ve Selaniko Sinagoglarının kalıntıları dikkatinizi çeker. Kim bilir anlatılacak ne çok hikâyesi, yaşanmışlıkları vardır bu dört duvarı kalmış eski Sinagogların. Selaniko Sinagogu’nun kendine özel bir mucizesi de vardır. Bir Purim Bayramı kutlaması sonrası cemaat binayı boşalttıktan hemen sonra büyük bir gürültüyle çatısı çökmüş, Balatlı Yahudiler o günden sonra her Purim’de bu ikinci kurtuluşu da anmışlardır. Peki ya şimdi? Kıyıda köşede kalmış İbranice kitabeleri ile çatısı çökük halde tekrar kurtulacakları günü beklemektedirler.
Hem sadece sahilde göze çarpan bu iki bina değildir kaderine terk edilmiş, Yahudi toplumunun bu topraklara dair hikâyesinin şahidi Sinagogları. Balat boyunca eski adı ile Çıfıt Çarşısı’ndan girdiğinizde bir zamanlar “Balat Yahudi Mahkemesi” ve “Çana Sinagogu” da hüzünlü yüzüyle sizleri karşılar. Çana Sinagogu’nu görebilmek için binanın arka cephesindeki kahveye uğramanız oradan bahçeye geçmeniz gerekmektedir. Aynı sokakta cumbasında yer alan “Furtuna Marmara 1930” kabartması ile bir zamanlar Balat’ın son kalan Yahudileri’nden Manifaturacı Leon Brudo’nun artık kapalı olan dükkanı ve evi biraz ilerde de Manav Davit Bey’in artık ortağı tarafından işletilen manav dükkanı sizleri karşılar. Balat’ın efsanevi doktoru yoksul hastalara bedava ilaç dağıtan, halk arasında “Cankurtaran” lakaplı Doktor Jak Kurtaran’ın sesi kulaklarınızda fısıldar. İyi ki Davit Eskinazi’nin muayenesi halen aynı sokakta, Balat’ta son mohikan olarak “Buradayım” demektedir. Yol boyunca biraz daha yukarılara Draman’a doğru yokuşu çıktıkça İstanbul’un yegâne ahşap sinagogu “İştipol” tam karşısında Davut yıldızlı üçüz evle birlikte karşımıza çıkar. Yahudi toplumu geçtiğimiz yıl 65 yıl sonra ilk kez bir sabah Sinagogu canlandırmak adına burada dua etmiş ancak çabalar sonuç getirmeyince şu an için kaderine terk edilmiştir. Biraz daha yukarı devam ettiğimizde ise bir başka dram karşımıza çıkar. Makedonya’nın Kasturya yöresinden gelen Yahudilerin kurduğu Kasturya Sinagogu giriş kapısı bir tek kalmış halde, tümüyle yıkılmış, günümüzde otopark olarak kullanılmaktadır. Cumartesi sabahları ve bayram günleri Balatlı Yahudiler ’in çocukları, torunları şimdileri farklı semtlerde yaşasalar da, buraya bir vefa göstergesi olarak Balat’ın tek aktif sinagogu “Ahrida Sinagogu’nu doldururlar. İyi ki bu sinagog Yahudiler ’in İspanya’dan gelişlerinin 500. Yılı vesilesi ile restore edilmiştir. Korin Hanım ve Sinagog yönetimi bu mekâna ve kapalı tutulan Yanbol Sinagogu’na gözleri gibi bakarlar. Her Sinagogun kendine ait bir hikâyesinin olması, Osmanlı’ya farklı dönemlerde Balkanlar’ın farklı kentlerinden göç eden Yahudilerin isimleri ile anılmaları bile bu ibadethanelere sadece Yahudi toplumunun değil, bu şehrin kültürel mirası olarak hepimizin destek vermesinin gerekliliğidir. Makedonya’nın Ohri kasabasından gelenler Ahrida’yı, Bulgaristan’ın Yanbol yöresinden gelenler ise Yanbol Sinagogu’nu kurmuşlardır.
Ayvansaray kıyısında, Balat Or Ahayim Yahudi Hastanesi, 118 yıllık mirasından gelen köklü hizmetlerini son yıllarda SGK ile yaptığı anlaşma sayesinde daha çok vatandaşımıza sunabilmiştir. Or Ahayim’in biraz ilerisinden binilecek Haliç vapuru ile sahilin öte tarafına Haliç’in kuzey kıyılarındaki Osmanlı’nın sayfiyesi “Hasköy” semtine geçilir. Vapurdan iner inmez parkın ortasında ilginç bir yapı bizleri karşılar. Son yıllarda kafe olarak işletilen bu Osmanlı yapısı bir zamanların “Esgher” Sinagogu’dur. Bölgedeki diğer yapıların kaderi Esgher Sinagogu kadar şanslı değildir. Yolun biraz ilerisinde hurda deposu olarak kullanılan “Kula Sinagogu’ harap haldedir. Parmakkapı Mahallesi’nde yokuşa doğru çıkarken hemen köşede ise bizleri bu kez bir zamanlar Tokyo terlik fabrikası olarak kullanılmış “Sinyora Sinagogu” karşılar. Nitekim tıpkı İzmir’de geçtiğimiz yıllarda restore edilmiş Sinyora Sinagogu gibi bu ibadethane de Osmanlı’ya 500 Yahudi aile ve serveti ile birlikte 1553 yılında gelen Portekizli banker aile Dona Gracia Mendes adına yapılmıştır. 16. Yüzyılda gerek Avrupa gerekse de Osmanlı tarihinde büyük rol oynamış bu ailenin adına yapılan ibadethanenin günümüzdeki hali içler acısıdır. 2010 Avrupa Kültür Başkenti vesilesi ile faaliyetler düzenlenip canlandırılmaya çalışılan Mayorka Adası’ndan gelen Yahudi ailelerin kurduğu Mayor Sinagogu da günümüzde terk edilmiş haldedir.
Bölgedeki tek umut kaynağı yine 500. Yıl vesilesi ile restore edilen Maallem Sinagogu’dur. Günümüzde tıpkı Balat gibi Hasköylü Yahudi ailelerin çocuk ve torunları da her Şabat ve bayramda ibadethanelerini doldurur. Son yıllarda atölye olarak kullanılan Abudara Sinagogu’nun ise yakın bir zamanda boşaltılıp, yöneticilere teslimi bu ibadethanenin kurtulma ışığını yakmıştır. Ancak bu sinagogun tavan bölümündeki muhteşem el işlerinin tamiri ve restorasyonu ciddi bir bütçeyi gerektirmektedir. Osmanlı’ya yaptığı hizmetlerin karşılığı kendi arzusu ile İstanbul’da Hasköy’de defnedilen Abraham Salomon de Kamondo’nun anıt mezarının bu semtte olduğu düşünüldüğünde, bu kadim semtin Yahudi toplumu için ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılabilir. Vatandaş Türkçe Konuş kampanyası ile başlayan, Trakya Olayları, 20 Kura Askerlik ve Varlık Vergisi ile Türkiyeli Yahudiler üzerinde yıkıcı etkiler bırakan dramlar silsilesi 06-07 Eylül olayları sonrasında bölgedeki Yahudi nüfusun gitgide azalmasıyla kendini gösterir. 19. Yüzyılda 25 bin olarak ifade edilen nüfustan geriye kimilerinin tavanlarında Davut Yıldızı halen görülebilen, terk edilmiş evler kalmıştır.
Geçmişte tatlı bir rekabet içinde birbirlerine “Balatlı Mansevo Hasköylü Pasiko” diyen Haliç Yahudileri çoktan bu bölgelerden göç etmişlerdir. Turizmde yeni bir soluğa ihtiyaç duyulan bu günlerde “Dona Gracia Mendes”i, Kamondoları hatırlatmak, Haliç’in iki yakasında dokusuna uygun bu binaları restore etmek bu semtleri yepyeni bir çekim merkezi yapabilir. Yeter ki hepimiz isteyelim ve ortak tarihimize sahip çıkalım.
*** Balatlı Genç, Hasköylü Pasaklı
Balat ve Hasköy
*** Balat’lı Mansevo Hasköy’lü Pasiko
Haliç’in güney sahillerinde Fener’den Ayvansaray’a doğru giderken, yolun sağ tarafında yıkık halde duran Eliyahu ve Selaniko Sinagoglarının kalıntıları dikkatinizi çeker. Kim bilir anlatılacak ne çok hikâyesi, yaşanmışlıkları vardır bu dört duvarı kalmış eski Sinagogların. Selaniko Sinagogu’nun kendine özel bir mucizesi de vardır. Bir Purim Bayramı kutlaması sonrası cemaat binayı boşalttıktan hemen sonra büyük bir gürültüyle çatısı çökmüş, Balatlı Yahudiler o günden sonra her Purim’de bu ikinci kurtuluşu da anmışlardır. Peki ya şimdi? Kıyıda köşede kalmış İbranice kitabeleri ile çatısı çökük halde tekrar kurtulacakları günü beklemektedirler.
Hem sadece sahilde göze çarpan bu iki bina değildir kaderine terk edilmiş, Yahudi toplumunun bu topraklara dair hikâyesinin şahidi Sinagogları. Balat boyunca eski adı ile Çıfıt Çarşısı’ndan girdiğinizde bir zamanlar “Balat Yahudi Mahkemesi” ve “Çana Sinagogu” da hüzünlü yüzüyle sizleri karşılar. Çana Sinagogu’nu görebilmek için binanın arka cephesindeki kahveye uğramanız oradan bahçeye geçmeniz gerekmektedir. Aynı sokakta cumbasında yer alan “Furtuna Marmara 1930” kabartması ile bir zamanlar Balat’ın son kalan Yahudileri’nden Manifaturacı Leon Brudo’nun artık kapalı olan dükkanı ve evi biraz ilerde de Manav Davit Bey’in artık ortağı tarafından işletilen manav dükkanı sizleri karşılar. Balat’ın efsanevi doktoru yoksul hastalara bedava ilaç dağıtan, halk arasında “Cankurtaran” lakaplı Doktor Jak Kurtaran’ın sesi kulaklarınızda fısıldar. İyi ki Davit Eskinazi’nin muayenesi halen aynı sokakta, Balat’ta son mohikan olarak “Buradayım” demektedir. Yol boyunca biraz daha yukarılara Draman’a doğru yokuşu çıktıkça İstanbul’un yegâne ahşap sinagogu “İştipol” tam karşısında Davut yıldızlı üçüz evle birlikte karşımıza çıkar. Yahudi toplumu geçtiğimiz yıl 65 yıl sonra ilk kez bir sabah Sinagogu canlandırmak adına burada dua etmiş ancak çabalar sonuç getirmeyince şu an için kaderine terk edilmiştir. Biraz daha yukarı devam ettiğimizde ise bir başka dram karşımıza çıkar. Makedonya’nın Kasturya yöresinden gelen Yahudilerin kurduğu Kasturya Sinagogu giriş kapısı bir tek kalmış halde, tümüyle yıkılmış, günümüzde otopark olarak kullanılmaktadır. Cumartesi sabahları ve bayram günleri Balatlı Yahudiler ’in çocukları, torunları şimdileri farklı semtlerde yaşasalar da, buraya bir vefa göstergesi olarak Balat’ın tek aktif sinagogu “Ahrida Sinagogu’nu doldururlar. İyi ki bu sinagog Yahudiler ’in İspanya’dan gelişlerinin 500. Yılı vesilesi ile restore edilmiştir. Korin Hanım ve Sinagog yönetimi bu mekâna ve kapalı tutulan Yanbol Sinagogu’na gözleri gibi bakarlar. Her Sinagogun kendine ait bir hikâyesinin olması, Osmanlı’ya farklı dönemlerde Balkanlar’ın farklı kentlerinden göç eden Yahudilerin isimleri ile anılmaları bile bu ibadethanelere sadece Yahudi toplumunun değil, bu şehrin kültürel mirası olarak hepimizin destek vermesinin gerekliliğidir. Makedonya’nın Ohri kasabasından gelenler Ahrida’yı, Bulgaristan’ın Yanbol yöresinden gelenler ise Yanbol Sinagogu’nu kurmuşlardır.
Ayvansaray kıyısında, Balat Or Ahayim Yahudi Hastanesi, 118 yıllık mirasından gelen köklü hizmetlerini son yıllarda SGK ile yaptığı anlaşma sayesinde daha çok vatandaşımıza sunabilmiştir. Or Ahayim’in biraz ilerisinden binilecek Haliç vapuru ile sahilin öte tarafına Haliç’in kuzey kıyılarındaki Osmanlı’nın sayfiyesi “Hasköy” semtine geçilir. Vapurdan iner inmez parkın ortasında ilginç bir yapı bizleri karşılar. Son yıllarda kafe olarak işletilen bu Osmanlı yapısı bir zamanların “Esgher” Sinagogu’dur. Bölgedeki diğer yapıların kaderi Esgher Sinagogu kadar şanslı değildir. Yolun biraz ilerisinde hurda deposu olarak kullanılan “Kula Sinagogu’ harap haldedir. Parmakkapı Mahallesi’nde yokuşa doğru çıkarken hemen köşede ise bizleri bu kez bir zamanlar Tokyo terlik fabrikası olarak kullanılmış “Sinyora Sinagogu” karşılar. Nitekim tıpkı İzmir’de geçtiğimiz yıllarda restore edilmiş Sinyora Sinagogu gibi bu ibadethane de Osmanlı’ya 500 Yahudi aile ve serveti ile birlikte 1553 yılında gelen Portekizli banker aile Dona Gracia Mendes adına yapılmıştır. 16. Yüzyılda gerek Avrupa gerekse de Osmanlı tarihinde büyük rol oynamış bu ailenin adına yapılan ibadethanenin günümüzdeki hali içler acısıdır. 2010 Avrupa Kültür Başkenti vesilesi ile faaliyetler düzenlenip canlandırılmaya çalışılan Mayorka Adası’ndan gelen Yahudi ailelerin kurduğu Mayor Sinagogu da günümüzde terk edilmiş haldedir.
Bölgedeki tek umut kaynağı yine 500. Yıl vesilesi ile restore edilen Maallem Sinagogu’dur. Günümüzde tıpkı Balat gibi Hasköylü Yahudi ailelerin çocuk ve torunları da her Şabat ve bayramda ibadethanelerini doldurur. Son yıllarda atölye olarak kullanılan Abudara Sinagogu’nun ise yakın bir zamanda boşaltılıp, yöneticilere teslimi bu ibadethanenin kurtulma ışığını yakmıştır. Ancak bu sinagogun tavan bölümündeki muhteşem el işlerinin tamiri ve restorasyonu ciddi bir bütçeyi gerektirmektedir. Osmanlı’ya yaptığı hizmetlerin karşılığı kendi arzusu ile İstanbul’da Hasköy’de defnedilen Abraham Salomon de Kamondo’nun anıt mezarının bu semtte olduğu düşünüldüğünde, bu kadim semtin Yahudi toplumu için ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılabilir. Vatandaş Türkçe Konuş kampanyası ile başlayan, Trakya Olayları, 20 Kura Askerlik ve Varlık Vergisi ile Türkiyeli Yahudiler üzerinde yıkıcı etkiler bırakan dramlar silsilesi 06-07 Eylül olayları sonrasında bölgedeki Yahudi nüfusun gitgide azalmasıyla kendini gösterir. 19. Yüzyılda 25 bin olarak ifade edilen nüfustan geriye kimilerinin tavanlarında Davut Yıldızı halen görülebilen, terk edilmiş evler kalmıştır.
Geçmişte tatlı bir rekabet içinde birbirlerine “Balatlı Mansevo Hasköylü Pasiko” diyen Haliç Yahudileri çoktan bu bölgelerden göç etmişlerdir. Turizmde yeni bir soluğa ihtiyaç duyulan bu günlerde “Dona Gracia Mendes”i, Kamondoları hatırlatmak, Haliç’in iki yakasında dokusuna uygun bu binaları restore etmek bu semtleri yepyeni bir çekim merkezi yapabilir. Yeter ki hepimiz isteyelim ve ortak tarihimize sahip çıkalım.
*** Balatlı Genç, Hasköylü Pasaklı
Paylaş: