İki hafta önce Maraş ve çevre illerde meydana gelen ve tüm Türkiye’yi yasa boğan depremlerin ardından hayatın normal akışına dönmesi için sayısız proje fikri ortaya çıkıyor. Deprem sonrasındaki tartışmalar genellikle afet yönetimine odaklanırken geçmişte yaşanan doğal afetlere dair anekdotlara yer verilmesi sıkça başvurulan bir yöntem olarak dikkat çekiyor.
Söz konusu tartışmalara katkı sunabilecek tarihi kaynaklar arasında Alliance israélite universelle (Alyans) arşivleri de yer alıyor. Bu tarihi belgeler Osmanlı zamanında gerçekleşen büyük depremlerin yaşam alanlarına ve özellikle de Yahudi toplumuna etkisi hakkında oldukça somut veriler içeriyor. Alyans arşivlerinin veri tabanında deprem “tremblement de terre” anahtar kelimesiyle arama yapıldığında üç önemli tarih öne çıkıyor:
3 Nisan 1881 / Sakız Adası Depremi
10 Temmuz 1894 / İstanbul Depremi
9 Ağustos 1912 / Şarköy-Mürefte Depremi
Modern dönemde İstanbul tarihindeki en şiddetli depremlerden biri 10 Temmuz 1894 tarihinde kaydedildi. Deprem günü yaşananları tüm çarpıcılığıyla Paris’teki Alyans Merkez Komitesi’ne aktaran Ortaköy Okul müdürü Joseph Alfandary’nin mektubu felaketin boyutlarını gözler önüne seriyor:
!Tetikleyici olabilecek içerik!
“Salı, Çarşamba, Perşembe (10,11 ve 12 Temmuz) günleri şehrimiz için hayatiydi; 12 ila 20 saniye süren sarsıntılar kentte ve çeperlerinde hissedildi. Minareler, eski camiler, hanlar, kamu binaları, banka şubeleri ve vatandaşların evleri… her biri depremden bir şekilde etkilendi.
En büyük dram Kapalı Çarşı’da yaşandı, üç gün boyunca enkaz altından birçok ceset çıkarıldı. Depremin meydana geldiği salı günü İstanbul’da pazarın kurulduğu gündür. Bu yüzden normal zamandaki kalabalığa kıyasla çok daha fazla insan tarihi çarşıda alışveriş yaparken depreme yakalandı. İlk belirlemelere göre Gülhane Hastanesi’nde üst üste dizilmiş 80 ila 100 ceset yakınları tarafından teşhis edilmeyi bekliyor.
Kapalı Çarşı faciasında Lévy soyadlı iki Yahudi kardeşin cansız bedenleri yakınları tarafından teşhis edildi. 24 ve 16 yaşlarında olan bu kardeşlerden büyük olanı Balat’taki bir sinagoga götürülerek gasil ve defin işlemleri yapıldı. Küçük kardeş ise yıkımdan sağ çıksa da kaldırıldığı hastanede can verdi. Cansız bedeni hastane avlusuna bırakılan genç adamın yüzü ne yazık ki bir köpek tarafından parçalanmış ve tanınmaz hale gelmişti. Ancak, o gün giydiği kıyafetler sayesinde teşhis edilebildi.”
Bu afetin ardından artçılar devam ediyor, halk korku ve panik içerisinde parklarda, bahçelerde, sahillerde ve hatta mezarlıklarda barınma sorununu kendi imkânlarıyla çözmeye çalışıyordu.
Alyans Okullarında Vaziyet
Alyans okullarının bulunduğu beş semtteki vaziyet ise şu şekilde:
Galata Alyans Erkek Mektebi müdürü Israel Danon 12:20’de tüm İstanbul’da hissedilen şiddetli sarsıntı sonrasında öğle yemeği için evlerine giden öğrencilerin okula dönmediğini, yemeklerini okulda yiyen öğrencilerin ise bir an önce evlerine gitmek için acele ettiklerini raporlamıştı. Okul binasında ve öğrencilerde herhangi bir kayıp yoktu. Yalnızca müdürün yatak odasındaki duvarlarda ufak çatlaklar oluşmuştu. Okulda eğitim ve öğretim bir aylık aranın ardından Ağustos’un son haftası devam etmişti.
Hasköy ve Ortaköy okullarında ise gözle görülür büyük bir hasar yoktu, okul binaları ahşap olup depremden etkilenmemişti. Sadece Hasköy’deki okulun bahçe duvarı boydan boya çatlamıştı.
Balat’taki okulun çatısı bacaların çökmesinden dolayı zarar görmüş, okul müdürüne ait ev yan yatmış, kız ve erkek mekteplerinin denize akan kanalizasyon sistemi ise patlamıştı. Çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğu Balat semtinde evlerin taş yapı olmasından ötürü maddi kayıplar büyüktü.
Kuzguncuk’taki erkek okulundaki hasar büyüktü ve tadilatı ilk belirlemelere göre tahmini olarak 150 Osmanlı lirasıydı, semtte yeni inşa edilen kız okulunda ise herhangi bir problem tespit edilmemişti. Ancak öğrencilerin bu mektebe nakli için gerekli izin Sadrazamlık ya da Saray makamlarından verilmekteydi.
Deprem sonrası afet ve kriz yönetimi, toparlanma ve yaraları sarma sürecine ilişkin gelişmeleri ise Alyans’ın İstanbul’daki Bölge Komite Başkanı Isaac Fernandez’in Paris’teki merkezle yaptığı yazışmalarda bulmak mümkün oluyor. Depremden on gün sonra Alyans’a bağlı Kuzguncuk, Ortaköy, Balat ve Hasköy okullarını ziyaret eden Fernandez aynı gün kaleme aldığı mektubunda depremin Yahudi toplumu ve kurumları üzerindeki etkileri hakkında son derece karamsar bir tablo çiziyor.
Yazışmalarda Alyans Merkez Komitesi kendi mülkiyetindeki tüm binaların en kısa sürede yenilenmesini ve yeni öğretim yılına yetiştirilmesini arzuladığını, bu nedenle okulların tadilat masraflarının saptanması için mimar/mühendis G. Tedeschi’nin teknik incelemesi zaruri olduğunu okuyoruz. Tedeschi’nin deprem sonrası fazlasıyla yoğun olmasından dolayı Kuzguncuk ve Balat’taki okulların kontrolleri uzunca bir süre askıda kalıyor. Bu da, İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki tek Alyans okulunu ve okul yönetimini geçici birtakım çözümler bulmaya itiyor.
Sinagogda Okul
Kuzguncuk okul müdürü Juda Bassous 23 Ağustos tarihli mektubunda semtteki iki sinagogun 162 öğrenciye kapılarını açtığını fakat bu ibadethanelerin okulun ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kaldığını belirtiyor. Mimarisi gereği sinagogların dersliklere dönüştürülmesi zor olduğundan aynı anda birkaç sınıfın ders dinleyebilmesi mümkün olmadığını; İbranice, Fransızca, Türkçe ve Ladino sınıfları yan yana olduğunu, seslerin birbirine karıştığını ve uğultu olarak bina içerisinde yankılandığını söylüyor. Bu nedenle Juda Bassous, eğitim öğretim için elverişsiz olan sinagogları terk ederek havanın da yaver gitmesiyle sıraları okulun avlusuna kurmaya karar veriyor. Böylece, velilerin çocuklarını diğer eğitim kurumlarına kaydettirmesini ve ya eğitimlerini bırakmaları gibi olumsuz durumlara engel olmayı hedefliyor.
Bassous’un iyi niyetine karşın Osmanlı idaresi okul binasının tehlikeli ve eğitime elverişsiz olduğunu belirterek eğitim faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması emrini vermişti. Bu sırada, Alyans’ın Bölge Komite Başkanı Isaac Fernandez, yeni inşa edilen ve depremde ufak hasarlar alan Kuzguncuk Kız Mektebi binasının resmi açılışı için Osmanlı bürokrasisi nezdinde girişimlerini sürdürüyor. Bu belirsiz dönemde derslerin sağlıklı ve güvenli bir lokasyonda işlenebilmesi için Alyans yönetimi üç aylığına Kuzguncuk’ta başka bir bina kiralama kararı alıyor. Fakat aylık 100 franklık bir bütçe ayrılmış olsa da depremin vurduğu semtte kiralık bina bulmak neredeyse imkânsızdı.
Kuzguncuk Erkek Mektebi’nin güçlendirilmesi ve yenilenmesi için gereken miktar, mimar Tedeschi tarafından belirlendiğinde depremin üstünden üç ay geçmişti. Bu rapora göre toplam maliyet 145 Osmanlı lirasıydı (3335 Fransa frankı). Okul ve yanındaki dükkânın toplamda 25 bin frank değerinde olduğu bilgisi göz önüne alındığında bina güçlendirme ve tadilat masraflarının, yeniden yapım masraflarına oranla yüksek olmadığı anlaşılıyor. Yine de bu ücretin tamamını Alyans Merkez Komitesi tek başına üstlenmek istememiş, Hahambaşılıktan destek talebinde bulunmuştu. Bekleyiş sürerken kiralanan eski bir binada 19 Kasım 1894 tarihinde dersler yeniden başlamıştı.
Ücretini Alamayan Bir Öğretmen
Depremin üzerinden beş ay geçmiş, yeni yıl gelip çatmıştı ama ne erkek mektebi yenilenebilmiş ne de kız mektebi açılabilmişti. Bu esnada, bazı öğretmenler ücretlerini alamamaktan şikâyet etmeye başlamıştı. Helene Weissmann bunlardan biriydi. Aylarca sabırla kız okulunun yapımını ve açılış için resmi onayın alınmasını bekledikten sonra umudunu yitirmeye başlamıştı. Birçok kez sitemkâr mektuplarıyla yaşadığı mağduriyeti ve mahcubiyeti dile getirmeye çalışmıştı: Tam on dört aydır çocuğuyla birlikte erkek kardeşinin eline baktığı için sabrı kalmamıştı! Alyans’ın ilk tepkisi ise sabırlı olması ve okulun açılışını beklemesi yönündeydi. Bu dönemde ısrarlı ve sitem dolu mektupların sıklığını arttıran Madam Weissmann nihayetinde Mart 1895’de ilk ücretini alabilmişti.
Kuzguncuk Erkek Mektebi için 8 Mart 1895’te Hahambaşılıktan sadece 29,5 liralık bir destek gelmişti. Bu miktar sonbaharda başlanan güçlendirme çalışmalarını ancak karşılıyor, kalan 124 liralık fon gelmediğinden okul binasında halen eğitim verilemiyordu. Ancak Kuzguncuk bu konuda tek örnek değil; çünkü bahar gelmesine rağmen depremin vurduğu birçok semtte tadilatlar sürmekteydi.
Balat — Hendek Sokak’taki erkek mektebinin güçlendirilmesi ve yenilenmesi ancak 8 Mayıs 1895’te, depremden on ay sonra bitirilebilmişti. Erkek mektebinin toplam masrafı 72 lira iken kız mektebinin masrafları ise 100 liraya ulaşmıştı.
Hasköy — Ahşap binaların yoğun olduğu bu semtte deprem sonrasında okul binasının sıvası tamamen çatlasa da okulda büyük bir hasar oluşmamıştı. Depremden önce yenilenmesine izin verilen ve planı yapılan kız mektebinde ise yapılması gereken birtakım işler mevcuttu ve maliyeti 55 liraydı.
Galata — Kız Okulu müdiresinin yaşadığı evin ciddi bir tadilata ihtiyacı olmasına rağmen 7 Haziran 1895 itibariyle bu istek henüz yerine getirilmiş değildi.
Kuzguncuk’a dönecek olursak, 3 Temmuz 1895 Çarşamba günü Isaac Fernandez Kuzguncuk Kız Mektebi’nin açılış gününü bir telgrafla Paris’teki Merkez Komite’ye haber veriyordu. Buna göre söz konusu okul Pazar günü, yani 7 Temmuz’da kapılarını öğrencilerine açıyordu. Yahudi, Ermeni, Rum ve Bulgar topluluklarına ait okulların başka bir okul binasına taşınabilmesi için Sadrazamlık ya da Saray makamlarından “irade” alması gerektiğinden bu süreç Kuzguncuk’taki Alyans okulu için de sancılı geçmişti. Isaac Fernandez Alyans için özel bir statü elde etmeyi başarmış ve nakil için gerekli belgelerin artık sadece Maarif Bakanlığı’ndan alınması yeterli olmasını sağlamıştı.
Yukarıdaki telgrafa ek olarak gönderdiği mektubunda Isaac Fernandez, Kuzguncuk konusunda aylar süren sessizliğini de bozmuştu. Cemaat önde gelenleri ve Hahambaşı binaların yenilenmesi için söz verdikleri yardımları yerine getirmemişler ve kendisini büyük bir hayal kırıklığına uğratmışlardı. Öte yandan, Kuzguncuk Kız Mektebi için alınması şart olan “irade”nin gecikmesini önceki Vezir-i Azam Cevad Paşa’nın bürokraside yaptığı kötü uygulamalara bağlıyordu. Bu durumu Cevad Paşa’nın yerleştirdiği kabiliyetsiz ve iş bilmez memurların atıllığıyla ve üstlerine yönelik itaatsizliğiyle açıklıyordu. Isaac Fernandez alışılagelmişin dışına çıkarak yönetici sınıfını açık açık ve isim vererek tenkit etmiştir.
Fernandez’in eleştirilerinden Yahudi Cemaati de nasibini almıştı. Yerel cemaatlerin ve Cemaatin genel bütçesinin iyi yönetilmediğini iddia ederken Hahambaşı ve çevresini müsriflikle suçlamıştı. Isaac Fernandez tüm bu yaşananlardan ziyadesiyle bunalmış, Kuzguncuk Kız Mektebi’nin açılış haberini bile buruk bir şekilde müjdelemişti. Mektubundaki bir cümle ruh halini açıkça ortaya koymakta:
“Sonuç olarak, o dönemlerde cesaretim o kadar kırılmıştı ki size [Alyans Merkez Komitesi] yazmamayı tercih ettim; çünkü bunu yapmış olsaydım size aynı zamanda istifamı [da] gönderirdim.”
Sonuç
Depremin yol açtığı yıkım ilk bakışta ufak çaplı görünse de aylar süren okul tadilatları ve yaşanan bürokratik engeller depremin yaralarının sarılmasını geciktirirken yüzlerce Yahudi çocuğun kaliteli eğitime erişimini kısıtlamıştı. Bu süreçte yaşananlar merkezi ve yerel idarelerin eksikliklerini, afet yönetimindeki düzensizliği de açığa vurmuştu. Bu süreçte, okul müdürleri ve Isaac Fernandez okulları ayakta tutabilmek için o denli büyük çaba sarf etmişlerdir ki kendi bölgelerindeki depremzedelerin kışı nerede ve nasıl geçirdiklerini bile rapor edecek zaman ya da enerji bulamamışlardı.
İki hafta önce Maraş ve çevre illerde meydana gelen ve tüm Türkiye’yi yasa boğan depremlerin ardından hayatın normal akışına dönmesi için sayısız proje fikri ortaya çıkıyor. Deprem sonrasındaki tartışmalar genellikle afet yönetimine odaklanırken geçmişte yaşanan doğal afetlere dair anekdotlara yer verilmesi sıkça başvurulan bir yöntem olarak dikkat çekiyor.
Söz konusu tartışmalara katkı sunabilecek tarihi kaynaklar arasında Alliance israélite universelle (Alyans) arşivleri de yer alıyor. Bu tarihi belgeler Osmanlı zamanında gerçekleşen büyük depremlerin yaşam alanlarına ve özellikle de Yahudi toplumuna etkisi hakkında oldukça somut veriler içeriyor. Alyans arşivlerinin veri tabanında deprem “tremblement de terre” anahtar kelimesiyle arama yapıldığında üç önemli tarih öne çıkıyor:
Modern dönemde İstanbul tarihindeki en şiddetli depremlerden biri 10 Temmuz 1894 tarihinde kaydedildi. Deprem günü yaşananları tüm çarpıcılığıyla Paris’teki Alyans Merkez Komitesi’ne aktaran Ortaköy Okul müdürü Joseph Alfandary’nin mektubu felaketin boyutlarını gözler önüne seriyor:
!Tetikleyici olabilecek içerik!
“Salı, Çarşamba, Perşembe (10,11 ve 12 Temmuz) günleri şehrimiz için hayatiydi; 12 ila 20 saniye süren sarsıntılar kentte ve çeperlerinde hissedildi. Minareler, eski camiler, hanlar, kamu binaları, banka şubeleri ve vatandaşların evleri… her biri depremden bir şekilde etkilendi.
En büyük dram Kapalı Çarşı’da yaşandı, üç gün boyunca enkaz altından birçok ceset çıkarıldı. Depremin meydana geldiği salı günü İstanbul’da pazarın kurulduğu gündür. Bu yüzden normal zamandaki kalabalığa kıyasla çok daha fazla insan tarihi çarşıda alışveriş yaparken depreme yakalandı. İlk belirlemelere göre Gülhane Hastanesi’nde üst üste dizilmiş 80 ila 100 ceset yakınları tarafından teşhis edilmeyi bekliyor.
Kapalı Çarşı faciasında Lévy soyadlı iki Yahudi kardeşin cansız bedenleri yakınları tarafından teşhis edildi. 24 ve 16 yaşlarında olan bu kardeşlerden büyük olanı Balat’taki bir sinagoga götürülerek gasil ve defin işlemleri yapıldı. Küçük kardeş ise yıkımdan sağ çıksa da kaldırıldığı hastanede can verdi. Cansız bedeni hastane avlusuna bırakılan genç adamın yüzü ne yazık ki bir köpek tarafından parçalanmış ve tanınmaz hale gelmişti. Ancak, o gün giydiği kıyafetler sayesinde teşhis edilebildi.”
Bu afetin ardından artçılar devam ediyor, halk korku ve panik içerisinde parklarda, bahçelerde, sahillerde ve hatta mezarlıklarda barınma sorununu kendi imkânlarıyla çözmeye çalışıyordu.
Alyans Okullarında Vaziyet
Alyans okullarının bulunduğu beş semtteki vaziyet ise şu şekilde:
Deprem sonrası afet ve kriz yönetimi, toparlanma ve yaraları sarma sürecine ilişkin gelişmeleri ise Alyans’ın İstanbul’daki Bölge Komite Başkanı Isaac Fernandez’in Paris’teki merkezle yaptığı yazışmalarda bulmak mümkün oluyor. Depremden on gün sonra Alyans’a bağlı Kuzguncuk, Ortaköy, Balat ve Hasköy okullarını ziyaret eden Fernandez aynı gün kaleme aldığı mektubunda depremin Yahudi toplumu ve kurumları üzerindeki etkileri hakkında son derece karamsar bir tablo çiziyor.
Yazışmalarda Alyans Merkez Komitesi kendi mülkiyetindeki tüm binaların en kısa sürede yenilenmesini ve yeni öğretim yılına yetiştirilmesini arzuladığını, bu nedenle okulların tadilat masraflarının saptanması için mimar/mühendis G. Tedeschi’nin teknik incelemesi zaruri olduğunu okuyoruz. Tedeschi’nin deprem sonrası fazlasıyla yoğun olmasından dolayı Kuzguncuk ve Balat’taki okulların kontrolleri uzunca bir süre askıda kalıyor. Bu da, İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki tek Alyans okulunu ve okul yönetimini geçici birtakım çözümler bulmaya itiyor.
Sinagogda Okul
Kuzguncuk okul müdürü Juda Bassous 23 Ağustos tarihli mektubunda semtteki iki sinagogun 162 öğrenciye kapılarını açtığını fakat bu ibadethanelerin okulun ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kaldığını belirtiyor. Mimarisi gereği sinagogların dersliklere dönüştürülmesi zor olduğundan aynı anda birkaç sınıfın ders dinleyebilmesi mümkün olmadığını; İbranice, Fransızca, Türkçe ve Ladino sınıfları yan yana olduğunu, seslerin birbirine karıştığını ve uğultu olarak bina içerisinde yankılandığını söylüyor. Bu nedenle Juda Bassous, eğitim öğretim için elverişsiz olan sinagogları terk ederek havanın da yaver gitmesiyle sıraları okulun avlusuna kurmaya karar veriyor. Böylece, velilerin çocuklarını diğer eğitim kurumlarına kaydettirmesini ve ya eğitimlerini bırakmaları gibi olumsuz durumlara engel olmayı hedefliyor.
Bassous’un iyi niyetine karşın Osmanlı idaresi okul binasının tehlikeli ve eğitime elverişsiz olduğunu belirterek eğitim faaliyetlerinin geçici olarak durdurulması emrini vermişti. Bu sırada, Alyans’ın Bölge Komite Başkanı Isaac Fernandez, yeni inşa edilen ve depremde ufak hasarlar alan Kuzguncuk Kız Mektebi binasının resmi açılışı için Osmanlı bürokrasisi nezdinde girişimlerini sürdürüyor. Bu belirsiz dönemde derslerin sağlıklı ve güvenli bir lokasyonda işlenebilmesi için Alyans yönetimi üç aylığına Kuzguncuk’ta başka bir bina kiralama kararı alıyor. Fakat aylık 100 franklık bir bütçe ayrılmış olsa da depremin vurduğu semtte kiralık bina bulmak neredeyse imkânsızdı.
Kuzguncuk Erkek Mektebi’nin güçlendirilmesi ve yenilenmesi için gereken miktar, mimar Tedeschi tarafından belirlendiğinde depremin üstünden üç ay geçmişti. Bu rapora göre toplam maliyet 145 Osmanlı lirasıydı (3335 Fransa frankı). Okul ve yanındaki dükkânın toplamda 25 bin frank değerinde olduğu bilgisi göz önüne alındığında bina güçlendirme ve tadilat masraflarının, yeniden yapım masraflarına oranla yüksek olmadığı anlaşılıyor. Yine de bu ücretin tamamını Alyans Merkez Komitesi tek başına üstlenmek istememiş, Hahambaşılıktan destek talebinde bulunmuştu. Bekleyiş sürerken kiralanan eski bir binada 19 Kasım 1894 tarihinde dersler yeniden başlamıştı.
Ücretini Alamayan Bir Öğretmen
Depremin üzerinden beş ay geçmiş, yeni yıl gelip çatmıştı ama ne erkek mektebi yenilenebilmiş ne de kız mektebi açılabilmişti. Bu esnada, bazı öğretmenler ücretlerini alamamaktan şikâyet etmeye başlamıştı. Helene Weissmann bunlardan biriydi. Aylarca sabırla kız okulunun yapımını ve açılış için resmi onayın alınmasını bekledikten sonra umudunu yitirmeye başlamıştı. Birçok kez sitemkâr mektuplarıyla yaşadığı mağduriyeti ve mahcubiyeti dile getirmeye çalışmıştı: Tam on dört aydır çocuğuyla birlikte erkek kardeşinin eline baktığı için sabrı kalmamıştı! Alyans’ın ilk tepkisi ise sabırlı olması ve okulun açılışını beklemesi yönündeydi. Bu dönemde ısrarlı ve sitem dolu mektupların sıklığını arttıran Madam Weissmann nihayetinde Mart 1895’de ilk ücretini alabilmişti.
Kuzguncuk Erkek Mektebi için 8 Mart 1895’te Hahambaşılıktan sadece 29,5 liralık bir destek gelmişti. Bu miktar sonbaharda başlanan güçlendirme çalışmalarını ancak karşılıyor, kalan 124 liralık fon gelmediğinden okul binasında halen eğitim verilemiyordu. Ancak Kuzguncuk bu konuda tek örnek değil; çünkü bahar gelmesine rağmen depremin vurduğu birçok semtte tadilatlar sürmekteydi.
Balat — Hendek Sokak’taki erkek mektebinin güçlendirilmesi ve yenilenmesi ancak 8 Mayıs 1895’te, depremden on ay sonra bitirilebilmişti. Erkek mektebinin toplam masrafı 72 lira iken kız mektebinin masrafları ise 100 liraya ulaşmıştı.
Hasköy — Ahşap binaların yoğun olduğu bu semtte deprem sonrasında okul binasının sıvası tamamen çatlasa da okulda büyük bir hasar oluşmamıştı. Depremden önce yenilenmesine izin verilen ve planı yapılan kız mektebinde ise yapılması gereken birtakım işler mevcuttu ve maliyeti 55 liraydı.
Galata — Kız Okulu müdiresinin yaşadığı evin ciddi bir tadilata ihtiyacı olmasına rağmen 7 Haziran 1895 itibariyle bu istek henüz yerine getirilmiş değildi.
Kuzguncuk’a dönecek olursak, 3 Temmuz 1895 Çarşamba günü Isaac Fernandez Kuzguncuk Kız Mektebi’nin açılış gününü bir telgrafla Paris’teki Merkez Komite’ye haber veriyordu. Buna göre söz konusu okul Pazar günü, yani 7 Temmuz’da kapılarını öğrencilerine açıyordu. Yahudi, Ermeni, Rum ve Bulgar topluluklarına ait okulların başka bir okul binasına taşınabilmesi için Sadrazamlık ya da Saray makamlarından “irade” alması gerektiğinden bu süreç Kuzguncuk’taki Alyans okulu için de sancılı geçmişti. Isaac Fernandez Alyans için özel bir statü elde etmeyi başarmış ve nakil için gerekli belgelerin artık sadece Maarif Bakanlığı’ndan alınması yeterli olmasını sağlamıştı.
Yukarıdaki telgrafa ek olarak gönderdiği mektubunda Isaac Fernandez, Kuzguncuk konusunda aylar süren sessizliğini de bozmuştu. Cemaat önde gelenleri ve Hahambaşı binaların yenilenmesi için söz verdikleri yardımları yerine getirmemişler ve kendisini büyük bir hayal kırıklığına uğratmışlardı. Öte yandan, Kuzguncuk Kız Mektebi için alınması şart olan “irade”nin gecikmesini önceki Vezir-i Azam Cevad Paşa’nın bürokraside yaptığı kötü uygulamalara bağlıyordu. Bu durumu Cevad Paşa’nın yerleştirdiği kabiliyetsiz ve iş bilmez memurların atıllığıyla ve üstlerine yönelik itaatsizliğiyle açıklıyordu. Isaac Fernandez alışılagelmişin dışına çıkarak yönetici sınıfını açık açık ve isim vererek tenkit etmiştir.
Fernandez’in eleştirilerinden Yahudi Cemaati de nasibini almıştı. Yerel cemaatlerin ve Cemaatin genel bütçesinin iyi yönetilmediğini iddia ederken Hahambaşı ve çevresini müsriflikle suçlamıştı. Isaac Fernandez tüm bu yaşananlardan ziyadesiyle bunalmış, Kuzguncuk Kız Mektebi’nin açılış haberini bile buruk bir şekilde müjdelemişti. Mektubundaki bir cümle ruh halini açıkça ortaya koymakta:
“Sonuç olarak, o dönemlerde cesaretim o kadar kırılmıştı ki size [Alyans Merkez Komitesi] yazmamayı tercih ettim; çünkü bunu yapmış olsaydım size aynı zamanda istifamı [da] gönderirdim.”
Sonuç
Depremin yol açtığı yıkım ilk bakışta ufak çaplı görünse de aylar süren okul tadilatları ve yaşanan bürokratik engeller depremin yaralarının sarılmasını geciktirirken yüzlerce Yahudi çocuğun kaliteli eğitime erişimini kısıtlamıştı. Bu süreçte yaşananlar merkezi ve yerel idarelerin eksikliklerini, afet yönetimindeki düzensizliği de açığa vurmuştu. Bu süreçte, okul müdürleri ve Isaac Fernandez okulları ayakta tutabilmek için o denli büyük çaba sarf etmişlerdir ki kendi bölgelerindeki depremzedelerin kışı nerede ve nasıl geçirdiklerini bile rapor edecek zaman ya da enerji bulamamışlardı.
Görsel: “The Marmara Sea Earthquake of 10 July 1894 and Its Effects on Historic Buildings” Caroline F. Finkel & N. N. Ambraseys
Paylaş: