Dediğim gibi kimse bu olaylardan (sinagog bombalanması) dolayı bırakın düşünmeyi hissedilmedi bile Türklerin yaptığına dair. Her ülkenin faşisti vardır. (Yaş:64, Erkek)
İstanbul’un gayrimüslim toplumlarını inceleyen doktora tez çalışmam için görüştüğüm farklı yaş gruplarından İstanbullu Yahudilerin kolektif belleğinde iki baskın cemaat-içi seçilmiş travmanın yer tuttuğunu tespit ettim: bunlardan ilki 1934’de doğrudan Yahudileri hedef alan Trakya Pogromu ile İstanbul’daki Neve Şalom ve Bet İsrail sinagoglarına düzenlenen saldırılardı. Travma, güven ve korunma duygusunu yok eden, beklenmedik biçimde karşılaşılan ağır bir durumda yaşanan duygudur. Birey ya da bir cemaat, bir parçası olarak gördüğü toplumun üyelerinin kendisine sırt döndüğü ya da dışlandığını hissettiği durumlarda kendisini tehlikede hisseder. Bu çok yıkıcı olabilir çünkü kimlik ve aidiyet içinde yaşanan toplumla doğrudan bağlantılıdır. Bu bağlamda 1934 Trakya Olayları İstanbul Yahudileri ile doğrudan ilişkili olmasa da tanık olunan travma olarak kollektif bellekte yer tutmaktadır.
İstanbul Yahudilerinin kolektif belleğinde Sinagoglara yönelik yapılan saldırlar ise yeni bir travmadır. Ancak bu travmanın niteliği o güne kadar Yahudi ve diğer gayrimüslim azınlıkların yaşadığı iç travmalardan farklıdır. İsrail’in sürdürdüğü Filistin politikaları ve dünyadaki İslami terörün yükselişi ile ortaya çıkan dışsal kaynakları olan bu saldırılar Yahudiler için dünyada hiç bir yerin güvenli olmayacağı algısını yaratmaya yöneliktir. Bu çerçevede 15 Kasım 2003’de İstanbul’daki Neve Şalom ve Beth İsrael Sinagoglarına karşı gerçekleştirilen intihar saldırılarında altısı Yahudi olmak üzere 24 kişi hayatını kaybetmiştir.
Yahudi cemaati mensuplarıyla yaptığım görüşmeler sırasında bugün 30’lu-40’lı yaşlarındaki birkaç görüşmeci ve birinci kuşaktan ise sadece bir görüşmeci patlamalardan bahsetmiştir. Bir kadın görüşmecimin ailesinde patlamalar sonucunda kayıplar yaşanmış; bir erkek görüşmecimin babası her Cumartesi rutin olarak gittiği Sinagog’a tesadüf eseri o hafta gitmediği için kurtulurken diğer erkek görüşmecimin de ailesi dua töreni 15 dk. uzayınca olayı şans eseri ufak yaralarla atlatmışlardır. 40’lı yaşlarının başındaki kadın görüşmecim sinagog saldırılarından sonra hissettiği güvensizlik duygusunu “hep tetikte kalmalıyım” sözleri ile vurgular iken 70’li yaşlarındaki erkek görüşmecim ise patlamalar sonrasında Türk Musevi Cemaati olarak olayları kesinlikle Türklerle/Türkiye ile bağdaştırmadığını, bunun uluslararası bir terör saldırısı olduğunu vurgulamıştır.
Sinagog patlamaları ile, gayrimüslim toplumları ortak olarak derinden yaralamış olan Varlık Vergisi, 20 Kur’a Askerlik, 1934 Trakya Pogromu ve 6-7 Eylül Pogromu’nun Yahudi görüşmecilerin belleklerinde tuttuğu yer ve bu belleği aktarım şekli arasında önemli bir fark bulunduğunu tespit ettim. Sinagog patlamaları dışında bahsedilen diğer bütün travmalar/acı yüklü anılar görüşmecilerin belleklerinde, vatandaşı oldukları devletin bilgisi ve yetkisi dahilinde “kendi vatandaşlarına” karşı gerçekleştirmiş olduğu olaylar/saldırılar şeklinde yer tutmaktadır. Bu menfi olaylardan sonra içlerinde hep bir “kırgınlık, güvensizlik, dışlanmışlık” duygusu ile yaşadıklarını belirtmeleri tam da bu sebepten dolayıdır. Sinagog bombalamaları ise yabancı bir terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği için cemaat içinde büyük bir travma yaratmasına rağmen kendi devletlerine karşı bir güvensizlik hissetmelerine sebep olmamıştır. Sadece dört görüşmecim dışında diğer Yahudi görüşmecilerimin patlamalara değinmemesinin bu nedenle olduğunu düşünüyorum.
Görüşmecilerin belleklerinden kendi kelimeleri ile…
Bu memlekette 86’da Neve Şalom sinagogu herkese açıktı, bir adam girip herkesi tarayınca arama sistemi kuruldu. Benim kuzenim ikinci patlamada bombanın üstünden atlamış. Babanemin abisi ilk taramada öldü içerde, zannediyorum. Galiba… bilmiyorum. Ben beş yaşındaydım çok anlatmamaya çalıştılar. Ben hayal meyal şunu hatırlıyorum, odamda ranza vardı, birşeyler oluyor televizyonda belki de senesiydi, 88 sanırım, ama çocuğum ben, daha korkucak kadar çocuğum. Ranzadan eğilip bakıyordum “noluyor” dediğimde hemen değiştirdiklerini hatırlıyorum. Zannediyorum babanemin abisiydi. 2003 patlamasında kuzenimin eşini kaybettik Şişli’de. Kadın her zamanki rutinle çocuğu basketten alıyor babasıyla Kal’a[1] götürüyor, kız birazcık geç kalmış o gün almak için öyle çocuk kurtulmuş. Bende hep tetikte durmalıyım duygusu var. (Yaş:33, Kadın)
Şakayla karışık o sinagoga yapılan terörde babam, o hafta abim geldiği için Kanada’dan, onu görmek için kaldı evde. Ben kızımı da onlara bırakmıştım o haftasonu. Öyle kurtuldu hayatı. Yoksa yüzde yüz ölmüştü. Babam o sinagogun mümini gibiydi. Diğer 25 kişi öldü… Ama olan olay Türklerin yaptığı mantığıyla değildi. Filistinlilerdi, ikinci bombalama da öyleydi. Hiçbir Musevi bu işi Türkler yaptı diye düşünmedi. Tam tersine çok büyük destekler aldık. Arjantin’de de oldu, orda koca bir binayı aşağı indirdiler. Birinci olayda hiç güvenlik yoktu sinagogda. İkinciden sonra güvenlik arttırıldı. Şimdi 60 cm. duvarlar var. Şişli’de ölenlerden de bir tanesi benim can dostumun kuzenidir. Cam düştü kesti içeride. Diğerleri kapının girişinde öldü. Bir tane de kalp krizinden öldü. Çıktı iyiyim dedi sonra yere yığıldı. Ölenlerden biri de 19 yaşında güvenlikçiydi. Üzücü, acı şeyler bunlar… bir anne baba için bundan daha kötü birşey olamaz. Neve Şalom’da anane ile torun öldü ya! O anane benim çocukluğumda kızı ile (ölen çocuğun annesi) Tepebaşı’na gelir kuşlara yem atardı parkta, çok iyi hatırlıyorum. Kız da Müslüman bir koca ile evli. Dediğim gibi kimse bu olaylardan dolayı bırakın düşünmeyi hissedilmedi bile Türklerin yaptığına dair. Her ülkenin faşisti vardır. (Yaş:64, Erkek)
86’da Neve Şalom’u taradılar. Ben dokuz yaşındaydım. 2003’deki sinagog patlamasında benim annem Şişli’deki Sinagogdaydı. İçerden çıktı. Ciddi stresler yaşandı o dönemler. Kardeşim de kek yemeye çıkmış geri gelecekmiş. Patlama oluyor annem bir şekil kendini hemen dışarı atıyor. Deli gibi sokaklarda kardeşimi arıyor tabi. Film gibi… çok stresli, sıkıntılı dönemlerdi. Baya sevimsizdi. (Yaş:31, Erkek)
2003’de Sinagogdaydı benim bütün ailem. Dedem babam annem… dayım ve çocukları Neve Şalom’daydı; dedem ananem babam annem hepsi Şişli’deydi. Hiçbirine birşey olmadı, basit yaralanmalarla atlattılar. Planlanmış, hangi saatte duanın bittiğini hesaplamışlar. O gün tesadüfen bir adam konuşma yapmış ve 15 dk. uzamış tören. Bunun sayesinde kurtuldular. Yani, bu evet travmatikti…. ama garip bir şekilde çok da travmatik yaşanmadı cemaat içinde, insanlar çok büyük bir travma olarak görmedi. Daha önce olmuş birşey, 86’da olmuştu. Şiddet olarak daha büyük değildi bir kere 86 patlamasından. Kimse Türkiyeyle bağdaştırmadı bunu, zaten bütün dünyada oluyor bu tip olaylar. Beklediğimiz oldu aslında. Ucuz atlattık sayılır hatta. Babam da, dedem de ananem de “hadi gidiyoruz bu ülkeden” demediler. Öbür haftaya gitmeye devam ettiler Sinagog’a. Ben bunun ne kadar büyük birşey olduğunu yurtdışında başkalarına anlattığım zaman anlıyorum. (Yaş:29, Erkek)
Her ne kadar yakından veya uzaktan deneyimlenen yası silemeyecek olsa da yavaş yavaş başladığını umduğum(uz) geçmişle yüzleşmenin bundan sonra bir daha bu tür acılara hafızamızda yer açmaması temennisiyle…
[1] Sinagog’a İbranice de verilen ad.
Dediğim gibi kimse bu olaylardan (sinagog bombalanması) dolayı bırakın düşünmeyi hissedilmedi bile Türklerin yaptığına dair. Her ülkenin faşisti vardır. (Yaş:64, Erkek)
İstanbul’un gayrimüslim toplumlarını inceleyen doktora tez çalışmam için görüştüğüm farklı yaş gruplarından İstanbullu Yahudilerin kolektif belleğinde iki baskın cemaat-içi seçilmiş travmanın yer tuttuğunu tespit ettim: bunlardan ilki 1934’de doğrudan Yahudileri hedef alan Trakya Pogromu ile İstanbul’daki Neve Şalom ve Bet İsrail sinagoglarına düzenlenen saldırılardı. Travma, güven ve korunma duygusunu yok eden, beklenmedik biçimde karşılaşılan ağır bir durumda yaşanan duygudur. Birey ya da bir cemaat, bir parçası olarak gördüğü toplumun üyelerinin kendisine sırt döndüğü ya da dışlandığını hissettiği durumlarda kendisini tehlikede hisseder. Bu çok yıkıcı olabilir çünkü kimlik ve aidiyet içinde yaşanan toplumla doğrudan bağlantılıdır. Bu bağlamda 1934 Trakya Olayları İstanbul Yahudileri ile doğrudan ilişkili olmasa da tanık olunan travma olarak kollektif bellekte yer tutmaktadır.
İstanbul Yahudilerinin kolektif belleğinde Sinagoglara yönelik yapılan saldırlar ise yeni bir travmadır. Ancak bu travmanın niteliği o güne kadar Yahudi ve diğer gayrimüslim azınlıkların yaşadığı iç travmalardan farklıdır. İsrail’in sürdürdüğü Filistin politikaları ve dünyadaki İslami terörün yükselişi ile ortaya çıkan dışsal kaynakları olan bu saldırılar Yahudiler için dünyada hiç bir yerin güvenli olmayacağı algısını yaratmaya yöneliktir. Bu çerçevede 15 Kasım 2003’de İstanbul’daki Neve Şalom ve Beth İsrael Sinagoglarına karşı gerçekleştirilen intihar saldırılarında altısı Yahudi olmak üzere 24 kişi hayatını kaybetmiştir.
Yahudi cemaati mensuplarıyla yaptığım görüşmeler sırasında bugün 30’lu-40’lı yaşlarındaki birkaç görüşmeci ve birinci kuşaktan ise sadece bir görüşmeci patlamalardan bahsetmiştir. Bir kadın görüşmecimin ailesinde patlamalar sonucunda kayıplar yaşanmış; bir erkek görüşmecimin babası her Cumartesi rutin olarak gittiği Sinagog’a tesadüf eseri o hafta gitmediği için kurtulurken diğer erkek görüşmecimin de ailesi dua töreni 15 dk. uzayınca olayı şans eseri ufak yaralarla atlatmışlardır. 40’lı yaşlarının başındaki kadın görüşmecim sinagog saldırılarından sonra hissettiği güvensizlik duygusunu “hep tetikte kalmalıyım” sözleri ile vurgular iken 70’li yaşlarındaki erkek görüşmecim ise patlamalar sonrasında Türk Musevi Cemaati olarak olayları kesinlikle Türklerle/Türkiye ile bağdaştırmadığını, bunun uluslararası bir terör saldırısı olduğunu vurgulamıştır.
Sinagog patlamaları ile, gayrimüslim toplumları ortak olarak derinden yaralamış olan Varlık Vergisi, 20 Kur’a Askerlik, 1934 Trakya Pogromu ve 6-7 Eylül Pogromu’nun Yahudi görüşmecilerin belleklerinde tuttuğu yer ve bu belleği aktarım şekli arasında önemli bir fark bulunduğunu tespit ettim. Sinagog patlamaları dışında bahsedilen diğer bütün travmalar/acı yüklü anılar görüşmecilerin belleklerinde, vatandaşı oldukları devletin bilgisi ve yetkisi dahilinde “kendi vatandaşlarına” karşı gerçekleştirmiş olduğu olaylar/saldırılar şeklinde yer tutmaktadır. Bu menfi olaylardan sonra içlerinde hep bir “kırgınlık, güvensizlik, dışlanmışlık” duygusu ile yaşadıklarını belirtmeleri tam da bu sebepten dolayıdır. Sinagog bombalamaları ise yabancı bir terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği için cemaat içinde büyük bir travma yaratmasına rağmen kendi devletlerine karşı bir güvensizlik hissetmelerine sebep olmamıştır. Sadece dört görüşmecim dışında diğer Yahudi görüşmecilerimin patlamalara değinmemesinin bu nedenle olduğunu düşünüyorum.
Görüşmecilerin belleklerinden kendi kelimeleri ile…
Bu memlekette 86’da Neve Şalom sinagogu herkese açıktı, bir adam girip herkesi tarayınca arama sistemi kuruldu. Benim kuzenim ikinci patlamada bombanın üstünden atlamış. Babanemin abisi ilk taramada öldü içerde, zannediyorum. Galiba… bilmiyorum. Ben beş yaşındaydım çok anlatmamaya çalıştılar. Ben hayal meyal şunu hatırlıyorum, odamda ranza vardı, birşeyler oluyor televizyonda belki de senesiydi, 88 sanırım, ama çocuğum ben, daha korkucak kadar çocuğum. Ranzadan eğilip bakıyordum “noluyor” dediğimde hemen değiştirdiklerini hatırlıyorum. Zannediyorum babanemin abisiydi. 2003 patlamasında kuzenimin eşini kaybettik Şişli’de. Kadın her zamanki rutinle çocuğu basketten alıyor babasıyla Kal’a[1] götürüyor, kız birazcık geç kalmış o gün almak için öyle çocuk kurtulmuş. Bende hep tetikte durmalıyım duygusu var. (Yaş:33, Kadın)
Şakayla karışık o sinagoga yapılan terörde babam, o hafta abim geldiği için Kanada’dan, onu görmek için kaldı evde. Ben kızımı da onlara bırakmıştım o haftasonu. Öyle kurtuldu hayatı. Yoksa yüzde yüz ölmüştü. Babam o sinagogun mümini gibiydi. Diğer 25 kişi öldü… Ama olan olay Türklerin yaptığı mantığıyla değildi. Filistinlilerdi, ikinci bombalama da öyleydi. Hiçbir Musevi bu işi Türkler yaptı diye düşünmedi. Tam tersine çok büyük destekler aldık. Arjantin’de de oldu, orda koca bir binayı aşağı indirdiler. Birinci olayda hiç güvenlik yoktu sinagogda. İkinciden sonra güvenlik arttırıldı. Şimdi 60 cm. duvarlar var. Şişli’de ölenlerden de bir tanesi benim can dostumun kuzenidir. Cam düştü kesti içeride. Diğerleri kapının girişinde öldü. Bir tane de kalp krizinden öldü. Çıktı iyiyim dedi sonra yere yığıldı. Ölenlerden biri de 19 yaşında güvenlikçiydi. Üzücü, acı şeyler bunlar… bir anne baba için bundan daha kötü birşey olamaz. Neve Şalom’da anane ile torun öldü ya! O anane benim çocukluğumda kızı ile (ölen çocuğun annesi) Tepebaşı’na gelir kuşlara yem atardı parkta, çok iyi hatırlıyorum. Kız da Müslüman bir koca ile evli. Dediğim gibi kimse bu olaylardan dolayı bırakın düşünmeyi hissedilmedi bile Türklerin yaptığına dair. Her ülkenin faşisti vardır. (Yaş:64, Erkek)
86’da Neve Şalom’u taradılar. Ben dokuz yaşındaydım. 2003’deki sinagog patlamasında benim annem Şişli’deki Sinagogdaydı. İçerden çıktı. Ciddi stresler yaşandı o dönemler. Kardeşim de kek yemeye çıkmış geri gelecekmiş. Patlama oluyor annem bir şekil kendini hemen dışarı atıyor. Deli gibi sokaklarda kardeşimi arıyor tabi. Film gibi… çok stresli, sıkıntılı dönemlerdi. Baya sevimsizdi. (Yaş:31, Erkek)
2003’de Sinagogdaydı benim bütün ailem. Dedem babam annem… dayım ve çocukları Neve Şalom’daydı; dedem ananem babam annem hepsi Şişli’deydi. Hiçbirine birşey olmadı, basit yaralanmalarla atlattılar. Planlanmış, hangi saatte duanın bittiğini hesaplamışlar. O gün tesadüfen bir adam konuşma yapmış ve 15 dk. uzamış tören. Bunun sayesinde kurtuldular. Yani, bu evet travmatikti…. ama garip bir şekilde çok da travmatik yaşanmadı cemaat içinde, insanlar çok büyük bir travma olarak görmedi. Daha önce olmuş birşey, 86’da olmuştu. Şiddet olarak daha büyük değildi bir kere 86 patlamasından. Kimse Türkiyeyle bağdaştırmadı bunu, zaten bütün dünyada oluyor bu tip olaylar. Beklediğimiz oldu aslında. Ucuz atlattık sayılır hatta. Babam da, dedem de ananem de “hadi gidiyoruz bu ülkeden” demediler. Öbür haftaya gitmeye devam ettiler Sinagog’a. Ben bunun ne kadar büyük birşey olduğunu yurtdışında başkalarına anlattığım zaman anlıyorum. (Yaş:29, Erkek)
Her ne kadar yakından veya uzaktan deneyimlenen yası silemeyecek olsa da yavaş yavaş başladığını umduğum(uz) geçmişle yüzleşmenin bundan sonra bir daha bu tür acılara hafızamızda yer açmaması temennisiyle…
[1] Sinagog’a İbranice de verilen ad.
Paylaş: