Makaleler

İzmir’den Anadolu’ya: Despertar Edu Tasarım Süreci – Ceki Hazan

Bundan yaklaşık bir ay önce Şalom Gazetesi’nde çıkan yazıda Despertar Edu’nun artık İzmir Yahudi Toplumu ile sınırlı bir çalışma olmayacağının sinyalini vermiştik[1]. Bu yazıysa Şalom Gazetesi ile Avlaremoz Platformu’ndan farklı bir amaçla dijital yolculuğa çıkmaya hazırlanan Despertar Edu’nun tasarım sürecine odaklanıyor.

Despertar İzmir’den Despertar Edu’ya

2019’daki tasarım süreciyle başladığımız Despertar İzmir yolculuğumuzda odak noktamız İzmir’di. İzmir Yahudi Toplumu bünyesinde yirmi yıla yakın süredir başta sinagogların restorasyonu ile eski Yahudi mahallesinin turizme kazandırılması olmak üzere kültür mirası tarafında özverili bir çalışma yürütülüyor. Bizlerinse amacı insan odaklı bir yaklaşımla mekanlardan öte toplumun farklı yaş gruplarına dokunabilmekti. İzmir Musevi Cemaati Vakfı bünyesinde Avrupa Birliği, Türkiye-Almanya Gençlik Köprüsü, American Jewish Joint Distribution Committee (JDC) gibi kurumlardan aldığımız hibe destekleriyle hem İzmir’de çok çeşitli faaliyetler düzenledik, hem de Avrupa’daki kurumları ziyaret etme fırsatı yakaladık.

2023 yılının ilk yarısında Despertar İzmir’i esnek ve bağımsız bir yapıya kavuşturmak amacıyla yeni bir dernek olarak kurgulamaya hazırlanırken yaptığımız değerlendirmeler sonucu bu plandan vazgeçtik. Kapsamı hem mekansal hem de içeriksel olarak dar tutmamızın ve bürokrasisi bol bir yeni tüzel kişilik macerasına girişmemiz sürdürülebilir olmayacaktı. İçinde bulunduğumuz mevcut sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarımız için yeterli olacağını fark ettik. Ve en nihayetinde Despertar İzmir girişimini dijital alanda İzmir Yahudi Toplumuna özel İzmir JCC ve herkese açık olacak Despertar Edu olarak ayırdık.

Neden Despertar Edu?

Despertar İzmir sürecinde de gerek cemaat içinde gerek geniş toplumla yaptığımız çalışmalarda karşımıza çıkan temel soru şu oluyordu: Yahudilikle ilgili dini, kültürel, tarihsel bilgi içeren Türkçe kaynaklar ne kadar kapsamlı ve daha da önemlisi ne ölçüde erişilebilir?

20. yüzyılın başlarında nüfusuna da doğru orantılı olarak onlarca gazete ve matbaayı içinde barındıran Türkiye Yahudi Toplumu’nun bildiğiniz üzere sadece tek bir gazetesi var: Şalom Gazetesi. 2027’de 80. yılını kutlayacak Şalom Gazetesi ile gazetenin de parçası olduğu Gözlem Kitap, hem basılan kitaplar hem de haftalık gazete ve aylık dergideki güncel yazılarla Türkçe kaynak arayanlar için önemli bir hazine.

Şalom’un dışında da dijital platform olarak takip edebildiğimiz kadarıyla 2026’da 10. Yılını kutlayacak Avlaremoz’un yanı sıra İsrail’deki Türkiyeliler Birliği’nin web sitesi var. Dini konularda Türkçe bilgi için Hahambaşılık Vakfı Eğitim Komisyonu (Hegkom) tarafından içerik çalışmalarını sürdüren Sevivon.com bu alandaki tek kaynak.

Nasıl ki Şalom Gazetesi’nde göremeyeceğiniz yazıları Avlaremoz’un web sayfasında okuyabiliyorsanız, Gözlem Kitap’ta bulamayacağınız kitaplar için de Rıfat Bali tarafından 2008 yılında kurulmuş olan Libra Kitap var.

Rıfat Bali, geçtiğimiz ay piyasaya çıkan ve 30 yılı aşkın tecrübelerini anlattığı Bilanço Zamanı: Bâkî Kalan Bu Kubbede Bir Boş Sadâ İmiş (1992-2023) adlı kitabının tanıtımı için katıldığı Medyascope programında kitabın başlığıyla ilgili şöyle bir yorumda bulundu[2]:

Dijital çağda, hiç kimse 440 sayfa kitap okumaz, hiç kimse 15 sayfa kitap okumaz. Dolayısıyla benim etkim son derece marjinal, belki de hiçtir. Ondan “Boş Sadâ” dedim.

Aslında Bali’nin kapıldığı umutsuzluk “neden Despertar Edu’ya ihtiyaç var?” sorusuyla yakından bağlantılı. Dijital çağda özel ilgi gerektiren konularda yazılmış kitaplara okuyucu bulmak pek kolay sayılmaz. Bizler gibi eğitim amaçlı içerik üreticiler içinse Bali’nin kitapları da diğer pek çok kitap gibi son derece kıymetli. Binlerce hatta on binlerce saatlik emek verilerek piyasa çıkarılan yüzlerce sayfalık nitelikli kitaplara dayanmayan çalışmalar temeli sağlam olmayan “lüks” konutlara benziyor. En ufak bir sarsıntıda yıkılma tehlikesi yaşıyor. Ama bu kitapları da geniş kitlelere ulaştırmak teknik olarak mümkün olsa da ilgi düzeyi ve odaklanabilme bakımından gün geçtikçe zorlaşıyor.

Despertar Edu’da amacımız mevcut platformlardaki, yerli ve yabancı kitaplardaki Yahudilikle ilgili kaynakları derleyip deneyimsel öğrenme yöntemlerinden de faydalanarak Türkiye’de toplam sayısı 200’ü aşan üniversitelerdeki akademisyen ve öğrencilere açık kaynak olarak sunmak. 

Yazılı kaynakların yanında İstanbul’daki 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi ile İzmir’deki Yahudi Kültür Mirası ekibinin çalışmalarını da yakından takip ediyoruz. Geçtiğimiz ay duyurusu yapılan İstanbul’daki Yahudi müzesinin “Sanal Müze” olarak herkesin erişimine açılması da bizler açısından oldukça kıymetli bir girişim[3].

Bu gibi çalışmaları da Anadolu’daki üniversitelerde eğitim gören öğrencilerle paylaşmak istiyoruz.

Ne, Ne Zaman, Nasıl?

Despertar Edu tasarım sürecine başlarken bunun için yurt içi ve yurt dışında yaşayan eğitimci ve akademisyenlerden oluşan gönüllü bir tasarım ekibi kurduk. Bu ekip içerisinde Türkiyeli Yahudi doktora öğrencileri de var. Avlaremoz ve Şalom’da yazar olanlar da var. Gözlem Kitap ve Libra Kitap’tan çıkan kitaplara yazar olarak katkı sağlamış olanlar da… Hepimizin ortak amacı 8 yıl önce Avlaremoz’un yaptığı gibi Türkiye’de bu alandaki çok sesliliğe katkıda bulunmak.

Tasarım sürecinde ele aldığımız birçok nokta var: Hedef kitlemizi ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamak, çalışmalarımıza uygun bir proje çerçevesi oluşturmak, amaç ve hedefleri belirleyip buna uygun bir takvim çıkarmak, içinde bulunduğumuz dönemin avantaj ve dezavantajlarını yazılı olarak detaylandırmak bunlardan birkaçı… Web sitemizi yaz döneminde hayata geçirmeyi planlıyoruz. Despertar İzmir olarak yürüttüğümüz sosyal medya hesaplarımızı da yakın zamanda Despertar Edu’ya dönüştürdük: instagram.com/despertaredu, facebook.com/despertaredu, twitter.com/despertaredu Hazırlık döneminde yeni bir paylaşım yapmıyoruz ancak elbette bizleri şimdiden takibe alabilirsiniz.

Buraya kadar anlattıklarım kulağa biraz soyut geliyor olabilir. Bizim tarafta netleşen kısımları maddeler halinde özetlemem gerekirse:

  • Ana başlığımız sosyal medya hesaplarımızdan da göreceğiniz üzere: 21. Yüzyıl Yahudiliğinde Çeşitlilik & Çoğulculuk
  • Hedef kitlemizde öncelikli grup içerisinde büyük şehirlerdeki üniversitelerin yanında Anadolu’daki küçük şehirlerdeki devlet üniversitelerinde bulunan akademisyen ve öğrenciler var.
  • Üreteceğimiz içerikler Türkçe dilinde ve herkese açık olacak. İçerik havuzumuzda yer alan bir konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler İngilizce akademik kitap, makale, web sayfası, belgesel, film öneri listelerine erişebilecek. (Birçok akademik branşta olduğu gibi bu alanda da uluslararası dil İngilizce.)
  • Yalın, sade ve anlaşılır bir dil kullanmaya özen gösterirken akademik referansları da ön planda tutacağız.
  • Avrupa Birliği Erasmus+ programlarında da kullanılan deneyimsel öğrenme, yaygın eğitim metotlarına ağırlık verilecek.
  • Makale ve görsel sunumları video ve podcast gibi popüler medya araçlarıyla desteklerken sınıflarda akademisyenlerin kullanabileceği tartışma başlıkları, uygulamalı anlatımlarla Türkiye ve dünyadaki Yahudi toplumlarından somut örneklere de yer vereceğiz.

Ne Gerek Var?

Türkiye’deki orta ve üst yaş nesillerdeki Yahudilere bu tür çalışmaları anlatınca genelde gelen ilk tepki “Ya böyle zamanda ne gerek var bu girişimlere?”, “Görmüyor musun Amerika’daki üniversitelerde bile…”, “Türkiye’de de dünyada da antisemitizm tavan yapmış, sen hala eğitim-öğretim diyorsun. Çok naif düşünüyorsun.” gibi tepkiler geliyor.

Bu yaklaşımları anlamlandırmak için iki kitaptan alıntı yapabiliriz. Bunlardan ilki Muteber Yılmazcan Simonetti’nin Az: Türkiye Otokton Azınlık Toplumlarıyla Söyleşiler adlı kitabında yer alan Türk Yahudi Toplumu Başkan Vekili Moris Levi’nin tespitleri[4]:

Yahudilerde bir temel prensip vardır; haklı olmak önemli değildir, akıllı olmak önemlidir! Akıllı olmak fazla göze batmamayı, fazla öne çıkmamayı, uyum sağlamayı gerektiriyor… Yahudileri korkaklıkla suçlarlar; doğrudur. Buna korkaklık da diyebilirsiniz, maraza çıkarma, boşu boşuna enerjiyi tüketmeme içgüdüsü de diyebilirsiniz.

Bir diğeri de yine bu yazının önceki kısmında bahsettiğim Rıfat Bali’nin son kitabı Bilanço Zamanı’nın açılış sayfasından[5]:

Bir nesil İstanbullu Frankofon Yahudilerin tekrarladıkları düsturlar:
“Toute vérité n’est pas bonne à dire.”

“Her hakikati söylemek makbul değildir.”
* * *
“Pour vivre heureux vivons cachés.”

“Mesut yaşamak için kendimizi fazla teşhir etmeden, göstermeden saklanarak yaşayalım.”

İzmir ve İstanbul cemaatlerindeki sevgili büyüklerimize yukarıda anlattığım Despertar Edu girişimi de, Avlaremoz sitesinin varlığını sürdürmeye çalışması da enerjiyi boşa tüketmek gibi gelebilir. Akıllı davranmak da olmayabilir. Ne var ki bu çabaları gösteren bizlerin bunları yapmazsak daha mesut yaşayacağımızı sanmıyorum.

