Kültür Sanat Röportajlar

Devin Naar: Ladino Mizah Kültürü ve Dilin Bugünü (2/3)

Yazan: Matt Hanson Çeviren: Renan Koen

Sefarad tarihçi Prof Devin Naar ile olan röportajın ilk kısmında Ladino edebiyatla nasıl tanıştığını, bu dilde hangi işlerin öne çıktığını ve ABD’deki Ladino yayın dünyasını konuşmuştuk. Bu kısımda ise özellikle mizah gazetesi El Djugeton üzerinden Ladino’nun mizah kültürünü ve Ladino’nun geldiği durumu konuşuyoruz.

Kısım 1

El Djugeton gibi hiciv ve mizah gazetelerinin okuyucu kitlesini nasıl anlamalıyız?

Mizah gazetelerin nasıl ortaya çıktığını açıklamak için başlangıç ​​noktasına bakmak gerek. 1908 Jön Türk Devrimi’nin ardından, basın özgürlüğü de dahil birçok hürriyeti sağlayan Osmanlı anayasasının yeniden tesis edilmesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde ve tüm dillerinde bir yayın patlaması yaşadı. Bu, devrimle gelen basının açılmasıyla imparatorluk çapında bir olaydı. Mesela 1909’da Filistin’de çıkan İbranice bir hiciv gazetesi vardı. Özellikle Selanik ve İstanbul’da çıkan hiciv gazeteleri mevcuttu.

1908 sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde ve tüm dillerinde bir yayın patlaması yaşadı.

Bu bağlamda sloganından dolayı El Djugeton büyüleyici: djurnal umoristiko ke se karisha en todo (her şeye karışan mizah gazetesi). Bu slogan “Her şeye entegre oluyoruz, hiçbir şey kutsal değil, entegre olacağız ve her şeye bakış açımızı vereceğiz” yaklaşımını özetliyor.

Bu tür hiciv Amerikan Ladino gazetelerinin de temeliydi. La Vara da hiciv gazetesi olarak kuruldu. La Vara, sopa anlamına gelir. Kitabı Mukaddes’ten pek çok tema kullanıyorlar ve bu temalara dikkat çekiyorlar. Fikir, cemaat lideri olduklarını düşünen insanları yermek, onları kontrol altında tutmak, dürüst tutmak. Büyük adam olduklarını düşünleri insanlıklarına geri döndürmek için bu gazete sopa olacaktı.

Bu örneklerden anlaşıldığı gibi hiciv Ladino kültüründe çok yaygın hale geldi. Yahudi siyasetinin önemli bir biçimi oldu.

La Vara: Büyük adam olduklarını düşünleri insanlıklarına geri döndürmek için bu gazete sopa olacaktı.

El Djugeton de Elia Karmona | Şalom Gazetesi
El Djugeton’un bir kapağı Kaynak: UW Stroum Center

Ladino mizahını Yahudi mizahı açısından veya Yidiş mizahı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuda büyük bir açıklama yapmaya yetecek kadar gazete ve metin okuyup okumadığımı söyleyeyim. Ancak bu soruyu Ladino bağlamında, mizahın veya medyanın kesişiminde düşünürseniz, birkaç şey söyleyebilirim. Nasreddin Hoca ilhamından doğan Djoha masalları gibi pek çok halk hikayemiz var. Bu folklorle sonraki mizah arasında kesinlikle bir diyalog var. Mizahlı örneklerden birçoğunu hemen anlayabiliyorum, bazılarının ise ya anlamam gereken ya da bazen bulamadığım çok spesifik bağlamsal referansları var. Mizahtan ayrı ama benzer bir olay: 1930’ların bir noktasında Selanik’teki Ladino gazetesi bir bulmaca başlattı. Hayatım boyunca çözemedim. Başlangıçta çapraz bulmaca konusunda pek iyi değildim ama söylemeliyim ki bu bulmacanın çok spesifik kültürel referansları var.

Bu alanda çok daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Halk masallarını, Djoha hikayelerini, hiciv gazetelerini düşünebilirsiniz. Devi Mays’in bahsettiği, Karmona’yı da içeren Ladino Agada [Pesah hikayesi] parodileri vardı. Bunlar politik amaçlarla kullanıldılar. Bu parodilerde bazen Haman [baş düşman] Yahudi cemaatinin lideri bile olabilir ki bu çok kışkırtıcı bir şeydir, I.Dünya Savaşı sırasında böyle örnekler var.

Nasreddin Hoca ilhamından doğan Djoha masalları gibi pek çok halk hikayemiz var.

Benim izlenimim, La Vara’da insanlar mizah ve edebiyat için para ödemeye razı oldular, sonra buradan haberleri ve eğitimi de alacaklardı. Selanik ve New York’ta hiciv ve mizah metinleri çok önemliydi. La Vara’da “Karımın Zavallıları” gibi sütunlar vardı, belli ki bir cinsiyet dinamiği vardı. Selanik’te yayınlanan bir dizi kısa mizahi öykü vardı. Bu metinler hakkında, İbrani Üniversitesi’nde David Bunis’in harika bir kitabı var: mizahi unsurların yanı sıra sosyal, politik ve dilsel unsurların da irdeliyor ve bazı metinleri tekrar okurla buluşturuyor.

Biraz da bugünden bahsedelim. Ladino okuryazarlığına ve edebiyatına tekrar sahip çıkan genç kuşaklar açısından, ‘post-yerel’ dili nasıl tanımlıyorsunuz?

Ladino sözler, ister yemek kelimeleri ister selamlama kelimeleri olsun, Sefarad Yahudilerin hayatlarını beslemeye devam ediyor. Çok az insan Ladino’da gündelik bir konuşmayı tam olarak gerçekleştirebiliyor. Bu, yerel dilden sonra gelen dönemin fenomendir. Amerikan bağlamında ister Anglo-egemen bir ortamda, Ladino konuşunca ya da “Ben Sefaradım, Bizler Sefaradız” dediğinizde bu Sefarad kimliğinin bir ifadesi.

Hedef şu: çağdaş dünya ile Ladino’nun anadil olarak yaşandığı geçmiş dünya arasında köprüler yaratmak.

Ladino Sefarad kimliğini mütevazi ama güçlü bir şekilde ifade eden bir unsur. Bu kimlik örgüsünün ilk ilmeğidir. İpliği çözebilir veya tekrar öremeye başlayabilirsiniz. Ladino terimler, temas noktaları ve vurgulamalar bize aracı olur. Bunlar bir sıçrama tahtası veya bir portal haline gelir ve bizi edebi metinlere geri götürür. Benim için kişisel olarak ve Sefarad çalışmalarındaki girişimimiz için Ladino’nun bu kullanımı bir hedef. Hedef şu: çağdaş dünya ile Ladino’nun anadil olarak yaşandığı geçmiş dünya arasında köprüler yaratmak.

Zannedersem “Geri Alınan Kelimeler Üzerine” adlı parçadan bahsetmiştim. Bu parçada Ladino, evin ve sokağın, mutfağın ve tiyatronun, siyasetin ve mizahın ve tüm çeşitleriyle edebiyatın bir diliydi. Ancak günümüzde daha zayıflayan bir şekilde çok sınırlı, seyrelmiş, solan bir sureti gibi. Eski metinler halen varlar. İlgi alanlarımdan biri, Sefarad olsun, olmasın herhangi bir kişinin mizah, politika, din ve başka her türlü konuda canlı bir Ladino edebiyat dünyasına geri dönmeye başlaması için köprüler inşa etmek ve kaynak sağlamak.


Matt A. Hanson İstanbul’da yaşayan Romaniyot asıllı bir sanat yazarı ve bağımsız gazeteci.