Makaleler Röportajlar

New York’taki İsrailli Barış Aktivistleriyle röportaj: “Savaşı desteklemek şu anda İsrail’de Bibi hariç kimseye yardımcı olmuyor”

Ocak ayından bu yana her pazar bir grup İsrail vatandaşı, Gazze’de ateşkes ve Hamas’ın elindeki rehinelerin serbest bırakılmasını talep etmek için New York’ta Union Meydanı’nda toplanıyor. Bu toplantılarda, İsrailli aktivistlere kimi zaman Filistinliler de eşlik ediyor ve ortak bir İsrail-Filistin geleceğine desteklerini gösteriyorlar. Sosyal medyada paylaşılan protesto çağrısında da belirtildiği gibi, diplomatik çözümler doğrultusunda, Gazze’de kuşatmanın kaldırılmasını ve işgalin sona erdirilmesini talep ediyorlar. Protestolar herkese açık, ama gelenlerin bayrak getirmesi istenmiyor. Guardian ve New York Times gibi önemli gazeteler de ‘Barış İçin İsrailliler’ toplantıları ve protestolarına yer verdi.

Birkaç hafta önce New York’ta dolaşırken, aniden “İsrailliler diyor ki: Gazze yaşasın” ve “Nehirden denize hepimiz eşitliği hak ediyoruz” kelimelerinin yazılı olduğu birçok pankart gördüm. Toplantıdaki işgal karşıtı aktivistlerden biri, Adi, merakımı fark etti ve beni protestoya davet etti. 7 Ekim saldırısında aile üyelerini kaybeden İsrailli aktivistlerin, acil ateşkes talep eden güçlü konuşmalarını dinledim. NY’daki ‘Barış İçin İsrailliler’ protestolarının organizatörlerinden ikisi Tamar Glezerman ve Noa Fort da o gün konuşmacılar arasındaydı. Daha önce hiç İsrailli işgal karşıtı aktivistle tanışmadığım için, toplantıdan sonra onlara ulaşarak onları aktivizme götüren kişisel hikayeleri, siyasi duruşları nedeniyle yaşadıkları çatışmaları ve İsrail-Filistin’in geleceği hakkındaki görüşleri hakkında konuşmak istedim. Sözü Tamar ve Noa’ya bırakıyorum…

“Kendimi başladığım yerde, işgal karşıtı çalışmalar yaparken buldum.”

LM: Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? İsrail’de nerede büyüdünüz? Ne zaman NY’a taşındınız? Neden taşındınız; kişisel veya siyasi nedenlerle mi? Ve şu anda NY’da ne yapıyorsunuz?

TG: Benim adım Tamar Glezerman. Tel Aviv’liyim, hem Beersheva’da hem de Tel Aviv’de büyüdüm. 2010 yılında buraya taşındım ve aslında politik sebeplerden taşındım. Ben bir film yapımcısıyım ve İsrail’de kalırsam kariyerimin her anını işgal karşıtı çalışmalara adamak zorunda kalacağımı fark ettim. Buraya taşındım ve politikayla hiçbir ilgisi olmayan birçok çalışma yaptım ve sonra kendimi başladığım yerde, işgal karşıtı çalışmalar yaparken buldum.

NF: Benim adım Noa Fort ve Tel Aviv’in dışında küçük bir yerde büyüdüm. Adı Neve Monosson ama İsrailliler bile burayı pek bilmediği için genelde Tel Aviv’den olduğumu söylerim. 2013’te gayri resmi olarak New York’a taşındım ve sonra 2014’te daha resmi olarak taşındım. Birkaç nedenin karışımıydı ve hiçbir zaman resmi bir taşınma değildi. Taşındım ve asla geri dönmeyeceğim gibi değil de başka bir yerde yaşamak istediğimi hissettim. Ben bir müzisyenim, bu yüzden farklı müzik sahnelerini denemek ana hedefimdi. 

LM: ‘Barış İçin İsrailliler’ girişimi nasıl başladı? İkiniz nasıl tanıştınız ve bu fikir nasıl gelişti? 7 Ekim’den sonra mı yoksa önce mi?

TG: Barış İçin İsrailliler aslında 7 Ekim’den hemen sonra başladı. Buradaki İşgal-Karşıtı Blok adlı daha geniş bir İsrailli sol topluluğundan çıktı. Bu topluluk, İsrail’deki İşgal-Karşıtı Blok ile dayanışma hareketi olarak başlamıştı ve yargı karşıtı protestoların bir parçasıydı. 7 Ekim gerçekleştiğinde, bir grup olarak yas tutmak ve hem ateşkesi hem de rehinelerin serbest bırakılmasını talep etmek için bir alana ihtiyacımız olduğuna karar verdik. Bunlar zaten kamuoyuna karşıt nedenler olarak sunuluyordu, ama hiç de öyle değildi. Kimimiz yakınlarını kaybetmiş İsrailliler olarak yas tutmak ve protesto etmek için bir yere ihtiyacımız vardı. Herkes 7 Ekimde birini kaybetmiş birini tanıyordur, iyi bildiğiniz gibi İsrail çok küçük bir yer. Herhangi bir şekilde pankartların olduğu protestolara katılmak istemedik. Öte yandan, Filistinlilerin acısını tamamen göz ardı eden ve İsraillilerin acısına odaklanan protestoların içinde de olmak istemedik, bu yüzden her ikisini de yapmak için bir alan yaratmaya karar verdik. Kasım ve Aralık aylarında, 7 Ekim’in birinci yıl anmasına benzer müziklerin çalındığı iki anma nöbeti düzenledik. En başta Noa müzisyen olarak katıldı ve sonra organizatör oldu. Ocak ayı geldiğinde, savaşın aslında umduğumuzdan çok daha uzun süreceğini ve daha sürdürülebilir bir modele geçmemiz gerektiğini anladık. Ama aynı zamanda düzenli bir modele geçmemiz gerekiyordu, bu yüzden o zamandan beri yaptığımız haftalık protestoları yapmaya karar verdik.

NF: Önce müzisyen olarak katıldım. Ondan önce, yargı reformuna karşı protestoların organizatörlerinden biriydim. Yael bana katılıp bunu organize edip edemeyeceğimi sormak için ulaştı. Bu arada 7 Ekim’de ailemi ziyaret etmek için İsrail’de bulunduğumu ve savaşın ilk ayının tamamında orada olduğumu belirtmenin ilginç olabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden geri döndüğümde ve Yael bana ateşkes çağrısı yapan bu ilk anma nöbetini organize etmem konusunda ulaştığında, hâlâ bu (ateşkes) kavramla mücadele eden bir zihniyetteydim. Gerçekten travma geçirmiştim. Ve o zamanlar İsrail’deki herkes için ateşkes kelimesinin ne anlama geldiğini biliyordum. Resmi olarak organizatörlerden biri olmak tam içime sinmiyordu ama ilk nöbetten sonra, tamam, bu doğru mesaj diye düşündüm. Gerçekten taşıyabileceğimi hissettiğim tek mesaj bu, bu yüzden bir organizatör olarak katıldım.

“Daha fazla insanı öldürerek tam olarak kimi hayata döndürdüğümü de anlamıyorum.”

LM: Bu topluluğun birçok üyesinin 7 Ekim saldırılarında aile üyelerini veya arkadaşlarını kaybettiğini söylediniz. Kişisel olarak sizin bir kaybınız olduysa bundan bahsetmek ister misiniz bilemiyorum, ama genel olarak İsrail hükümetinin sizden isteyeceği gibi intikam almak yerine barış için mücadele etmenizi sağlayan şey neydi?

TG: Teyzemi kaybettim. Teyzem 7 Ekim’de öldürüldü. Yaşlıydı, 88 yaşındaydı. Kibbutz Be’eri’de öldürüldü. Tam adı Hannah Kritzman’dı. Bu benim kişisel bağlantım. Ayrıca, en yakın arkadaşlarımdan birinin kardeşi öldürüldü. Onu şahsen tanımıyordum ama ablasını çok iyi tanıyorum. İntikam konusuna gelince, dürüst olmak gerekirse, aklıma gelmedi. Sanırım amacını anlamıyorum. Yani, intikam, amaç intikamsa gerçekten iyi bir politikadır, ama başka bir şey için değil. Ayrıca, 7 Ekim’den önce veya uzun bir süre boyunca pek düşünmediğim, geçen yıl başıma gelen kişisel bir hikâyeyi sizinle paylaşabilirim. 14 yaşındayken Tel Aviv’de bir bombalama olayına karıştım. Fiziksel olarak başıma hiçbir şey gelmedi ama her şeyi gördüm. Her şeyi duydum. Ve belki 15 dakikadan kısa bir sürede, ambulanslar hâlâ oradayken, polis hâlâ oradayken, cesetler hâlâ oradayken -çok sayıda ceset vardı, 13 kişi öldürüldü- Araplara ölüm ve intikam diye bağıran bir insan kalabalığı vardı. Sokaklar hâlâ kanla kaplıydı, hâlâ kan kokusunu alabiliyordunuz. Ve o an benim için bunun hep böyle gideceği netleşti. Zaman içinde geriye bakarsanız, ileriye bakarsanız, sanki bu bir döngüymüş gibi, her zaman böyle olacak. İntikamın sonu yok. Yani aklımın gittiği yer burası değil ve daha fazla insanı öldürerek tam olarak kimi hayata döndürdüğümü de anlamıyorum.

NF: Bu protestolar İşgal Karşıtı bloğun içinden çıktı ve burada 7 Ekim’de öldürülenlerle kişisel bağlantıları olan birçok kişi var, ama oradaki insanların çoğu zaten aktivistti ve 7 Ekim’den çok önce İsrail’deki durumla, Filistindeki işgalle ilgili endişeliydiler. Belki de onları bu noktaya getiren orduda görev yapmış olmaları ve sonra işlerin ne kadar berbat olduğunu görmeleriydi ya da belki sadece politik olarak çok bilinçliydiler ve belki de bu yüzden İsrail’i terk ettiler. Herkesin kendi hikayesi var. İntikam almanın doğru olmadığına karar vermeleri için kişisel olarak bir kayıp yaşamaları gerekmiyor. Bir şekilde hepsi bu hareketin bir parçası olmaya karar vermiş.

“O korkunç katliamlardan kurtulan ve hâlâ aynı görüşleri sürdüren insanlar var. Bazılarının barış konusundaki duruşları daha da güçlendi belki de.”

LM: Doğru anladıysam, ABD’ye gelmeden önce bile Filistin’deki işgal konusunda politik olarak farkındalığınız vardı. İsrail’deki arkadaşlarınız ve aileniz işgal karşıtı duruşunuz ve barış aktivizminize nasıl tepki veriyor? Ve İsrail’deki aileniz ve arkadaşlarınızla ilişkileriniz 7 Ekim’den sonra değişti mi?

NF: Aslında bu soruyu cevaplamak gerçekten zor. Kendini solcu olarak tanımlayan bir aileden geliyorum, ancak son birkaç yıldır, aslında savaştan önce, özellikle savaş başladığından ve bu protestoları başlattığımızdan beri ailemle bu konular hakkında konuşmakta zorluk çekmeye başladım. Ailemin önüne çıkıp onlarla bu protestoları organize ettiğimi paylaşmam biraz zaman aldı, çünkü evet, hepsi İsrail’de ve en azından bazıları beni radikal sol olarak görüyor. İlişkilerimizi korumak için bu konuları konuşmuyoruz. Bazen konuşmaya çalışıyorum ama sonu genellikle çok iyi bitmiyor, bu yüzden çoğu zaman bu konular hakkında konuşmamayı seçiyoruz. Sanırım günün sonunda hepimiz aynı değerleri paylaşıyoruz, ama bu an sadece… bunu kelimelerle nasıl ifade edebilirim? Şu anda İsrail’de olmadığınızda görmeniz biraz daha kolay olan birçok şey var. Medya kesinlikle objektif değil. İsrail’de pek çok kişi tarafından anlatılmayan ve bilinmeyen çok fazla gerçek var, bu yüzden neler olup bittiğini tam olarak bilmeyen tanıdığım herkese şefkatle yaklaşmaya çalışıyorum. Uzakta olmam ve sürekli tehdit altında olmamam, onlarla sohbet etmeyi zorlaştırıyor. Belki Tamar burdan devam edebilir. Senin hikâyen benimkinden oldukça farklı.

TG: Evet, bu anlamda ayrıcalıklıyım, çünkü çok küçük bir İsrailli gruptan geliyorum; ikinci nesil işgal karşıtı bir aktivistim. Ailem bir protestoda tanışmış. Bu yüzden isyan etmedim ve ailemin değerleriyle uyumlu kaldım. Kız kardeşlerimle daha önce hiç yapmadığım bazı konuşmalar yapmış olsam da ailem genel olarak İsrail’de radikal sol olarak görülüyor. Dürüst olmak gerekirse, ailede her zaman en radikal olan ben oldum. İsrail’den ayrılmadan önce de hayatım böyle olduğu için, 7 Ekim’den sonra korkunç konuşmalar yapmaktan kendimi korudum. Orada olduğumda çoğunlukla fikirlerini paylaştığım insan gruplarının içerisinde kalıyorum. Gerçekten yakmak istemediğim bazı köprüleri yaktığıma eminim ama aynı zamanda insanların bana kızmasını istemediğimi ve bunun hayat seçimlerimi dikte ettiğini söylemek de istemem. Benim görevim İsrail’deki insanlara ders vermek değil. Benim görevim İsrail ve Filistin’de iyi şeyler yapan insanları desteklemek ve burada iyi bir şeyi desteklemek isteyen insanlardan destek almak.

LM: İsrail’in askeri eylemlerini eleştiren ve İsrail dışında yaşayan kimi Avlaremoz yazarı olarak, İsrail’deki Yahudilerden “uzakta evlerinizin rahatlığından ateşkes çağrısı yapmak kolay, Orta Doğu’da karşı karşıya olduğumuz varoluşsal tehdidi anlayamazsınız. Sizi İsrail’e davet ediyorum ve sonra aynı şekilde düşünüp düşünmediğinizi görelim” şeklinde yorumlar aldık. İsraillisiniz ama artık ABD’de yaşıyorsunuz, buna nasıl cevap veriyorsunuz?

TG: İsrail’de yaşarken de aynı şeyleri söyledim ve eğer beğenmezsem s*ktirip gidebileceğim söylendi, bu yüzden s*ktirip gittim ve hâlâ aynı şeyleri söylüyorum. Bu sefer de bana, buraya gelip yüzümüze söyle deniyor. Yani sonuç olarak, ayda olsam bile, aynı şeyleri söyleyeceğim. İnsanlara duymak istemedikleri şeyleri söyleyebileceğimiz uygun bir yer yok.

NF: Dediğim gibi, 7 Ekim’de ve savaşın ilk ayında İsrail’deydim. Bugün hissettiğim şeyleri zaten düşünüyor ve hissediyordum ama işlerin ne kadar daha kötüye gideceğini bilmiyordum tabii ki o zamanlar. İnsanlar bana böyle bir şey söylediğinde, İsrail’de benle aynı görüşleri paylaşan, gerçekten hayran olduğum insanlar olduğu gerçeğine güveniyorum. Hatta o korkunç katliamlardan kurtulan ve hâlâ aynı görüşleri sürdüren insanlar var. Bazılarının barış konusundaki duruşları daha da güçlendi belki de. Elbette, diğer taraf da var. 7 Ekim’den önce solcu olan ve şimdi barış olmayacağını söyleyen bir çok insan da var. Ama aynı zamanda askeri bir çözümün asla çözüm olmayacağını fark ettikleri için barış için seslerini yükselten insanlar da var.

TG: Yani evet, bunu söyleme hakkım olmadığını düşünüyorsanız, öncelikle s*ktirip gidin. Ama diyelim ki söyleme hakkım yok. Şu anda gerçekten orada olan, bu cehennemi yaşamış ve hâlâ bu görüşlere sahip olan insanlar var. Yani ebeveynlerini kaybeden insanlar bile barış aktivistleri oldular. Ayrıca, İsrailliyseniz bir görüşe sahip olma hakkınızı kanla satın almanız gerektiği şeklindeki bu tür aksiyomu da reddediyorum. Çünkü etkilenmeyen kimse yok. Bombalamaya tanık olmayan, bir arkadaşını veya bir aile üyesini kaybetmemiş tek bir İsrailli tanımıyorum. Küçük bir ülke ve durmaksızın savaş var. İsrail’in daha önce güvenli olduğu ve 7 Ekim’den sonra İsrail güvenliğinin sarsıldığı algısı doğru değil. Ama evet, insanlar söylemek istediğinizi duymak istemiyorlarsa sizi sustururlar. Hiçbir söylem onlar için yeterince iyi olmayacak, bu yüzden otantik olmanız daha iyi olabilir.

“Bazen biraz fazla Filistin yanlısı bir şeyler paylaşıyorum, bin kişi bana Kapo diyor ve ertesi gün İsraillileri insan olarak kabul eden bir şeyler paylaşıyorum ve bin kırmızı üçgen bana ölmesi gereken bir soykırımcı diyor. Ama çoğunlukla destek alıyorum.”

LM: Siyasi görüşleriniz nedeniyle sosyal medyada veya gerçek hayatta kendinden nefret eden Yahudi veya hain gibi ifadelere maruz kaldığınızı farz ediyorum. Bu hakaretleri önemsiyor musunuz? Hiç yanlış bir şey yaptığınızı hissettiniz mi veya kendi Yahudi kimliğinizi sorguladınız mı? Bu tür tepkilerle nasıl başa çıktınız? 

NF: Aslında bu olduğunda umursuyorum. Beni rahatsız ediyor. Sanırım buna karşı benim daha az bağışıklığım var çünkü Tamar uzun zamandır bu tepkiyi alıyor. Bence sen de bunun üzerine gidiyorsun, Tamar. Hatta bundan biraz hoşlanıyor bile olabilirsin, bilmiyorum. Twitter’da yer almanın ve seni ateşe atacağını bildiğin belirli şeyler yazmanın bir nedeni var herhalde. Trollerin peşine düşeceğini biliyorsun.

TG: Nefret edenler nefret edecek.

NF: Bu anlamda senin kadar soğukkanlı değilim, ama sosyal medyada da çok fazla yer almıyorum. Dürüst olmak gerekirse, sosyal medyayla ilişkim geçen yıl çok değişti. Savaşın başında hâlâ Facebook’taydım. Bahsettiğim gibi, ben bir müzisyenim, bu yüzden onu çoğunlukla profesyonel nedenlerle, müzikle ilgili duyurular yapmak ve politik şeyler için kullanıyordum. Politik paylaşımlarım yüzünden her zaman çok fazla eleştiri aldım. Savaş sırasında sosyal medyayı kibbutzlardan birinden tahliye edilen ve Tel Aviv’de sığınan aileler için bağış toplamak amacıyla kullanıyordum. Ayrıca, daha önce de belirttiğim gibi, bu cehennemi yaşamış ve hâlâ savaşa girmeyelim, daha da kötüleştirmeyelim diyen insanlardan gelen tüm bu iletileri paylaşıyordum. Aldığım geri dönüşler gerçekten korkunçtu. Bir noktada dedim ki, artık bunu yapamıyorum ve bıraktım. O zamandan beri Facebook kullanmıyorum çünkü bana iyi hissettirmiyor.

TG: Evet, bu tür yorumlardan daha az rahatsız oluyorum, ama hiç rahatsız olmuyorum da denemez. Biraz farklı bir şekilde rahatsız oluyorum. Facebook kullanmıyorum, hayatımda olan iyi bir şey bu. Ama dürüst olmak gerekirse, birisi bana ilk kez kapo dediğinde ve bana tükürdüğünde, altı yaşındaydım, bu yüzden zamanla bir şeyler sizi sertleştiriyor. Derinden hayal kırıklığına uğramış veya gerçekten korkunç bir şey söyleyen tanıdığım biri olduğunda, o zaman elbette acıtıyor. Sekiz yıldır sosyal medyada Gazze ile doğrudan yardım çalışmaları yapıyorum. Bazen bununla ilgili paylaşımlar yapıyorum, çünkü minik bağışlar topluyorum. Ve dediğim gibi bu konularda sesimi çıkarıyorum. Ancak 7 Ekim’de savaş başladığında, etrafımdaki ilerici sol topluluğun tepkileri beni çok üzdü, bunlardan bazıları Hamas’ı desteklemediğim için savaşın ilk haftasında kaybettiğim gerçekten çok yakın arkadaşlarımdı. Sınır buradaydı yani. Bir yandan Gazze’deki arkadaşlarımın benimle iletişime geçip nasıl olduğumu sormaları, bir yandan Brooklyn’deki insanların Gazze’deki arkadaşlarım adına savaş suçlarını desteklemeleri hakkında bir yazı yazdım. Twitter’da bizimle gerçekten aynı fikirde olan insanlardan çok fazla ilgi görmeye başladım. Twitter’da bu tür üçüncü anlatıyı dile getirmek isteyen insanlardan çok fazla etkileşim alıyorum. Ayrıca çok fazla korkunç yorum da aldım… Kapo’nun kötü olduğunu düşünüyorsanız ters kırmızı üçgen tugayını düşünün, o insanlar sizi dehşete düşürecektir. Bugün, ilk defa hangi listelerde olduğumu kontrol ettim. 200 listeye eklenmişim; tecavüzcüler, pedofiller, Hitler’ler… gerçekten korkunç şeyler. İş yapmanın maliyeti bu. Ne yapabilirsin ki? Bazen biraz fazla Filistin yanlısı bir şeyler paylaşıyorum, bin kişi bana Kapo diyor ve ertesi gün İsraillileri insan olarak kabul eden bir şeyler paylaşıyorum ve bin kırmızı üçgen bana ölmesi gereken bir soykırımcı diyor. Ama çoğunlukla destek alıyorum. Telefonunuzdaki insanlar, eğer onları tanımıyorsanız, telefonunuzda yaşıyorlar. Sır bu. Telefonunuzu kapatın ve onlar var olmayacaklar.

“İsrail yanlısıysanız, yaşamaya değer bir gelecek yanlısı olun, barışçıl bir gelecek yanlısı olun, bizi savaşlarda öldürmeye ve öldürülmeye zorlamayın.”

LM: Bitirmeden önce, gelecekten, beklentilerinizden ve umutlarınızdan da bahsetmek istiyorum. Donald Trump yeni başkan olduğuna göre, Orta Doğu’daki ilişkilerin nasıl değişeceğini düşünüyorsunuz? Yakın gelecekte bu savaşın sona ereceğini düşünüyor musunuz?

NF: Hiçbir fikrim yok. Sadece ‘Barış İçin İsrailliler’ olduğumuzu ve bu platformu ne yaptığımızı paylaşmak için kullanmak istiyorum. Her Pazar New York’daki Union Meydanı’nda buluşuyoruz. Bunu Ocak ayından beri her hafta yapıyoruz, bu yüzden kaç hafta olduğunu bilmiyorum. Başka etkinlikler de yapmaya çalışıyoruz. Ziyaret eden barış aktivistleri olduğunda, onlarla etkinlikler ve bağış toplama etkinlikleri düzenliyoruz. Ayrıca, hem İsrailli hem de Filistinli aktivistlerimiz var. Belki Instagram’da gördünüz, bu etkinliklerden birçok videomuz var ve sayfamızı mesajlarını yaymak için kullanmaya çalışıyoruz.

Her Pazar olduğu gibi dün gerçekleşen protestoya hazırlanırken, vereceğimiz mesaj ve harekete geçme çağrımızla ilgili gerçekten sıkıntı yaşadık. Taleplerimizi nereye yönlendireceğiz? Sanırım bu konuda hâlâ büyük bir soru işaretimiz var. Yarın muhtemelen çok daha fazlasını söyleyebiliriz, ancak şu an yeniden değerlendirmeler yapma zamanı. Ne olacağını görmek için bekliyoruz, ancak bildiğimiz şey bir yıldır bu toplantıları yapmamızın şu anda birçok insan için çok anlamlı olması. Özellikle bu haftalarda insanların akıl sağlıklarını korumasına yardımcı oluyor. Bu alanı tuttuğumuz için teşekkür eden insanlardan çok sayıda geri bildirim aldık, birlikte örgütlenebileceğimiz ve bu korkunç anı paylaşabileceğimiz insanlar olduğunu biliyoruz.

TG: İyi haberi mi yoksa kötü haberi mi istiyorsunuz? Şaka yapıyorum, sadece kötü haberler var. Bence Trump ile Orta Doğu’da ne olacağı çok da gizemli değil. Birileri bir şey hakkında ne hissettiğini defalarca dile getiriyorsa ve açıkça modern dünyanın gördüğü en büyük İslamofobiklerden biriyse… Yüzyılın anlaşması planımız var, yani David Friedman’ın Trump’ın ilk döneminde zorlamaya çalıştığı Batı Şeria’yı ilhak etme anlaşması. Jared Kushner ve David Friedman’ın bebeği, temelde. İsrail hükümetinin bu seçim sonuçlarından çok memnun olduğunu şimdiden görebiliyoruz. Ben-Gvir ve Smotrich’ten çok mutlu tweetler aldık. Bugün Smotrich Batı Şeria’yı ilhak edeceğimizi söyledi. Kamala şu anda kazansa bunu söylemezdi. Ya da belki de yapardı ama aynı hissettirmezdi. Bence bu ülkedeki bir numaralı iş daha fazla seçim olduğundan emin olmak, Trump’ı dört yıl içinde seçim ile devirme olasılığının olması. Bir İsrailli olarak bunu hiç hafife almıyorum. Bir Türkiyeli olarak, sistemi içeriden nasıl oyabileceğinizi ve hükümette kalmaya devam edebileceğinizi size açıklamama gerek yok herhalde. İşte bu noktadayız.

Trump’ın seçilmesi eylemlerimizi değiştirecek mi? Temelde hayır, çünkü ne yapacağız? Vazgeçip bölgede mümkün olan tek adil gelecek için mücadele etmeyi bırakacak mıyız? Ama çok yakın vadede, elbette ki kime hitap ettiğimizi gerçekten bilmiyoruz. Önümüzdeki birkaç ayda Biden’ı topal ördek başkan olarak öne sürmeye odaklanabiliriz, çünkü başkanlar topal ördek dönemlerini, görev süreleri içinde oy alamadıkları şeyleri zorlamak için kullandılar. Bu, önümüzdeki birkaç ay için bir odak noktası olabilir. Ve sonra Trump iktidara geldiğinde, gerçekten karanlık zamanlara doğru gidiyoruz. En azından bir topluluğumuz var. Bu yüzden bu topluluğu inşaa etmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki birkaç ayda, anti-faşist hareketler ve devrimler hakkındaki okumalarımı tazelemek için biraz zaman ayıracağım. Arash Azizi’nin kadın yaşam özgürlüğü devrimi hakkındaki kitabını yeni aldım. İnsanlar en en karanlık zamanlarda bile mücadele etmeye devam ettiler.

LM: Ayrıca ideal çözümünüzü de merak ediyorum. Filistinlilerin ve İsraillilerin birlikte yaşadığı tek bir devleti mi yoksa iki devleti mi destekliyorsunuz? İdeal çözümünüz nedir?

TG: Barış için İsrailliler olarak resmi bir çözüm önerimiz yok. Tek devleti de konfederasyonu da iki devleti de destekleyenlerimiz var. Giriş kıstası eşit bir çözüm talep etmek. İşgale, apartheid’e ve ablukaya karşı olmalısınız. Günün sonunda, hepimizin kişisel tercihleri ​​var ama bu bizim tanımladığımız bir şey değil. Bunu mümkün olduğunca çabuk ele alınması gereken bir insan hakları sorunu olarak tanımlıyoruz ve destekleyeceğimiz çözüm bu.

LM: Son olarak vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

TG: Sadece açık, büyük bir çadır kurmaya ve kapsayıcı olmaya çalıştığımızı eklemek istiyorum. Kapsayıcılık bizim için insanlarla bu konuda bulundukları yerde buluşmamızın gerçekten önemli olduğu anlamına geliyor. Özellikle Amerikalı Yahudilerin, ama diğer yerlerdeki Yahudi diasporaları için de geçerli olabilir, İsrail ile olan bağlantılarının çoğu derin, duygusal ve suçluluk duygusu ve tarihi travma içeriyor. Amerikalı Yahudilere ulaşıp çok basit bir şekilde ‘biz hükümetimiz değiliz’ demek istiyoruz. İsrail yanlısıysanız, yaşamaya değer bir gelecek yanlısı olun, barışçıl bir gelecek yanlısı olun, bizi savaşlarda öldürmeye ve öldürülmeye zorlamayın. Belki bizden daha muhafazakar olan insanlara ve daha ilerici demek istemiyorum ancak kendilerini daha radikal gören insanlara ulaşmak istiyoruz. Onlara nehir ile deniz arasında 15 milyon insanın olduğunu ve hiçbir yere gitmediğini söylemek istiyoruz. 15 milyona daha iyi bir gelecek getirmeye çalışan güçlere yardım edebiliriz veya engel olabiliriz. Bunun mesajımızın büyük bir parçası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kendi aktivizmimize sürekli bakmalı ve değiştirmek istediğim gerçekliğe mi yardımcı oluyor yoksa kendimi daha iyi hissetmeme mi yardımcı oluyor diye sormalıyız. Temel olarak kendimizi yardımsever tarafta tutmaya ve insanların daha yardımsever olmasına yardımcı olmaya çalışıyoruz.

NF: Buna ek olarak, Amerikalı Yahudilerle konuşuyorsak, koşulsuz destek şu anda gerçek bir destek değil. Aksine, şu anda İsrail’e koşulsuz destek, ülkenin geleceği için bir zarar. Bunun gerçekten çok açık olması gerekiyor. Savaştan önce yargı reformuna karşı mücadele ettiğimiz zamanda bile bu mesajı iletmek gerçekten zor oldu. Amerika’daki Yahudi toplumuyla bağlantı kurmak ve onlara bu protestolarda bizi desteklemelerinin İsrail’e karşı oldukları anlamına gelmediğini söylemek büyük bir olaydı. Aslında tam tersi. Aynı şey şu anda bu savaş için de geçerli. Savaşı desteklemek şu anda İsrail’de Bibi hariç kimseye yardımcı olmuyor. Hepsi bu.

LM: Hikâyelerinizi ve görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.


Fotoğraf: George De Castro Day