Göze Çarpanlar Haberler

ICJ Kararı Filistinlilerin 57 Yıldır Söylediklerini Doğruladı – Jonah Valdez


BM’nin en üst mahkemesinin kararıyla İsrail’in Filistin topraklarındaki işgali yasalara aykırı, ve İsrail’in Filistinlilere yönelik politikaları artık resmen apartheid olarak kabul ediliyor.

Uluslararası Adalet Divanı kararında, İsrail işgali altında yaşayan Filistinliler için işgalin başlangıcı sayılan 1967’den itibaren tazminat çağrısında bulundu. Bu karar mahkeme için emsalsiz bir adım. Mahkeme yukarıda adı geçen kararında, İsrail’in Filistinlilere kötü muamelesinin bir ayrımcılık ve apartheid biçimi olduğunu da resmi olarak ilan ediyor. Ayrıca mahkeme, ülkelerin İsrail’e uluslararası hukuku ihlal etmeden yardım edemeyeceğine karar verirken Filistinliler’in kendi kaderini tayin hakkını savundu.

ICJ’nin tavsiye niteliğindeki görüşlerinin yasal olarak bağlayıcılığı yok ve mahkemenin ülkeleri harekete geçmeye zorlayacak yaptırım gücü de bulunmuyor. Ancak Mahkeme’nin yasal ve ahlaki ağırlığı, ülkelerin kararları ve dış politikaları üzerinde önemli bir etkiye sahip olabiliyor.

UCLA Hukuk Fakültesi’nde uluslararası hukuk profesörü olan Jessica Peake, bu kararın uluslararası toplumun Filistin’in devlet olma yönündeki çabalarına dair bir tavrını değiştirme potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Peake, mahkemenin İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik sistematik suistimalleri konusunda kararının, beklentilerini aştığını sözlerine ekledi. Peake, “Özellikle şaşırtıcı olan şey, mahkemenin İsrail’in Filistinlilere karşı İsrail içinde bir apartheid yarattığı kararına varması” diyor. “Çünkü İsrail’de Filistinlileri temelde ikinci sınıf vatandaş olarak gören ırksal ayrımcı yasalar ve politikalar yürürlükte.”

Ancak işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin hepsi bu karardan memnun değil. Batı Şeria’daki Filistinlilerin haklarını savunan İsrailli avukat Eitay Mack, kararın Filistinliler için yaşanmış gerçekliği kısa vadede değiştirmek için pek bir şey yapmadığını söylüyor. Mack, ICJ yetkilileri Cuma günü Hollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’ndan kararı okurken, İsrailli yerleşimcilerin Batı Şeria’daki Filistinlilere saldırdığına dair haberler alıyordu. Mack, The Intercept’e “Mahkeme sadece apaçık ortada olan şeyleri söyledi,” dedi. “Hükümetler hem İsraillileri hem de Filistinlileri Filistin’e egemenlik veren iki devletli bir çözümü uygulamaya zorlamak için siyasi iradeye sahip olmadığı sürece Batı Şeria’da işler her zamanki gibi devam ediyor.”

1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında İsrail, Batı Şeria ve Gazze’yi işgal etmeye başladı ve Doğu Kudüs’ü ilhak etti. Kısa bir süre sonra İsrail, işgal altındaki topraklarda yerleşim yerleri kurmaya başladı ve Filistinlilerden alınan topraklar üzerine yerleşimler inşa eden İsrailli sivilleri destekledi. İsrail, 2005 yılında birliklerini ve yerleşim yerlerini Gazze’den çekerken Batı Şeria’daki yerleşim yerlerini tanımaya ve genişletmeye devam etti. Son aylarda, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümeti, Gazze’deki savaşını yerleşim yerlerini öncekinden de daha hızlı bir oranda genişletmek için bir örtü olarak kullandı.

İsrail hükümeti, Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını derhal reddetti. Netanyahu meydan okuyan bir tavırla Kudüs’ü “ebedi başkentimiz” olarak adlandırdı ve Batı Şeria’yı “atalarımızın toprağı” olarak nitelendirerek Filistin topraklarına tevradi bir referansla “Judea ve Samarya” dedi. “Lahey’de alınan hiçbir yanlış karar bu tarihi gerçeği çarpıtamayacaktır” diyen Netanyahu, “İsrail’in vatanın tüm topraklarındaki yerleşimlerinin yasallığı da tartışılamaz” dedi.

İsrail merkezli insan hakları örgütü B’Tselem, onlarca yıldır İsrail işgalinin sonlandırılması çağrısında bulunan çalışmalarının ardından Cuma günkü kararı memnuniyetle karşılayan bir dizi örgüt arasındaydı. B’Tselem, uluslararası toplumun, İsrail’in işgalinin geçici olduğu ve bir çözüme yönelik müzakereler ve diplomasi yürüttüğü iddiasını kabul ederek bu konudan kaçındığını söylüyor. Grup, Cuma günü yaptığı açıklamada, “ICJ’nin tavsiye kararının yayınlanması bu gerekçelere son veriyor. Şimdi uluslararası toplum, İsrailli karar vericileri işgali sonlandırmaya zorlamak için cezai, diplomatik ve ekonomik her aracı kullanmalıdır” dedi.

Son aylarda, pek çok ülke Filistin’i resmen bir devlet olarak tanıdı, Norveç, İspanya ve İrlanda da Filistin’i tanıyan 143 ülkeye katıldı. İsrail’in işgalini Filistin’in devlet olmasının önünde engel olarak ilan eden ICJ kararı, daha fazla ülkeyi bu yolu izlemekle ilgili cesaretlendirebilir. Nisan ayında, ABD, Filistin’i BM üyesi olarak tanıyacak olan bir kararı BM Güvenlik Konseyi’nde veto etti. Veto gerekçesinde ABD, Filistin’in devleti olmasının ancak Filistin ve İsrail arasındaki doğrudan müzakerelerden gerçekleşebileceğini söylemişti. Amerika Birleşik Devletleri her yıl İsrail’e milyarlarca dolarlık askeri yardım gönderiyor.

İsrail, ICJ kararına giden süreçte benzer argümanlar sunmuş ve kararın devam eden müzakerelere zarar vereceğini iddia etmişti. ICJ kararından bağımsız olarak İsrail Parlamentosu bu hafta, Filistin’in devletlik vasfını reddeden ve “İsrail Devleti ve vatandaşları için varoluşsal bir tehlike” olarak nitelendiren bir karar da kabul etti. Peake, Cuma günü ICJ kararının bu düşünceyi zayıflattığını ve Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını savunduğunu belirtti. Peake, “ICJ kararının devletlere Filistin’i tanımaları için gereken yasal desteği veya yasal korumayı sağlayacağını düşünüyorum” dedi ve ekledi: “Bu onları ABD ve İsrail’den gelebilecek bazı siyasi baskılardan bir nebze olsun koruyacaktır.”

Peake, BM’nin geçmişte İsrail işgalini kınayan açıklamalar yaptığını, ancak bunların çoğunun, Filistin üzerine uzmanlaşmış BM organları tarafından yayınlandığını söyledi. 2004’te yayınlanan bir ICJ danışma görüşü, İsrail’in Batı Şeria’daki 400 mil uzunluğundaki duvarını yasadışı ilan etmişti. Ancak BM’nin en üst mahkemesi, BM üyelerinin çoğunluğunun desteğini alarak işgal konusunda daha önce hiç bu kadar sert bir dil kullanmamıştı.

Peake, “bunun yarın her şeyi değiştireceğini sanmıyorum.” “Umarım bu karar, devletlere ve uluslararası topluma işgal altındaki Filistin’de olup bitenlerin bir kısmını ele almaya çalışmak için daha da güçlü bir araç halini alır” dedi.

Orijinali İnglizce olarak The Intercept’ta yayımlanan makale Avi Haligua tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.