Yeni Zelanda’da bir ırkçı,
cami basarak Cuma namazı için ibadete gelenlere saldırdı ve elli kişinin
ölümüne, otuz altı kişinin yaralanmasına sebep oldu. Göçmenlerin uğradığı ilk
saldırı bu değildi, muhtemelen ve maalesef, bu nefreti körükleyen iklimle
hesaplaşmadıkça, son da olmayacak.
Göçmenler dünyanın her bir köşesinde ırkçıların hedefi, popülist sağın yükselişe geçmesinde ve örgütlenmesinde de en önemli propaganda aracı. Göçmen karşıtları, ekonominin bozulması, artan işsizlik, suç oranları gibi konularda mültecileri suçluyor, göçmenlerin toplumu dejenere ettiğini ve topluma asla entegre olamayacağını söylüyor. Bu konudaki iddiaları yalan haberlere ve asılsız komplo teorisine dayanıyor.
Norveçli katil Anders Behring Breivik 2011 yılında Norveç İşçi Partisi kampını basmış ve 77 genci öldürmüştü. Ardında bıraktığı manifestoda İslam’ın Avrupa’yı fethedeceğini, buna yol açanların ise çokkültürlülüğü savunan Marksistler olduğunu yazmıştı. Breivik’e göre Avrupa’nın Fransa ve İngiltere hariç bir Yahudi sorunu yoktu, zira bir milyon Avrupalı Yahudi’nin çoğunluğu bu iki ülkede yaşıyordu ve altı milyon Yahudi’nin yaşadığı ABD’de bir Yahudi sorunu bulunmaktaydı. Yani, Yahudiler de Müslümanlar gibi Beyaz Avrupa için sorundu fakat “çözülmüştü”.
Yeni Zelanda katliamının
faili de benzer bir manifesto kaleme aldı. Breivik’ten esinlendiği aşikâr olan
eylem ve manifestoda, Müslümanların Batı’da işgalci olduğunu ve düşen doğum
oranları ve yükselen göçle Beyazların yerine geçeceğine inanıyordu. Yahudiler
için ise “İsrail’de yaşayan bir Yahudi benim düşmanım değildir, benim
insanlarıma zarar vermediği sürece” yazmaktaydı. Manifestoda kutsadığı İngiliz
faşist Sir Oswald Mosley ise 1936’da Londra’da Yahudilerin yoğun yaşadığı bir
bölgede pogrom planlamış ama antifaşist güçler tarafından engellenmişti, bunun
ardından Nazi Almanyası’na göçmüş ve Hitler ve Goebbels’in huzurunda
evlenmişti.
Beyaz üstünlükçüler için
Yahudi de Müslüman da Batı’nın, beyaz adamın düşmanı. Bu düşmanlığın ötesinde
bir dayanışma ile ırkçılık karşıtları, bu saldırılara karşı çıkıyor. Sayısız
yerde Yahudiler, Hristiyanlar ve her kesimden grup Müslümanların, göçmenlerin
yanında duruyor. Dünya beyaz üstünlükçülerden ibaret değil fakat böyle
düşünmemiz için çabalayanlar da var. Türkiye’deki komplo teorisyenleri bu
işlevi üstleniyor ve iktidara yakın kanallarda antisemit propagandalarına devam
ediyorlar.
Beyaz TV ve 24 TV kanallarının gediklisi Ramazan Kurtoğlu paylaştığı karikatürde, bu tip saldırıların arkasında Yahudiler ve İlluminati olduğunu iddia ediyor.
Yeni Zelanda saldırısının
“sırlarının” tartışıldığı programda, komplo teorisyeni Ertan Özyiğit ise
saldırıda Rotschild’in rolüne vurdu yapıyordu. Programın başka bölümlerinde
Holokost’un Yahudilerden mazlum yaratmak ve İsrail’in kurulması için
kurgulandığı, küresel elitlerin (bunu Yahudi olarak da okuyabilirsiniz) Türkiye’ye
ekonomik darbe vurduğu ve Soros’un da bu amaçla hareket ettiğini iddia edildi.
Komplo teorisyenleri için dünyayı açıklayan teoriler farklılık gösterse de hepsinin ortak noktası dünyayı Yahudilerin kontrol ettiğini, sahip oldukları ekonomik güç ve basın yoluyla istedikleri operasyonu gerçekleştirebildiklerini vaaz ediyor. Ramazan Kurtoğlu ve Ertan Özyiğit gibi komplo teorisyenleri, bu düşüncelerin Türkiye’deki en meşhur temsilcileri. Haftanın her günü farklı bir TV programında yer alıyorlar.
Yeni Zelanda’daki katliamın benzerlerinin yaşanmaması için, bir etnik ya da dini grubu ya da toplumsal kesimi hedef tahtasına koyan komplo teorileri ile de mücadele etmek gerekiyor.
Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan yazılar, yazı sahibinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.
Yeni Zelanda’da bir ırkçı, cami basarak Cuma namazı için ibadete gelenlere saldırdı ve elli kişinin ölümüne, otuz altı kişinin yaralanmasına sebep oldu. Göçmenlerin uğradığı ilk saldırı bu değildi, muhtemelen ve maalesef, bu nefreti körükleyen iklimle hesaplaşmadıkça, son da olmayacak.
Göçmenler dünyanın her bir köşesinde ırkçıların hedefi, popülist sağın yükselişe geçmesinde ve örgütlenmesinde de en önemli propaganda aracı. Göçmen karşıtları, ekonominin bozulması, artan işsizlik, suç oranları gibi konularda mültecileri suçluyor, göçmenlerin toplumu dejenere ettiğini ve topluma asla entegre olamayacağını söylüyor. Bu konudaki iddiaları yalan haberlere ve asılsız komplo teorisine dayanıyor.
Norveçli katil Anders Behring Breivik 2011 yılında Norveç İşçi Partisi kampını basmış ve 77 genci öldürmüştü. Ardında bıraktığı manifestoda İslam’ın Avrupa’yı fethedeceğini, buna yol açanların ise çokkültürlülüğü savunan Marksistler olduğunu yazmıştı. Breivik’e göre Avrupa’nın Fransa ve İngiltere hariç bir Yahudi sorunu yoktu, zira bir milyon Avrupalı Yahudi’nin çoğunluğu bu iki ülkede yaşıyordu ve altı milyon Yahudi’nin yaşadığı ABD’de bir Yahudi sorunu bulunmaktaydı. Yani, Yahudiler de Müslümanlar gibi Beyaz Avrupa için sorundu fakat “çözülmüştü”.
Yeni Zelanda katliamının faili de benzer bir manifesto kaleme aldı. Breivik’ten esinlendiği aşikâr olan eylem ve manifestoda, Müslümanların Batı’da işgalci olduğunu ve düşen doğum oranları ve yükselen göçle Beyazların yerine geçeceğine inanıyordu. Yahudiler için ise “İsrail’de yaşayan bir Yahudi benim düşmanım değildir, benim insanlarıma zarar vermediği sürece” yazmaktaydı. Manifestoda kutsadığı İngiliz faşist Sir Oswald Mosley ise 1936’da Londra’da Yahudilerin yoğun yaşadığı bir bölgede pogrom planlamış ama antifaşist güçler tarafından engellenmişti, bunun ardından Nazi Almanyası’na göçmüş ve Hitler ve Goebbels’in huzurunda evlenmişti.
Beyaz üstünlükçüler için Yahudi de Müslüman da Batı’nın, beyaz adamın düşmanı. Bu düşmanlığın ötesinde bir dayanışma ile ırkçılık karşıtları, bu saldırılara karşı çıkıyor. Sayısız yerde Yahudiler, Hristiyanlar ve her kesimden grup Müslümanların, göçmenlerin yanında duruyor. Dünya beyaz üstünlükçülerden ibaret değil fakat böyle düşünmemiz için çabalayanlar da var. Türkiye’deki komplo teorisyenleri bu işlevi üstleniyor ve iktidara yakın kanallarda antisemit propagandalarına devam ediyorlar.
Beyaz TV ve 24 TV kanallarının gediklisi Ramazan Kurtoğlu paylaştığı karikatürde, bu tip saldırıların arkasında Yahudiler ve İlluminati olduğunu iddia ediyor.
Yeni Zelanda saldırısının “sırlarının” tartışıldığı programda, komplo teorisyeni Ertan Özyiğit ise saldırıda Rotschild’in rolüne vurdu yapıyordu. Programın başka bölümlerinde Holokost’un Yahudilerden mazlum yaratmak ve İsrail’in kurulması için kurgulandığı, küresel elitlerin (bunu Yahudi olarak da okuyabilirsiniz) Türkiye’ye ekonomik darbe vurduğu ve Soros’un da bu amaçla hareket ettiğini iddia edildi.
Komplo teorisyenleri için dünyayı açıklayan teoriler farklılık gösterse de hepsinin ortak noktası dünyayı Yahudilerin kontrol ettiğini, sahip oldukları ekonomik güç ve basın yoluyla istedikleri operasyonu gerçekleştirebildiklerini vaaz ediyor. Ramazan Kurtoğlu ve Ertan Özyiğit gibi komplo teorisyenleri, bu düşüncelerin Türkiye’deki en meşhur temsilcileri. Haftanın her günü farklı bir TV programında yer alıyorlar.
Yeni Zelanda’daki katliamın benzerlerinin yaşanmaması için, bir etnik ya da dini grubu ya da toplumsal kesimi hedef tahtasına koyan komplo teorileri ile de mücadele etmek gerekiyor.
Avlaremoz’un resmi bir görüşü yoktur. Yayımlanan yazılar, yazı sahibinin kendi görüşleridir. Çok sesli bir platform olma amacı taşıyan Avlaremoz’da, nefret söylemi içermedikçe, farklı düşünceler kendisine yer bulmaktadır.
Paylaş: