Röportajlar

Amerika Sefarad Kardeşliği: Göçenleri Bir Arada Tutmak

1890’lardan göçün imkansızlaştığı 1924’e kadar Trakya, Ege ve İstanbul’dan yüzlerce Sefarad Yahudisi ABD’ye göç etmişti. Bu dalga sırasında kurulan Amerika Sefarad Kardeşliği veya Ladino adıyla La Ermandad Sefardi (Sephardic Jewish Brotherhood of America) hala Osmanlı’dan göçen toplumu ve daha yakın zamanda ABD’ye yerleşen Türkiyeli Yahudileri bir araya getirmek, kültürlerini tanıtmak ve yaşatmak için çalışıyor.

ABD’deki Sefarad varlığını ve bu kurumu tanımak ve göçten sonra kültürel hayatın canlılığını görmek için La Ermandad yöneticilerinden Ethan Marcus ile konuştuk.

Nesi Altaras: Önce biraz seni tanıyalım. Nasıl bir geçmişin var?

La Ermandad’dan Ethan Marcus

Ethan Marcus: Doğma büyüme Brooklynliyim. Yunanistanlı Romanyot Yahudi bir cemaat içinde, Romanyot bir sinagoga giderek büyüdüm ama benim ailemin hepsi Sefarad. Dedem Selanik’in biraz dışından, Verialı (Türkçe: Karaferye). Babaannem ise İzmirli – Balavram ve Mizrahi soyadlı ailelerden. Ailemin tamamı Ladino konuşan ailelerdi ve 20. yüzyılın başında ABD’ye geldiler. Babam göçmen çocuğu olarak New York’ta Ladino konuşarak büyüdü. Dil bana geçmedi, kendim öğrendim.

‘Dedem Verialı, babaannem ise İzmirli’

Princeton’dan Ortadoğu Çalışmaları alanında mezun olduktan sonra bir sene Seattle’daki Sefarad toplumunda çalıştım. Ardından bir yıl Fulbright bursu ile Yunanistan’a gittim, Atina’da Yahudi tarihiyle ilgili araştıma yapıyordum. O zamandan beri La Ermandad‘ın gelişmesi için çalışıyorum.

NA: La Ermandad’ın hikayesi nedir? Nasıl kurulmuş, ne tarz işler yapmış bir organizasyon?

Aslında La Ermandad yüz sene önce Selanik’ten gelen Sefaradların 1916’da kurduğu bir karşılıklı yardımlaşma derneği olarak başlıyor. Göçmenlik işlemlerinde, mezarlık ve sağlık giderlerinde, eğitimde Selaniklilerin birbiriyle dayanışması için kurulmuş. Yeni göçmenlerin iş bulması, İngilizce öğrenmesi için destek sağlamış. Kurucu aile isimleri eminim tanıdık gelecek Vidal, Hason, Saltiel, Behar; Türkiye’de de olan aileler.

İkinci Dünya Savaşı sırasında devletle ilişki kurmaya başladı, Jewish Distribution Committee ile çalışmaya Selanik’tekilere destek olmak için çalıştı. Holokost’tan sonra Atina, Rodos ve Larisa’dan akrabalarımızı, mülteci ve Holokost kurtulanlarını ABD’ye getirebilmek için göç konusunda çalıştık.

‘İzmirliler, Tekirdağlılar, Edirneliler, İstanbullular olarak geldikleri yer üzerinden örgütlenmişti.’

20. yüzyılın başlarında genelde göçmenler hemşerilik üzerinden cemiyetler kuruyordu. Doğu Avrupa’dan gelen Aşkenazlar da şehir bazlı kurumlardaydı, buna Landsmanshaft deniyor Yidişte. Sefaradlar da İzmirliler, Tekirdağlılar, Edirneliler, İstanbullular olarak geldikleri yer üzerinden örgütlenmişti. Bu kurumlar 1940larda birleşip Ladino adıyla La Ermandad Sefardi de Amerika olarak bir araya geldi. Bugün, Osmanlı topraklarından gelen, yani Yunanistan, Türkiye ve Balkanlar’dan gelen, Ladino konuşan Yahudiler için bir şemsiye kuruluş olarak çalışıyoruz. 12 sinagog ve 13 bin üye ailemiz var.

Birleşmeden sonra 1970’ten 1990lara canlı toplumsal hayatımız biraz yavaşladı. Temel işlerimiz, özellikle gömü işleri ve öğrencilere burslar devam etti. Hem üyelerimiz ve hem liderlerimiz yaşlandı, küçüldük. Laikleşme ve Aşkenazlaşma ile toplumumuz bir çöküş yaşadı.

Ancak 5 sene önce seçimle daha genç bir liderlik kadrosu geldi ve daha çok etkinlik yapmaya, yeni ve genç üyeler edinmeye başladık. Halihazırda büyük nüfusumuz olan Miami, İndianapolis, Seattle gibi yerlerde daha çok çalışmak, daha çok destek olmak istedik. Türkiye ve dünyanın her köşesindeki Sefarad toplumlarla ilişkilerimizi güçlendirmeye başladık. Bugün daha dinamik bir kuruluşuz.

‘ABD’de Yahudi deyince akla sadece Aşkenaz kültürünü geliyor – matza topu çorbası, Yidiş, gefiltefiş’

NA: ABD’de, daha büyük Aşkenaz çoğunluklu bir Yahudi toplumunun içinde neden Sefaradlar olarak örgütlenmeyi önemsiyorusunuz? Aşkenazlaşma kelimesini kullandın bununla ne demek istediğini açabilir misin?

Mesela Türkiye’de Yahudiler adeta otomatik olarak Sefarad oluyor – Yahudi olmanın ‘normal’ hali Sefarad olmak. Ama ABD’de Sefaradlar Yahudi nüfusunun üçte biri. Azınlığın azınlığıyız yani. Böyle olunca baskın kültür Aşkenazlar ne derse o oluyor. Amerikalılar için Yahudi deyince akla sadece Aşkenaz kültürünü geliyor – matza topu çorbası, uzun sakallı siyah şapkalı hahamlar, Yidiş, gefiltefiş. Buna Aşkenormative adı veriliyor: Yahudi her şeyin Aşkenazlığa oturtulması. Bizim toplumumuzun anlatısı, geçmişi sanki yok sayılıyor ABD’de. Örgütlenmemiz buna karşı önemli.

NA: Yaptığınız etkinliklerden örnek verebilir misin? Ne gibi yeni insiyatifler var?

Yakın zamanda başlattığımız Sefarad Birthright [Doğum hakkı, Yahudilerin İsrail’i ziyaret etmesi anlamında] direkt olarak gençlere odaklı bir aktivite mesela. Bu şekilde İsrail’e yeni bir bakış getirdik. Gençlerin bize getirdiği bir fikirdi, böyle bir istek vardı. Sefarad olmayı tartışmak ve anlamak için bir ortam yaratmış olduk.

Salgın öncesi bir etkinlikten

Sefarad genç profesyoneller programına başladık: buluşmalar ve konuşmalarla birbirimizi tanımak için. Pırasa köftesi, dolma dolu yemekler düzenledik. Önce New York’ta ardından Seattle ve Miami’de yapmaya başladık bu etkinlikleri. Tarih ve kültür konuşmalarına başladık. Zemirot.org diye bir dijital arşiv başlattık bizim liturjimizi ve dini müziğimizdeki makamlarımızı kayıt altına almak için. Bu projede Türkiye, Arjantin ve Meksika gibi toplumlarla beraber çalıştık.

NA: La Ermandad’ın aktivitelerinde COVID salgınının etkisi nasıl oldu?

Her kurum gibi bizim de strateji değiştirmemiz gerekti üyelerle iletişimimizde. En büyük değişiklik neredeyse bir yıl önce başlattığımız Sefarad Dijital Akademi projesi oldu. Aslında salgından önce bu fikir vardı çevrimiçi, yerden bağımsız toplanmak için. Türkiye’de herkes İstanbul yada İzmir’de belli mahallelerde oturuyor ama ABD’de daha dağılmışız. Seattle ve New York gibi merkezler var ama üyelerimiz her yerde.

‘Yeni üyelikler 10-12 kat arttı. Seafaradlar onlar için yaratılmış bir kurum olduğunu fark etti.’

Bu dönemde bir anlam yaratacak bir iş yapmak istedik. 6 dersle başladık. Haftanın peraşası, Tora, Ladino, yemek gibi konularda. Şimdi ayda 15 tane programımız var – tarihten felsefeye ve yemeğe her şey var. En son Ladino derslerimiz için İstanbul Sefarad Merkezi’nden Karen Şarhon’la çalıştık. Ondan önce seninle [Nesi Altaras] Cumhuriyet döneminde Türkiye Yahudi tarihi konusundaki seriyi düzenlemiştik.

Sephardic Jews and Race in the U.S. | Atlanta Jewish Connector

Daha küçük tartışma gruplardan 300’ün üzerinde kişilik konuşmalar oldu, Prof. Devin Naar’ın Yahudiler ve Irkçılık üzerine olan konuşmaları gibi. Bunların sürdürülebilir olması için çalışmaya başladık. Salgından sonra da devam etmek istiyoruz, daha az olabilir ama kesinlikle bitmeyecek. Gençler de bu etkinliklere büyük ilgi oldu. Bu süreçte üyelik başvuruları her ay 10-12 kat arttı. İnsanlar örgütlenebileceği, onlar için yaratılmış bir kurum olduğunu fark etti.

NA: La Ermandad için dilin öneminden bahsedebilir misin? Neden Ladino?

Biz ABD çapında Ladino konuşan Yahudiler için çalışan tek grup olmaktan gurur duyuyoruz. Pan-Sefarad denebilecek Suriyeli, İranlı, Faslı toplumları da bir araya getiren kurumlar var ve bunların da değerini görüyoruz. Ama bizim toplumumuzun spesifik ihtiyaçları var, biz Suriyeli Yahudi toplumu kadar birbirine kenetlenmiş veya yerel değiliz mesela.

‘Ladino derslerimize katılanların en az yarısı 35 yaşın altındaki gençler.’

Bu ihtiyaçlardan biri de dil. Dil kimliğin ve aidiyetin kritik bir unsuru. Dindar olmayan insanlar için özellikle kültür ve aileyle bağlanmak için dil bir kapı. Ladino derslerimize katılanların en az yarısı 35 yaşın altındaki gençler. Bunu beklemiyorduk. Pandemide insanların zamanı var tabi ama asıl sebebi ABD’deki neslimizdeki kimlik arayışı. Aşkenazlaşmış Reform veya muhafazakar sinagoglarda büyümüşler, göç deneyimden belki 3-4 nesil uzaktalar, bir eksiklik hissi var. Biz onlara dahil olabilicekleri, kültürlerini tanıyabilecekleri bir ortam sağlıyoruz. Senin için bir toplum var diyoruz.

NA: Son olarak Türkiye ile olan ilişkiyi sormak istiyorum. Türkiye Yahudi toplumuyla ilişki neden önemli? Ne gibi bağlar var?

Türkiye Yahudi toplumu, hahambaşılık ve yöneticiler ile güzel bir ilişkimiz var. Son 5 yılda ilişkimiz İstanbul ziyaretimizle de pekişti. Geçen sene bazı liderlerle İzmir’i de ziyaret ettik. Ulus okulu, ihtiyarlar yurdu gibi kurumlarla iletişim kurduk. Bu kurumlarla beraber çalışmak, daha iyi bir ortak olmak istiyoruz ana toplumumuz için.

Bir de ABD’ye gelen, mesela üniversite için burada olan Türkiyeli Yahudiler için, bayramda onlara hoş geldin diyecek bir alan yaratmak istiyoruz. Pesah’ta üniversite öğrencisi İstanbul’a dönemiyorsa burada da bir yeri olduğunu hissettirmek istiyoruz. Bugün yaşadığımız salgın döneminde daha direkt olarak Türkiye’deki toplumla beraber çalışmak, bazı Türkçe etkinlikler düzenlemeyi de düşünüyoruz. Onun haberlerini de inşallah yakında vereceğiz.

2 comments on “Amerika Sefarad Kardeşliği: Göçenleri Bir Arada Tutmak

  1. […] Sefarad kuruluşu La Ermandad Sefaradi 11 Nisan’da İstanbul saatiyle gece 10’da (New York saati öğlen 3) Holokost anma […]

  2. […] sonra bile – devam ettiler.2 Bugün bile ABD’deki en büyük Sefarad kurumu Amerikan Sefarad Kardeşliği kendi üyelerini Yunanistan/Türkiye veya Osmanlı sonrası devletlerden göç eden Sefaradlar […]

Comments are closed.