Nesiller Arası Çok Sesli İletişim Arzusu

Sevgili büyüklerimiz,

Unutmayın ki bizler bugün bu çalışmaları yapabiliyorsak sizlere rağmen değil, sizlerin sayesinde… Toplumdaki gençlerin iyi okullarda eğitim almasını sağlayarak, bizleri dünyayla bütünleşik büyüterek ve en önemlisi bizlere yeri geldiğinde kapıları kapatsanız da içinden rahatça geçebileceğimiz pencereleri açık bırakarak… Kısacası bizlere her zaman dolaylı da olsa destek oldunuz.

Cemaatteki pek çok kişinin “-mış gibi” davrandığı, geçmiş nesillerden getirilen dedikodu kültürünün akıllı telefonlar sayesinde Meta platformlarına taşındığı bir çağda, pek çok gencin her fırsatta gururla sahiplendiğiniz kültürünüzden fiziken ve ruhen uzaklaşmaya çalıştığının umuyorum farkındasınızdır. Bu elbette sadece Türkiye’deki Yahudi toplumuna has bir durum değil. Ancak diğer topluluklardan önce kendimize bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Yapısal sorunlarımızın basit çözümleri olmayabilir. Ama yine de denemeye bir yerden başlamalıyız.

Çalışmalarımıza dahil olmak isterseniz kapımızın sizlere de sonuna kadar açık olduğunu bilmelisiniz. Ağırlıklı olarak Frankofon olduğunuz için mesajımızı Fransızca bir şarkıyla verelim[6].

Seemone – Tous Les Deux

Tout est compliqué dès qu’il s’agit de moi
Tellement de choses que je n’dis pas  
Chante, chante si tu veux
Chante quand tu peux
Mais chante avec moi
Et danse, danse si tu veux Danse quand tu peux
Mais danse avec moi
Söz konusu ben olunca her şey karmaşık
Söylemediğim o kadar çok şey var ki  
Şarkı söyle, eğer istersen söyle
Söyleyebildiğin zaman söyle
Ama benimle söyle
Ve dans et, eğer istersen dans et
Dans edebildiğin zaman dans et
Ama benimle dans et  

Bizlere dahil olmak için ne zaman hazır hissedersiniz biz buradayız.  

Bir sonraki Despertar Edu Tasarım Süreci yazısında içeriklerimizi merak edenlerin merakını giderebilmek ümidiyle…


[1] Şalom Gazetesi, “Despertar EDU: Yapay Zekâ Çağında Çoğulcu Yahudi Olmak,” 4 Nisan 2024,https://www.salom.com.tr/haber/131260/despertar-edu-yapay-zek%C3%A2-caginda-cogulcu-yahudi-olmak.

[2] Medyascope, “Rıfat Bali ile Musa’nın evladı Cumhuriyet’in yurttaşı,” YouTube videosu, 29:00, 23 Nisan 2024, https://www.youtube.com/watch?v=nZ3r0muvvi0&ab_channel=medyascope.

[3] Avlaremoz, “Türk Musevileri Sanal Müzesi Yayında,” 4 Nisan 2024, https://www.avlaremoz.com/2024/04/04/turk-musevileri-sanal-muzesi-yayinda/.

[4] Muteber Yılmazcan Simonetti, Az: Türkiye Otokton Azınlık Toplumlarıyla Söyleşiler (İstanbul: Sander Yayınları, 2022), 74.

[5] Rıfat Bali, Bilanço Zamanı: Bâkî Kalan Bu Kubbede Bir Boş Sadâ İmiş (1992-2023) (İstanbul: Libra Kitap, 2024), 11.

[6] Seemone, Tous les deux, 2019. https://www.youtube.com/watch?v=XBCYzxEyr0o&ab_channel=Seemone-Topic