Türkiye Yahudi Toplumunda LGBTİ: Geç Kalmış Bir Diyalog dosyasının ikinci görüşmecisi olarak genç bir Yahudi gey erkekle konuştum. Eğitim için yılın çoğunu Amerika’da geçiren görüşmeci, din ve aile gibi konuların yanı sıra kendi kimliğinden, cemaate kendini uzak görmesinden, gey olmanın cinsiyet rolleriyle ilişkisinden ve daha birçok konudan bahsetti. Laf lafı açınca, siz değerli okuyucularımıza bu görüşmeyi iki parça halinde sunmayı yerinde bulduk. Okuyacağınız birinci bölümde aile, Yahudi toplumu ve cinsiyet ilişkilerinden bahsettik.
2. Görüşmeci – Birinci bölüm:
“LGBTİ+ olmak aynı anda hem çok kişisel hem de çok politik bir şey. Bir yandan olabilecek en özel ve saf duygulardan bahsediyoruz, kimden hoşlandığınıza ve özelinize dair şeyler. Diğer yandan, sadece varlığınızla patriyarkayı [erkek egemen düzen], cinsiyet rollerini yıkıyorsunuz. Kendisini LGBTİ+ olarak tanımlayıp hele de Türkiye gibi cinsiyetin her anlamda ikilemlerden oluştuğu bir ülkede apolitik olmak imkânsız.
Ailem dışında herkese açığım, açık olmasam da saklamıyorum. Bu da son bir yılda oldu. İlk açılmamla şu an olduğum nokta arasında iki yıl var. İstanbul’daki çevremin daha dışarı dönük bir çevre olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor, mesela arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu yurtdışında okuyor. Yurtdışında okudukları için de ister istemez eşcinsellik onların hayatında normalleşiyor ve daha farkındalar bu konuda.
“Ada’dayken her zaman daha maskülen olma çabam vardı”
Ailemle kendimi yakın hissettiğim için aileme kapalı olduğumu düşünmüyorum. Bilmediklerini düşünmüyorum da. Mesela Ada’dayken her zaman daha maskülen olma çabam vardı, dediğim gibi Yahudiler arasında cinsiyet daha çok perform edilen [oynanan, göstermelik olan] bir şeyken lisemde veya ailem arasında öyle değildi. Aileme hiçbir zaman daha maskülen görünmeye çalışmadım, her zaman efemineydim. Hiçbir zaman heteroseksüel davranmam gerekmedi.
Ailemin daha yaşlı fertlerinin çoğu hayatta olmadığı için onların tepkileri nasıl olurdu bilmiyorum. Bir üst jenerasyona açılmaktan sorumlu tutulsaydım şu anki kadar rahat hisseder miydim bilmiyorum. Daha genç akrabalarımın çoğu yurtdışında yaşadığı için onlarla ilgili bir endişem yok. Benim deneyimimde yurtdışıyla bağlantılı olmakla kabul görmek arasında bir ilişki var. Eğer ben daha orta sınıf olsaydım ve İstanbul’da kalsaydım şu an bence bambaşka bir röportaj yapıyor olurduk.
“Cemaatin çok küçük oluşu anonim olma özgürlüğünü etkiliyor”
Yahudi cemaatiyle ilişkimin açılma sürecimle bir ilgisi yok açıkçası, çünkü genel olarak ben kendimi hiçbir zaman cemaatin bir parçası olarak hissetmedim. Eşcinselliğin cemaat tarafından değil de, farklı çevrelerde daha çok kabul edildiğini gördüm. Cemaatin etkisi ailem açısından belki daha zorlaştırmış olabilir açılma sürecini, çünkü cemaatin parçası olunca, cemaatin çok küçük, kemik ve yakın bir grup oluşu, anonim olma özgürlüğünü etkiliyor ve anonim olamadığın için farklı kimlikleri daha zor yaşayabiliyorsun.
“Küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir grupta açık olmak daha zor”
O yüzden de benim için cemaat dışında açılmak daha kolaydı. Çünkü benim parçası olduğum çevre, zaten Türkiye’yi yansıtan bir çevre değil, İstanbul dışında olsaydım cemaat benim için daha kolay açılabileceğim bir çevre olurdu. Aynı şekilde, hiçbir zaman cemaatin parçası olmadığım için cemaate açılmak gibi bir konsept benim için çok geçerli olmadı. Küçük yaşımdan beri hiçbir zaman gençlik gruplarına gitmedim mesela. Cemaat gibi küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir grupta açık olmak bence daha zor bir şey. Kabullenmek daha zor oluyor kemikleşmiş gruplarda.
“Evlen, çocuk yap gibi heteronormatif ve garip yorumlar alıyorum”
Cemaat çok Ortodoks bir grup ve cemaati devam ettirmek büyük bir öncelik. O yüzden, küçük yaştan çocukların kaynaşması ve birlikte olması gibi bir beklenti var. Mesela ortaokuldayken her yaz herkes çıkardı Ada’da, ama okul çevremde öyle değildi. Cemaat, cinselliğin daha çok ortaya çıktığı bir çevre gibi. Yahudi bir kız ve erkeğin beraber olması teşvik edilen bir şeydi ve bence o genel olarak kendisini kuir olarak tanımlayan Yahudiler için rahatsız edici bir şey, çünkü küçük yaştan herhangi bir şey hissetmediğin biriyle beraber olman teşvik ediliyor ve o çok itiyor bence insanı. Yani mesela İsrail turunda ilginç bir şekilde neredeyse karşı cinsten Yahudi biriyle birlikte olmakla ilgili propaganda var. Beni Ada’da ve genelde Yahudilerle görüşmekten ve cemaatten iten bir şey de o aslında. Küçük yaşlardan beri karşı cinsiyetle temasa geçme beklentisi. Bunu ailemde görmüyorum, bunun da bir istisna olduğunu biliyorum. Çoğu ailede karşı cinsten bir Yahudi’yle evlenmek konusu geçer. Benim evlenmem, çocuk yapmam gerektiği gibi konuşmalar bir derece var, heteronormatif ve garip yorumlar alıyorum ailemden ama tipik bir Yahudi anne baba kadar değil.
“Her ne kadar “aydın” görünüşlü olsa cemaati çok açık görüşlü bulmuyorum.”
Cemaatin şöyle bir durumu da var: küçük bir toplum ve yaş ortalaması çok yüksek. Hem küçük olduğu için anonim olma özgürlüğü yok ve çok iç içe, hem de Ortodoks. Her ne kadar “aydın” görünüşlü olsa cemaatin çok açık görüşlü olduğunu düşünmüyorum. Kendi jenerasyonuma baktığımda cemaatin ne kadar parçası? Zaten benim tanıdığım çoğu Yahudi artık Türkiye’de yaşamıyor. O yüzden cemaatle ne kadar bağlı?
“Üniversitede Yahudi kimliğinin buradaki kadar kapalı görüşlü olmadığını gördüm.”
Hiçbir zaman kendimi büyürken Yahudi kimliğiyle görmedim. Biraz ailemden kaynaklanan bir şeydi: babam daha Yahudi, annem de Yahudi ama çok daha sekülerdi, din onun için çok önemli değildi. Cemaate biraz kendim dahil olmak istemedim ama ailem de beni zorlamadı. Üniversiteye başlayana kadar kendimi hiçbir zaman çok Yahudi hissetmedim. Üniversitede Yahudi kimliğinin buradaki kadar kapalı görüşlü olmadığını gördüm. Burada cemaat Ortodoks, çok tek tip insan tanıyorsun. Ada’ya diğer insanlar kadar uzun gitmezdim. Ada’ya gittiğimde bile özel okul çevresinden tanıdığım, başka bir yerden de ilişkim olan insanlarla görüşürdüm. Benim için Ada o insanlardı. Cemaatle ilişkim sadece Yahudi oldukları için değil, başka bağlamda da tanıdığım arkadaşlarla oluştu. Okul çevresi dışında cemaatten arkadaş edinmemin efemine biri olarak rahat etmemle ilgisi var.
Ama Amerika’da okuyunca eşcinsel ve Yahudi kimliklerinin bir arada kullanılabileceğini öğrenince kendimi daha Yahudi olarak tanımlamaya başladım. Aynı zamanda Amerika’da kendini Yahudi olarak tanımlamak kendini Türk olarak tanıtmaktan daha kolay çünkü daha çok Yahudi var ve daha ortak bir kimliğin olmuş oluyor oradaki öğrenci grubuyla.
Türkiye’de her zaman kendimi Türk diye tanıtıyordum, Türkiyeli de değil, Türk. O da genel Türkiye’de olmanın getirdiği milliyetçilik herhalde. Ama aynı zamanda şu görüşe de katılıyorum: Sefarad Yahudileri 500 yıldır buradaysa aslında çoğu “Türk”ten daha Türk. O yüzden Türk kimliğine çok yakın hissediyorum, Yahudi kimliğimi büyürken hissetmiyordum, Amerika’da okumakla daha çok hissetmeye başladım.
“Ne kadar çok eşcinsel olduğunu öğrenince şaşırıyorsun.”
Türkiye Yahudi cemaatindeki tek eşcinsel ben miyim diye sorgulamadım, çünkü kendimi cemaat bağlamında düşünmedim. Ama benim özel okullarla sınırlı çevremde tanıdığım eşcinsel ve Yahudi olan insanlar vardı. Ondan hiç yalnız hissetmedim ama bu az olan bir şey, çünkü lisede açık olan çok az insan var ve bir sürü insanın eşcinsel olduğunu daha sonra öğreniyorsun. Aslında ne kadar çok eşcinsel olduğunu öğrenince şaşırıyorsun. O yüzden yalnız olduğumu düşünmedim ama çok da küçük bir gruptan bahsediyoruz, Yahudi toplumu on beş bin kişi, orada benim jenerasyonumda olan ve eşcinsel olan sayı toplasan onu geçmez diye düşünüyorum.
Türkiye Yahudi Toplumunda LGBTİ: Geç Kalmış Bir Diyalog dosyasının ikinci görüşmecisi olarak genç bir Yahudi gey erkekle konuştum. Eğitim için yılın çoğunu Amerika’da geçiren görüşmeci, din ve aile gibi konuların yanı sıra kendi kimliğinden, cemaate kendini uzak görmesinden, gey olmanın cinsiyet rolleriyle ilişkisinden ve daha birçok konudan bahsetti. Laf lafı açınca, siz değerli okuyucularımıza bu görüşmeyi iki parça halinde sunmayı yerinde bulduk. Okuyacağınız birinci bölümde aile, Yahudi toplumu ve cinsiyet ilişkilerinden bahsettik.
2. Görüşmeci – Birinci bölüm:
“LGBTİ+ olmak aynı anda hem çok kişisel hem de çok politik bir şey. Bir yandan olabilecek en özel ve saf duygulardan bahsediyoruz, kimden hoşlandığınıza ve özelinize dair şeyler. Diğer yandan, sadece varlığınızla patriyarkayı [erkek egemen düzen], cinsiyet rollerini yıkıyorsunuz. Kendisini LGBTİ+ olarak tanımlayıp hele de Türkiye gibi cinsiyetin her anlamda ikilemlerden oluştuğu bir ülkede apolitik olmak imkânsız.
Ailem dışında herkese açığım, açık olmasam da saklamıyorum. Bu da son bir yılda oldu. İlk açılmamla şu an olduğum nokta arasında iki yıl var. İstanbul’daki çevremin daha dışarı dönük bir çevre olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor, mesela arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu yurtdışında okuyor. Yurtdışında okudukları için de ister istemez eşcinsellik onların hayatında normalleşiyor ve daha farkındalar bu konuda.
“Ada’dayken her zaman daha maskülen olma çabam vardı”
Ailemle kendimi yakın hissettiğim için aileme kapalı olduğumu düşünmüyorum. Bilmediklerini düşünmüyorum da. Mesela Ada’dayken her zaman daha maskülen olma çabam vardı, dediğim gibi Yahudiler arasında cinsiyet daha çok perform edilen [oynanan, göstermelik olan] bir şeyken lisemde veya ailem arasında öyle değildi. Aileme hiçbir zaman daha maskülen görünmeye çalışmadım, her zaman efemineydim. Hiçbir zaman heteroseksüel davranmam gerekmedi.
Ailemin daha yaşlı fertlerinin çoğu hayatta olmadığı için onların tepkileri nasıl olurdu bilmiyorum. Bir üst jenerasyona açılmaktan sorumlu tutulsaydım şu anki kadar rahat hisseder miydim bilmiyorum. Daha genç akrabalarımın çoğu yurtdışında yaşadığı için onlarla ilgili bir endişem yok. Benim deneyimimde yurtdışıyla bağlantılı olmakla kabul görmek arasında bir ilişki var. Eğer ben daha orta sınıf olsaydım ve İstanbul’da kalsaydım şu an bence bambaşka bir röportaj yapıyor olurduk.
“Cemaatin çok küçük oluşu anonim olma özgürlüğünü etkiliyor”
Yahudi cemaatiyle ilişkimin açılma sürecimle bir ilgisi yok açıkçası, çünkü genel olarak ben kendimi hiçbir zaman cemaatin bir parçası olarak hissetmedim. Eşcinselliğin cemaat tarafından değil de, farklı çevrelerde daha çok kabul edildiğini gördüm. Cemaatin etkisi ailem açısından belki daha zorlaştırmış olabilir açılma sürecini, çünkü cemaatin parçası olunca, cemaatin çok küçük, kemik ve yakın bir grup oluşu, anonim olma özgürlüğünü etkiliyor ve anonim olamadığın için farklı kimlikleri daha zor yaşayabiliyorsun.
“Küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir grupta açık olmak daha zor”
O yüzden de benim için cemaat dışında açılmak daha kolaydı. Çünkü benim parçası olduğum çevre, zaten Türkiye’yi yansıtan bir çevre değil, İstanbul dışında olsaydım cemaat benim için daha kolay açılabileceğim bir çevre olurdu. Aynı şekilde, hiçbir zaman cemaatin parçası olmadığım için cemaate açılmak gibi bir konsept benim için çok geçerli olmadı. Küçük yaşımdan beri hiçbir zaman gençlik gruplarına gitmedim mesela. Cemaat gibi küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir grupta açık olmak bence daha zor bir şey. Kabullenmek daha zor oluyor kemikleşmiş gruplarda.
“Evlen, çocuk yap gibi heteronormatif ve garip yorumlar alıyorum”
Cemaat çok Ortodoks bir grup ve cemaati devam ettirmek büyük bir öncelik. O yüzden, küçük yaştan çocukların kaynaşması ve birlikte olması gibi bir beklenti var. Mesela ortaokuldayken her yaz herkes çıkardı Ada’da, ama okul çevremde öyle değildi. Cemaat, cinselliğin daha çok ortaya çıktığı bir çevre gibi. Yahudi bir kız ve erkeğin beraber olması teşvik edilen bir şeydi ve bence o genel olarak kendisini kuir olarak tanımlayan Yahudiler için rahatsız edici bir şey, çünkü küçük yaştan herhangi bir şey hissetmediğin biriyle beraber olman teşvik ediliyor ve o çok itiyor bence insanı. Yani mesela İsrail turunda ilginç bir şekilde neredeyse karşı cinsten Yahudi biriyle birlikte olmakla ilgili propaganda var. Beni Ada’da ve genelde Yahudilerle görüşmekten ve cemaatten iten bir şey de o aslında. Küçük yaşlardan beri karşı cinsiyetle temasa geçme beklentisi. Bunu ailemde görmüyorum, bunun da bir istisna olduğunu biliyorum. Çoğu ailede karşı cinsten bir Yahudi’yle evlenmek konusu geçer. Benim evlenmem, çocuk yapmam gerektiği gibi konuşmalar bir derece var, heteronormatif ve garip yorumlar alıyorum ailemden ama tipik bir Yahudi anne baba kadar değil.
“Her ne kadar “aydın” görünüşlü olsa cemaati çok açık görüşlü bulmuyorum.”
Cemaatin şöyle bir durumu da var: küçük bir toplum ve yaş ortalaması çok yüksek. Hem küçük olduğu için anonim olma özgürlüğü yok ve çok iç içe, hem de Ortodoks. Her ne kadar “aydın” görünüşlü olsa cemaatin çok açık görüşlü olduğunu düşünmüyorum. Kendi jenerasyonuma baktığımda cemaatin ne kadar parçası? Zaten benim tanıdığım çoğu Yahudi artık Türkiye’de yaşamıyor. O yüzden cemaatle ne kadar bağlı?
“Üniversitede Yahudi kimliğinin buradaki kadar kapalı görüşlü olmadığını gördüm.”
Hiçbir zaman kendimi büyürken Yahudi kimliğiyle görmedim. Biraz ailemden kaynaklanan bir şeydi: babam daha Yahudi, annem de Yahudi ama çok daha sekülerdi, din onun için çok önemli değildi. Cemaate biraz kendim dahil olmak istemedim ama ailem de beni zorlamadı. Üniversiteye başlayana kadar kendimi hiçbir zaman çok Yahudi hissetmedim. Üniversitede Yahudi kimliğinin buradaki kadar kapalı görüşlü olmadığını gördüm. Burada cemaat Ortodoks, çok tek tip insan tanıyorsun. Ada’ya diğer insanlar kadar uzun gitmezdim. Ada’ya gittiğimde bile özel okul çevresinden tanıdığım, başka bir yerden de ilişkim olan insanlarla görüşürdüm. Benim için Ada o insanlardı. Cemaatle ilişkim sadece Yahudi oldukları için değil, başka bağlamda da tanıdığım arkadaşlarla oluştu. Okul çevresi dışında cemaatten arkadaş edinmemin efemine biri olarak rahat etmemle ilgisi var.
Ama Amerika’da okuyunca eşcinsel ve Yahudi kimliklerinin bir arada kullanılabileceğini öğrenince kendimi daha Yahudi olarak tanımlamaya başladım. Aynı zamanda Amerika’da kendini Yahudi olarak tanımlamak kendini Türk olarak tanıtmaktan daha kolay çünkü daha çok Yahudi var ve daha ortak bir kimliğin olmuş oluyor oradaki öğrenci grubuyla.
Türkiye’de her zaman kendimi Türk diye tanıtıyordum, Türkiyeli de değil, Türk. O da genel Türkiye’de olmanın getirdiği milliyetçilik herhalde. Ama aynı zamanda şu görüşe de katılıyorum: Sefarad Yahudileri 500 yıldır buradaysa aslında çoğu “Türk”ten daha Türk. O yüzden Türk kimliğine çok yakın hissediyorum, Yahudi kimliğimi büyürken hissetmiyordum, Amerika’da okumakla daha çok hissetmeye başladım.
“Ne kadar çok eşcinsel olduğunu öğrenince şaşırıyorsun.”
Türkiye Yahudi cemaatindeki tek eşcinsel ben miyim diye sorgulamadım, çünkü kendimi cemaat bağlamında düşünmedim. Ama benim özel okullarla sınırlı çevremde tanıdığım eşcinsel ve Yahudi olan insanlar vardı. Ondan hiç yalnız hissetmedim ama bu az olan bir şey, çünkü lisede açık olan çok az insan var ve bir sürü insanın eşcinsel olduğunu daha sonra öğreniyorsun. Aslında ne kadar çok eşcinsel olduğunu öğrenince şaşırıyorsun. O yüzden yalnız olduğumu düşünmedim ama çok da küçük bir gruptan bahsediyoruz, Yahudi toplumu on beş bin kişi, orada benim jenerasyonumda olan ve eşcinsel olan sayı toplasan onu geçmez diye düşünüyorum.
Paylaş: