Çeviren: Ersin Aslıtürk
Orijinal Fransızca versiyonu: https://www.lapresse.ca/dialogue/opinions/2024-05-07/antisemitisme-et-antisionisme/un-amalgame-qui-mine-la-paix-sociale.php
Antisemitizm sürekli manşetlere çıkıyor. İsrail Başbakanı, İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığı yönündeki suçlamaları ve hatta ateşkes çağrısı yapan Amerikalı öğrencileri de Yahudi düşmanı olarak tanımlıyor. İsrail’in yaptığı şey aslında sinagoglara, Yahudi okullarına ve hatta bireysel olarak Yahudilere karşı antisemit eylemleri kışkırtmak. Bu nedenle antisemitizmin ne olduğunu, ne olmadığını ve antisiyonizmden nasıl ayırt edilebileceğini anlamak önemli.
Avrupa’daki Yahudi karşıtı eylemler bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olsa da 19. yüzyıldan bu yana ‘antisemitizm’ terimi bir ırk olarak Yahudilere yönelik nefreti tanımlamak için kullanılmaktadır ve aynı zamanda bu kavram sömürgeciliğin yayılmasında da etkili bir işlev görmüştür. O zamanlar ırkçılık meşru, hatta bilimsel kabul ediliyordu. Irkçılık, tüm Yahudilerin, Afrikalıların, Asyalıların ve diğerlerinin aşağı bir ırk olduğunu ileri sürüyordu. Bu düşünce, 20. yüzyılın başında Belçika Kongosu’nda milyonlarca insanın katledilmesine, Almanya’nın Güneybatı Afrika’da (bugünkü Namibya) ve ardından otuz yıl sonra Avrupa’da gerçekleştirdiği soykırımlara, milyonlarca Yahudi’nin, Slav’ın, Roman’ın ve diğer “aşağı-insanların” yok edilmesine yol açtı. Dolayısıyla antisemitizm bir ırkçılık biçimidir.
Antisiyonizm ise 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan siyasi bir hareket olan Siyonizm’in reddidir. Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl (1860-1904), antisemitizmden endişeleniyordu ve Yahudiler için bir devlet (Der Judenstaat) kurmayı amaçlıyordu. Etnik milliyetçiliğin ve halkların kendi kaderini tayin hakkının tüm hızıyla yayıldığı bir dönemde (Yunanistan, Almanya, İtalya vb.) ortaya çıkan Siyonist düşünce, Yahudilerin Avrupa toplumuna hiç entegre olamayan ve ayrı bir halk ya da ırk olduğunu iddia ediyordu ve bu yüzden de kendilerine ait bir devlete ihtiyaçları vardı.
Bu hareket, Filistin’in sömürgeleştirilmesini teşvik etti ve Yahudi Sömürge Vakfı (1899) ve Filistin Yahudi Sömürgeleştirme Derneği (1924) gibi kurumları kurdu. İngiliz mandası altında ayrı bir ekonomi ve toplum yaratan bu yerleşimci kampanya, yerel nüfusu marjinalize etti ve hatta onların yerini almaya çalıştı. Bu, Filistinlilerin, Fransızlar ya da Çinliler tarafından sömürgeleştirilmesi ve kötü muameleye maruz kalması durumunda da aynı şekilde ortaya çıkabilecek bir direnişi kışkırttı. Dolayısıyla İsrail’e ve onun kurucu ideolojisi olan Siyonizm’e karşı muhalefetin kökeni aslen politiktir.
Siyonizm, başlangıcından itibaren yaklaşık iki bin yıl boyunca dünya çapında gelişen geleneksel Yahudiliğe (hahamlık Yahudiliği) karşı bir isyandı. Yeni hareket Yahudileri böldü ve hem dini hem de siyasi muhalefeti körükledi. Üstelik günümüze kadar varlığını sürdürüyor. Ultra-Ortodoks Yahudiler, İsrail karşıtı gösterilerde, Barış için Yahudi Sesi (Jewish Voice for Peace) veya Bağımsız Yahudi Sesleri‘nden (Independent Jewish Voices) ilerici aktivistlerin yanında görülebiliyorlar. Bunun yanında, geçtiğimiz Kasım ayında New York’taki Özgürlük Anıtı’nda Filistinlilere özgürlük çağrısı yapan Yahudi gösterilerini hatırlamak önemli.
Buradan şu sonuç çıkıyor ki, tüm milliyetçilikler gibi Siyonizm de adına hareket ettiğini iddia ettiği grubu bölüyor. Yahudilerin Siyonizm’e karşı çıkması, Quebeclilerin veya Katalonyalıların siyasi bağımsızlığa karşı çıkması kadar normal bir olgudur. Pek çok Yahudi 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasını memnuniyetle karşıladı, diğerleri ise bunu kınadı. Bugün Yahudiler arasındaki bu ayrılığı daha da derinleştiren şey, Filistinlilerin yaşadığı trajedidir.
Antisemitizmi teşvik eden şey, Yahudilerin İsrail ile, Yahudiliğin Siyonizm ile bir görülmesidir. Bu, İsrail ve İsrail yanlısı Yahudi ve Hıristiyan örgütler tarafından düzenli olarak yapılıyor. İsrail, Yahudilerin yarısı orada yaşamamasına ve giderek daha fazla sayıda genç Yahudi’nin bunu reddetmesine rağmen, kendisini ‘Yahudi Halkının Devleti’ ilan ederek bu ilişkilendirmeyi destekliyor. Üstelik İsrail’in dünya çapındaki müttefikleri bu ilişkilendirmeyi, İsrail’e yönelik eleştirileri Yahudi karşıtlığı olarak etiketleyerek bastırmak için kullanıyor.
Yahudi olarak İsrail’le dayanışma içinde olduklarını beyan edenler bu ilişkilendirmeyi güçlendiriyorlar ve hiç şüphesiz kendilerine rağmen antisemitizmin ateşini körüklüyorlar. Birçok Yahudi’nin kimliğinin merkezinde İsrail’in yer aldığı doğrudur, fakat Yahudiliğin doğasına bağlı kalmak adına Batı Asya’da bir devleti desteklemek gibi yanlış bir siyasi tercihte bulunmaktadırlar (bkz. son İsrailizm filmi). Ancak tüm Yahudileri Siyonistlerle ilişkilendirerek ırkçı genelleme tuzağına düşmemek çok önemli, özellikle de günümüzde Siyonistlerin büyük çoğunluğunun Evanjelik Hıristiyanlar olduğu düşünüldüğünde.
Yakov M. Rabkin, Montréal Üniversitesi’nde Tarih Profesörü Emeritus’tur ve diğerlerinin yanı sıra “Modern İsrail Nedir?” ve “Demodernizasyon” isimli kitapların yazarıdır. “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı” kitabi, 2014 yılında İletişim Yayınevi tarafından çevrilerek basılmıştır.
Çeviren: Ersin Aslıtürk
Orijinal Fransızca versiyonu: https://www.lapresse.ca/dialogue/opinions/2024-05-07/antisemitisme-et-antisionisme/un-amalgame-qui-mine-la-paix-sociale.php
Antisemitizm sürekli manşetlere çıkıyor. İsrail Başbakanı, İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığı yönündeki suçlamaları ve hatta ateşkes çağrısı yapan Amerikalı öğrencileri de Yahudi düşmanı olarak tanımlıyor. İsrail’in yaptığı şey aslında sinagoglara, Yahudi okullarına ve hatta bireysel olarak Yahudilere karşı antisemit eylemleri kışkırtmak. Bu nedenle antisemitizmin ne olduğunu, ne olmadığını ve antisiyonizmden nasıl ayırt edilebileceğini anlamak önemli.
Avrupa’daki Yahudi karşıtı eylemler bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olsa da 19. yüzyıldan bu yana ‘antisemitizm’ terimi bir ırk olarak Yahudilere yönelik nefreti tanımlamak için kullanılmaktadır ve aynı zamanda bu kavram sömürgeciliğin yayılmasında da etkili bir işlev görmüştür. O zamanlar ırkçılık meşru, hatta bilimsel kabul ediliyordu. Irkçılık, tüm Yahudilerin, Afrikalıların, Asyalıların ve diğerlerinin aşağı bir ırk olduğunu ileri sürüyordu. Bu düşünce, 20. yüzyılın başında Belçika Kongosu’nda milyonlarca insanın katledilmesine, Almanya’nın Güneybatı Afrika’da (bugünkü Namibya) ve ardından otuz yıl sonra Avrupa’da gerçekleştirdiği soykırımlara, milyonlarca Yahudi’nin, Slav’ın, Roman’ın ve diğer “aşağı-insanların” yok edilmesine yol açtı. Dolayısıyla antisemitizm bir ırkçılık biçimidir.
Antisiyonizm ise 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da ortaya çıkan siyasi bir hareket olan Siyonizm’in reddidir. Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl (1860-1904), antisemitizmden endişeleniyordu ve Yahudiler için bir devlet (Der Judenstaat) kurmayı amaçlıyordu. Etnik milliyetçiliğin ve halkların kendi kaderini tayin hakkının tüm hızıyla yayıldığı bir dönemde (Yunanistan, Almanya, İtalya vb.) ortaya çıkan Siyonist düşünce, Yahudilerin Avrupa toplumuna hiç entegre olamayan ve ayrı bir halk ya da ırk olduğunu iddia ediyordu ve bu yüzden de kendilerine ait bir devlete ihtiyaçları vardı.
Bu hareket, Filistin’in sömürgeleştirilmesini teşvik etti ve Yahudi Sömürge Vakfı (1899) ve Filistin Yahudi Sömürgeleştirme Derneği (1924) gibi kurumları kurdu. İngiliz mandası altında ayrı bir ekonomi ve toplum yaratan bu yerleşimci kampanya, yerel nüfusu marjinalize etti ve hatta onların yerini almaya çalıştı. Bu, Filistinlilerin, Fransızlar ya da Çinliler tarafından sömürgeleştirilmesi ve kötü muameleye maruz kalması durumunda da aynı şekilde ortaya çıkabilecek bir direnişi kışkırttı. Dolayısıyla İsrail’e ve onun kurucu ideolojisi olan Siyonizm’e karşı muhalefetin kökeni aslen politiktir.
Siyonizm, başlangıcından itibaren yaklaşık iki bin yıl boyunca dünya çapında gelişen geleneksel Yahudiliğe (hahamlık Yahudiliği) karşı bir isyandı. Yeni hareket Yahudileri böldü ve hem dini hem de siyasi muhalefeti körükledi. Üstelik günümüze kadar varlığını sürdürüyor. Ultra-Ortodoks Yahudiler, İsrail karşıtı gösterilerde, Barış için Yahudi Sesi (Jewish Voice for Peace) veya Bağımsız Yahudi Sesleri‘nden (Independent Jewish Voices) ilerici aktivistlerin yanında görülebiliyorlar. Bunun yanında, geçtiğimiz Kasım ayında New York’taki Özgürlük Anıtı’nda Filistinlilere özgürlük çağrısı yapan Yahudi gösterilerini hatırlamak önemli.
Buradan şu sonuç çıkıyor ki, tüm milliyetçilikler gibi Siyonizm de adına hareket ettiğini iddia ettiği grubu bölüyor. Yahudilerin Siyonizm’e karşı çıkması, Quebeclilerin veya Katalonyalıların siyasi bağımsızlığa karşı çıkması kadar normal bir olgudur. Pek çok Yahudi 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasını memnuniyetle karşıladı, diğerleri ise bunu kınadı. Bugün Yahudiler arasındaki bu ayrılığı daha da derinleştiren şey, Filistinlilerin yaşadığı trajedidir.
Antisemitizmi teşvik eden şey, Yahudilerin İsrail ile, Yahudiliğin Siyonizm ile bir görülmesidir. Bu, İsrail ve İsrail yanlısı Yahudi ve Hıristiyan örgütler tarafından düzenli olarak yapılıyor. İsrail, Yahudilerin yarısı orada yaşamamasına ve giderek daha fazla sayıda genç Yahudi’nin bunu reddetmesine rağmen, kendisini ‘Yahudi Halkının Devleti’ ilan ederek bu ilişkilendirmeyi destekliyor. Üstelik İsrail’in dünya çapındaki müttefikleri bu ilişkilendirmeyi, İsrail’e yönelik eleştirileri Yahudi karşıtlığı olarak etiketleyerek bastırmak için kullanıyor.
Yahudi olarak İsrail’le dayanışma içinde olduklarını beyan edenler bu ilişkilendirmeyi güçlendiriyorlar ve hiç şüphesiz kendilerine rağmen antisemitizmin ateşini körüklüyorlar. Birçok Yahudi’nin kimliğinin merkezinde İsrail’in yer aldığı doğrudur, fakat Yahudiliğin doğasına bağlı kalmak adına Batı Asya’da bir devleti desteklemek gibi yanlış bir siyasi tercihte bulunmaktadırlar (bkz. son İsrailizm filmi). Ancak tüm Yahudileri Siyonistlerle ilişkilendirerek ırkçı genelleme tuzağına düşmemek çok önemli, özellikle de günümüzde Siyonistlerin büyük çoğunluğunun Evanjelik Hıristiyanlar olduğu düşünüldüğünde.
Yakov M. Rabkin, Montréal Üniversitesi’nde Tarih Profesörü Emeritus’tur ve diğerlerinin yanı sıra “Modern İsrail Nedir?” ve “Demodernizasyon” isimli kitapların yazarıdır. “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı” kitabi, 2014 yılında İletişim Yayınevi tarafından çevrilerek basılmıştır.
Paylaş: