1800’lerin sonunda İstanbul’da dünyaya gelmişti. Yaşı bilinmesin diye ne zaman doğduğunu söylemezdi, hala tam olarak bilmiyoruz. Ailesi çok yoksuldu. İş bulma umuduyla önce Holokost’a dek Avrupa’nın Yeruşalayim’i olarak adlandırılan Selanik’e taşınmışlardı. O henüz 7 yaşındaydı. Babası bir iş bulmuştu. Annesi de eve para getirmek için başkalarının çocuklarına bakmak üzere Komotini’ye gitmişti. Ve Roza’nın hikayesi de tam olarak o evin balkonunda şarkı söylemesiyle başlamıştı. Sokaktan sesini duyan iki kişi kapıyı çalmıştı. Türkçe konuşuyorlardı. Sesine bayılmışlardı. Yanlarında çalıştırmak istiyorlardı. Babası izin vermedi. Ama hemen sonrasında Roza iki tane dansçı kız bulmuş ve onlara katılmıştı. Onlardan dans etmeyi öğrenmişti.
15-16 yaşlarında kendisinden yaşça büyük Yunanlı zengin bir ailenin oğluyla, Yiannis’le kaçmıştı. Ama oğlanın ailesi bu ilişkiye karşıydı. Roza’yı hem Yahudi olduğu için hem de sanatçı olduğu için istememişlerdi.
Oğlu Paraschos’u doğurduktan kısa bir süre sonra Yiannis’ten ayrılmıştı. Çocuk büyütebilecek biri değildi, onun için en önemli şey kariyeriydi. Oğlunu Yiannis’e bırakıp gittikten sonra onu 25 sene boyunca hiç görmeyecekti.
Rembetikonun kraliçesi
Roza kariyerine devam etmek için Atina’ya yerleşmişti. Türkçe konuşabildiği için ona sempati besleyen Ermeni iki kişiyle beraber çalışmaya başlamıştı. Zamanla ünlenmişti, çok ünlenmişti. Onu diğer şarkıcılardan farklı kılan ise belki de onlarca farklı türde şarkıyı repertuarında bulundurmasıydı. Sadece Rembetiko değil, İzmir’den gelen Symrineiko, Yunan adalarından gelen şarkılar, aranjamanlar ve daha pek çoğunu söylüyordu.. Hem Sefarad Yahudiliğini, Ladino’yu ve kültürünü, hem İstanbulluluğu ve Türkçe’yi hem de üzerinde yaşadığı toprakları, Yunanistan’ı ve Yunancayı biliyor, tanıyor ve içinde hissediyordu. Roza 1930’lara damgasını vurmuş, Rembetiko’nun kraliçesi olmuştu. Çok geçmeden Columbia Records kimseyle yapmadığı kadar imtiyazlı bir sözleşmeyi Roza’yla imzalamıştı.
Holokost Yılları
Holokost başladığında ise Roza etrafındakileri korumak için cesur bir yol seçimişti kendisine. Yüksek rütbeli Hans isminde bir Alman subayıyla aşk yaşamaya başlamıştı. Akrabalarını onun evinde saklamakla kalmamış, Hans’ın düzenlediği sahte belgelerle pek çoğunun kaçmasına yardımcı olmuştu. Hatta Yunan direnişine bilgi sızdırmış, onlara yardımcı olmuştu. Roza da ülkedeki Yahudiler gibi bir süre göz altına alındıysa da Hans sayesinde kurtulmayı başarmıştı.
Savaştan sonra konserler vermek için İstanbul’a, New York’a, Arnavutluk’a, Sırbistan’a, Mısır’a gitmişti. Amerika’da ise uzun süre kalmıştı. Orada çalışmaya devam edebilmek için formalite icabı evlenmişti. İki senenin ardındansa çok iyi para kazanmasına rağmen Atina’ya geri dönmüştü. Çünkü orada özlediği biri vardı: Christos. Roza’nın hayatındaki tek gerçek aşkı. Roza Christos’tan yaklaşık 30 yaş büyüktü ama bu onların 30 sene boyunca, Roza ölene dek beraber yaşamalarına engel olmamıştı.
Hayatına neler sığdırmamıştı… Uyuşturucu hakkında şarkı da yazmıştı, sansüre de uğramıştı. Ama hiç bir zaman karakterinden ödün vermemişti.
Ölümünden önce Alzeihmer belirtileri gösteren Roza’nın son saniyeye dek yanında durmuştu Christos. İstanbul’da Yahudi bir aileye doğmasıyla başlayan hikayesi, 1980’de Atina’da bir Rum mezarlığında sona ermişti.
Roza Eskenazi’nin Belgeseli
Los Angeles Film Festivali 27 Ocak Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü sebebiyle 10 günlük çevrimiçi etkinliği Heritage and Memory: A Focus on Jewish Greece’i gerçekleştiriyor. Etkinlikte film gösterimleri, kitap tartışmaları ve dersler bulunuyor. Festival her ne kadar yarın sona erse de bazı filmleri izlemek hala mümkün. Roza Eskenazi’nin hikayesini anlatan 2011 yapımı The Queen of Rebetiko: My Sweet Canary belgeseli de bu seçki içerisinden izlemeniz mümkün. Roy Sher’in yönetmenliğini üstlendiği ve Tel Aviv Üniversitesi’nin katkılarıyla çekilen belgesel film bir Türkiyeli, bir Kıbrıslı ve bir İsraelli müzisyenin Roza’nın ayak izlerini takip ederek onun kimliğini oluşturan topraklara ziyaret etmeleriyle hayat buluyor. Müzisyenler İstanbul, Selanik ve Atina’yı ziyaret ederlerken konserler veriyorlar ve Roza’nın rembetikolarına tekrar hayat veriyorlar.
Festivali buradan inceleyebilirsiniz.
[…] gelince bahsi açılan bir mekan. Karakterlere etkisi belirgin olan bir diğer Yahudi kadın da Roza Eskenazi. Rembetiko’nun kraliçesi Fanis’e müziği ile sesleniyor, onu ilk aşkına geri […]
[…] Rembetika Blues, müziğin gücü ve bizi insan yapan şeyleri konu alan bir belgesel […]
[…] Rembetika Blues, müziğin gücü ve bizi insan yapan şeyleri konu alan bir belgesel […]
[…] Rembetika Blues, müziğin gücü ve bizi insan yapan şeyleri konu alan bir belgesel […]
[…] istiyorum” şarkısı “Decidi de me Kazar” yani “Evlenmeye Karar Verdim” olmuştu. Roza Eskenazi’nin “Benim Tatlı Kanaryam” şarkısını Joe Elias “Kanaraki” Jak Mages ise “Ven […]