Makaleler

Yahudiler Neden İbranice Konuşmaz – Mahir Ünsal Eriş

Öncelikle, “Bütün Yahudiler İbranice konuşur,” genellemesinin yanlışlığını konuşalım. Çok eskilere gidecek olursak, konuyu ta Babil Sürgünü’nden almamız gerekir. Babil Kralı Nebukadnezzar ya da İslam yazınındaki adıyla Buhtunnasr, İ.Ö 6. yüzyılın başında Yahudilerin yaşadığı toprakları fethedip onları Babil’e sürer. Bu yaklaşık altmış yıla yayılacak bir sürgündür. Sonunda Pers’lerin Babil İmparatorluğu’nu yerle bir etmesiyle Yahudiler yine evlerine dönerler. Fakat dönemin ortak dili olan Aramice (ki Asur-Babil dillerinin çocuğudur) bir şekilde Yahudileri de etkisi altına almıştır. Öyle ki, Kutsal Kitap’taki bazı kısımlar ve Yahudiliğin kutsal metinlerinden olan Talmud’un bir versiyonu Aramice yazılmıştır. Yahudilerin, topluca İbraniceden başka bir dil konuşmaya başladıkları ilk zaman budur.

Yahudilerin dünyaya dağılmasıyla birlikte topluluklar yerleşik bulundukları coğrafyanın dilini benimsemeye ya da onu kendi dilleriyle harmanlamaya başlar. Yahudi Arapçası, Yahudi İspanyolcası, Yahudi Almancası gibi adlandırmalar bu harmanları işaret eder. Zamanla Yahudiler, gittikleri yerlerde kök saldıkça yörenin hâkim ya da resmi dili günlük hayatın pratikleriyle birlikte toplumsallaşır. İbranice, giderek marjinalleşerek dini, ya da litürjik bir dile dönüşür. Bugün Yahudilerin dini eğitim alırken öğrendikleri dil işte bu, yani Klasik İbranicedir. Diğer bir deyişle, evet, Yahudiler İbranice öğrenirler.

19. yüzyılın ortalarında Elyezer Ben Yehuda adlı Rus Yahudisi öncülüğünde bir grup entelektüel İbranice üzerinde çalışmaya başlar. Bu bir canlandırma ve güne uyarlama çalışmasıdır. Böylece günümüzün Modern İbranicesi ya da kendi söylenişiyle İvrit Hadaşa doğar. Klasik İbranice zor bir dildir. Modern İbranice ise ona nispetle daha basit bir düzene sahiptir ve daha kolay öğrenilir. (Örneğin “binyan” adı verilen sözcük ve eylem türetme vezinleri Modern İbranicede sadeleştirilmiş, ikil çekimler gibi arkaik formlar elenmiştir.) Tabirim mazur görülürse Modern İbranice, Klasik İbranice örnek alınarak tasarlanmış, tıpkı Esperanto gibi yapay bir dildir. En azından doğuş aşamasında öyledir.

Günümüzdeyse yaşayan, canlı, kendi kültürel alanı, argosu, kalıpları, mizah dergileri, porno siteleri, chat kısaltmaları olan gerçek bir dil olmuştur çoktan. Yahudilerin Kenan-Filistin bölgesine dönmesi gerektiğini öne süren ideolojinin, Doğu Avrupa’da yaşanan Yahudi kırımlarından (pogromlar olarak da bilinir) sonraki hızlı yükselişiyle dilin kimliğin önemli bir parçası olduğu vurgusu, İbranice öğrenmenin yaygınlaşmasını hızlandırdı. İsrail Devleti kurulduğunda buraya yerleşen Yahudilerin çoğunluğu yeni İbraniceyi konuşabilen ikinci nesildi. Ve Elyezer Ben Yehuda’nın İbranicesi İsrail’in resmi dili oldu. Yeni göçmenlerin hepsine topluma entegrasyonun önemli bir parçası olarak bu dil öğretildi. Okullar, komünler kuruldu. Doğu Avrupa’da teorik olarak canlandırılan İbranice, İsrail’de pratik olarak da hayat kazanmış oldu böylece.

Türkiye’de yaşayan Yahudilerin büyük çoğunluğu İspanya’dan gelmedir. (Böyle dediğime bakmayın, ne büyük ne de çoğunluk sözünü karşılayacak kadar Yahudi var Türkiye’de. Sayıları yirmi bini bulmaz. Kıyas açısından, sadece İstanbul’da yaşayan Bayburtlu sayısı yüz yirmi bin civarındadır.) 15. yüzyılda Katolik İspanya, Müslümanları yarımadadan atmak için başlattığı reconquista (yeniden fetih) mücadelesinde galip gelince burada meskûn Yahudilere de ya Hıristiyan olun ya da gidin, dedi. Yahudiler de elbette gitmeyi tercih ettiler. Hollanda ve benzeri merkezlere giden kısıtlı grupların dışında bu göçmenlerin çoğu Osmanlı’ya geldi.

Böylece Osmanlı’nın batı sınırından Kudüs’e kadar olan hat boyunca yerleşip hayatlarına burada devam ettiler. Fakat Yahudiler kapalı bir toplumdu. Osmanlı’nın millet sistemi, onların bu kapalı düzen içinde yaşamalarına bir engel teşkil etmiyor, aksine teşvik ediyordu. Dilleri, dinleri, hukukları, içtimai düzenlerinde hürdüler. Bu nedenle beraberlerinde getirdikleri 15. yüzyıl İspanyolcasını 19. yüzyıla kadar olduğu gibi korudular. İçinde İbranice, Türkçe, Arapça ve Balkan dillerinden kelimelerin de olduğu bu dil neredeyse hiç bozulmadan Cervantes döneminin İspanyolcasının canlı bir tanığı olarak kaldı. Bu dile Cudezmo, Yahudice, Yahudi İspanyolcası deniyor. Yakın zamanda bir karışıklık ürünü olarak Ladino da denmeye başlandı. Oysa bu işin en kıymetli erbaplarından Haim Vidal-Sephipha, Ladino’nun aslında İbranicenin yapısı korunarak İspanyolca dağarcığıyla yazılıp okunan daha dini hayata yönelik bir başka dilin adı aldığını savunuyor ve örnekler sunuyordu. Fakat bugün Ladino dendiğinde, aslında Judeo-Spanish, Djudeo-Espanyol olan dil kastediliyor.

Elyezer Ben Yehuda

19. yüzyılda Fransa menşeli bir Yahudi birliği olan Alliance Israelite Universelle Osmanlı coğrafyasındaki Yahudiler için çok sayıda okul kurup onların çeşitli meslek eğitimleri alması ve Fransızca öğrenmesini sağladı. Zaten akraba olan İspanyolca ve Fransızca bu durumda geniş bir etkileşim içine girdi. O tarihe kadar İspanya’dan geldiği haliyle kalan Yahudice ya da Yahudi İspanyolcası birçok Fransızca kelime, kalıp ve kullanım alışkanlığıyla doldu. Bugün Ladino dendiğinden kastedilen dil, Şalom gazetesinin bir kısmının, El Amaneser’in, Yasmin Levi’nin, Sefarad Sami’nin, Janet-Jak Esim’in ve Oi Va Voi’un “Ladino Song”unun konuştuğu işte bu dildir. Yani Fransızca destekli, mazisi 15. yüzyıla uzanan, Yahudi İspanyolcası.

Türkiye’de yaşayan ve nüfusları kaygı verici düzeyde azalan ‘başka dilli’ Yahudi toplulukları da var. Örneğin tarihi İspanyalı Yahudilerden (ki onlara Sefaradlar diyoruz, evet Sami’nin grubunun adı da oradan) de eskiye uzanan Karay Yahudileri Rumca ve Karayca konuşuyorlar(dı). Çoğunluğu 19. yüzyıl başında gelip Osmanlıya yerleşen ve sayılarının artmasıyla 20. yüzyılın başında kendi cemaatbaşılıkları bile kurulmuş Aşkenaz Yahudileri de ülkemizde hala varlar. Bu topluluk ise Yahudi Almancası diyebileceğimiz Yidiş adlı dili konuşuyor. Bunun dışında İtalyan Yahudileri, Gürcü Yahudileri, Arap Yahudileri gibi daha küçük gruplar da mevcut ve her biri kendi Yahudicesini konuşmaya devam ediyor. (Yani umarım)

Sonuç olarak, Yahudiler İbranice konuşmuyor mu? Hem evet hem hayır. İsrail’de ve dünyada İbranice bilen insan sayısı yaklaşık dokuz milyon kadar. Yani evet, İbranice konuşan Yahudiler var. Ama bir o kadar da konuşmayanlar var. İsrail dışındaki Yahudi toplulukları genellikle yerel dili ya da kendi topluluklarına has dilleri (Ladino gibi, Yidiş gibi) konuşuyorlar. Ve İbraniceyi de dini eğitim ya da seküler/kültürel cemaat eğitimi alırken öğreniyorlar. Ama sonra konuşuyorlar mı bilmem. Ben benimle konuşana, İsrail dışında, hiç denk gelmedim.

Bugün Türkiye Yahudilerinin hepsi Türkçe konuşuyor. Ya da konuşabiliyor, diyelim. 1928’de başlayan Vatandaş Türkçe Konuş kampanyasından bugüne Ladino (ya da Cudezmo) azaldıkça azaldı. Yalnızca ihtiyarların ve meraklı/hevesli gençlerin konuşabildiği bir şeye dönüştü. İsrail’e göçleri, konuşabilen nüfusun yenilenmemesi ve toplum içinde dikkat çekme endişesini de bunun üstüne koyarsak Ladino konuşan nüfusun artık parmakla gösterildiğini söyleyebiliriz. Ve bu da, maalesef, bu dilin öleceği anlamına geliyor.  

Konuyla ilgisi olduğundan değil ama güzel bir dizeyle bitirmek istiyorum. Hüseyin Kıran’a ait bir dize:

“Alın şimdi bu vahşeti, gülle donatın.”